Avrupa’da AB’ye güven azaldı! AP seçimlerinin yankısı sürüyor: Vatandaşların ekonomik gidişata tepkisiydi
Avrupa Parlamentosu seçim sonuçlarını Macar gazeteci ve Visegrad Post Genel Yayın Yönetmeni Ferenc Almassy, Aydınlık Avrupa’ya değerlendirdi. Ekonomik koşulların belirleyici olduğunu söyleyen Almassy 'Vatandaşlar AB’ye yönelik güvenini yitirdi' dedi.
Avrupa Parlamentosu seçimleri, Avrupa çapında milliyetçi ve Atlantik karşıtı partilerin yükselişiyle sonuçlanırken; Macaristan’da mevcut iktidar partisi Fidesz’in oylarında düşüş yaşandı. Rusya ile savaşa karşıtlığı ve Brüksel yönetimine muhalifliği ile bilinen Orban’ın Fidesz partisinin oylarında düşüş yaşansa da, yüzde 44 ile birinci parti olmayı sürdürdü. Parlamento seçimlerini ve Macaristan’dan çıkan sonucu Macar gazeteci ve Visegrad Post Genel Yayın Yönetmeni Ferenc Almassy, Aydınlık Avrupa için değerlendirdi. Almassy, Avrupa’da gün geçtikçe daha çok vatandaşın AB’ye yönelik güvenini yitirdiğini vurguladı.
EN ÖNEMLİ ETKEN EKONOMİ
Belirleyici etkenlerin başında ekonomik sorunların geldiğini vurgulayan Almassy, özellikle Kuzey Avrupa’da bunun daha çok hissedildiğini ifade etti:
“Tabii ki en önemli sebep ekonomik koşullardır. Ekonomide yaşananlar hem zengin hem de yoksul ülkeleri aynı anda etkiledi. Almanya ve Fransa gibi Kuzey Avrupa ülkelerinde ekonomi daha da önemli bir etkendi çünkü böyle bir durumla uzun süredir karşılaşmamışlardı. Bu nedenle Avrupa ülkelerinin çoğunda, liderlere bir mesaj verme isteğinde olan vatandaşların sayısında artış yaşandı.”
“Bugünün Avrupa Birliği’nde (AB) sol, vatandaşların beklentilerini temsil edecek güçlü bir pozisyona sahip değil. Aksine, çoğu sol parti bugün Atlantikçilik ve Avrupa federalizmi gibi fikirlerle uyumlu hale gelmiş durumda. Avrupa federalizmi fikrine ve Rusya’ya yönelik yürütülen yaptırımlara karşı tavır alan partiler ise genelde kendini sağ olarak tanımlıyor.”
ORBAN, ABD’Yİ DOĞRUDAN HEDEF ALDI
Almassy, Macaristan’ın Amerika Birleşik Devletleri’nin AB üzerindeki baskılarına karşı doğrudan tavır aldığını belirtti:
“Macaristan dışında, ABD bu seçimlerde önemli bir gündem konusu değildi. Orban’ın partisi, ABD’nin savaşa müdahalesini doğrudan hedef aldı. Avrupa’nın Ukrayna üzerinden Rusya ile savaşa dahil olması Avrupa’nın değil, ABD’nin çıkarları içindi. Macaristan dışında bu konuda söz söyleyen fazla olmadı. Bu yüzden Avrupa’nın geri kalanında ABD ana meselelerden biri değildi.”
MACARİSTAN’A GÖSTERİLEN ‘YAPTIRIM’ SOPASI
Brüksel’in Atlantikçi politikalarına uzun süredir karşı çıkan Viktor Orban hükümeti, yaptırımlara maruz kalırken, daha fazla yaptırım uygulanması tehdidi de sürekli karşılarına çıkıyor. Almassy, bu durumun seçmenleri belli oranda etkilediğine işaret etti:
“Macaristan’da Fidesz’in (Macar Yurttaş Birliği) oy oranı düştü ve bir merkez partinin oy oranlarının arttığı görüldü. Vatandaşların bir kısmı, Orban’ın bağımsız diplomasi gibi politikalarını devam ettirmesi durumunda, AB kaynaklı yaptırımların artabileceğinden korkuyorlar. Birçok insan, Avrupa taraftarı politikaların izlenmesini istiyor çünkü Macaristan’ın yaptırımlara uğrayabileceğinden ve paralarının değer kaybedebileceğinden korkuyorlar zira Macaristan Avro Bölgesi’nde bulunmuyor. Öte yandan, Orban ülkeyi 2010 yılından beri yönetiyor. Uzun süredir aynı hükümetle devam etmek, başka ülkelerde de olabileceği gibi insanların değişim istemesine yol açıyor.”
VATANDAŞLAR AB’YE GÜVENMİYOR
Almassy, Brüksel yönetimine olan güvensizliğe ve seçimlere katılma oranındaki düşüklüğe dikkat çekti:
“AB'deki insanlar yaşam standartlarından, daha yoksul olmaktan ve Ukrayna ile Rusya arasındaki savaşın tırmanmasından korkuyorlar. Öte yandan, Avrupa Parlamentosu AB'deki ana karar organı değildir. Bu yüzden, insanlar istiyor olsa bile seçim sonuçlarının büyük bir değişim getireceğini düşünmüyorum. Gün geçtikçe daha fazla insan AB’ye karşı çıkıyor. Çoğu insan, AB seçimlerinde söz hakları olduğunu düşünmüyor. Katılım oranına baktığımızda, bunun çok düşük olduğunu görüyoruz. Birçok insan AB’ye güvenmiyor, seçimlerin önemli olduğunu ya da oylarının bir etkisi olacağını düşünmüyorlar.”
BELİRLEYİCİ OLAN AP İÇİNDE GRUP KURMAK
Macar halkının Avrupa Parlamentosu’ndaki temsiliyetine dair yorumlarını aktaran Almassy, şunları kaydetti:
“Fidesz ve Macaristan ile ilgili tek soru şu: ‘Fidesz bir Avrupa partisine katılabilecek mi?’. Bildiğiniz gibi AP'de partilerin bir araya geliştirerek oluşturduğu partiler de var. Farklı ülkelerden partiler AP'de ittifak kurabilir ve bir grup oluşturabilirler. Bunu yaparlarsa, daha fazla paraya ve daha fazla etkiye sahip olurlar. Asıl soru Fidesz'in herhangi bir gruba katılıp katılmayacağı. Şu an görüşmeler devam ediyor. Fidesz’in bir gruba katılıp katılamayacağını iki hafta içinde göreceğiz.”
Nükleer silah harcamaları tavan yaptı
Nükleer silahlara yapılan harcamalar 2023 yılında önceki yıla göre yüzde 13’e yakın artış gösterdi. Yıllık harcamalardaki, 5 yıllık artış ise yüzde 37’ye ulaştı. Artışın yüzde 80’ini, halihazırda en yüksek nükleer harcamaya sahip olan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) tarafından gerçekleştirilirken; Birleşik Krallık’ın harcamalarında da yüzde 17 artış yaşandı.
SANİYEDE 3 BİN DOLAR NÜKLEER SİLAHLANMAYA GİDİYOR
Cenevre merkezli Nükleer Silahların Tamamen Ortadan Kaldırılması için Uluslararası Mücadele (ICAN) kuruluşunun pazartesi günü yayınladığı rapora göre, elinde nükleer silah bulunduran 9 ülke, 2023 yılında bu alanda 91,4 milyar dolarlık harcama yaptı. Bu da, 2023 yılında, her saniye yaklaşık 3 bin doların nükleer silahlar için harcandığı anlamına geliyor.
HARCAMALARIN YARISINDAN FAZLASI ABD’DEN
Nükleer silahlara en çok harcama yapan ülke ise 51,5 milyar dolar ile ABD oldu. ABD’nin harcamaları, diğer ülkelerini toplamını tek başına aşarken; yıllık artışın da yüzde 80’ini yine ABD’deki harcama artışı teşkil etti. ABD’yi 11,8 milyar dolar ile Çin, 8,3 milyar dolar ile Rusya ve 8,1 milyar dolar ile Birleşik Krallık takip etti. Atlatik merkezleri tarafından nükleer silahlanma ile eleştirilen Kore Demokratik Halk Cumhuriyeti (KDHC) ise, nükleer silaha sahip ülkeler arasında bu alanda en düşük harcamayı gerçekleştiren ülke oldu. ABD’nin bu alanda yaptığı harcamalar KDHC’nin harcamalarının 50 katından daha fazla olarak gerçekleşti. Fransa, Hindistan, KDHC, Pakistan ve İsrail’in toplam harcamaları ise geçen yıl 11,6 milyar dolar oldu.
Harcamalarını 2022 yılına kıyasla en çok artıran ülkelerin başında da yüzde 17,8 ile yine ABD geldi. ABD’yi yüzde 17,1 ile Birleşik Krallık ve yüzde 12,5 ile Pakistan izlerken Çin ve Rusya’da artışlar sırasıyla yüzde 6,7 ve yüzde 6,1 olarak gerçekleşti.
ŞİRKETLER, DÜŞÜNCE KURULUŞLARINA PARA YAĞDIRIYOR
Raporda dikkat çekilen bir diğer unsur da, nükleer silahların azaltılması bir yana, bu alanda yeni sözleşmeler imzalanmaya devam edildiği oldu. Rapor, şirketlerin lobi faaliyetlerine de dikkat çekti: “2023 yılında, nükleer silah üretiminde yer alan şirketler 7,9 milyar doların biraz altında yeni sözleşmeler imzalamıştır. Sadece ABD ve Fransa'da bu firmalar lobi faaliyetleri için 118 milyon dolar harcamıştır. 2023 yılında 540'tan fazla lobicinin işe alınması ve nükleer tartışmaları etkileyen büyük düşünce kuruluşlarına finansman sağlanması için en az 123 milyon dolar harcanmıştır.”
BAE Systems, Boeing, Lockheed Martin, Northrop Grumman ve Peraton şirketlerinin nükleer silahlar alanında 2039’a kadar geçerli sözleşmeleri bulunuyor. Yaklaşık 20 şirket, 2023 yılında nükleer silah çalışmalarından toplamda 30 milyar doların üzerinde gelir elde ederken, en büyük payı alan şirketler sırasıyla Honeywell International, Northrop Grumman, BAE Systems ve General Dynamics oldu. Bu 5 şirket tek başlarına toplam gelirin yaklaşık yüzde 60’ını paylaştı.
LOBİCİLERİN BAŞINI BOEİNG ÇEKİYOR
Lobi faaliyetleri için en çok harcama yapan şirket ise ABD merkezli Boeing oldu. Boeing, ABD ve Fransa’da lobi faaliyetleri için bir yılda yaklaşık 18 milyon dolar harcama yaparken, düşünce kuruluşlarına (think tank) da 400 bin dolar fon sağladı. Öte yandan Rolls-Royce, Airbus ve BAE Systems şirketleri bir yılda sırasıyla 50, 45 ve 42 kez Birleşik Krallık Başbakanı Rishi Sunak ile doğrudan görüşme gerçekleştirdi.
Fonlanan şirketlerin, en çoktan en aza doğru sıralı listesi ise şöyle: Center for Strategic and International Studies (CSIS), Atlantic Council, Hudson Institute, Center for New American Security (CNAS), Chatham House, Stimson Center, Carnegie Endowment for International Peace, Brookings Institution.