Aydınlık’a veda
Bundan tam on beş yıl önce Yeni Hayat dergisinde yazmaya başladım, emekli olduktan hemen sonra…
Mezun olur olmaz başlayıp, dağlar ve hudutlarda geçen on yılın sonunda sakatlanarak, dört yıl da hastane ve ameliyatlarla özetlenebilecek hayat-ı askeriyemde o kadar sevinç, üzüntü, öfke, umut ve keşke birikmişti ki, yazmasam olmazdı.
Genç bir tim komutanı iken Mehmet Arif Bey’in Başımıza Gelenler isimli hatıratını okumuş olmak, yaşananların ve yapılması gerekenlerin bizden sonraki kuşaklara aktarılmasının önemini kavramamı sağlamıştı.
İnsan her şeyi yazabilir, yaşadığını, gördüğünü, duyduğunu ya da hayal ettiğini… okura geçen bütün bunları hangi duygu ile yazdığınızdır. Okur o duyguyu aynıyla alır ve tepkisini buna göre gösterir, benimser ya da reddeder.
Benim okur ile kurduğum bağ hep böyle oldu. Bu yazıyı yazarken bu kadar zorlanmamın sebebi de bu olsa gerek. Günlerdir yazıp yazıp siliyorum.
ZOR YILLAR
Ergenekon tertibinden sonra Aydınlık’ta yazmaya başladım.
Aslında, 2000’e Doğru ile ilk tanışıklığım 1991 yılına gider. O yıllarda Van ve Bitlis dağlarında PKK ile mücadele ederken düzenli olarak satın alan bir asteğmen arkadaşımız vasıtasıyla takip ederdim. O sıralarda çok uzak noktalardaydık. Ama…
Yıllar sonra FETÖ kumpasıyla aynı mücadelenin içindeydik.
Başta Doğu Perinçek olmak üzere bütün parti yöneticileri ile birlikte omuz omuza mücadele ettik, boykot da yaptık ceza da aldık. Kitaplar, yazılar yazdık, geçmişi geleceği konuştuk, tartıştık. Mahkeme salonunun hemen yan tarafındaki yemekhane tarihin büyük tanığıdır.
Gelinen yerde neredeyse her konuda aynı noktada olduğumuzu gördüm. Unutulmaz günlerdi, mücadele arkadaşlığının, yumruk yoldaşlığının unutulmaz hatıralarını her zaman taşıyacağım.
Ama parti üyesi olmak için mahkemenin karar vermesini özellikle bekledim, çünkü FETÖ medyası partiye üye olan herkes hakkında ‘’davadan kurtulmak için partiye katıldı’’ diye partiyi de hedef alan karalama kampanyası yapıyordu. Kararlar açıklandıktan sonra avukatların getirdiği parti üyelik formunu doldurdum, Doğu Perinçek, M.Bedri Gültekin ve Erkan Önsel’in birlikte kaldığı yan koğuşun avlusuna, aramızdaki 5-6 metrelik duvarın üzerinden fırlattım. O günün mutluluğunu unutamam, seslerimizi o duvarın üzerinde birleştirerek birlikte şarkılar söyledik. Hemen arkasından da aynı koğuşta kalmaya başladık. Yemek saatleri, haber toplantıları, ortak üretimler, gece uyunmayan, gündüz oturulmayan günlerdi. O günlerin fotoğraflarına yansıyan bütün güzellikler hala kalbimdedir ve geriye kalacak olan onlardır.
EVE DEĞİL PARTİYE
Tahliye kararlarımızın açıklandığı 10 Mart 2014 gecesi herkes evine giderken, Genel Başkan ile birlikte partiye gittim, sonraki yıllar da böyle geçti. O gece katıldığım Tv programında ne söylediysem, aynı ruh ve aşkla çalışmaya devam ettim, hala da aynı noktadayım. Yeri geldi tuvalet temizledim, yeri geldi mobilya taşıdım, yeri geldi en üst düzey toplantılarda partiyi temsil ettim, basınla ilişkisini yönettim. Bu görevlerin hiçbirini diğerinden üstün tutmadım.
Her hafta Pazar günleri yayımladığımız Satır Arasında Kalanlar köşesini, bazen gece yarılarında tasarladığım karikatürü çizdirmek için sabaha kadar uyutmadığım karikatürist Tuncay Batıbeki’nin desteği ile sürdürdüm. Aydınlık İkinci sayfasını sevgili Ercan Dolapçı’nın desteği ile yaptık. Sevgili Mustafa İlker Yücel ve Bora Toran ile yaptığımız sayfa tartışmalarını, yazı boyutu pazarlıklarını kardeşlik duygularıyla hatırlayacağım, bütün çabamız daha iyi bir gazete yaratmak içindi. Kerkük’te Peşmerge kontrol noktalarından geçip bütün gazete ve Tv’lerden önce, Türkmen ve Haşdi Şaabi liderleriyle Aydınlık ve Ulusal Kanal adına röportajlar yaptım.
Bazen bir benzin istasyonundaki bankın üzerinde yazı yetiştirdim, bazen arabayı otoyolun kenarına çekip o anda yaşanan bir gelişme ile ilgili canlı yayına çıktım. Bu süreçte yazı yazdırmak için temas kurduğum bütün yazar ve akademisyenlere, sayfayı yaratmak için gece gündüz çalışan gazete ekibine, her satırını okuyup eleştirilerini gönderen okurlara bütün kalbimle teşekkür ederim.
Bütün bunlardan ötürü kimseden minnet ve vefa beklemedim çünkü hepsini inanarak ve hür irademle isteyerek yaptım.
İnanmadığım hiçbir şeyi yazmadım ve yazdığım her şeyi, yıllar sonra bile olsa duruşumuza şahitlik edeceğini düşünerek yazdım, ki onlar şahidimizdir.
Doğu Perinçek’i hiçbir zaman sadece üyesi olduğum partinin başkanı olarak görmedim, aynı zamanda bir ağabey-kardeştik ve her ikimiz için de hala öyledir. Çok şey öğrendim, çok güzel anılar biriktirdim, geriye kalacak olan onlardır.
YOL AYRIMI
Partiden ve gazeteden ayrılışım, fikri bir yol ayrımı değildir, esas olan da odur. Çünkü Vatan Partisi adının konulmasına, şu anki programının yazılmasına katkısı olan kişilerden biriyim ve bu benim için daima bir gurur kaynağı olmuştur.
Programın nasıl uygulanacağı konusundaki farklılıklar ise usulden ibarettir. Her konuda olduğu gibi bu konuda da kuşkusuz herkesin bir fikri ve onu açıklama hürriyeti vardır, ama ithamsız, hakaretsiz ve usulünce. Sadi Şirazi’nin dediği gibi, ‘’yanlış üslubun doğru sözün katili olduğunu’’ unutmadan.
ÖYKÜLER TOPLADIK, ÇİÇEKLER DERLEDİK
Aslında veda yazısı diye bir şey de olmaz, çünkü okur ve yazar arasındaki ilişki, yazı üzerinden kurulur, eğer bir veda yapılacaksa bu olsa olsa yazıya veda olur, okura değil.
Bu yüzden yazıya ya da okura değil, gazeteye veda ediyorum.
Daha önce Aydınlık sayfalarında yazmıştım: Hayatın olağan akışı içinde bir öykü taşıyıcısıdır insan, öyküler toplar, onları dağıtır ya da başka öykülerin parçası olur. Sadece yaşadıklarını değil, etrafında olup bitenleri de biriktirir. Yazılmasa da, anlatılmasa da hayatının bundan sonrasında yanında taşıyacağı öyküler...
Kimisi, omurgamıza saplanmış bir şarapnel çeliği gibi her soğukta ince bir sızıyla kendini hatırlatır, kimisi yıkılan bir iskele gibidir onarılır ya da onarılamaz ama bu onun önemini azaltmaz ve her nefes alışta devam eder hayat. Çünkü bizatihi hayatın kendisi, topladığımız öykülerin bütünüdür...
Öykü taşıyıcısı, topladıkça yaşar, yaşadıkça toplar, topladıkça da dağıtır. Her öykü hayatın bir parçasıdır ve hayat her öykünün içinde yeniden yaşanır.
Kalın sağlıcakla…