Babam mahkeme kararıyla adına Şinasi’yi koydurmuş
Avukat, siyasetçi Ceyhan Mumcu her hafta bu köşede gündeme dair sorularımızı yanıtlıyor, tecrübeleriyle günümüze ışık tutuyor.
Aydınlık 100 yaşına girdi. İlk ne zaman okudunuz?
1970’lerden beri okurum. Ankara Belediye Başkan Yardımcısıydım o zamanlar. O kadar çok beğendim ki Aydınlık’ı bütün belediye birimlerinde okuttum. Aydınlıkçılar çok mutlu olmuşlardı onu anımsıyorum. 2000’e Doğru’nun da tiryakisiydim.
Analiz kuvveti bakımından çıktığı günden itibaren Cumhuriyet’i solladı. Aydınlık bana çok içten, samimi geliyor. Doğru neyse onu yazıyor. İkiyüzlülük yok. Aydınlık’a alışan diğer gazetelerin yüzüne bakmaz.
Türk basın tarihinde sırtını büyük holdinglere dayayan aile gazeteleri hep öne çıktı. Simaviler’e kadar götürebiliriz. Aydınlık, yazılı basında bir anlamda bu hakim yapıya karşı gelerek doğdu. Halka dayanan bir gazete olarak süreklilik sağlamayı, kendine kulvar açmayı başardı.
Kritik anlarda tutum çok önemli. Mesela Cumhuriyet gazetesinin Nazım Hikmet’i hedef alan manşetleri bile oldu. Nadir Nadi, Demokrat Parti’den vekil olunca Nazım Hikmet için ‘Tükürün şu vatansızın yüzüne’ gibi çağrılarda bulundular. O resmi hiç unutamam. Siyasal dalgalanmalar gazeteyi savuruyorsa bu bir eksikliğin göstergesidir. Mesela bugün Cumhuriyet ve Sözcü’nün izlediği çizgi buna örnek. Sözcü nasıl bir gazete?
Amerikancı muhalefetin bağıran gazetesi.
Evet. Rahmi Turanı tanırım. Manşet atıyor: Mehdi İzmit’te görüldü! Hani nerede Mehdi? Haber yalan. Ama baskı sayısı artıyor, satış patlıyor... Patlattın ama yanılttın. Halka bir şey öğretmek gibi bir derdi yok. Saray’a giden CHP’li haberi de patlamıştı ama doğru çıkmadı. Halkı bilinçlendirmek gibi bir amacı olan gazete böyle hatalar yapmaz.
Tayyip Erdoğan’a muhalefet edelim derken FETÖ bile açık açık savunuldu. Emin Çölaşan ‘Cemaati Savunma Zamanı’ diye yazı yazdı. Dün de Yılmaz Özdil ‘Sedat Peker suç örgütü lideriymiş geçiniz bunları. Türk milletine büyük iyilik yapıyor’ dedi. Muhalif olacağız derken önce FETÖ’cü şimdi Pekerci oldular.
FETÖ’nün oyu var zannettiler. Sonra da ‘darbe tiyatro’ lafını söyleyip durdular. Bombalar düşüyor. İnsanlar ölüyor. Şehitler var. Ne tiyatrosu! Koca Hava Kuvvetleri Komutanı Akın Öztürk 250 kere ağırlaştırılmış müebbet alayım diye mi tiyatro oynadı! Siyasi yanlış tutum gazeteciliği de etkiliyor. Bir günlük gazetecilik oluyor. Mehdi nerede? Çıktı mı ortaya Mehdi? Aydınlık’ın bu yönünü seviyorum. 10 sene evvelki sayısını bulun bugünkü gibi tazedir.
Neden?
Devrimci çünkü! Devrimcinin bir etiği var. Devrimci yanlış iş yapmaktan kaçınır. Öncü ve önder olan özellikleriyle doğru ve gerçekçi olmayı düşünür. Yalana sarılmaz. Şantaj gazeteciliği yapmaz. Bilmek ve öğrenmek ister. Öğrendiğini aktarmak ister. Namık Kemal gibi olmak gerekir. Hem dava adamı hem iyi gazeteci. Benim babam mahkeme kararıyla adına Şinasi koydurmuş. Niye koydun dedim? İlk defa gazete çıkaran adam o idi dedi. Şinasi nasıl unutulmuyor? Namık Kemal nasıl unutulmuyor? İşte böyle gazeteci olmak gerekir. Geleceğe ışık tutmak. Uğur Mumcu’nun bir yazısını alın. Günceldir. Bayatlamaz. E-Aydınlık abonesi olan eski sayılara da bakabiliyordu değil mi?
Evet.
Sadece bu sebepten abone olunur.
Muhalif gazeteciler gerçeğe olguya dayanmalı diye söylediklerinizi toparlıyorum.
Toparla. Doğru.
Ergenekon döneminde de gazeteciler vardı. Nasıl sınav verdi gazeteciler?
Aydınlıkçıların o dönem tutuklanmaları iyi gazeteci olduklarının ispatı. Dışarıdakilerin birçoğu da teslim oldu. Gözlerini kapattılar. Ergin Cinmen diye bir avukat vardı biliyor musun?
Bilmiyorum.
Taraf Gazetesi’nin avukatı. Geçmişte çok sevilen bir insandı Kartal bölgesinde. Cumhuriyet Gazetesinin “Sürekli Aydınlık İçin Bir dakika Karanlık” ilanını verdi tam sayfa. Ses getirdi. Sonra bir baktık Taraf’ın tarafında çıktı.
Niye hatırlattınız bunu.
Refik Halit Karay gazeteciliğini konuştuk aslında. Her dönem her meslekte süreç içerisinde böyle şaşırtıcı saflaşmalar oluyor.
İttihat ve Terakki düşmanı olanlar İngilizlerin safına düştü. Refik Halit Karay da ağır hakaretlerde bulunuyor.
Hâlbuki Refik Halit Karay o güzel kalemiyle Kurtuluş Savaşı’nı desteklese çocuklarına ne kadar güzel bir miras bırakırdı değil mi? Refii Cevat Ulunay’ın babasını Ankara valisi yapıyorlar. Ankara halkı valiyi Sivas Kongresi’ne gönderiyor. Sivas’ta yemin ediyor Atatürk’e bir daha Kurtuluş Savaşı aleyhine çalışmayacağım diye. İstanbul’a gönderiliyor.Yeminim var diyor. Ama Refik Cevat Ulunay babasının yeminini bozuyor. Buna rağmen Cumhuriyet ona Türkiye’de gazetecilik hakkını tanıdı.
Son sözünüzü alabilir miyim?
Hâlâ e-abone olmadınız mı?