Aydın karanlığı
Türkiye siyaseti hareketli günlerden geçiyor. Özellikle 6’lı masada yaşanan taht oyunları son hızıyla devam ediyor. Bütün bunlar olurken Türk aydını da bir sınav veriyor. Sınav verenler arasında dünyaca ünlü piyanistler, gazeteciler, yazarlar, televizyon programcıları var.
Türkiye siyaseti hareketli günlerden geçiyor. Özellikle Altılı Masada yaşanan taht oyunları son hızıyla devam ediyor. Otellerde buluşmalar, kenara çekip konuşmalar, bakanlık ve vekillik hesapları, kuyu kazmalar, arkadan bıçaklamalar, ilkesiz iknalar, bağırarak yola getirmeler, somurtkan pozlar, bir öyle bir böyle davranmalar...
Bütün bunlar olurken Türk aydını da bir sınav veriyor. Sınav verenler arasında dünyaca ünlü piyanistler, gazeteciler, yazarlar, televizyon programcıları var. Bu yazıyı düşünürken aydın kelimesinin sözlük anlamına baktık. İki anlamı var; 1.si “ışık alan”, 2.si “genellikle öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli, kendisi aydınlanmış olduğu için çevresini de aydınlatabilecek nitelikte olan.” Kuşkusuz bizim yazımızın konusu aydının ikinci anlamı.
SİFONU ÇEK
Türk aydınının bu konudaki sınavından bazı başarısız örnekleri verelim. Fazıl Say, dünyaca ünlü piyanistimiz. Say, Meral Akşener’in masadan kalkmasının ardından Kemal Kılıçdaroğlu’na çağrıda bulunarak, “Sifonu çek. Gitsin” tivitini attı. Eleştiri, siyasetin olmazsa olmazıdır. Ağır eleştiri de yeri geldiğinde haktır. Fakat ne olursa olsun bir aydın, başka bir insana çok affedersiniz “dışkı” benzetmesi yapabilir mi? Bu nasıl bir seviyedir? “Öğrenim görmüş, çok okumuş, kültürlü, bilgili, görgülü, ileri ve açık düşünceli” bir tivit midir bu? Bu kişi aydınlanmamıştır ki çevresini aydınlatabilsin.
Aradan yalnızca bir gün geçiyor ve Akşener masaya geri dönüyor. Piyanist aydınımız ne yapsa beğenirsiniz? “Sifonu çek” diye tarif ettiği düşüncesini tivitırdan siliyor. İşte aydın sorumluluğu(!) Helal olsun!
PKK’YLA İTTİFAK "OUT" ALEVİ KİMLİĞİ "IN"
Bir diğer aydınımız da Passaparola yarışmasıyla aklımızda yer eden Metin Uca. Metin Uca’nın sınavı ise Kılıçdaroğlu’nu övme ve aklama sınavı. O da başarısız oluyor. Uca “Neden adayım hala Kılıçdaroğlu” başlığıyla paylaştığı tivitte şunları yazıyor: “Alevi dürüstlüğü, Alevi birikimi, Alevi sevecenliği ve Alevi kimliği nedeniyle ülkenin özlediği normalleşmeye, dostluk ortamına sağlayacağı katkı için.”
Kılıçdaroğlu, HDP/PKK’yla ittifak yaptığını, terörist Demirtaş’ı serbest bırakacağını, FETÖ’cüleri tekrardan devlet kademelerine yerleştireceğini bas bas bağırıyor. Ama Metin Uca bunları görmüyor, görmek istemiyor veya kabul ediyor. Yani Metin Uca Passaparola yarışmasında, P, F ve D harflerine pas diyor.
Uca, icazetini ABD’den alan Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi bölme planlarını Alevi kimliği, birikimi ve sevecenliğiyle maskeliyor. İşte laik Türk aydını! Tercihini kişinin siyasi programına göre değil mezhebine göre yapıyor. Aslında bu tavır Kılıçdaroğlu’nun Türkiye’yi bölme tavrıyla örtüşüyor. Türkiye’yi bölme programının sosyal ve dini ayağı da mezhep bölücülüğüyle yapılıyor.
AYDIN KARANLIĞI
Aydının sözlük anlamını yukarıda yazmıştık. Bir de karanlığın anlamına bakalım: “Işığı olmayan, her yeri ya da bir bölümü ışıktan yoksun olan.”
Vatanseverliğin, bilimin, gerçeğin aydınları olduğu kadar karanlığın da aydınları var. Onların derdi toplumu aydınlatmak, topluma gerçeği göstermek veya dürüstlük değil. Tüm dertleri siyasi çıkar. Ve karanlığı savunmalarındaki militanlıktan anlıyoruz ki kendileri için de hesapları var. O nedenle her şeyi kendi kafalarındaki bozuk denkleme oturtmaya çalışıyorlar.
Onlar için ABD derin devletinin yayın organlarının Türkiye için yazmış olduğu kaos ve kargaşa planlarının, seçim sürecinin ve seçimlerin kan banyosuna döndürüleceği tehditlerinin, Yunanistan üzerinden burnumuzun dibine sokulan askeri yığınağın, Doğu Akdeniz’de Türkiye’ye karşı yapılan tatbikatların, NATO’nun genişlemek için Karadeniz üzerinden yarattığı tehdidin, ABD’nin binlerce tır silah gönderdiği PKK’nın ve “ onlar devlet içindeki müttefiklerimizdi” dediği FETÖ’nün tekrar yapılanmak için alan bulacak olmasının, Türkiye’ye yapılan LGBT, uyuşturucu gibi toplumsal dayatmaların hiçbir önemi yok. Onlar için önemli olan tek şey seçimi kazanmak. Türkiye bölünsün ama seçimi onlar kazansın, razılar!
MİLLETİN AYDINLIĞI
Yakup Kadri Karaosmanoğlu bir asır önce Türk aydınından hesap sorarken, “Yıllarca, yüzyıllarca onun (halkın) kanını emdikten ve onu (halkı) bir posa halinde katı toprak üstüne attıktan sonra, şimdi de gelip ondan tiksinmek hakkını kendinde buluyorsun” diyordu. Bu satırlar bugün de geçerli. Yüzüne tiksinerek baktıkları ve bir saniye bile ikbalini düşünmedikleri Türk milleti, bu aydınlara gereken dersi verecek. Aydın karanlığını milletin aydınlığıyla yaracak.