22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele

'Asya haritasına göz attığımız zaman, iki önemli terör odağı görüyoruz: Sözde ‘Doğu Türkistan’ ve sözde ‘Kürdistan’. Bu iki odak arasındaki ilişkiyi, ABD’nin strateji ve siyasetinde buluyoruz. Her iki coğrafya da, Çin ile Batı Asya’yı ve Avrupa’yı birbirine bağlayan İpek Yolu üzerindedir.'

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele
A+ A-
DOĞU PERİNÇEK / VATAN PARTİSİ GENEL BAŞKANI

TEK KUTUPLU DÜNYA PROJESİNDE ETNİK VE DİNSEL AYRILIKÇILIĞIN ROLÜ
1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine ABD emperyalizmi, "Dünyanın Tek Efendisi" olma amacıyla millî devletleri tasfiye iddiasına yöneldi. ABD’nin "Küreselleşme" siyasetinin iki önemli aracı vardı:
Birincisi, Gelişen ve Mazlum Ülkeler Dünyasındaki etnik ve dinsel ayrılıkları derinleştirmek.
İkincisi, "Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme" adı verilen süreçte millî devletin temeli olan millî ekonomileri tasfiye etmek.
ABD'NİN BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ (BOP)
ABD, 2000’li yılların başında “Büyük Ortadoğu Projesi”ni (BOP) sahneye koydu. Kuzey Afrika’dan Orta Asya’ya kadar 24 ülkenin rejimleri ve sınırları değişecekti. Bu program ancak silahla uygulanabilirdi.
* Türkiye’de PKK Terör Örgütü sözümona “Kürdistan” davası için ateşe sürüldü.
* ABD, 1991 ve 2003 yıllarında Irak’ı işgal etti ve aynı dönemde Afganistan’da iç savaş tezgâhladı.
* 2011 yılından itibaren bu kez Suriye’de iç savaş tezgâhlandı. - İran’da kargaşalık çıkarmaya yönelik kışkırtmalar peş peşe geldi.
* Libya işgal edildi.

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele - Resim : 1

BATI ASYA'DA TERÖR ÖRGÜTLERİ FİDELİĞİ
Batı Asya, bir bakıma terör örgütleri yetiştiren bir fidelik olarak kullanıldı. Bu fidelikte “Çeçen”, “Doğu Türkistan”, “Kürt” vb. adlar altında üretilen terör örgütleri, aynı zamanda yine ABD emperyalizminin amaçları için Irak’a, Suriye’ye, Lübnan’a, Türkiye’ye, Çin’e ve Rusya’ya karşı harekete geçirildi.
Öncelikle saptamak gerekir: Ayrılıkçı ve dinci terör hareketlerinin arkasında ABD emperyalizmi ve İsrail bulunmaktadır. Bu terör hareketlerinin eline millî ve dinsel bayraklar tutuşturulmuştur. Ancak bu bölücü bayraklar, aslında millî devlete ve milletleşme sürecine karşı kullanılmıştır. Millî devletin ekonomik sınırları, küreselleşme denen ekonomik programla ortadan kaldırıldığı zaman, o yıkılan sınırlardan içeri aynı zamanda etnik ve dinsel ayrılıkçılık ve terör de girmektedir.

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele - Resim : 2

TERÖR ÖRGÜTLERİNİN ARKASINDAKİ HEGEMONYACI DEVLET
Sinciang-Uygur bölgesinin son yüzyıllardaki tarihine baktığımız zaman, ayrılıkçı hareketlerin hep emperyalizm tarafından tezgâhlandığını görüyoruz. Bugün de “Doğu Türkistan İslâm Partisi” adındaki terör örgütünün arkasında ABD bulunmaktadır. Bu açıdan ayrılıkçı teröre karşı mücadelenin esası, ABD’nin müdahalesine karşı mücadeledir.
ABD'NİN SÖZÜMONA 'DOĞU TÜRKİSTAN' VE SÖZÜMONA 'KÜRDİSTAN' PROJELERİ
Asya haritasına göz attığımız zaman, iki önemli terör odağı görüyoruz: Sözde “Doğu Türkistan” ve sözde “Kürdistan”. Bu iki odak arasındaki ilişkiyi, ABD’nin strateji ve siyasetinde buluyoruz, her ikisi de ABD projesidir. Her iki coğrafya da, Çin ile Batı Asya’yı ve Avrupa’yı birbirine bağlayan İpek Yolu ya da Kuşak ve Yol üzerindedir.
Sözde “Doğu Türkistan” odaklı Bölücü Terör Örgütünün elemanları, El Kaide ve DEAŞ gibi ABD tarafından örgütlenmiş sözde İslamcı terör örgütlerinin emrinde savaşmakta ve aynı zamanda Pakistan, Afganistan, Çin gibi Asya ülkelerine sevk edilmektedirler.
Sözde “Kürdistan” odaklı PKK/PYD/YPG adlı Bölücü Terör Örgütü de ABD’nin stratejik piyonudur ve ABD ile İsrail tarafından donatılmakta ve eğitilmektedir. ABD, resmen açıklandığına göre, 25 bin TIR silah ve mühimmatı PKK Terör Örgütüne vermiştir.
ABD, Çin ile Türkiye arasında gelişen ilişkileri sözümona Doğu Türkistan ayrılıkçı terör örgütünü kullanarak dinamitleme gayretindedir.
ÇİN'İN, TÜRKİYE'NİN VE BATI ASYA'NIN ORTAK GÜVENLİĞİ
Bu gerçekler ışığında,
* Çin ile Türkiye’nin Bölücü Teröre karşı mücadeleleri ortaktır. Çin’in güvenliği Türkiye’den başlar, Türkiye’nin güvenliği ise Çin’den başlar.
* Doğu Türkistan İslam Partisi adlı terör örgütünün Suriye, Irak ve Türkiye’de üslendiği ve faaliyet yürüttüğü dikkate alınırsa, Çin ile Batı Asya ülkeleri arasında Bölücü ve Dinci Teröre karşı işbirliği gereklidir ve kaçınılmazdır.
* Bu işbirliğinin örgütlenme biçimi olarak, Batı Asya ülkelerinin kendi aralarında örgütlenmeleri yanında, Şanghay İşbirliği Örgütü fevkalâde uygundur ve elverişlidir. Çin’i hedef alan Ayrılıkçı ve Dinci Aşırılığın toplumsal ve kültürel temelleriyle birlikte tasfiye edilmesi, Batı Asya, Orta Asya ve Güney Asya ülkelerinde toprak bütünlüğünün ve iç barışın sağlanmasıyla ilişkilidir. Bütün bu ülkelerde teröre karşı ortak mücadele ve ortak örgütlenme, günün görevidir.
KAYNAŞTIRAN PROGRAM
Gelişmiş kapitalist ülkeler dışında kalan dünyada, ayrılıkçı teröre karşı en önemli kurum, millî devlettir. Çeşitli etnik ve dinsel toplulukların kaynaştırılması ise devrimle olmaktadır. Devrimin programı ise, Bağımsızlık, Halkçılık, Devletçilik ve Laiklik diye özetlenebilir.
Bu açıdan Sun Yat Sen’in Üç Halk İlkesi veya Mustafa Kemal Atatürk’ün Altı Ok Programı, birer millî devrim programı olarak, aynı zamanda ayrılıkçılığın zeminini yok etme programıdır. Bugün Çin’in Xi Jinping Yoldaş'ın önderliğinde yürüttüğü büyük devrimci atılım, bütün dünyaya umut ve güven vermektedir.
TÜRK VE ÇİN DEVRİMLERİNİN MİLLİ BİRLEŞTİRİCİ ROLLERİ
Türkiye ve Çin, tarihin derinliklerinden gelen imparatorluk mirası üzerinde devrimlerle kurulmuştur.
İmparatorluk mirası, aynı zamanda farklı kavimleri bir arada yaşatma ve kaynaştırma mirasıdır. Bu özellikleri Çin ve Türkiye için çok önemli bir birikimi ifade etmektedir.
İki ülke de, 20. yüzyılın millî demokratik devrimlerinde öncü roller oynadı. Bu devrimler, eski feodal parçalanma ve ayrılıkları tasfiye etti, çağdaş milletler yarattı. Türkiye ve Çin, etnik ve dinsel toplulukları kaynaştıran millî demokratik devrim süreçlerinde el ele yürüdüler.
BÖLGELER ARASINDA DENGENİN EKONOMİK ZEMİNİ
İki ülke, halkçı ve devletçi ekonomi siyasetleriyle bölgeler arasındaki dengesizlikleri gidermek yolunda belli başarılar kazandı. Şunu önemle belirtmek gerekir ki, sınırsız bir piyasa ekonomisi, bölgeler arasındaki farkları derinleştirir, böylece ayrılıkçı terörün zeminini güçlendirir. Bu eşitsizlikler ancak kamu yatırımlarıyla ve geri kalan bölgelere öncelikler tanınarak giderilebilir. Türk Devriminin tecrübeleri de Çin’de devrim ve sosyalizm tecrübesi de bunu kanıtlamaktadır. Türkiye’nin 1945 sonrasında Atlantik Sistemi'ne bağlanması ve özellikle 1980 sonrasında “Dünya Ekonomisiyle Bütünleşme” adı altında devletçilikten vazgeçmesi, kamu girişimlerinin özelleştirilmesi, bunlara bağlı olarak laikliğin yıkıma uğratılması, bölgeler arasında dengesizliğe ve ayrılıkçılığa yaramıştır.
Türkiye’nin yakın tarihini özetlersek:
Devrim birleştirmiş, devrimden vazgeçmek bölmüş ve ayrılıkçılığı güçlendirmiştir.
* Bağımsızlık birleştirmiş, dışa bağımlılık bölmüş ve teröre zemin yaratmıştır. Türkiye’nin yakın tarihine baktığımız zaman, etnik veya mezhepsel bölücülük, hep emperyalizmle bağlantılıdır.
* Kamuculuk birleştirmiş, sınırsız serbest piyasacılık hem toplumdaki sınıfsal bölünmeleri hem de bölgeler arasındaki ekonomik dengesizliği derinleştirmiştir.
* Halkçılık, başka deyişle gerçek anlamıyla demokrasi, millî dayanışmayı geliştirmiş, feodal kurumlar ise millî ayrılıkçılığı beslemiştir. Atatürk’ün “Türkiye şeyhler, dervişler, müritler ve cemaat mensupları ülkesi olamaz” diye özetlediği program, aslında bir demokratik devrim programıdır.
* Laiklik ve aydınlanma birleştirmiş, dinci yobazlık ve mezhepçilik bölmüştür.
* Etnik ve dinsel ayrılıkçılık, her zaman devrime ve millî devlete karşı işbirliği yapmıştır. 1914-1922 yıllarında ve sonrasında Dinci Yobazlık ve Kürtçü Bölücülük, İngiliz emperyalizminin emrinde İstiklâl Savaşımıza ve Kemalist Devrim'e karşı koydu, isyanlar yaptı. Devrim, bu isyanlara karşı devletin yaptırım gücünü kararlı olarak uygulayarak milleti birleştirdi. 1990 sonrasında da Bölücü ve Yobaz terör örgütleri, ABD’nin emri altında millî devletleri yıkmak için birleştiler.
* Türkiye’yi emperyalizme karşı ittifaklar birleştirdi, emperyalizmle işbirliği ise bölücü sonuçlar doğurdu. Örneğin NATO’ya bağımlılık veya ABD projelerinde rol almak gibi işbirlikçi uygulamalar, ayrılıkçı terör hareketleri için zemin yarattı. Buna karşılık Türkiye’nin Sovyet Devrimi'yle ittifakı ve yine Kemalist Devrim döneminde Batı Asya ve Balkan ülkeleriyle ittifakı, emperyalizme karşı bölge ülkelerini birleştirdi ve bölücülüğe alan bırakmadı. Bölge ülkeleri arasındaki anlaşmazlıklar ise, Bölücülüğe alan tanıdı. Batı Asya’da Kürt ayrılıkçılığı ve dinsel ayrılıkçılık, hep bölge ülkeleri arasındaki çatlaklarda hayat buldu.
TÜRKİYE'NİN BİRLİĞİ İLE ÇİN'İN BİRLİĞİ ARASINDAKİ İLİŞKİ
Türkiye ve Çin’in bağımsızlıklarını koruma ve geliştirme, feodal bağlardan kurtulma, halkçılık ve laiklik konusunda kazandıkları başarılar, diğerinde de benzer süreçleri desteklemiştir. Bu nedenle;
* Türkiye’de Atatürk Devrimi'nin tamamlanması, Çin’de birlik ve barış için olumlu bir etkendir.
* Türkiye’nin Şanghay İşbirliği Örgütü’ne asıl üye olarak katılması, her iki ülkede ayrılıkçı teröre ağır darbe indirecektir. Şanghay İşbirliği Örgütü’nde, Çin, Rusya, Hindistan, Pakistan gibi Asya’nın büyük nüfuslu ülkeleri yanında, Kazakistan, Özbekistan, Kırgızistan, Türkmenistan, Azerbaycan ve Türkiye gibi Türkçe konuşan ülkelerin ve İran ile Tacikistan gibi Farsça konuşan ülkelerin ve Arap ülkelerinin buluşması, ayrılıkçı zemini daraltacak, milletler arasında uyum ve işbirliğini güçlendirecektir. Bu süreç hızlandırılmalıdır.
* Sinciang-Uygur Özerk Bölgesi, Çin ile Türkiye arasında ortak güvenlik, dostluk ve ekonomik işbirliği için bir köprü görevi yapabilir.
ÇİN'İN ETNİK SORUNU ÇÖZMEDEKİ BAŞARILARI
1975 yılından bu yana Çin'i 12 kez ziyaret ettim. Sinciang Uygur Özerk Bölgesi'ni ise dört kez ziyaret ettim. Her ziyarette yepyeni bir Sinciang, yepyeni bir Urumçi gördüm. Çin Devrimi, feodal güçleri temizleyerek hem köylüyü özgürleştirmiş hem kalkınmanın yolunu açmış, öte yandan milliyetler meselesini devrimci yoldan çözen büyük başarılara imza atmıştır. Çin’de devlet bütçesinden ayrılan özel kaynaklarla ve kamu yatırımları sayesinde bölgeler arasında dengeleri sağlayan büyük gelişmeler kaydedilmiştir. Milliyetlerin zengin gelenekleri korunarak kültürel gelişmeleri yönünde büyük başarılar elde edilmiştir. Çin Hükümeti, inanan ve inanmayan herkesin özgürlüğünü güvence altına almakla birlikte, toplumu ve devleti dünyevi ve laik esaslara göre yöneterek çağdaş bir Sinciang inşa etmiştir. Çin'deki Eğitim Merkezleri, iş becerisi, dil ve hukuk öğreten yönleriyle, bizim Atatürk Devrimi'nde tanık olduğumuz benzer kurumlar gibi çağdaşlaşma için insan kaynağı yetiştirmektedir.
Büyük Devrimci Mao Zedung önderliğinde kurulan ve bugün Xi Jinping Yoldaş'ın önderliğinde insanlığın büyük geleceği için kararlı bir yol izleyen Çin Halk Cumhuriyeti, milliyetler meselesinin çözümünde örnek olabilecek bir tecrübeyi bütün insanlığa sunmaktadır.
Bu başarılara ABD’nin yanıtı ayrılıkçı ve dinci terörü kışkırtmak olmuştur. Sinciang Özerk Bölgesi üzerinden Çin'i hedef alan kara propaganda, bütün insanlık için ortak bir tehdidi içermektedir. Bu konuda bilincimiz berrak olduğu için, yalan rüzgarına karşı kararlı tutum aldık. Derhal basın toplantılarıyla, günlük gazetemizle, televizyonumuzla ve Teori dergimizle Sinciang-Uygur bölgesinin gerçekleri konusunda halkımızı aydınlattık.

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele - Resim : 3

İKİ ÜLKEDE BARIŞ, GÜVENLİK VE ÜRETİM EKONOMİSİ İÇİN ORTAK FAALİYET
Şimdi iki ülke arasındaki dayanışma ve işbirliğini pratik ve cesur bir atılımla ilerletme zamanıdır. Vatan Partisi ile Çin Komünist Partisi, iki ülkede bağımsızlık, iç barış, kültürel alışveriş, üretim ekonomisini geliştirme ve dostluk amacıyla ortak çalışmalar örgütleme konusunda harekete geçmiş bulunuyorlar. Bu kapsamda şu tür faaliyetler düzenlenebilir:
* Yalan kampanyalarını ve psikolojik harekâtları etkisiz hale getirmek için iki ülke arasında gerçeğe dayanan bilgilendirme, aydınlatma amacıyla ortak televizyon, gazete, dergi yayınlamak.
* Ayrılıkçı ve Dinsel Teröre Karşı tecrübe alışverişine ve işbirliğine yönelik çalıştaylar düzenlemek.
* Ortak tarihin ve kültürün araştırılması ve geliştirilmesi için bilimsel ve sanatsal çalıştaylar, folklör ve sanat bayramları ve gösteriler düzenlemek.
* Gerçekleri yerinde görme amacıyla karşılıklı tanıtma ziyaretleri örgütlemek.
* İki ülke öğrencilerinin öğrenim ve bilim görmesi için bursları artırmak ve akademik kurumlar arasındaki ilişkileri geliştirmek.
* İki ülke arasındaki turizmin ilerlemesi için hava, kara ve deniz ulaşımının geliştirilmesine yönelik çalışmalarda bulunmak.
* Türkiye’de yaşayan Çin ve Türk vatandaşı Uygurların ve Kazakların Çin’deki insanî ve ekonomik sorunlarını çözmek amacıyla işbirliğini örgütlemek ve hayata geçirmek.
21. yüzyıl Türkiye-Çin işbirliği yüzyılıdır. Bu stratejik işbirliğinin başarıyla ilerlemesinde anahtar sorun, Ayrılıkçı ve Dinci Teröre karşı ortak mücadeledir.
İki ülkenin tarihsel birikimi, her zorluğun üstesinden gelecek ve Asya’da huzur ve zenginleşmeye büyük katkılarda bulunacak güçtedir.

Ayrılıkçı ve dinci teröre karşı ortak mücadele - Resim : 4
Son Dakika Haberleri