Aydınlık Halk Korosu ve Müzik Akademisi toplandı: Seslerini birleştirdiler
Koronun ilk toplantısında konuşan sanatçı Ekrem Ataer, 'Bu topraklardan beslenerek, özgüvenle, birlikte ses çıkaracağız. Millet sesini arıyor. Kapımız herkese açık.' diye konuştu
“Koro değil eylem ve dayanışma grubu”… Aydınlık Halk Korosu ve Müzik Akademisi’nin ilk toplantısında yönetmen sanatçı Ekrem Ataer’in ilk sözleri bu oldu… “Aydınlık Halk Korosu’nun, Ruhi Su Dostlar Korosu’nun ve Ekrem Ataer Halk Korosu’nun mirasını devraldık. TRT’nin binası kapanacak dediler, herkes sustu biz gittik ses çıkardık, Gezi Parkı’ndaydık. Validebağ Korusu’ndaydık… Güzel ses aramıyoruz! Bu topraklardan beslenerek, özgüvenle, birlikte ses çıkaracağız. Bu topluma olan görevimizin bilinciyle bir araya geldik. Kapımız herkese açık.”
‘KORO NE DEĞİLDİR!’
Aydınlık Halk Korosu ve Müzik Akademisi Ekrem Ataer’in yönetiminde dün İstanbul’da Tamer Levent Sahnesi’nde bir araya geldi. 40 yıllık dostlar gibi eller sıkışıldı, tanışıldı. Aşağıda sahnenin olduğu salonda önce Ekrem Ataer sonra koronun üyeleri beklentilerini, hedeflerini paylaştı.
Ataer, hoş anlatımıyla koro üyelerini kimi zaman kahkahalarla güldürdü, kimi zaman hüzünlendirdi.
Ataer, koronun ne olmadığını anlatarak başladı sözlerine, “Ne kadar iyi müzik yapıyoruz, süperiz, değil. Ne kadar çağdaşız, en çağdaş müziği biz yaparız, değil. Halkın kuyruğuna takılırız halk ne derse o olur. Bu dükkanda bu satılır biz de onları söylüyoruz, bu hiç değil… Bu da değil. Şarkıyı, türküyü, ilahiyi, ezanı niye söylüyoruz. Mesele bu!
"Nasıl söylediğiniz beni hiç ilgilendirmiyor. Öyle müzik olur mu? Olur. Konserler vermek için toplanan bir koro değiliz. Her mahallede bir koro kurulmuş, yemeğinin altını kapatıyor, koroda şarkısını söylüyor. Çok var… Çok güzel, çok hoşuma gidiyor.
"Millet sesini arıyor. Ona sunulanı beğenmiyor, sahtekarlıktan bıktı artık. Kendine döndü… Tribünleri dinliyor musunuz? Şef yok, nota yok, öğretmen yok… İnandıkları bir şey için her hafta toplanıp uyum içinde yürekten söylüyorlar. Koro budur.
‘ULUSAL MÜZİĞİMİZE SAHİP ÇIKACAĞIZ’
“Çok sesli müzik yapacağız. Bu ülkenin, bu toprakların yarattığı bir çok seslilik vardır. Bunun içerisinde Ermeni müziği var, Türk müziği var, Arap müziği var ve o muazzam Türk müziği var. Zazaca okuyacağız, Azerice… Ha bunu okurken de böyle medeniyetler ortaklığı gibi de sahte bir şemsiyenin altında değiliz. Kendi ulusal müziğimize yaşadığımız değerlere sahip çıkacağız.
“Aydınlık Halk Korosu büyük bir miras. O ruhu içimizde hissedeceğiz. Hayal ettiğimiz en güzel dünya Aydınlık bir dünya… Aydınlık, Cumhuriyet Kadınları, Ulusal Kanal, Vatan Partisi, Türkiye Gençlik Birliği’nin emeklerinin başımızın üstüne koyuyoruz. Gül alıp gül veriyoruz. Dergahımızın kapısı herkese açık. Açık dediysek de bu ülkenin kurucu değerlerine hürmetsiz olanlara, bölücü unsurlarla kol kola gelenlere bu kapılar kapalı.
“Bu göreve ben kendim talip oldum. Bu topluma görevimin bilinciyle buradayım. O görevi başka işler de yapmıyor muyum? Yapıyorum ama yetmez.”
PSİKOLOG, DOKTOR, EV HANIMI…
Ekrem Ataer’in ardından koro üyeleri kendilerini tanıtıp beklentilerini anlattı. Kimler yoktu ki, psikolog, doktor, mühendis, tekniker, ev hanımı…
Murat Batur, kalın sesiyle tanıttı kendini… Ekrem Ataer hemen, “bariton musun” dedi. Batur, “Öyle diyorlar, ben de anlamak için geldim. 2012’den bu yana mücadelenin içindeyim, şimdi de koroda olacağım.” dedi.
Neslihan Etik çok uzun zamandır bir koroda yer almak istiyormuş… Her Pazar Kartal’dan Aksaray’a gelmeyi göze alarak koro çalışmalarına katılmaya karar vermiş. Etik, “Burada olduğum için çok mutluyum. Hep hayal etmiştim, bugün benim için çok önemli” diye anlattı heyecanını.
Sami Ekşi, uzun yıllar farklı koroların içinde yer almış… Ekşi, “Asya’nın müziğini yapacağız. Ve o partili bu partili değil herkesin içinde yer alacağı bir ses olacağız. Esas olan topluluk, siz yeter ki o topluluğun içinde bir ses olun. Ortak sese dahil olduğunuz zaman o topluluk hataları da düzeltiyor.” dedi.
‘KENDİ SESİMİZİ DUYMAK’
Demet Turgut, bir gecede karar vermiş koroya katılmaya… Heyecanla anlattı: “Aydınlık Korosunun başlayacağını dün duydum, hemen dahil olmaya karar verip bugün buraya geldim. Siz konuşurken insanların kendi seslerini duymaya ihtiyacı olduğunu söylediniz. Umarım burada hep birlikte seslerimizi duymaya yaklaşırız.”
Fatime Erçağ, ortak yerde buluştuğumuzda yaşadığımız duygunun koroda şarkı söylerken de olduğunu anlattı. Erçağ “Boşalacak deşarj olacağız. Kendimizi gerçekleştireceğiz.” dedi ve bir gün koro olarak Polonez işçilerinin direnişine gitmeyi önerdi.
‘YEMİŞİM KOROSUNU…’
Ekrem Ataer, sanatın gücü, koronun insanların hayatını nasıl dokunduğunu ve beklentisini bir anısıyla anlattı:
“Bir gün koromuz toplanacak henüz kimse gelmemiş, ben içerde piyano çalıyorum. Şu kadarcık bir kız (Elini çenesinin altına hizalıyor). Biri getirdi, ‘Hocan bu’ dedi… Böyle korkarak girdi kapıdan. Geleceğini biliyordum… ‘Hoş geldin’ dedi. Ama titriyor kız. Gel bakayım dedim, uzandım. Hemen geri çekildi. Tensel temas istemiyordu.
"Dedim ki, ‘Ben senden hiçbir şey istemiyorum, otur dinle. İki buçuk ay, izledi. Bir gün herkesten erken geldi. Ben de söylemek istiyorum dedi. Söylüyordu ama bütün vücudu titriyor. O kız Mardin’de 11 devlet görevlisinin tecavüzüne uğramıştı. Davası 9 yıl sürdü. Onu aldık sahneye çıktı, serpildi. Nikahını kıydık. Yemişim korosunu… Bas, tenor, soprano… Öğrendik, bildik… Ama bana bu kız lazım.”