Ayasofya’nın Lozan, Osmanlı borçları ve Montrö ilişkisi
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, "Asıl soru Ayasofya'nın neden 1934'te müzeye çevrilmiş olması. Cumhuriyet 1923'te kuruldu, Atatürk bile 11 sene bekledi. Bu konu tarihi bir perspektiften araştırılmalı" dedi. Teoman Alparslan’ın aşağıdaki yazısı bu soruya cevap üretiyor
23 Temmuz 1923'de (II. Meşrutiyet’in ilan edildiği günde) kabul edilen ve 24 Temmuz 1923'de Lozan Üniversitesi “merasim salonunda” imza töreni yapılan Lozan Antlaşması ile “ileride düzeltiriz” stratejisi ve bir an evvel İstanbul’un işgalden kurtarılması ve barışa duyulan özlem nedeniyle iki önemli konuda taviz verildi.
Bunlar, devamı olduğumuz için payımıza düşen devasa Osmanlı dış borçları ve Boğazların tarafımızdan silahlandırılmasını önleyen “Boğazlar Komisyonu” kurularak, Boğazlar konusunda ülkemize karşı yönelecek tehditlere karşı İngiltere, Fransa, İtalya ve Japonya’nın garantör ülkeler olmasıydı.
1930'lara gelindiğinde, 1929 dünya ekonomik krizine rağmen (bugünkü eşdeğer alım gücü 42 milyar dolar olan) Osmanlı dış borcu ödenmiş ve geride büyük bir borç yükümlülüğümüz kalmıştı. Üstlenmiş olduğumuz Osmanlı borçları yanında, Hitler Almanyası ile Mussoloni İtalya'sının Akdeniz’deki tehditlerine de çare bulmak gerekiyordu.
BORÇ İNDİRİMİ TALEBİ
İşe dış borçlardan başlanıldı ve Atatürk, Aralık 1932'de Şükrü Saracoğlu ve heyetini alacaklılarla görüşmek üzere Paris'e gönderip "üstlenilen Osmanlı borçlarında indirim yapılmasını, aksi halde Türkiye’nin ödeme yapmayacağını" iletti.
Görüşmeler sonunda Nisan 1933'de, "107.528.463 altın liralık Osmanlı borçlarından yüzde 90,8 oranında indirim yaptırılarak, üstlenilen borçlar 9.874.751. altın liraya indirilip, karşılığı olan 962.636.000. Fransız frangı üzerinden yüzde 7,5 faizle 20 yılda ödenmesi” kabul ettirildi. Atatürk’ün sağlığında bu borçların yüzde 42,6’sı, İnönü zamanında bakiyesi 1938-1944 arasında vaktinden 10 yıl önce ödenmiştir. [Atatürk zamanında ödenen Osmanlı borçlarının bugünkü alım gücü (PPP) eşdeğeri 138 milyar, İnönü zamanında ödenenlerin ise 225 milyar ABD dolarıdır.]
Dış borçlarda yüzde 90,8 indirim yaptırıldıktan sonra sıra “nöbetçi asker bile koymadığımız" Türk Boğazlarına (İstanbul ve Çanakkale) gelmiştir. Türkiye, gerekli hazırlıklarını planlı ve sabırlı bir şekilde yaparak 23 Mayıs 1933’de Londra’da yapılan “Silahsızlanma Toplantısı”nda Lozan ile imzalanan “Lozan Boğazlar Sözleşmesi’nin, Boğazların silahsızlandırılmasına ilişkin hükümlerin iptal edilmesini” resmen istemiş, ancak bu istek kabul edilmemiştir.
Türkiye buna karşı diplomatik atağa geçerek öncelikle “Boğazlar kendisi için can damarı olan” Sovyet Rusya üzerinde girişimde bulunarak, “Mussoloni İtalyası’nın ve Mart 1933’de yönetime gelen Hitler Almanyası’nın Boğazların güvenliğini tehdit ettiği" argümanı kabul ettirilmeye çalışılmıştır.
Ortadoks Rusya'yı (ayrıca Rusya'nın Bizans'ın varisi olduğu iddiası da görüşmelerde kullanılarak) yanımıza çekmek için, 24 Kasım 1934'de Bakanlar Kurulu Kararı alınarak "1453'den önce kadim Ortodoks mabedi olan Ayasofya" müze yapılmış ve Boğazlar Sözleşmesi’nin değiştirilmesi için karşı atağa geçilmiştir.
Milletler Cemiyeti’nin 17 Nisan 1935’de yapılan olağanüstü toplantısında “değişen dünya koşullarında Türk Boğazları’nın silahsızlandırmasından dolayı Türkiye’nin güvenliği konusunda endişe duyulduğu, bu nedenle de Boğazların silahsızlandırılmaya ilişkin maddelerinin iptali" talep edildi. Ardından, "Eylül 1935’de yapılan Milletler Cemiyeti Güvenlik Konseyi toplantısında" da aynı talepte bulunduk.
Boğazlar Sözleşmesinin değiştirilmesi amacına ulaşmak için “Ayasofya konusunda verilen taviz” ve baskı diplomasisi Rusya ve şaşırtıcı bir şekilde Yunanistan üzerinde işe yaradı ve Sovyet Rus ve Yunanistan delegeleri “Türkiye’nin talebinin makul olduğunu” belirterek, Türkiye’yi desteklediler.
Rusya ve Yunanistan desteği ile “Boğazlar diplomasisine” devam edilmesi sonunda, İtalya dışındaki büyük devletler de “talebimizin makul olduğunu” deklare edince, 10-11 Nisan 1936’da Möntrö’de gerçekleşen Milletler Cemiyeti toplantısında "Boğazlar rejiminin Türk ülkesinin dokunulmazlığını ve güvenliğini sağlayacak ve Akdeniz-Karadeniz arasındaki ticari ulaştırmayı garantiye alacak en liberal anlayışla yeni bir anlaşmaya hazır olduğumuz” notası verildi.
KAR İZLERİ ÖRTMESİN
22 Haziran-19 Temmuz 1936 tarihleri arasında Möntrö (Montreux) Boğazlar Konferansı yapıldı. 20 Temmuz 1936’da "Möntrö Boğazlar Sözleşmesi" imzalandı. Ardından TBMM’de onaylandı. Resmi Gazete’de yayınlanması bile beklenilmeden “nöbetçi asker bile koyamadığımız” Çanakkale ve İstanbul Boğazı kıyılarına ve çevresine aynı gece yarısı 30.000 kişilik Türk askeri konuşlandırıldı...
[Montreux Boğazlar Anlaşması, 31 Temmuz 1936 tarihinde TBMM’de 3056 sayılı kanunla kabul edildi ve 5 Ağustos 1936 günlü, 3374 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girdi.]
Ardından da Ayasofya'nın "Türbe, Akaret, Muvakkithane ve Medreseyi müştemil Ayasofya’yı Kebir Camii Şerifi" tapusu, Atatürk’ün emriyle 19 Kasım 1936'da hazırlatılarak, gereği “vakti gelince yapılmak üzere” sonraki yönetimlere bırakıldı. [Araya Hatay meselesi girdiğinden, Atatürk’ün ömrü bu konuda gereğini yapmaya yetmemiştir.]
Gerçek budur. Kar izleri örtmesin.