Bankalara talimat: Programa uyun!
İhracat ve yatırım finansmanında büyük rolü kamu bankalarının oynadığını ve özel bankalarının geride kaldığını dile getiren Bakan Şimşek, ‘Özel sektör bankalarının geride kalmasının sebeplerini de iyi biliyoruz. Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem geride kalmalı.’ dedi
Türkiye Bankalar Birliği (TBB) 66. Genel Kurulu toplandı. Toplantıda konuşan Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, iç talepte bir dengelenme ihtiyacı bulunduğunu belirterek, bankalardan, cari açığın iyileşmesi ve dezenflasyon sürecinin başarısı için programlarına uygun hareket etmelerini beklediklerini vurguladı.
‘REEL SEKTÖRÜ DESTEKLEMEK ESAS VAZİFEMİZ’
Özellikle ihracatın desteklenmesinin büyük önem arz ettiğine işaret eden Şimşek, şu sözleri dile getirdi:
"Bugüne kadar kamu bankalarının ihracat ve yatırımların finansmanıyla ticari kredilerde çok büyük bir rol üstlendiğini görüyoruz. Özel sektör bankalarının bu anlamda geride kalmasının sebeplerini de iyi biliyoruz. Özel bankaların sadece tüketici kredilerine odaklandığı dönem artık geride kalmalı. Çünkü bunun şartları ortadan kalkmıştır. Bu sürdürülebilir değildir. Artık haklı bir gerekçeleri de kalmamıştır. Reel sektörü desteklemek esas vazifemizdir. Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat çerçevesinde önceliklendirilecektir. Burada sürdürülebilir yüksek büyümenin devamı için reel sektörümüzün finansmana kesintisiz erişimi olmazsa olmazdır."
ORTAK VURGU FİNANSMANA ERİŞİM
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) toplantısında görüşlerini aldıkları oda ve borsa başkanlarının hemen hemen hepsinin “finansmana erişim” konusunu öne çıkardığını vurgulayan Şimşek, şu sözleri kaydetti:
"Bankacılık sektörümüzün, özellikle yatırım, istihdam, üretim ve ihracata çok güçlü destekleri hep olmuştur. Önümüzdeki dönemde daha seçici bir şekilde ülkemizin cari açığını azaltacak, enflasyonu kontrol altına alacak çerçevede, bizim politikalarla uyumlu bir şekilde büyümelerinin devamını arzuluyoruz. Reel ekonomiye çok daha güçlü bir şekilde desteklerinin devamını arzuluyoruz. Maliye politikası ve para politikası eş güdüm içerisinde, hedef odaklı olacak. Sizleri çok önemli birer paydaş olarak görüyoruz. Sizinle birlikte programı uygulamayı ve hatta dönem dönem sizlerle istişare ederek bazı tedbirlerin tasarımını da birlikte yapmak istiyoruz."
‘BANKACILIK KATKISI ARZU DEĞİL İHTİYAÇ’
Bankacılık sektörünün ekonomimize önemli katkılar sağlamayı sürdüreceğini söyleyen Mehmet Şimşek, "Bunun devamı da tabii ki sadece arzu değildir, bir ihtiyaçtır. Bu çerçevede de yolumuza devam edeceğiz. Fiyat istikrarı ve sürdürülebilir yüksek büyümeyi hedeflediğimiz bu dönemde en önemli paydaşlarımızdan olan bankacılık sektörümüzün önümüzdeki dönemde de bu sorumlulukla önemli katkılar sağlayacağına ilişkin en ufak bir şüphemiz bulunmamaktadır." açıklamasını yaptı.
‘TÜRK EKONOMİSİNDE YENİDEN DENGELEME İHTİYACI’
Bakan Şimşek, Türk ekonomisinde yeniden dengeleme ihtiyacının çok açık olduğunu belirterek, "Politika çerçevemizi bu yeniden dengelenme ihtiyacına göre şekillendiriyoruz. Daha önce de ifade ettiğim üzere ekonomi politikalarımızda şeffaflık, tutarlılık, öngörülebilirlik, uluslararası normlara uygunluk temel ilkelerimizdir. Bu temel ilkeler çerçevesinde biz ekonomi politikalarımızı şekillendiriyoruz." sözlerini kullandı. Şimşek, teşebbüs hürriyetini, serbest kambiyo rejimini, dalgalı kur sistemini, dışa açık ve kurala dayalı ekonomi ilkelerini benimseyen bir sistem anlayışı içerisinde ilerleyeceklerini vurguladı.
RİSK PRİMİ GERİLEDİ
Bakan Şimşek, seçim sonrası azalan siyasi belirsizlik ile para ve maliye politikasında attıkları adımların Türkiye ekonomisine ilişkin beklentileri olumlu etkilemeye başladığını ifade ederek, şunları söyledi:
"Ülkemizin risk primi 700 baz seviyesinden 400 baz civarına gerilemiştir. Bu ekonomideki bütün aktörlerin daha makul maliyetlerle dışarıdan kaynak bulmasının önünü açmıştır. Küresel finansal koşullardaki sıkılaşmaya rağmen ülkemizin eurobond tahvil faizlerinde 100 baz puanın üzerinde bir düşüş olmuştur. Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşları Türkiye'ye ilişkin daha olumlu bir perspektif sunmaya başlamışlar, hatta geçtiğimiz hafta içerisinde bir kredi derecelendirme kuruluşu bankacılık sektörümüzün görünümünü negatiften durağana güncellemiştir. Sermaye piyasalarımıza fon akışı başlamıştır. Tüm bu gelişmeler yurt dışı finansman imkanlarına erişimi kolaylaştırırken aynı zamanda maliyeti de önemli ölçüde azaltmıştır."
‘KÜRESEL SIKILAŞMANIN SONUNA GELİNDİ’
Şimşek, küresel büyümenin zayıf seyrettiği bir dönemde olduklarını, gelecek 5 yılda küresel büyümenin uzun vadeli ortalamaların oldukça altında gerçekleşeceğinin görüldüğünü ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Önümüzdeki 5 yıl içerisinde küresel büyümenin yüzde 3 civarında olması bekleniyor Burada tabii ki küresel parasal sıkılaştırmanın etkisi de var, yapısal karşı rüzgarlar da var. Küresel parasal sıkılaştırma etkisini çok net bir şekilde hissettiriyor. Küresel enflasyon düşüyor ancak hala uzun dönem ortalamalarının oldukça üzerinde. Enflasyondaki düşüş tabii ki önemli. Küresel parasal sıkılaşmanın muhtemelen sonuna gelindi. Yakınız. Yani 2024'ün ikinci yarısından itibaren bir gevşeme olasılığı artmıştır. Küresel enflasyonla mücadelede tabii ki finansal koşullardaki sıkılaşma beraber geldi."
KÜRESEL KOŞULLARA RAĞMEN YÜZDE 4,5 BÜYÜME
Mehmet Şimşek, son 20 ayda 12 gelişmiş ülke merkez bankasının toplam 104 kez, Türkiye'ye benzeyen 22 gelişmekte olan ülkede ise 158 kez olmak üzere toplamda 262 kez faiz artırıldığını söyledi. Küresel anlamda parasal sıkılaştırma döngüsünün sonuna yaklaşıyor olmalarını "olumlu" olarak değerlendiren Şimşek, şöyle devam etti:
"Ümit ediyoruz ki 2024'ün ikinci yarısından itibaren küresel finansal koşullarda daha destekleyici bir ortamla karşı karşıya kalırız. Ülkemize baktığımız zaman büyüme performansımız oldukça güçlü seyretmeye devam ediyor. 2003-2022 döneminde ortalama, ülkemiz reel olarak yüzde 5,4 büyüdü. 2023 yılında bütün bu sıkıntılı küresel finansal koşullara rağmen yüzde 4,5 civarında bir büyüme öngörüyoruz. Ancak bir süredir büyümenin temel belirleyicisi iç talep olmuştur. Tabii iç talepteki bu güçlü artış makro finansal istikrarı, cari açık ve enflasyon üzerinden tehdit ediyor. Bu türden bir sorunlarla ülkemizi karşı karşıya bırakmış durumda."
İLK ÇEYREKTE KIRILGANLIK ARTTI
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı (TEPAV) tarafından, Avrupa Birliği’ne üye ülkeler arasında maliye ile para politikaları arasındaki eş güdümü güçlendirmek, makroekonomik politikaları izlemek ve bu politikaların gözetimini geliştirmek amacıyla oluşturulan ve üç aylık bazda güncellenen Makroekonomik Dengesizlik Göstergeleri (MDG), 2023 yılının birinci çeyreğine ait kaynak resmi istatistiklerin yayımlanmasını takiben güncellendi.
MDG’ye göre istihdam göstergelerinde iyileşme devam etse de 2023 ilk çeyreğinde artan cari işlemler açığı ve özel sektör kredi kullanımları nedeniyle makroekonomik kırılganlık arttı. Birim işgücü maliyetleri ve reel efektif gücünden oluşan dış rekabetçilik göstergelerindeki hızlı düşüşler bu çeyrekte de devam etti. Türkiye’nin dünya ihracatı payındaki kısmi yükselişine rağmen ithalat harcamalarının, ihracat gelirlerinin çok üzerinde artması nedeniyle cari işlemler açığı göstergesi 2015 yılından sonra ilk kez eşik değerin dışına çıktı.
FİNANSAL YÜKÜMLÜLÜKLER KIRILGANLIKLAR OLUŞTURDU
Özel sektör kredi kullanımlarının hızlandığı ve ilgili göstergenin 2017 yılından sonra ilk kez eşik değerin üzerinde değer aldığı gözlenen MDG’de, diğer taraftan, finansal yükümlülükler ile konut fiyat endeksi göstergelerinin eşik değerlerin çok üzerine çıkarak finansal istikrara yönelik önemli kırılganlıklar oluşturduğu görüldü.
İŞSİZLİK ÇİFT HANELİ DÜZEYİNİ KORUYOR
Güncellenen göstergeler, istihdam göstergelerindeki olumlu gidişata rağmen, genel işsizlik oranının çift haneli düzeyini korumasının ve genç işsizlik oranının bunun iki katına yakın bir düzeyde seyretmesinin, güçlü makroekonomik dengelerin tesisi açısından iyileşme eğiliminin devamını gerekli kıldığına işaret ediyor.
FAİZ ARTIŞINA RAĞMEN KREDİ BORÇLANMALARI ARTTI
Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumunun (BDDK) verilerine göre, Merkez Bankasının faiz artışı kararına rağmen bireysel kredi borçlanmalarında artış yaşandı. Karşılaştırma sitesi encazip.com’un yaptığı araştırmaya göre vatandaşların bireysel borçları, kredi kartı borçları dahil 2 trilyon 268 milyar TL olurken bu sayı, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 84 arttı. Tüketici enflasyonun (TÜFE) yüzde 47,83 olduğu dönemde borçlanmadaki bu artış, tüketicilerin reel borçlarının arttığını ortaya koydu.
TAŞIT KREDİLERİNDE YÜZDE 229’LUK ARTIŞ
Geçen yılın aynı döneminde 930 milyar TL olan tüketici kredileri, yüzde 52’lik bir artışla 1 trilyon 415 milyar TL’ye yükseldi. Bunun 444 milyar TL’sini konut, 87 milyar TL’sini taşıt, 885 milyar TL’sini de ihtiyaç kredileri oluşturdu. Tüketici kredilerinin dağılımında taşıt kredilerindeki yüzde 229’luk artış dikkat çekerken ihtiyaç kredisi kullanımının, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 60, konut kredilerinin ise sadece yüzde 26 arttığı görüldü.
TİCARİ KREDİLERDE DARALMA
BDDK verilerine göre, taksitli ticari kredilerin yüzde 39’luk artışla 1 trilyon 203 milyar TL seviyesine ulaştığı görüldü. Kredi kartı dışı ticari kredilerindeki artışın yüzde 39’luk oranla sınırlı kalmasını yorumlayan Çağada Kırım, “Ticari kredilerindeki artışın enflasyonun altında kaldığını görüyoruz. Bu da ticari kredilerde daralma olduğuna işaret ediyor. Ticari kredilerde artış, ülkemiz ekonomisi açısından çok önemli. Ümit ediyorum kısa bir süre sonra, ticari kredilerin bireysel kredileri geçtiğini görürüz.” dedi.
GENİŞ TANIMLI BATIK KREDİ ORANI YÜZDE 8
Toplantının açış konuşmasını yapan TBB Başkanı Alpaslan Çakar, Yeniden yapılandırılan kredilerin 2023 Mart sonunda 425 milyar lira seviyesinde olup toplam krediler içindeki payının yüzde 5, ikinci gruptaki geniş tanımlı batık kredilerin toplam içindeki payının ise yüzde 8 olduğunu açıkladı.
TİCARİ KREDİLERDE EN BÜYÜK PAY İMALATTA
Çakar, ticari krediler içinde en büyük payın yüzde 29 ile imalat sanayiinde olduğuna dikkati çekerek, "İmalat sanayinin payı son 5 yılda 5 puan arttı. Üretimin, ihracatın ve istihdamın belkemiğini oluşturan çok sayıdaki sektöre kullandırılan kredilerin payının daha da artırılmasının öneminin farkındayız. Ticaret sektörü yüzde 16, inşaat yüzde 10, enerji sektörü yüzde 8 pay ile sıralanmaktadır. Stratejik önemi daha artan turizm ve tarım sektörlerine kullandırılan kredilerin artırılmasında yoğun bir rekabet bulunmaktadır. Krediler büyürken, riskler makul ölçülerde seyretti." dedi.