Ayan nedir, pinhan nedir?
Ayan nedir, pinhan nedir?
İşten çıkarmalar, sendikasızlaştırma, taşeron işçilik köleliği yanında işçi sınıfına, köylü, emekçi yığınlarına yönelik ekonomik baskılar ağırlaşıyor. Milli olması gereken hükümetin, gayrı milli ve adaletsiz yasaları geniş halk tabakalarını “olmak ya da olmamak” sınırına doğru itiyor.
Sürdürülen adaletsiz uygulamaların yanı sıra küçük esnafı da içine alan kazançta vergi adaletinin olmaması “dengeci dengesiz” ekonomik çıkmaza tüy dikiyor.
Türkiye İşçi Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Bursa’da 1 Mayıs alanına “Vergide Adalet” belgisi ile çıkmaya hazırlanıyor: “Kazanca göre vergi alınsın, az kazanandan az çok kazanandan çok!” diyor.
Öyle bir an gelir ki, insanlığa çektirilen acı, halkın bilge dilinde kendini en bilinir biçimde gösterir:
“İnsan, insan derler idi
İnsan nedir şimdi bildim
Can can deyu söylerlerdi
Ben can nedir şimdi bildim.”*
Hepimizin canı yanıyor. Almak için uzandığımız her ürün el yakıyor. Çarşı pazarda, adı Türkçe kendi yabancı sermayenin malı binlerce ürün, rafları işgal etmiş durumda. Alın terimiz yabancı sermayenin ceplerine akıyor. Bu maddi zorbalık, dipten kaynayan bir halk hareketinin taşlarını döşeyebilir. Kararlılık kendini toplumun en derin felsefesinde gösteriyor:
“Kendisinde buldu bulan
Bulmadı taşrada kalan
Canların kalbinde olan
İnanç nedir şimdi bildim.”
Şimdi, 2. Meşrutiyet’i görmüş Ethem Nejat’ın, kadınların da ziraatı öğrenmesini salık verdiği sözlerini gerçekleştiren Cumhuriyetimizin kazanımlarını ileri götürmeyecek miyiz? Mesele budur:
“...Ziraatı yalnız erkeklerin öğrenmesi hiçbir fayda vermez. Çocuğu ilk evvel eğitecek olan anne de oğlunun mesleğini az çok bilmeli. Çiftçinin hanımı ziraatı bilmezse evin ziraatla ilgili işlerini kim görecek?..”**
İnsan kıymeti bilmezlere, insan sırrını anlamazlara büyük Türk şairi Muhyiddin Abdal’ın muhteşem duruşuyla seslenelim. Bilinçlenen Türk emekçisi toplumsal varlığını onun dediği gibi adım adım keşfediyor:
“Bir kılı kırk yardıkları
Birin köprü kurdukları
Erenler gösterdikleri
Erkân nedir şimdi bildim.”
Emeğin, emekçinin bayramıdır 1 Mayıs. Peki, bugün öyle mi? Emekçi geçim, sendikal güvence, iş ve sosyal sorunlarını sayıp döküyor, çözüm istiyor, bir bir sıralıyor derdini. Ancak emeğin abasını giymiş büyük çoğunluğa, vur ha vur...
“Sıfat ile zat olmuşum
Kadr ile berat olmuşum
Hak ile vuslat olmuşum
Mihman nedir şimdi bildim.”
Sel gider kum kalır, demiştir atalarımız. İşçi sınıfı, emekçiler, yani büyük çoğunluk dediğimiz milli devletimizin sahipleri, 1 Mayıs’ta gene seslendirecekler temel meselelerini. Hak yerini bulmalı. Yoksa sınırları bekleyen, şehit düşen, fabrika bacalarını tüttüren, makineleri işleten, tarlaları süren emekçiler, esnaflar, çiftçiler, milli üreticiler gün gelir yanlış bütün hesapları bir bir geri döndürürler... Bugün dünyada örneklerini görüyoruz. Bütün emekçilerimizin, ‘1 Mayıs Emek ve Hak Mücadelesi Bayramı kutlu olsun. Sözümüzü büyük şairimiz Muhyiddin Abdal’ın dizeleriyle bağlayalım:
“Muhyiddin eder Hak kadir
Görünür her şeyde hazir
Ayan nedir, pinhan nedir
Nişan nedir, şimdi bildim.”
* Ethem Nejat, Türklük Nedir ve Terbiye Yolları, Kaynak Yayınları, Sy.53
** Muhyiddin Abdal