Barış Pınarı Harekâtı’ndan kalan sorunlar ve çözüm
Öncelikli sorun,Suriye ile işbirliğidir.30km ötesindeki PKK/YPG güçleri Suriye’nin askerî harekâtı ile ortadan kaldırılarak Suriye’nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması aşamasına gelinmiştir.Türkiye,bölge ülkeleriyle ile işbirliği yaparak PKK’yı bitirme hedefini gerçekleştirmelidir
Türkiye, 9 Ekim 2019 tarihinde TSK ve kontrolündeki güçlerle terör örgütü PKK/YPG’ye karşı Suriye’nin kuzeyinde sınır ötesi bir askerî harekât başlatmıştır.
Türkiye harekâtın amacını, Suriye topraklarında 30-35 km. derinlikte bir "Güvenli Bölge" tesis ederek sığınmacıları bu bölgeye yerleştirmek olarak belirlemiştir. Bu amaç yanlıştır. Bu durumda PKK/YPG güçleri güvenli bölgenin ötesinde varlıklarını devam ettireceklerdir. Vatan Partisi de çeşitli vesilelerle bu amacın yanlış olduğunu, amacın PKK/YPG’yi ötelemek değil, bitirmek olması gerektiğini açıklamıştır. Bunun için Suriye ile işbirliği yapılarak Türkiye’nin kuzeyden, Suriye’nin güneyden müşterek harekâtı ile PKK/YPG’nin imha edilmesi- ortadan kaldırılması gerektiğini belirtmiştir. Bu durumda emperyalizmin kara gücü ortadan kaldırılmış, emperyalizmin bölgedeki varlığı imkânsız kılınmış olacaktı.
Toprak sahibi Suriye harekâta karşı çıkmaktadır. Çünkü harekâtı, kendisiyle mutabık kalınmadan yapılan "Tek taraflı işgal" olarak görmektedir. Çünkü Türkiye, Suriye Hükümeti ile görüşerek, Adana Mutabakatına göre olması gereken "karşılıklılık esasına göre işbirliği" yapmamaktadır.
MUTABAKATLAR
TSK’nın etkili ilerleyişi üzerine PKK/YPG Suriye Hükümetine başvurarak anlaşma talep etmiş, fakat ret cevabı almıştır. ABD tarafından korunamayan ve çaresiz kalan örgüt, silah bırakarak Suriye ordusu saflarında yer almayı kabul etmiştir. Bunun üzerine ABD, kara gücünü Türkiye’nin elinden kurtarmak ve korumak için devreye girmiştir.
ABD Başkan Yardımcısı başkanlığındaki bir heyet Türkiye’ye gelmiştir. ABD tehditleri sonuç vermiş, Türkiye-ABD ateşkes mutabakatı imzalanmıştır. Mutabakat ile PKK/YPG’nin harekât bölgesinin sınırdan 30 km. güneye itilmesi olumludur. Fakat ABD bu mutabakatla, kara gücünün Türkiye tarafından imhasını önlemiş ve ileride tekrar kullanmak üzere korumaya almıştır. Mutabakat ile, işgalci ABD ve koalisyon güçlerine yasal bir görünüm kazandırılmış olmaktadır. YPG ve dolayısıyla ABD’nin boşalttığı alanlarda Rus devlet aklı devreye girmiş, Suriye’ye ait yerleşim yerlerine Suriye ordusunun yerleşmesini sağlamıştır. Harekât sonrası Türkiye ile Rusya arasında Soçi Mutabakat Muhtırası imzalanmıştır. Muhtıra ile PKK/YPG’nin tüm sınır boyunca 30 km. derinliğinde güneye çekilmesi ve Suriye ordusunun Türkiye’nin harekât alanı hariç kendi sınırının tamamını kontrol etmesi olumludur.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek Soçi Mutabakatı’nı değerlendirirken "Mutabakat, Suriye’nin ‘siyasî birliği’ne, başka deyişle tek devlet ilkesine göndermede bulunmakta, böylece Suriye’de federasyon veya özerklik gibi ABD planlarına set çekilmektedir" diyerek en önemli sonucuna dikkat çekmiştir. Bu mutabakatlar sonucunda, ABD-İsrail’in "Kürt Koridoru" projesi artık hayal olmuştur.
Fakat her iki mutabakat da hukuki açıdan "sakat"tır. Çünkü toprak sahibi ülkeyi yok saymaktadır. Bir ülkenin toprağı üzerinde başka bir ülke ile anlaşma yapmak, bunu yaparken toprak sahibi ülkeyi yok saymak uluslararası hukukun açık ihlalidir.
Her iki mutabakat da sorunu tam olarak çözmemektedir. ABD bölgede kalmaya ve petrol bölgelerini kontrol etmeye devam edecektir. PKK/YPG sınırın 30 km. güneyine itilmekte, böylece ortadan kaldırılmayıp, varlığını devam ettirmesine imkân verilmiş olmaktadır. Öteleme sonucu yerleşilen bölgede eğitim, sağlık, adalet gibi zorunlu hizmetleri düzenleme süreci sonunda kurumsal yapılar oluşacaktır. ABD’nin verdiği silahlar ve eğitimle 60.000 kişilik ordu da oluştuğunda, söz konusu topraklarda devlet oluşumunun tamamlanacağı, ortam uygun olduğunda bağımsız bir devlet ilan edileceği açıktır.
PKK/YPG’nin kontrol altında tuttuğu Deyrezor bölgesi ağırlıklı olarak Suriye’nin petrol üretim bölgesidir. ABD Başkanının "Suriye’de işimiz bitti. Sadece petrolü muhafaza etmek için orada olacağız. Belki sadece petrol için savaşırız" demesi gerçek niyetlerini ve stratejik bakış açısını göstermektedir. ABD’nin PKK/YPG’yi Suriye’den başka Irak’ın Musul-Kerkük petrol bölgesi için ve İran’ın Iraktaki etkisini kırmak için kullanması da mümkündür.
KALAN SORUNLAR VE ÇÖZÜM
Kalan ana sorunlar; 30 km’nim altında güvenceye alınan ABD kara gücünün nasıl ortadan kaldırılacağı, İdlib Bölgesindeki İslami cihatçıların durumu, Suriye’nin terörist kabul ettiği Suriye Milli Ordusu adı verilen ve diğer silahlı muhaliflerin ne olacağı, uluslararası hale gelen Kürt sorunu ve Türkiye’nin Suriye’den ne zaman çekileceğidir.
Öncelikli sorun, Suriye ile işbirliğidir. 30 km. ötesindeki PKK/YPG güçleri Suriye’nin askerî harekâtı ile ortadan kaldırılarak Suriye’nin siyasi birliğinin ve toprak bütünlüğünün sağlanması aşamasına gelinmiştir. Türkiye, bölge ülkeleriyle ile işbirliği yaparak ve Suriye’yi destekleyerek PKK/YPG’yi bitirme hedefini gerçekleştirmelidir.
Sınırın 30 km. ötesine, nüfusu ağırlıklı olarak Arap olan bölgeye çekilen PKK/YPG güçlerinin iki seçeneği kalmıştır. Birincisi ABD’nin kara gücü olarak Suriye ve Irak’ın petrol bölgelerinin bekçiliğini yaparak efendisine hizmet etmeye devam etmek, diğeri silah bırakarak Suriye ordusuna teslim olmak ve Suriye’de yaşamaya devam etmek. Verecekleri karar geleceklerini belirleyecektir.
Türkiye, kendi sınırına kurması gereken gözlem noktalarını İdlib’e kurarak İslami Cihatçıları koruma arayışına girmiştir. İdlib bölgesindeki İslami Cihatçıların ne olacağı konusunda Rusya Türkiye’ye açık bir teklifte bulunmuştur. 17 Ekim 2019 da Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ve Vatan Partisi’ne gönderdiği Suriye konusundaki çözüm önerilerinde "İdlib’deki sorunun çözümü için Ankara’nın kontrolündeki muhalif güçlerin en saldırganlarının Libya’ya gönderilmesi, ılımlılarına af uygulanmasını" önermiştir. Diğer bir çözüm yolu, Türkiye’nin koruyuculuktan çekilmesi, sorunu Rusya ile Suriye hükümetinin birlikte çözmesidir.
Özgür Suriye Ordusu Müslüman Kardeşler örgütünün silahlı gücü olarak ortaya çıkmıştır. İsmini Suriye Milli Ordusu olarak değiştiren silahlı muhalifler Türkiye’nin kontrolünde olup, süreç sonunda ne olacakları sorusu gündeme gelmiştir. AKP iktidarı mezhepsel yaklaşımı nedeniyle yeni Suriye anayasasında bunlara ayrıcalıklar veya özerklik önerebilir. Bunun Suriye tarafından kabul edilmeyeceği açıktır. Suriye Milli Ordusu üyelerinin bir kısmının Türkiye’de bulunan ailelerinin yanına döneceği anlaşılmaktadır. Diğerleri için çözüm bellidir. Suriye hükümeti silah bırakan muhalifler için af çıkarmıştır. Aşırıların Libya’ya gönderilmesi, ılımlıların af kapsamında Suriye’de yaşamlarını sürdürmeleri mümkündür. Aşırı-ılımlı ayrımının zorluğu ortadadır. Uygulamada bu büyük ölçüde isteyenlerin Suriye’den ayrılması, isteyenlerin af kapsamında Suriye’de kalmaları biçiminde gerçekleşecektir.
Suriye sorununu Türkiye-Suriye işbirliği ve Avrasya güçlerinin desteği ile basitçe çözmek mümkündü. Fakat Türkiye’nin yanlış uygulamaları sonucu bir "Terör Sorunu" olmaktan çıkıp uluslararası bir "Kürt Sorunu"na dönüşmüştür. AKP iktidarının bu büyük başarısının (!) gelecekte Türkiye’ye yeni sıkıntılar çıkarması muhtemeldir.
30 km’lik hattın kontrolü ayrı bir sorundur. Türkiye’nin kontrolündeki 120 km’lik bölgede üs bölgeleri kurulup, tabur görev kuvveti çapında birlikler konuşlandırmak gerekmektedir. Bu uygulama uzun dönemde sürdürülebilir değildir. Uygulama zorlukları, kaynak israfı, komşu ülkede yasal olarak bulunmama, sürekli ve yeni sorunlara yol açacaktır.
Türkiye’nin Suriye’den ne zaman çekileceği de önemli bir sorundur. Dışişleri Bakanının bir televizyon kanalındaki açıklamaları, yeni anayasa yapılıp, siyasi çözüm bulunup, uygulamanın görülmesine kadar Suriye’de kalınacağı yönündedir. Hâlbuki Türkiye’nin Suriye ile görüşerek Adana mutabakatını aracısız yürürlüğe koyması gerekir. Suriye, İran, Irak ve Rusya ile işbirliği yapılarak Suriye’nin askerî harekâtları desteklenmelidir. PKK/YPG imha edildikten sonra Suriye devletinin egemenlik hakkına aykırı olan "Güvenli Bölge" projesi iptal edilmelidir. Suriye’nin yeniden inşası Türkiye’nin görevi olmamalı, bu Suriyelilere bırakılmalıdır. Suriye’den Türkiye’ye yönelik terör tehlikesi bertaraf edildiğinde Türk askerinin bu ülke topraklarında kalması için bir neden de kalmayacaktır.
GELECEK DÖNEME HAZIRLIK
Türkiye’nin Suriye sorununu süratle çözerek önümüzdeki dönemde gündeme gelecek konulara odaklanması lazımdır. Bu konuların başında ABD emperyalizminin bölgeden dışlanması ve Türkiye-Rusya yakınlaşmasına karşı vereceği tepki gelmektedir. ABD’nin Türk-Rus yakınlaşmasını önlemek, Ortadoğu’da etkinliğini artırmak ve Türkiye’yi tekrar kontrolüne almak için Türkiye’ye yönelik yeni ekonomik saldırılar ve terör eylemleri başlatması muhtemeldir.
Önümüzdeki dönemde gündeme gelecek diğer bir konu, ABD’nin PKK/YPG güçlerini Musul-Kerkük petrol bölgesinde kullanma isteğidir. Bu isteğin de desteklediği iç karışıklıkların Irak’ın istikrarını tehdit edecek boyutlara ulaşması muhtemeldir. Böyle bir ortamda, örneğin Barzani’nin referandum kartını açarak yeniden ortaya çıkması şaşırtıcı olmayacaktır. Bu ve benzeri etnik, mezhepsel kışkırtmaların sonucu oluşacak istikrarsızlıklar, Türkiye’yi yeni uğraşlara itebilir. Bu istikrarsızlıklarla uğraşmaya hazır olmamız gerekmektedir.
Bir diğer konu Ege’deki adalarımızın Yunanistan tarafından işgalidir. Bu işgallere karşı hiçbir girişimde bulunulmamaktadır. Yunanistan’ın kullanımına verilen Midilli gibi adalar Lozan anlaşmasına aykırı olarak silahlandırılmıştır. Bu ihlalden dolayı adaların iadesini istememiz gerekmektedir. Bu yapılmadığı gibi, adaların silahsızlandırılması dahi istenememekte, uluslararası hukuktan kaynaklanan yasal girişimler yapılmamaktadır.
Diğer önemli bir konu Doğu Akdeniz’deki Türkiye karşıtı yeni bloklaşma ve enerji kaynaklarının geleceği konusudur. Türkiye süratle Suriye’den sonra Mısır ve Libya ile de ilişkilerini düzelterek karşıt bloklaşmaya karşı konumlanmalıdır. Bunu yaptığı takdirde, yeni bloklaşmada Avrasya ülkelerinin desteğini de arkasına almış olacaktır.
Ve elbette bu ve benzeri gelişmelere hazır olmak için Türk Silahlı Kuvvetlerin en kısa sürede kışlasına dönerek muhtemel gelişmeleri daha iyi karşılayacak yapılanma içinde olması devlet aklının gereğidir.
Vatan Partisinin de katılacağı bir MİLLİ HÜKÜMET, Suriye ile işbirliği öncelikli olmak üzere ülkenin temel sorunlarını çözerek bu kritik dönemin aşılmasını sağlayacaktır. Ülkenin iç ve dış politikada hata yapma lüksü kalmamıştır.