Avrupa’daki ‘şahinler’ endişeli... Biden'ın çukurundan Putin'in ocağına! ABD’nin peşine takılmanın faturası Avrupa için ağır olacak
ABD’nin yeni başkanı Donald Trump ‘Savaşı bitireceğim' sözü verdi. ABD; Ukrayna’da, Ortadoğu’da, Çin’de, Avrupa’da, Türkiye’de hangi adımları atacak? Avrupa'daki ‘şahinler’ ise kaygılı. Biden'ın açtığı çukura düşmüş olan Avrupa şimdi bir anda Amerika'sız kalma tehlikesiyle karşı karşıya...
Amerika Birleşik Devletleri’nin yeni başkanı belli oldu. Donald Trump, Kamala Harris karşısında zafer kazandı. Cumhuriyetçiler hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da üstünlüğü ele geçerdi. Cumhuriyetçiler hem Temsilciler Meclisi’nde hem de Senato’da üstünlük sağladı. Temsilciler Meclisi'nde Demokratlar 177, Cumhuriyetçiler ise 197 sandalye kazandı. Senato’da ise Demokratlar 42, Cumhuriyetçiler 51 sandalye elde etti.
Donald Trump, Florida’da zafer konuşması yaptı. Trump, "Güçlü bir ordumuz olsun ama kullanmayalım istiyoruz. Savaş istemiyoruz. Ben savaş başlatmayacağım, savaşı bitireceğim." ifadelerini kullandı. Başkanlık yarışındaki zaferini 'ABD tarihinde eşi benzeri görülmemiş siyasi bir zafer' olarak nitelendiren Trump, Amerikalılara hitaben "Her gün sizin, ailenizin ve geleceğiniz için savaşacağım" dedi.
Donald Trump, seçim kampanyası sırasında birçok kez Ukrayna’daki savaşı bitireceğini söyledi. Peki Trump bunu başarabilecek mi? Rusya Trump’ın ABD Başkanı seçilmesine nasıl bakıyor? Gelişmeleri Vatan Partisi Rusya Temsilcisi Dr. Mehmet Perinçek Ulusal Kanal’da değerlendirdi. Perinçek, Trump’ın Ukrayna politikasının Avrupa’daki şahinleri de etkileyeceğini söyledi. Perinçek şunları ifade etti:
ÇOK KUTUPLU DÜNYANIN KURULDUĞUNUN TASDİKİ
“Trump'ın başkan seçilmesi aslında çok kutuplu dünyanın kurulduğunun başka bir tasdiki. Artık tek kutuplu dünyanın olmadığını ABD’de anlamaya başlamış durumda. Tabiki Trump'ın iktidara gelmesiyle Amerikan dış politikasında birden çok hızlı değişiklikler olmayabilir. Ancak dünyadaki gelişmeler Trump'ta seçilseydi, Harris'te seçilseydi onları zaten farklı adımlar atmaya zorlayacaklardı. Trump'ın kendine özgün yani Amerika'nın müessis nizamından farklı bir stratejisi var. Bu strateji şu şekilde tarif edebiliriz. ‘Dışarıdaki sorunları çözmek yerine dünyaya nizam vermek yerine kaynaklarımızı, paramızı, enerjimizi, gücümüzü buraya harcamak yerine kendi içimizdeki sorunları çözelim’ şeklinde bir stratejiye sahip. Elbette bu stratejinin tek temsilcisinin Trump olduğunu da söylemek yanlış olur. Amerika içerisindeki hakim sınıflarda belli bir gücü temsil ediyor. Onların içerisinde de bir çatışma var. Bu çatışma Trump'ın başkanlığıyla hemen bitecek değil. Trump ilk döneminde bütün söylediklerini yapamamıştı. Şuan Trump için koşullar daha elverişli. Çünkü çok kutuplu dünya bu geçen süre içerisinde çok daha sistemleşti. Bununla birlikte Biden döneminde Amerika ciddi yaralar, darbeler aldı, küreselci politikalar iflas noktasına geldi.”
VERDİĞİ SÖZLERİ NE KADAR UYGULAYACAK?
“Trump son dönemde bir kez değil çok kere Ukrayna savaşını bitireceğini söyledi. Ukrayna'ya verilen bu sınırsız desteye son vereceğini, bu yardımları keseceğini de ifade etti. Trump bunları ne kadar uygulayacak? Rusya'da da herkes bir bekleme içerisinde. Verilen sözlerin hayata geçirilip geçirilmemesini bekleyecekler.”
TRUMP’IN UKRAYNA POLİTİKASI AVRUPA’DAKİ ŞAHİNLERİ ETKİLEYECEK
Bu gelişmeler Avrupa’yı da yakından ilgilendiriyor. Avrupa'daki şahinler, küreselciler açısından da Trump'ın iktidara gelmiş olması büyük bir sıkıntı. Avrupa'da savaş çığırtkanlığı yapan ülkelere bakıyoruz; Almanya, Fransa, İngiltere’de Trump'ın iktidara gelmesi ciddi bir hayal kırıklığı yaratacak. Çünkü Biden ya da Harris bu çizgiyle uyumlu bir politikadayken ‘Şahinken’ şimdi bunun karşıtı bir güç Avrupa'yı bir anda Rusya ile yalnız bırakmış olacak. Hatta Biden'ın açtığı çukura düşmüş olan Avrupa şimdi bir anda Amerika'sız kendini bulunma tehlikesiyle karşı karşıya.
AVRUPA’DA KRİZ DAHA DA DERİNLEŞECEK
Zaten Avrupa'nın askerileşmesi ve militarizasyonunu uzun süredir gerçekleştiren küreselci güçler biraz da bu adımları Trump Amerika'sına hazırlık amacıyla yapıyorlardı. Yani Trump'ın iktidara gelmesiyle Amerika'nın dünyada yaratacağı boşlukları kendileri doldurmak istiyorlardı. Emperyalist hırslara sarılmışlardı.
Ukrayna Savaşı'nın yükü Avrupa’nın çok daha fazla sırtlarına binmiş olacak. Zarar gören Avrupa ekonomisi daha fazla fatura ödeyecek. Dolayısıyla Almanya'daki, Fransa'daki, İngiltere'deki insanların hayatı daha fazla zorlaşacak. Milliyetçi partilerdeki yükseliş Trump'la birlikte daha da güç kazanmış olacak. Hem Amerika’nın durumu hem de sırtlarına binen yükün artması hoşnutsuzluğu yükseltecek. Almanya'da AfD'nin Fransa'da Le Pen'in yükselişi hızlanacak.
TÜRKİYE BAŞI DİK BİR DIŞ POLİTİKA UYGULAMALI
“Trump bu politikalarını birinci dönemine oranla daha rahat bir şekilde uygulayabilecektir. Fakat burada şunun altını çizmek gerekir; bir rehavete kapılmak kesinlikle doğru olmaz. Trump'ın yönünü de belirleyecek olan veya onu istikrarlı kılacak olan tabii ki gelişmekte olan dünyada, ezilen dünyada, Türkiye'de iktidarların alacakları tavırdır.
Eğer biz Türkiye olarak kendi milli devletimizi savunmak konusunda kararlı adımlar atarsak iç cepheyi sağlam tutarsak ekonomide ki bu neoliberal politikaların yol açtığı zararları ortadan kaldırır ve bir üretim devrimini gerçekleştirirsek… Aynı şekilde başı dik bir dış politika uygularsak. BRICS’le, Şanghay İşbirliği Örgütü'yle, Türk Devletleri Teşkilatı'yla, diğer bölgesel işbirlikleriyle uluslararası ittifaklar kurarsak. Doğu Akdeniz'de bir cephe yaratarak aynı kararlılığı Karadeniz'de, Güney Kafkasya'da gösterirsek Trump bu söylediklerini daha kararlı yapmak zorunda kalır. ABD sonuç olarak bu tür adımlar atacaksa karşısında bir güç gördüğü için zorunlu olduğu için atacaktır. Ama yelkenler indirilir, ‘aman Trump geldi her şey günlük gülistanlık olur’ gibi bir fikre kapılırsak Amerikan emperyalizmi yine bütün yıkıcılığını gösterir.”
İran: İlke ve ideallerimizden taviz vermeyeceğiz
ABD’deki seçimlerin ardından İran’dan ilk açıklama geldi. İranlı yetkililer ABD’de başkan kim olursa olsun ilke ve ideallerden taviz vermeyeceklerini söyledi. Donald Trump, İran için olumlu bir isim değil. Ulusal kanal İran Temsilcisi Gürkan Demir, ABD seçiminin İran’da nasıl karşılandığını değerlendirdi:
“ABD'deki seçimleri Donald Trump'ın kazanmasının ardından İran'dan ilk açıklama hükümet sözcüsü Fatma Muhacerani'den geldi. Fatma Muhacerani şu açıklamayı yaptı: ‘Kimin seçildiği bizim için fark etmiyor. Yıllarca süren yaptırımlar sonrası İran artık olgunlaştı. Yeni yaptırımlarla başa çıkabilecek güçteyiz. Yaptırımlar İran'ın içerideki gücünü arttırdı.’ Toplam olarak ise yeni başkana dair ve geçmiş döneme dair İran'daki değerlendirmeler şu şekilde. 45 yıldır yani İran İslam devrimi yapıldığından bu yana çok sayıda ABD başkanı değişti ama İran ve ABD ilişkileri gelişmedi şeklinde değerlendiriliyor.
Diğer yandan karşımıza nükleer müzakereler çıkıyor. Amerika, İran ile nükleer anlaşmadan tek taraflı olarak yine Trump’ın ilk başkanlığı döneminde çekilmiş ve İran'a karşı baskı politikası başlatmıştı. İşte bu nedenle İran Trump'ı iyi bir şekilde not etmedi. Hem de Kasım Süleymani yani Kudüs gücü komutanı Bağdat'ta uğradığı saldırıda şehit olmuştu. Bu saldırının emrinde Trump vermişti.
Değer bir konuda İsrail; Filistin, Lübnan ve Suriye'deki saldırılarını ABD desteğiyle yürütüyordu. Şimdi yeni dönemde Trump bu saldırılara destek verecek mi? Bu konulara dair süreç yine merak konusu. İran temel ilke ve politikalar nezdinde direniş cephesi diye tarif ettiği Filistin'e ve Lübnan'a destek vermekten vazgeçmeyecek görünüyor.”
ABD odak noktasını Çin ve Pasifik bölgesine kaydırabilir
Çin Halk Cumhuriyeti, ABD’deki başkanlık seçimlerinin sonucunu merakla takip etti. Peki Trump’ın yeni ABD başkanı olması Çin-ABD ilişkisini nasıl etkileyecek? Dünyanın en büyük iki ekonomisine sahip ülkelerinin önümüzdeki 5 yıl boyunca nasıl bir strateji izleyecek? Tüm bu soruların yanıtını Vatan Partisi Çin Temsilcisi İbrahim Orçun Göktürk değerlendirdi. Göktürk şunları söyledi:
“Trump'ın Ukrayna'da devam eden krizi sonlandırma ve Rusya ile daha ılımlı bir ilişkiye gireceği öngörülüyor. Doğal olarak da esas odaklanma noktasını Pasifik ve Çin olacaktır. Çin Halk Cumhuriyeti, Trump döneminde bir küresel daralma stratejisi izleneceğinin farkında ama aynı zamanda hem Tayvan üzerinden hem de Pasifik bölgesinde Çin'e karşı bir konumlanış olacağı gerçeğinin de farkında. Ama 2016-2020 arasındaki dönem kadar olmayacağı düşünülüyor. Konuştuğum Çinli muhataplarımda ve ÇKP'nin resmi yayın organlarında da bu tarz görüşler var. Ama tabii ki de tetikte olacaklardır. Çünkü Trump, bu küresel çekilmeyi daha önce Afganistan'da, Suriye'de ve dünyanın diğer bölgelerinde yapmaya çalıştığı gibi, ABD hegemonyasının gerileyişini fark ederek sürdürecek ama esas odak noktasında Çin'e kaydıracaktır.”
‘Türkiye'nin güvenlik politikasında bir değişikliği yok’
Trump’ın ABD Başkanı seçilmesinin ardından gözler Türkiye-ABD ilişkilerine çevrildi. Donald’ın başkanlığı döneminde Türkiye açısından ne gibi farklar olacak. İstanbul Aydın Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Özgür Tör, gelişmeleri Türkiye’nin güvenlik politikaları açısından değerlendirdi. Ulusal Kanal’a konuşan Tör, şunları ifade etti:
“ABD'nin özellikle bizim bölgemizdeki politik değişikliğine yani siyasi ve güvenlik açısındaki değişikliğine bakmamız lazım. Trump askerleri hep çekeceğini söylüyordu. İkinci döneminde dediklerini yapabilecekse, yani Irak'tan Suriye'den ivedilikle Amerikan güçlerini çekerse o zaman Türkiye'nin güvenlikle ilgili atacağı adımlar farklı olabilir. Ama şuna da dikkat etmemiz lazım. Şu anda Türkiye'nin güvenlik parametresinde herhangi bir değişikliği yok. Amerika Birleşik Devletleri'nin bölgede atılacağı adımlara göre farklı uygulama ve planlar düşünülebilir.”
ALMANYA'DA KOALİSYON ÇÖKTÜ
Erken seçim gündemde
ABD başkanlık seçimlerinin ardından, 6 Kasım’da Almanya'da siyasi kriz patlak verdi. İktidardaki üç partili koalisyon, Başbakan Olaf Scholz'un Hür Demokratlar (FDP) partisinin Maliye Bakanı Christian Lindner'i görevden almasının ardından çöktü.
"Trafik ışıkları" olarak bilinen koalisyon hükümetini oluşturan üç parti, Başbakanlıkta bir araya geldi. Hür Demokrat Parti (FDP) lideri ve Maliye Bakanı Christian Lindner görüşmede erken seçim önerisinde bulundu. Scholz, bu teklifi reddederek Lindner'e güveninin kalmadığını ifade etti ve Maliye Bakanı görevinden aldı. Genel Başkanlığını Linder'in yaptığı FDP de tüm bakanlarını hükümetten geri çekerek koalisyondan fiilen ayrılma kararı aldı.
ŞİMDİ NE OLACAK?
28 Eylül 2025'te yapılması beklenen genel seçimlerin, yaşanan hükümet krizi nedeniyle erken bir tarihe çekilmesi bekleniyor.
Scholz 15 Ocak'ta Federal Meclis'te bir güvensizlik oylaması yapılacağını ve en geç mart ayı sonuna kadar parlamento seçimlerinin önünün açılacağını söyledi. Muhalefet ise derhal güven oylaması ve ocakta erken seçim talep etti. Anketlerde birinci parti konumundaki Hıristiyan Demokrat Birlik'in (CDU) lideri Friedrich Merz, derhal güven oylaması istediğini, erken seçimin ocak ayının ikinci yarısında yapılabileceğini söyledi.
Scholz, güven oyu alamaması durumunda Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier'dan seçime gitmesini isteyecek. Bu tarihten itibaren Almanya, 60 gün içinde erken seçime gidebilecek.
MALİYE BAKANI NEDEN GÖREVDEN ALINDI?
Koalisyon hükümetinin, başta 2025 bütçesi olmak üzere çok sayıda ekonomik başlıkta anlaşmazlık yaşadığı biliniyordu. Almanya'daki koalisyon, artan harcamalar ve ekonomik reformlar konusunda yaşanan çekişmeler nedeniyle sallantıdaydı. Scholz ile Lindner arasında Ukrayna'ya verilecek destek konusunda fikir ayrılıkları vardı. Scholz, Lindner'i Ukrayna'ya verilecek desteği artırma konusunda pasif davranmakla suçluyordu. İki simi AB'ye verilecek yardımlar konusunda da anlaşmazlığa düştü.
AfD KOALİSYONUNUN ÇÖKÜŞÜNÜ MEMNUNİYETLE KARŞILADI
Milliyetçi çıkışlarıyla bilinen Almanya için Alternatif Partisi (AfD), ülkeyi ekonomik bir uçuruma sürükleyen iktidar koalisyonunun çöküşünü memnuniyetle karşıladı. AfD'nin parlamento liderleri Alice Weidel ve Tino Chrupalla, “Aylarca süren tıkanıklık ve sayısız benmerkezci terapi seansının ardından, SPD, Yeşiller ve FDP'nin ideoloji odaklı politikalarının ekonomiyi ve bir bütün olarak ülkeyi sürüklediği ağır krizden çıkarmak için acilen temel bir siyasi yeni başlangıca ihtiyacımız var” açıklaması yaptı.
HALK ERKEN SEÇİM İSTİYOR
Alman kamu yayıncısı ARD’nin “DeutschlandTrend” anketine göre Alman halkının büyük çoğunluğu hızlı şekilde erken seçime gidilmesini istiyor. Ankete katılanların yüzde 65’i Scholz’un genel seçimi en erken zamanda düzenlemesini isterken, yüzde 33'ü Başbakan Olaf Scholz’un seçimlerin martta yapılmasına ilişkin takvimini destekliyor. Katılımcıların yüzde 59’u “trafik ışığı” hükümetinin sonlanmasını iyi bulurken, yüzde 36’sı da bunun aksini düşünüyor. Ankete göre, katılımcıların yüzde 87’si Almanya’daki koşulların “daha çok kaygı verici” duyduğunu belirtti.