Azerbaycan türkülerini aktarırken bozmuşuz
Bakü’ye giderken,TRT repertuarında olan Azerbaycan’a ait ezgileri yanımda götürdüm. Mugam Hocam devlet sanatçısı İslam Rzayev’e ile bunları tek tek inceledik. Kendisinden alındığı belirtilen ezgilerin ondan derlenmediği,derleyenle hiç karşılaşmadığını ve ezgi yanlışlıkları olduğunu bana belirtmişti.
Bu hafta, TRT İzmir Radyosu Türk Halk Müziği ses sanatçısı ve Yurttan Sesler Koro şefi Köksal Coşkun, çok sesliliği ve Azerbaycan’dan derlenen türkülerimizi anlatıyor.
Değerli sanatçımızla tadına doyamadığımız söyleşimizin son bölümünü gelin birlikte dinleyelim.
- Müzikte konu nedir?
Bizim bildiğimiz ezgi cümleleridir. Tabii ki orada büyük bir sanat olduğu için ezgi cümleleri işlene işlene o hale gelir. Türkülerde söz ile müzik arasında büyük bir uyum vardır. Sözü sonradan değiştirince, sırıtır. Gerek yok buna öykünmeye. Her şey özgün haliyle güzeldir. Bizim bağlamaya gitarın sapını koyarsan olmaz.
TÜRKÜYE BAŞKA HİKAYE EKLENMEZ
İ. Can: Her türkü kendi hikayesini anlatır. Başka bir hikaye yüklenemez, türküyü bozar.
Haklısın.
- On saz ve on sesle bir türküyü icra ettiğinde çok seslilik oluyor mu?
Çok seslilik, çok sazlılık ayrıdır. Çok seslilik, belli bir teknik ve bir armoni içerisinde, seslerin bağdaştırılarak uyumlanması anlamına gelir. Gerek saz gerek sesler belli kurallar içerisinde ayrı partileri çalar ya da uyum içinde seslendirirler. Elli kemanı, elli bağlamayı ya da elli sesle aynı müziği seslendirirseniz çok seslilik oluşmaz.
AZERBAYCAN TÜRKÜLERİNİ BOZMAYA BİR ÖRNEK
- Bizde seslendirilen Azerbaycan ezgileri doğru mu?
Ben Bakü’ye giderken, TRT repertuarında olan Azerbaycan’a ait ezgileri yanımda götürdüm. Mugam Hocam devlet sanatçısı İslam Rzayev’e ile bunları tek tek inceledik. Kendisinden alındığı belirtilen ezgilerin ondan derlenmediği, derleyenle hiç karşılaşmadığını ve ezgi yanlışlıkları olduğunu bana belirtmişti. Tabi bunlar kasetten dinlendiği için sözlerde de çok yanlışlıklar ve eksiklikler vardı. Bunları sonradan düzelttim ve TRT Müzik dairesine sundum. Bu konuda daha önce yapılan çalışmaları bana Kubilay Dökmetaş göndermişti, düzeltmeleri yaptım. Duyarlılığı için müzik dairesi THM Merkez Müdürü Kubilay Dökmetaş’a ilgisi için teşekkür ediyorum. Umarım gerekli düzeltmeler yapılmıştır.
Örneğin,
Eziz dostum” mahnısının sözlerinin çoğu yanlıştır.
“Aziz dostum mennen küsüp incidi
Ayrılık yağ kimi çekti yeridi
Gezdiğin yerleri od basıp indi
O gedip galmışam hesretindeyem
Bağlantı
Nece nağme goşum nece dillenim
Dost gedib özüme gelebilmirem
Ele bir ellerim yoh olup menim
gözümün yaşını silebilmirem”
TRT repertuarına olan bu ezginin sözler yanlıştır.
Doğrusu
“Eziz dustum mennen küsüp incidi
Ayrılık yad kimi çekti yeridi
Gezdiğin yolları od basıp indi
O gedip özüme gelebilmirem
Bağlantı
Nece nağme goşum nece dincelim
Dost gedip özüme gelebilmirem
Elebil ellerim yoh olup menim
Gözümün yaşını silebilmirem”
KOPUZ SAZIMIZIN ATASI
- Doktora tezinizin konusu neydi?
Doktora tezimin konusu, Bağlama ile Azerbaycan aşık sazının karşılaştırılmasıdır. Yapım teknikleri, perde bağları, akort sistemleri, seslendirme biçimleri konusunda birliktelikler ve farklılıklar ortaya konurken telle çalınan bu iki sazımızı da karşılaştırmalı olarak inceledik.
Ata sazımız kopuz iki sazın da ön sazıdır.
AYDINLIK BİZİ ONURLANDIRIYOR
- Aydınlık okurlarına ne mesaj verirsiniz?
Aydınlık Gazetemizin halk kültürümüze, müziğimize vermiş olduğu önem bizleri onurlandırıyor. Daha önce yayınlanan bölümleriyle de tanıdığımız ancak özellerini bilemediğimiz, önemli insanlarımızı tanımış olduk. Bu konuda yapmış oldukları özel çabaları ve özverileri için bu bölümün oluşmasında emekleri geçen başta İbrahim Can ve Emine Sağlam Akfırat kardeşlerime teşekkürü bir borç biliyorum. Dilerim ki bu çalışmalar kitaplaştırılarak gelecek kuşaklara ulaştırılsın. Sağolun, varolun.
- Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ediyor, sağlıklı, türkülü, korolu uzun bir ömür diliyoruz.
TÜRKLERİN EN ESKİ MİLLİ ÇALGISI KOPUZ
Kopuz, Orta Asya menşeli bir Türk çalgısının adıdır. Bağlama başta olmak üzere Anadolu Türk müzik kültürü içerisinde yer alan birçok çalgının, kopuzdan türediği söylenir, bu nedenle Türklerin en eski millî çalgısı olarak kabul edilir. Kopuz adına bağlı çalgıların ilk örnekleri, biçimsel özellikleri kesin olarak bilinmemekle beraber tarihi kaynaklar, çalgının en eski örneklerinin Asyalı Türk topluluklarında görüldüğünü aktarmaktadır.
Kopuzun kökeni, yayılma alanı, kültür birikimini tespit etmek üzere gerçekleştirilen çalışmalarda, ancak binyıl öncesine kadar takip edilebildiği görülmektedir. Kaynaklara göre kopuz kelimesinin bir çalgı ismi olarak kullanıldığına dair bilinen en eski metin Uygur dönemine aittir. Eski Uygur metinlerindeki Edgü Ögli Tigin ile Ayıg Ögli Tigin (İyi düşünceli şehzade ile kötü düşünceli şehzade) hikâyesinde kopuz tanımının, bir çalgı adı olarak geçtiği görülmektedir.
Öte yandan Doğu Türkistan Budist mağaralarındaki duvar resimlerinde de betimlendiği görülen telli çalgılar, bazı kaynaklarda “kopuz” olarak adlandırılmıştır. Türk kültür yaşantısında kopuz adının anlamı, niteliği ve kullanım alanlarına yönelik en kapsamlı bilgiyi günümüze ulaştıran kaynak, Dîvânü lugāti’t-Türk’tür. Kâşgarlı Mahmud bu eserinde kubuz kelimesinin ud benzeri bir çalgının adı olduğunu belirtir. Eserde “kubzamak/kupzamak” fiili “ud çalmak”, “kubuzluğ kişi” tabiri “kopuz, ud çalan kimse” anlamında kullanılmıştır. Ayrıca “kubzaşmak” fiili de “kopuz çalmakta yarışmak” anlamına gelmekte olup “buçı kupuz” adlı çalgının ise “kaz göğsü (barbat)” denilen sazlardan biri olduğu belirtilir. Ancak çalgının fizikî özellikleri hakkında burada da bilgi yer almaz.
Türk topluluklarında kopuzun Dede Korkut tarafından icat edildiğine ve kutsal bir çalgı olduğuna dair bir inanç vardır. Bu konudaki efsanelerde, Korkut Ata kopuz çalmaya başladığında rüzgârın durduğu, dağların yerinden doğrulduğu, kuşların uçmayıp havada kaldığı ve suların akmaz olduğuna yönelik bazı inanışlar anlatılır. Kopuzun Türk kültür yaşantısındaki efsanevî konumunu en belirgin şekilde yansıtan kaynakların başında Dede Korkut kitabı gelir. Orhan Şaik Gökyay’ın çeviri yazısını gerçekleştirdiği çalışmada Oğuz efsanelerinin yer aldığı kitabın “Mukaddime” bölümü dahil olmak üzere altı farklı hikâyesi (boyu) içerisinde kopuz kelimesine toplam yirmi üç defa rastlanır. Kopuz, Dede Korkut kitabındaki farklı hikâyelerde ayrıca “alca kopuz, kolca kopuz, kolça kopuz” olarak adlandırılır.
XV. yüzyıl yazarlarında Abdülkādir-i Merâgī, Câmiʿu’l-elḥân, Risâle-i Fevâʾid-i ʿAşere ve Maḳāṣıdü’l-elḥân adlı kitaplarında “kopuz-ı Rûmî” adlı bir çalgıdan söz etmekte ve küçük bir uda benzeyen bu çalgının içi oyularak meydana getirilen ağaç bir gövdeye sahip olduğunu belirtmektedir. Beş çift tel takılan ve ud gibi akort edilen bu çalgının göğsünün yarısına deri geçirilmektedir.
Anadolu Selçuklu ordularında kopuz çalarak kahramanlık sahnelerini anlatan müzisyenlerin bulunduğunu İbn Bîbî aktarmaktadır. Kopuz çalanların ordu içerisinde yer alması, geleneğinin sonraki yüzyıllarda Osmanlı’da da devam ettiği görülür. Evliya Çelebi, Bağdat seferi öncesinde düzenlenen bir esnaf alayına tanık olmuş ve Seyahatname’de alaya katılan esnaf hakkındaki izlenimlerini ayrıntılarıyla aktarmıştır. Bu alaya katılan esnaf, arasında kopuz yapan ve çalanların da yer aldığını, kopuz tanımıyla ilgili önemli bilgiler vermiştir.
Kaynaklar, kopuzun yayılma alanının, Türklerin göç yollarıyla paralellik gösterdiği ve kültürler arası etkileşim neticesinde genişlediği konusunda fikir birliği içindedir.
Kaynak: Yazarı, Eray Cömert. TDV İslâm Ansiklopedisi’nin 2019 yılında Ankara’da basılan (gözden geçirilmiş 3. basım) EK-2. cildinde, 74-77 numaralı sayfalar.