Avrupalıların emperyalist bilinçaltı
Europid Negrid’in arkaik yaşamları, Avrupa kıtasının o zamanki zorlu şartları altında geçirdikleri sonsuz acı mücadelelerle yoğrulmuş. Bu travmatik duygular Europidlerin yaşamını ölene dek etkilemiş
“Böyle tavşan gibi üremeselerdi, aç kalmazlardı.” (Churchill)
Alın size “medeni!” Batı’nın “medeni!” İngiltere Başbakanı’nın 2. Dünya Savaşı’nda Hint kıtasında İngiltere’nin açlık politikası neticesi ölen 3 milyon Bengalli ve halen açlıktan yerlerde sürünerek sağ kalanlar üzerine söylediği kan dondurucu sözleri. “2.Dünya Savaşı’nda İngiliz işgali altında bulunan Hint Kıtası ve Bengal Körfezi’ndeki Bangladeş, Hindistan ve Pakistan, İngilizlerin ve Churchill’in vahşi açlık politikası sonucu açlık kriziyle baş başa bırakıldılar. İşgalci İngiliz, Hindistan buğdayına el koydu ve onu İngiltere’ye getirdi. Avrupa’daki siviller kurtarıldıktan sonra da onlar için Avustralya’dan gemilerle 170 bin ton buğday getirtildi. Bu buğday gemileri, açlık çeken Hindistan’ı bypass ederek stok yapılmak için doğrudan Avrupa’ya ulaştırıldı. Hint kıtasına reva görülen bu hain ve acı gerçeğe karşın Churchill, Hindistan’daki açlık krizi sırasında ölen 3 milyondan fazla Bengali için ‘Kabahat kendilerinin, tavşan gibi üremeselerdi, aç kalmazlardı.’ der.” (Fazıl Duygun, Aydınlık Gazetesi, 16.10.2024)
BATI’NIN İNSANLIĞA BAKIŞI DEĞİŞMEDİ
2. Dünya Savaşı bitiminden, yani 1945’ten beri geçen 79 sene içinde Protestan Batı’nın insanlığa zihinsel bakışının temelinde olumlu bir değişim oldu mu? Batı, kendi medeniyet akademisini tahta çıkarmaya devam ederken, alt kademelere yerleştirdiği ülkeleri, ki onların içerisinde biz Türkler de varız, acaba hangi nedenlerden, neredeyse hâlâ soykırım derecesinde sömürüyor? Burada bu sorunun yanıtı için antropoloji ilminin saptamalarından yararlanıyorum, şöyle ki:
Antropoloji ilmi insan topluluklarını 4 grupta sınıflandırıyor: Negrid, Esridi, Mongolid ve Australid.
Kemikleri, Afrika kıtasındaki Victoria gölü kıyısında bulunmuş olan, ilk dik yürüyen insan anlamına gelen Homo Erectus, insan toplulukları gruplandırılmasının başında geliyor. Antropoloji ilmi siyahi olduğu için ona Negrid adını vermiş ve ondan, tüm insan topluluklarının da türediğini saptamış, -tüm insanların kökeni siyahi, negro- gerçek böyle iken kendilerini Kaf Dağı’nda gördüklerinden siyahi vatandaşlarını dışlayan bazı ABD-vatandaşları için, hor gördüklerinin kökeninden geldiklerini kabullenmek anlaşılan çok zor. Yani onlar siyahileri dışlamakla, gerçekte kendi kökenlerini, açıkçası kendilerini dışlıyorlar!
AFRİKA’DAN AVRUPA’YA…
Gelelim şimdi bu ilk insanların yaşam serüvenine: Negrid Homo Erectus, ateşi bulmakla yaşam serüvenine başlıyor ve dünyayı tanımak için de böylece yola koyuluyor. Tüm insan gruplarının başını çeken bu siyahi adam Negrid, Avrupa kıtasına geldiğinde burayı yurt ediniyor ve o burada, antropolojik etiketli Europid olarak insan topluluğunu oluşturmaya başlıyor. Arkaik zamanlarda Avrupa kıtası buzullar altında, etrafta tek bir ağaç, yeşil tek bir ot bile yok, göz alabildiğince yalnız buz. Çevrede ama vahşi atlar nasılsa yaşamayı ve sağ kalmayı becermişler. Bizim, yani tüm insanların Ururdedesi Negrid Europid Homo Erectus bu doğa düşmanı yaşantısının sonucu oluşan öfkesini bu vahşi atlardan alıyor; onları kovalayıp yüksek yamaçlardan aşağı vadilere sürükleyerek ölmelerini sağlıyor. (Bu vadilerde keşfedilen sayısız at kemikleri bunun gerçek bir olgu olduğunun kanıtı.) Hepimizin Ururdedesi bu akıl almaz zor yaşam şartlarına karşın bu ölü atların etlerini yiyerek hem sağ kalmayı, hem de zamanla burada üremeyi beceriyor.
Negrid insan grubunun bir kolu açlığını giderip güçlendikten sonra yoluna devam eder ve o Asya kıtasına ulaşır. Burası iklim, bitki örtüsü ve hayvan nüfusunun çeşitliliği açısından yaşama elverişli. Ururdedemiz, burada kazandığı antropolojik etiketli Mongolid olarak, ki biz Türkler de bu grubun üyesiyiz, burasını yurt edinir, üremesine burada da devam eder. Mongolid’lerin bir kolu ama yoluna devam ederek Avustralya kıtasına ulaşır. Bu kıta sıcak iklimi, bol bitki örtüsü ve hayvan çeşitliliği açısından insan yaşamına sınırsız olanaklar tanıdığından Mongolidler buraya yerleşmeyi yeğlerler. Antropolojik olarak da böylece artık Australid etiketi ile insan toplulukları grubunda yerlerini alırlar.
TRAJİK MİRAS
Şimdi gelelim yazımın temel konusuna: Özet olarak Europid Negrid’in arkaik yaşamı, diğerlerine kıyasla çok kötü ve acınacak durumda. Onların yaşamları, Avrupa kıtasının o zamanki zorlu şartları altında geçirdikleri sonsuz acı mücadelelerle yoğrulmuş. Europidlerin bu zorlu ortamda şekillenen coğrafi-biyolojik-,ve özellikle ruhsal yaşantılarının (korku, açlık, varlıklarını devam ettirebilme endişesi vb.) etkisi, yalnız anlık trajik-ve travmatik olgular olarak kalmamış, bunlar yıkıcı etkileriyle onların bilinçaltına kazılmış. Üstelik de bu travmatik duygular Europidlerin yaşamını ölene dek etkilemiş. Arkaik yaşantıdaki doğa karşıtı yaşam Europidlerin ruhunda trajik ve travmatik etkilere neden olmuş. Bu doğa karşıtı arkaik yaşamla ancak inanılmaz zorluklarla baş edebilmeleri onların ruhlarında bir de öfke duygusu alevlenmiş.
Bilinçaltı, depoladığı yaşantıları ve duyguları nesilden nesile devreder, bu psikolojik bir gerçek! Depolanmış bu olgular, Europid insan sınıfının antropolojik açıdan üyelerinden olan İngiliz, Alman, Fransız, İspanyol, Yahudi vb. insan topluluklarının bilinçaltına da işlenmiş. Onlar, bu trajik mirasının yıkıcı etkilerini günümüz toplumsal yaşamlarına da küresel ölçüde acımasızca aksettiriyorlar. Özet olarak Europid insan sınıfı emperyalist ülkeleri de kapsadığından, Europidlerin arkaik trajideleri emperyalistlerin bilinçaltına da iletilmiş. Antropolojik Europid sınıfının üyesi Yahudi Siyonist topluluğu da onun bilinçaltına aktarılan bu arkaik trajediyi harami çetesi rolünde, başta Filistin ve Gazze’ye karşı olmak üzere asrımız siyaset sahnesinde acımasızca oynuyor.