Avusturya İslam Yasası ve Aleviler
Avusturya 1. Alevi Kurultayı’nın birinci günü 'Avusturya İslâm Yasası’nın Aleviler Üzerindeki Etkisi ve Avrupa’daki Alevi Tanınma Modelleri' başlıklı oturumla başladı.
Bu oturumun konuşmacıları şöyle: Prof. Dr. Richard Potz (Viyana Üniversitesi, Hukuk Felsefesi Dini ve Kültürel Hukuk Enstitüsü), Mag. Heiko Heinisch (tarihçi ve yazar), RA. Mag. Jacqueline Kachlyr Poppe (avukat) ve Mag. Imet Mehmedi (Hukuk Fakültesi Din Bilimleri uzmanı).
Prof. Dr. Richard Potz yaptığı konuşmada şunları dile getirdi: “Her bir Avrupa devletinde farklı tanınma yasaları var. Avusturya devletinin Alevileri resmî olarak “tanımama” gibi bir tavrı olmadığını, 2013’te gerçekleşen resmî tanınmanın “Alevi İslâm” adıyla gerçekleşmiş ve daha sonraki düzenlemede bu tanınmanın güncellenen “İslâm Yasası” kapsamına alınmış olmasının Avusturya toplumunda bir bölünmeye neden oldu. Avusturya’da iki farklı tanınma biçimi var. Alevilerin tanınma problemiyle ilgili İsrail Cemaati ile Yahudi Cemaati’nin ayrı ayrı tanınıyor. “Alevi İslâm” topluluğunun da “İslâm Yasası” kapsamında ve IGGÖ’nün yanı sıra tanınıyor. Ama, “öğreti farklılıkları” dolayısıyla iki ayrı Alevilik tanınması da mümkündür. Bulgaristan’da iki ayrı İslâm toplumunun tanınmasının gerçekleştiğini ve bunların İslâm Toplumu ve Hanefi İslâm Toplumu olmak üzere tanındığını söyledi.
ALEVİLERİ KOPARMA PROJESİ
Prof. Potz, verdiği örneklerle Aleviliğin ikiye bölünmesini onaylıyor. Buna göre Alevi İslâm ve İslâm dışı Alevilik resmi hale gelmeli önerisinde bulunuyor. Avrupa’da başını AABK ve bağlı federasyonların önderlerinin Aleviliği hem Türkiye’den ve hem de Sünni kardeşlerinden uzaklaştırma stratejisi izlediklerini biliyoruz. Hatta bir ara “Dünya Aleviliğini birleştiriyoruz” gibi hayata geçmesi mümkün olmayan görüşleri bile ciddi ciddi öne sürmüşlerdi. Prof. Potz açık konuşuyor; Aleviliği iki ayrı kola ayırarak birbirine yabancılaştırmak ve iç birliğini parçalamak. Hani emperyalizm böl-yönet politikasını esas alarak siyaset üretir derdik, işte şimdi tam da bu gerçekleştirilmeye çalışılıyor.
‘ALEVİLİK DİNİ’
“Alevilik dini” propagandası son yıllarda değişik kılıflar altında sürekli gündemde tutuluyor. Özellikle de AABK’nın Astra üzerinden yayın yapan YOL TV’si ve diğer yayınlarda, konferans ve etkinliklerinde ara verilmeden işleniyor. 1. Avrupa Alevi Kurultayı’nda bu yönlü konuşmaların yapılması sorunun bir üst aşamaya ulaştırılacağını gösteriyor.
Kurultayı haberleştiren sitedeki haberin ilgili bölümünü olduğu gibi sunuyoruz: “Avukat Jacqueline Kachlyr Poppe, Yılmaz Kahraman, Prof. Dr. Richard Potz, Mag. Imet Mehmedi ve Mag. Heiko Heinisch. Aynı zamanda AABF’nin başvurusunun yasal takipçisi konumundan da olan avukat Jacqueline Kachlyr Poppe, Avusturya’da Katolikler, Ortodokslar, Protestanlar, Yahova Şahitleri ve başkaları için ayrı ayrı resmî tanınma yasaları çıkarıldığını; mevcut İslam Yasası” kapsamına alınmak istemeyen Alevilerin ayrıca tanınması gerektiğini ve AİHM’e yaptıkları başvurudan umutlu olduklarını ifade etti. Çünkü, mevcut resmî tanınma yasası, inanç öğretilerindeki çeşitliliğe ve farklılıklara göre ayrı ayrı tanınmayı mümkün kılıyordu.
Av. Kachlyr Poppe, AİHM’in aynı din içindeki aynı topluluklara dahi “insan hakları” temelinde ayrı tanınma kapısını açık tuttuğunun altını çizdi. Konuşmacılardan Mag. Imet Mehmedi de Balkanlar’dan örnek vererek, bir devlet sınırları içindeki Bektaşilerin iki ayrı topluluk halinde resmî tanınma hakkı alabildiklerini anlattı.
Anadolu Aleviliğinin bölünmesini kalıcı hale getirecek böylesi bir girişimin vücut bulması pek çok sorunu da beraberinde getirecek. Zaten dernek ve federasyonlar bölünmüş ve biri bir diğerinin kapısını dahi açmıyor. Zamanla iki farklı Alevilik oluşacak ve bu giderek yeniden bölünmeleri tetikleyecek. Şu an itibariyle devlet yanlısı Alevilik, devlet karşıtı Alevilik, PKK yanlısı Alevilik, Dersim Aleviliği, Alevilik dini gibi suni söylemler Alevilerin arasına fitne olarak sokulmakta...
İÇ BİRLİKTELİĞİ TAHRİP EDİLİYOR
“Aleviliğin Tarihsel Kökleri ve Günümüzdeki Kurumsallaşması” başlığı altında gerçekleşen oturuma, Türkiye’den Prof. Dr. Bedriye Poyraz, Avusturya’dan Prof. Dr. Handan Aksünger Kızıl, dede Mehmet Turan, araştırmacı-yazar Erdoğan Aydın ile Dr. Ali Murat İrat katıldı. Bu oturumun ilk konuşmasını araştırmacı-yazar Erdoğan Aydın yaptı. Şunları söyledi: “Çok özen gösterilmesi gereken bir alanla ilgili konuşuyoruz. Bir dizi sorun alanıyla karşı karşıyayız. Bu sorun alanları, aynı zamanda Alevi toplumu için birer kırılma alanı. Alevi toplumu, Ali ile Muaviye arasındaki çatışmadan oluşarak mı bugünlere geldi, yoksa başka yerden mi oluştu?, önemli bir kırılma noktası.”
Aydın kendisinin, bu çatışmada “Aleviliğin olgusal karşılığı”nı göremediğini ekledi Şöyle devam etti: “Cemi, ‘72 millete bir nazarla bakma’yı, ‘dolu’yu, kırklar cemini, ‘rıza şehri’ni, ‘kâbeyi insanda görme’yi, don değiştirmeyi göremiyoruz. Aleviliği Alevilik yapan değerleri, kâh İslâm öncesinde, kâh İslâm sonrasında zorla Müslümanlaştırılan halkların bütününde bir şekilde görebildiğimiz değerler bütünüyle karşı karşıyayız. Ali’nin, Hüseyin’in, Kerbela yasının gelip Aleviliğin merkezine oturması, sonraki yüzyıllarda gerçekleşti.”
Bu bölümün katılımcıları Alevileri kısır tartışmaların içine çekerek şekilsizleştiriyor. Erdoğan Aydın’ı, 4 ciltlik “İslâmiyet Gerçeği”, “Nasıl Müslüman Olduk” vb kitaplarından tanıyoruz. İslâmiyetle sorunlu bu yazarın Alevilere yönelik konuşması ve önerileri Alevileri yalnızlaştırmaktan öte yararı yoktur.
Alevilerin ne olduğunu Batılılardan mı öğreneceğiz? Maalesef Avrupa Birliği sevicileri ve onların dümen suyundan gidenler böyle düşünüyor. Bir parantez açmak istiyoruz; 2000-2001 yılında Eberhard-Karls Üniversitesi’nden Dr. Lutz Berger “Aleviliğin kökleri ve özü” üzerine hazırladığı yazısında Aleviliği şu kollara ayırır: Arap Aleviliği, Kızılbaş (Rotköpfe), Nusayri, Tahtacı, Abdal, Çepni, Zaza, Caferi, Hüseyni, Bektaşi, Güruhi-Naci.
Anadolu Aleviliğini iğdiş etmeye yönelik bu türden sürüyle araştırmaların olduğunu biliyoruz. Avrupalılar, Türkiye’de Alevilik üzerine araştırma yapanlardan daha hevesli. İleride konuyu farklı boyutlarıyla işleyeceğiz.
BÖLÜNME KİME YARAR
Anadolu Alevilerini İslâm içi ve dışı olarak bölmek kime yarar? Niye Aleviler arasında böylesi gerginlik yaratacak çalışmalar içine giriliyor? Eğer dar bir çevre içinde tartışma, tüketmek için yapılsaydı diyeceğimiz olmazdı! Görüldüğü kadarıyla Anadolu Alevilerinin bütününü yakinen ilgilendiren önemli bir olayla karşı karşıyayız.
Aleviliğin çok parçalı hale getirilmesinden en çok da Aleviler zarar görecektir. Kime yaradığını herkes biliyor. Alevilerin bölünmesinden ABD emperyalizmi ile İsrail Siyonist devleti ve AB’nin emperyalist devletleri yararlanacaktır. Bunun yanı sıra ABD emperyalizminin piyonu PKK ve türevlerine de yarar.
ALEVİ CANLAR UYANIK OLMALI
Viyana’da düzenlenen 1. Avrupa Alevi Kurultayı’na, çağrılanların büyük bir kısmının katılmadığı görülüyor. Katılıp katılmamalarından öte, çağrılmaları önem taşıyor. Bunun yanı sıra kurultaydaki konuşmalar ve öneriler, Anadolu Alevileri açısından kabul edilemez ve korkunçtur. Alevi canlarımızı paramparça etmeye ve birbirine düşman hale getirmeye cesaret edilmesi başlı başlına sorundur. Alevi canlarımızın İslâm içi mi^, yoksa İslm dışı mı olduklarına batılı emperyalist devletlerin sözcüleri karar veremez. Böylesi bir tartışmayı Alevilerin içine sokanlar Aleviliğe en büyük kötülüğü yapıyorlar. Bu görüşler Avrupa’da az sayıdaki insanı etkileyebilir ve oralarda bir şey olmaz. Peki, vatanımız Türkiye’de kardeşçe bir arada yaşayan Sünni ve Alevileri karşı karşıya getirecek böylesi girişimlerin vebalini kim yüklenecek?
Yurtdışında yaşamanın vatandaşlarımız üzerinde olumsuz etkilerinin yanı sıra, olumlu etkisi de var! Özellikle de vatan duygusunun oralardaki anlamı daha yüklüdür. İşsizlik, yabancı düşmanlığı, ırkçılık, eğitimde fırsat eşitsizliği, yabancı bir ülkede bulunmanın verdiği acı vb eklendiğinde, vatandaşlarımıza daha fazla sahip çıkılması gerektiğini görürüz. Buna Sünni ve Alevi kardeşlerimizi içten çökerten girişimleri de eklediğimizde tablonun karardığını görüyoruz.
Tüm eksikliklere ve bilinen yanlışlara rağmen yurtdışında yaşayan vatandaşlarımız her daim ülkelerinin yanında olmuş ve onu savunmuştur. Sözde “Ermeni soykırımı” yalanına karşı o büyük eylemlerde vatandaşlarımız yekvücut olmuş ve bu emperyalist projeyi yerle bir etmiştir. 24 Temmuz 2015 Vatan Savaşı’nın arkasında durmuş ve Amerikancı FETÖ darbesine karşı vatanının yanında olmuştur. Hiç kimse yanılmasın; kritik anlarda sağ sol demeden, ilerici-muhafazakâr demeden Sünni-Alevi demeden tüm vatandaşlarımız birleşir.
Avrupa’da yaşayan Alevi canlarımıza bir kez daha çağrıda bulunuyoruz; sizi vatanınız Türkiye’ye karşı kışkırtanlara, PKK/HDP’nin arkasına takmaya çalışanlara, derneklerdeki sahte solculara, emperyalizme peşkeş çekmek için yırtınanlara kanmayınız ve demokratik tepkinizi koyunuz. Geç olmadan bu kesimleri yakanızdan düşürünüz. BİTTİ