Veliyev, Karabağ Zaferini Aydınlık’a anlattı: Zaferi halk-devlet birliği sayesinde elde ettik
‘Bu çok büyük bir zafer. Yüzyıllar boyunca dünyanın önde gelen askeri kurumlarının konuşacağı ve inceleyeceği hızlı bir savaştı. Öncelikle bu savaşla tarihi adaleti yeniden tesis ettik. Azerbaycan halkının 30 yıllık özlemi de sona erdi.
Azerbaycan'da Karabağ Zaferinin üçüncü yıl dönümü kutlanıyor… Ermenistan'ın provokasyonuna ve daha da artan askeri saldırganlığına yanıt olarak Azerbaycan Ordusu, topraklarını işgalden kurtarmak, Ermenistan'ı barışa zorlamak, BM Güvenlik Konseyi kararlarının gereklerini yerine getirmek, ülke içinde yerinden edilmiş kişileri kendi yerlerine geri döndürmek ve tarihi adaleti yeniden sağlamak için 27 Eylül 2020'de Büyük Vatan Savaşı'nı başlattı. Bütün Azerbaycan halkı bu kutsal eylem için seferber oldu ve birleşti.
Bugün Şuşa'da, Hankendi'de ve Karabağ'ın diğer şehir ve köylerinde Azerbaycan bayrağı dalgalanıyor. Bu zafer aynı zamanda Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin gücünü de tüm dünyaya gösterdi.
8 Kasım Zafer Bayramı münasebetiyle Azerbaycan’ın Askeri Başsavcısı Korgeneral Hanlar Veliyev özel röportaj vererek Zafer Bayramı ile ilgili düşüncelerini paylaştı ve bu tarihi zaferin kazanılmasında Azerbaycan-Türkiye kardeşliğinin rolüne dikkat çekti. Hayatının son 20 yılında Azerbaycan’ın Askeri Başsavcısı olarak görev yapan, Azerbaycan halkına karşı işlenen savaş suçlarının soruşturulması ve Ermeni terörünün ifşa edilmesinde büyük hizmetlerde bulunan General Veliyev, Türk birliğinin gücüne dikkat çekerek, giderek güçlenen Türk Devletleri Teşkilatı'nın hem siyasi hem de askeri alanda iş birliğini güçlendireceğini söyledi.
‘BABA ALİYEV’İN HAYALİ GERÇEKLEŞTİ’
-
Sayın Paşam, Azerbaycan’ın Askeri Başsavcısı olarak 8 Kasım tarihi zaferini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu zaferin Azerbaycan devleti ve halkı açısından önemi nedir?
44 gün süren İkinci Karabağ Savaşı'na giden yol, büyük önder Haydar Aliyev döneminde başladı. Merhum Haydar Aliyev, halkın isteği üzerine ikinci kez iktidara gelir gelmez attığı ilk adım Azerbaycan Ordusunu güçlendirmek ve onu çağın gereklerine uyarlamak oldu. Biliyorsunuz 1990'lı yılların başında Azerbaycan'da ordu diye bir şey yoktu ve Azerbaycan, topraklarını birer birer kaybediyordu. 1994 yılında ateşkesi imzalamayı başaran Haydar Aliyev oldu ve sonrasında Milli Ordumuzun oluşumu yönünde ciddi adımlar atıldı. Öncelikle milli ekonomimiz oluşturuldu, petrol anlaşmaları imzalandı ve bu fonlar ordumuzun kalkınmasına yönlendirildi. Topraklarımızın işgalden kurtarılması Haydar Aliyev'in en büyük dileği ve bir baba olarak oğluna vasiyetiydi. Bu dileğimiz Sayın İlham Aliyev'in önderliğinde gerçekleşti.
Azerbaycan çok yol kat etti. Kolay değildi. 30 yıl süren gereksiz barış görüşmelerine katılmanın yanı sıra Azerbaycan ordusunun dünya standartlarına getirilmesi yönünde ciddi adımlar atıldı. Azerbaycan devleti ve onun lideri Sayın İlham Aliyev, dünyada var olan çifte standartlar ve önyargılar koşullarında topraklarımızı barış içinde özgürleştirmenin mümkün olmayacağını çok iyi biliyordu.
Çünkü, BM Güvenlik Konseyi'nin 4 kararı uygulanmadı ve Azerbaycan Ordusu bu kararları savaş alanında uyguladı. Bu bağlamda Azerbaycan kendi ordusunu güçlendirmeye devam etti. Azerbaycan'ın her zaman barıştan yana olduğu doğrudur, biz savaş istemedik. Ama Ermenistan'ın son zamanlardaki davranışları, özellikle Nikol Paşinyan'ın Şuşa'ya gelip dans etmesi, müzakerelerin ardından her defasında "Karabağ Ermenistan'dır" sözleri ve Ermeni ordusunun cephedeki provokatif eylemleri Azerbaycan'ın sabrını zorladı. Temas hattında neredeyse her gün Ermeni provokasyonlarına tanık oluyorduk. Hem Nisan çatışmalarında hem de Tovuz muharebelerinde ne kadar şehidimiz oldu. Artık bunlara bir son vermenin zamanı gelmişti.
Ve son olarak Eylül 2020'de Azerbaycan Ordusu cephenin her yönünde taarruz operasyonlarına başladı ve 44 gün içinde topraklarımızı özgürleştirdik.
Bu çok büyük bir zafer. Yüzyıllar boyunca dünyanın önde gelen askeri kurumlarının konuşacağı ve inceleyeceği hızlı bir savaştı. Öncelikle bu savaşla tarihi adaleti yeniden tesis ettik. BM Güvenlik Konseyi'nin o kararlarını uyguladık. Aynı zamanda Azerbaycan halkının 30 yıllık özlemi de sona erdi. Ve nihayet büyük önder Haydar Aliyev'in oğluna vasiyeti gerçekleşti. Bu sayede İlham Aliyev, hem devlet başçısı hem de Haydar Aliyev’in evladı olarak büyük bir tarihi zafere imza atan ilk Başkomutan oldu.
İlham Aliyev, son 200 yılda Azerbaycan topraklarını geri almayı başaran bir komutan olarak tarihe geçti. Çünkü Azerbaycan halkı son 200 yılda toprak kaybediyordu. Bu, Azerbaycan'ın topraklarını geri aldığı ve toprak bütünlüğümüzü yeniden sağladığımız ilk savaştı.
Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev'in Şuşa'daki tarihi konuşmasını hepimiz hatırlıyoruz: ‘Yirmi sekiz yıldır işgal altında olan Şuşa özgürleşti! Şuşa artık özgür! Şuşa'ya geri döndük! Bu tarihi zaferi savaş alanında kazandık. 8 Kasım 2020 Azerbaycan tarihinde sonsuza kadar kalacaktır. Bu tarih sonsuza kadar yaşayacak. Bu bizim şanlı Zaferimizin günüdür!’
Başkomutan İlham Aliyev'in bilge politikası, Azerbaycan ordusunun yiğitliği ve şehitlerimizin kanları pahasına bu zaferi elde ettik. Bu zaferi Halk-Devlet birliği sayesinde elde ettik. Bu çok önemli bir faktör.
‘BABA ALİYEV ÜLKEYİ BÖLÜNMEKTEN KURTARDI’
Çünkü çok iyi hatırlıyorum, 1990'lı yılların başında Azerbaycan'da kargaşa, kaos ve iç savaş hüküm sürüyordu. Kuzeyden, güneyden, dört bir taraftan Azerbaycan'ı istemeyen güçler sinsi planlarını başlattı. Bunu fırsat bilen Ermeniler de Karabağ'ın şehirlerini ve köylerini birbiri ardına işgal etti. Bunu çok kolay başardılar çünkü halkın, ülkenin başında kelimenin tam anlamıyla bir lider yoktu. Herkes liderlik hevesindeydi, ülke adeta başsız kalmıştı. Ülke neredeyse parçalanmak üzereydi. Kuzeyde ve güneyde ayrı ayrı ayrılıkçılar bağımsız bir ülke olarak faaliyet göstermeye başlamanın planlarını yaptılar ve isteklerini yerine getirdiler.
1993 yılında Azerbaycan halkının ısrarıyla yeniden iktidara gelen Haydar Aliyev, ülkedeki kaosa ve iç savaşa son verdi. Burada aklıma büyük düşünce adamı Emmanuel Kant'ın ünlü bir sözü geldi. ‘O Millet mutlu ki onun en zor anlarında içinden bir kişi çıkıyor ve milleti kurtarıyor.’
Bu kişi 1993 yılında iktidara gelen Haydar Aliyev'di. Haydar Aliyev gibi bir dahinin önderliğinde ülkemizi uçurumdan kurtarabildiğimiz için mutluyuz. Haydar Aliyev'le yakın temasta bulunmaktan, o dehanın önderliğinde ülkeme ve devletime hizmet etmekten iki kat mutluyum hem de.
HANKENDİ ZAFERİ
-
44 gün süren savaşın ardından Şuşa'dan sonra Hankendi'de Azerbaycan bayrağının göndere çekilmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Şuşa'da Azerbaycan bayrağının göndere çekilmesi son değildi. Bunun devamı olacaktı ve buna tüm kalbimle inanıyordum. Çünkü Başkomutan İlham Aliyev bir işe başlarsa onu sonuna kadar bitirir ve neyi, ne zaman, nasıl yapacağını herkesten daha iyi bilir. Yakında Hankendi'de üç renkli bayrağımızın dalgalanacağına inanıyordum. Ve bugün bunu yaşamaktayız.
Ermenistan 44 gün savaşından ders alamadı. Azerbaycan'a karşı yine intikam çağrıları yapılıyordu. Yine de Karabağ'da yasadışı askeri oluşumlar kalmaktaydı. Ancak 10 Kasım 2020 tarihli anlaşmaya göre Ermenistan birtakım yükümlülükler üstleniyordu.
Karabağ'daki tüm silahlı birlikler silahsızlandırılmalı, Ermeni ordusu bölgeden çekilmeli, Azerbaycan'a mayın haritaları verilmeli, kayıp Azerbaycanlılara ait toplu mezarların yerleri hakkında Azerbaycan'a doğru bilgi verilmeli vb.
Ermenistan bunların hiçbirini yapmadı. Tam tersine Fransa ve diğer ülkelerin cazip vaatlerine inanarak Azerbaycan'a yönelik provokasyonlarını sürdürmeye başladı. Azerbaycan'ın demir yumruğu her zaman yerindeydi. Başkomutan İlham Aliyev bunu defalarca dile getirdi. Ve nihayet bu yılın Eylül ayında terörle mücadele operasyonları yıldırım hızıyla gerçekleştirildi.
Bölge ülkeleriyle kurulan diplomatik ilişkiler sayesinde Ermenistan ve Karabağ'daki Ermeni teröristler bir kez daha yenilgiye uğratıldı ve Azerbaycan ordusu son noktayı koydu.
Azerbaycan 44 gün savaşında toprak bütünlüğünü yeniden sağladıysa, bu yılın Eylül ayında 23 saatlik terörle mücadele operasyonlarıyla da devlet egemenliğimizi yeniden sağladık.
Bugün 8 Kasım Zafer Bayramı’nı kutluyoruz. Gurur duyuyoruz! Çünkü topraklarımızı geri aldık. Biz mutluyuz! Çünkü İlham Aliyev gibi bir Başkomutanımız var.
SAVAŞ SUÇLULARININ YARGILANMASI
-
Sizin başkanlığınızdaki Cumhuriyet Askeri Başsavcılığı uzun yıllardır Azerbaycan halkına karşı savaş suçları işleyen Ermeni teröristleri soruşturuyor. Bu kişilerden bazılarının yargılanması halen devam ediyor. Diğer Ermeni teröristlerin tutuklanıp mahkemeye çıkarılması için ne gibi adımlar atılıyor?
Azerbaycan halkına karşı işlenen savaş suçlarına ilişkin soruşturmalar 80'li yıllardan itibaren başlatıldı. Büyük önder Haydar Aliyev'in ikinci kez iktidara gelmesiyle bu çalışmalar daha hızlı yapılmaya başlandı. Cumhuriyet Askeri Başsavcılığı kurularak Azerbaycan halkına karşı soykırım suçları işleyen Ermenilerin soruşturması yürütülmeye başlandı.
2005 yılından bu yana benim girişimim üzerine, bu soruşturma-operasyonel grup tarafından soruşturulan 80377 numaralı ceza davası Cumhuriyet Askeri Başsavcılığı'na devredildi. Hatta bu suçların soruşturmasını yürütmek amacıyla Cumhuriyet Askeri Başsavcılığı'nda Özel Soruşturma Dairesi kuruldu.
Toplamda 154 ceza davasının yargılaması yenilenerek tek yargılamada birleştirildi ve 80377 numaralı soruşturmaya Cumhuriyet Askeri Başsavcısı olarak benim önderliğimde devam edildi.
Bu ceza davasındaki 7 ana yön şöyledir:
1) Azerbaycan halkına karşı soykırım.
2) Rehinelere yönelik işkence.
3) Terörizm.
4) Devlete ve vatandaşlara verilen zarar.
5) Modern zamanlarda ulusal düşmanlık ve nefret niyetiyle işlenen özellikle ciddi suçlar.
6) Toplu mezarlar.
7) Kara mayınları.
Bu gibi yönler belirlenmiş ve suçluların adalet önüne çıkarılması için İnterpol ve diğer uluslararası kuruluşlara talepler iletilmiştir.
Ancak bugün bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz ve Cumhuriyet Askeri Başsavcılığı da diğer devlet kurumlarıyla birlikte bu suçluların yakalanıp yargılanması için yoğun bir çalışma yürütüyor. 1992 yılındaki "Meşeli" trajedisinin faillerinden biri olarak hakkında 2003 yılında ceza davası açılan Ermeni asıllı terörist Vagif Haçaturyan'ın 29 Temmuz'da Laçın Koridoru'nda tutuklanması, bütün dünyaya açık bir mesaj idi. Dünya çapında, özellikle de Ermenistan'da, Azerbaycan halkına karşı savaş suçları işleyenlerin hepsi er ya da geç yakalanıp adalet mahkemesinde hesap verecekler. Bunu her zaman söyledim. Azerbaycan devleti hiçbir şeyi unutmuyor ve son Ermeni terörist yakalanana kadar bu arama tedbirlerini sürdüreceğiz.
Bakü'de 23 saat süren terörle mücadele operasyonunda diğer teröristler de tek tek yakalanarak Bakü'ye getirildi. Araik Harutyunyan, Bako Sahakyan, Vagif Khachaturyan, Ruben Vardanyan, Arkady Gukasyan, David İşkhanyan ve diğerleri bugün neredeler?
Bakü'de. Bir zamanlar Karabağ'da oturup Azerbaycan devletini oradan tehdit edenler bugün hesap veriyor. Başkaları da aynı kaderi yaşayacak. Azerbaycan devleti bütün Ermeni teröristleri yakalayıp adalet önüne çıkaracaktır. Bu yöndeki çalışmalar bugün de devam ediyor ve Azerbaycan halkı sonuçlarını yakında görecek.
Elleri Azerbaycan halkının kanına bulanan Serj Sarkisyanlar, Robert Koçaryanlar ve diğer Ermeni teröristler Azerbaycan mahkemelerinde yargılanacak. Bu insanlar bunu çok iyi biliyorlar ve Vagif Khachaturyan ve diğerlerinin tutuklanmasından sonra artık korkmaya başladılar. Ama korku işe yaramaz. Onları bulacağız ve hak ettikleri cezayı vereceğiz.
İŞGALİN KÜLTÜREL MİRASA VERDİĞİ ZARAR
-
Bugün Karabağ'da hayat yeniden canlanıyor. Aileler her gün bu bölgelere geri dönüyor. Karabağ'ın yeniden imar ve canlandırma sürecini nasıl değerlendiriyorsunuz? Özellikle Şuşa şehri hakkındaki düşünceleriniz nedir?
Azerbaycan'ın askeri-diplomatik başarıları, özellikle de stratejik öneme sahip Şuşa şehrinin kurtarılması, savaşın sonraki gidişatını ve kaderini ciddi şekilde etkiledi. Atalarımızdan miras kalan aziz, mukaddes ve kadim Şuşa şehrinin 28 yıl 6 ay sonra cesur Azerbaycan Ordusu tarafından kurtarılması, savaşın sonraki seyri ve kaderi üzerinde belirleyici bir etki yaratmış ve tarihimize Zafer Bayramı olarak geçmiştir.
Stratejik öneme sahip Şuşa'nın Azerbaycan tarihinde özel bir yeri vardır. Sayın Cumhurbaşkanı İlham Aliyev her konuşmasında bunu dile getiriyor. İlham Aliyev'in sözleri bugün hayata geçiriliyor. Bugün Şuşa'da, Hankendi'de, Hocalı'da, Fuzuli'de, Gubadlı'da, Kelbecer'deyiz ve bu topraklarda yürüyoruz, görüyoruz, şahit oluyoruz. Her sokakta, her mahallede, her adımda imar, inşaat ve restorasyon çalışmaları yapılıyor.
Şuşa şehri Azerbaycan için ayrı bir öneme sahiptir. Bu nedenle Cumhurbaşkanı İlham Aliyev, yarı tahrip olmuş tarihi eserlerimizin restorasyonunda çok hassas olmamız gerektiğini, o tarihi eserlerin gerçek yüzünü restore etmemiz gerektiğini her zaman dile getiriyor.
Bu süreç günümüzde de devam etmekte olup, bu süreci bizzat İlham Aliyev ve eşi Mehriban Aliyeva denetlemektedir. Bu çok büyük çaba ve kaynak gerektiren bir süreçtir. Çünkü son 30 yılda Ermeniler Şuşa'yı tamamen yok ettiler. Burada Ermeniler gerçek karakterlerini gösterdiler. Şuşa'yı ilhak etmek ve burada Azerbaycan'ın tüm tarihi izlerini tamamen yok etmek istiyorlardı.
8 Mayıs 1992'de Azerbaycan'ın kadim müzik ve kültür merkezi Şuşa'nın ele geçirilmesiyle Karabağ'ın tamamı Ermeni ordusu tarafından işgal edildi. Ermeni silahlı kuvvetlerinin saldırısı sonucunda 25 okul, 31 kütüphane, 17 kulüp, 8 kültür evi, 4 teknik okul, 2 enstitü şubesi, 7 anaokulu, 4 sinema, 5 kültür ve dinlenme parkı, 2 sanatoryum, Azerbaycan Halısı Devlet Müzesi şubesi, Şuşa Devlet Drama Tiyatrosu, Şuşa Televizyonu, Şark çalgıları fabrikası, Devlet Sanat Galerisi, Çocuk Sağlığı Okulu yağmalandı, yakıldı ve yıkıldı. Şuşa neredeyse yıkılmıştı. Ancak işgalden önce Şuşa'da mimari anıt olarak kabul edilen 170'den fazla konut ve 160'a kadar kültürel ve tarihi eser vardı.
Artık tüm bu tarihi ve kültürel mirasın restore edilmesi ve Şuşa'nın, Karabağ'ın eski haline döndürülmesi için Sayın Aliyev'in örneğinde de görebileceğimiz büyük bir güce, iradeye ve kararlılığa ihtiyaç vardır.
ZAFERE TÜRKİYE’NİN DESTEĞİ
-
Sayın Paşam, 8 Kasım Zafer Bayramı Türkiye'de de kutlanıyor. Bu tarihi zaferin kazanılmasında Türkiye'nin siyasi ve manevi desteği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Türkiye'nin Azerbaycan'a verdiği desteği uzun yıllar boyunca hatırlayacağız. Azerbaycan da zor anlarda kardeşi Türkiye'ye her zaman kardeş desteğini gösterdi.
Ayrıca 44 günlük savaş zamanı kardeş ülke Türkiye'nin siyasi ve manevi desteğini de unutmadık. Bugün de bu kardeşlik başarıyla devam ediyor.
İki ülke liderlerinin siyasi iradesi ve kardeşliği sayesinde, yakın zamanda Şuşa'da Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu açılacak. Bütün bunlar kardeşliğimizi gösteriyor. Atatürk'ün 1920'li yıllarda söylediği “Azerbaycan'ın sevinci sevincimiz, kederi kederimizdir.” sloganı, ulu önder Haydar Aliyev'in “Tek Millet, İki Devlet” sözüyle daha da güçlendirildi. Ve bugün, her iki ülkenin liderleri Recep Erdoğan ve Aliyev'in ortak çabaları sayesinde Türkiye-Azerbaycan, “Tek Millet, İki Devlet, Tek Yumruk” felsefesinde kararlı adımlar atıyor.