Barzanistan'da yeni yol ayrımı
ABD emperyalizminin kurduğu Barzanistan, deyim yerindeyse “başına buyruk” hareket ediyor. Irak Merkezi Hükümeti’nin zaaflarından sonuna kadar yararlanan ve bunu fırsata çeviren Irak’ın kuzeyindeki suni yapı, ekonomik olduğu kadar siyasi olarak da çözülmesi zor sıkıntılar içinde bocalıyor. 1991 ve 2003 ABD’nin fiili işgal ve savaş yılları arasında ve sonrasında Irak Devleti'ne ve halkına ihanet eden Barzanistancılar, bölgedeki çıbanbaşlarından biri olmaya devam ediyor. Barzanistan'ın mevcut durumunun devam etmesi Irak’ın toprak bütünlüğünü ve milli birliğini tehdit eden unsurların başında geliyor. PKK’dan daha köklü ve eski olan Barzanistan partisi Kürdistan -Demokratik Partisi (KDP)- hanedanlığında varlığını sürdüren “Kürtçü hükümet” formülü, Türkiye-İran-Irak ve Suriye için tehlike saçmaya devam ediyor. Korona günleri nedeniyle geri plana itilen uyanıklık ve sessizlik doğru değildir. “Kurt dumanlı havayı sever” sözünün geçerli olduğu günleri yaşıyoruz.
Son günlerde Kuzey Irak’a dikkati çekmemiz boşuna değildir. Hem PKK ve hem de diğer Kürtçü (bölücü) örgütler koronavirüs nedeniyle panik yaşamalarına rağmen, bir yolunu bulup Türkiye’ye saldırıyor, salgın nedeniyle yaşanan tedirginliği kendi lehlerine çevirmeyi umuyorlar.
IRAK’IN MİLLİ BİRLİĞİ
Aydınlık Gazetesi’nde ve aydinlik.com.tr’de uzun zamandır Kuzey Irak’taki “Bölgesel Yönetim” denilen oluşumdaki sorunlardan ve iki ayrı fiili “Bölgesel Yönetim”den bahsetmiştik. Bunu da her zamanki gibi olgulara dayanarak açıklama yolunu seçmiştik. Barzanistancı siteler ve yayın organları böylesi konulara girmeyi sevmezler, olabildiğince sorunları saklamayı yeğlerler. Irak’taki bölücüler ağız birliği etmişcesine yekpare ve başarılı Bölgesel Yönetim portresi çizmeyi ve Irak Hükümeti'ni ise sürekli zayıf, iradesiz, hiçbir işe yaramayan, çok parçalı göstermeyi severler.
Irak milli birliğini Barzanistan denilen topraklardaki oluşumu etkisizleştirdiği oranda gerçekleştirebilir. Sözünü dahi zor geçirdiği bölgesel oluşum varlığı güçlendirerek sürdürdüğü sürece Irak milli birliğini ve bütünlüğünü sağlayamaz. Bu olgu Türkiye açısındanda büyük derslerle doludur.
Irak’ın milli birliği ve bütünlüğü Türkiye’yi birincil derecede ilgilendirir. Irak ne kadar birleşir ve bütünleşirse Türkiye PKK’yı o oranda etkisiz hale getirir. Barzanistan şunu çok iyi bilmekte ve o tecrübeye sahip; PKK’nın bitirilmesi Barzanistan'ın piminin çekilmesini getirecektir.
En saldırgan ve savaş taraftarı işgalci emperyalizm zayıf düştüğü oranda ulus/devletlerin direnci artar ve birlik yolu açılır. Ülke içinde ayrı bir devletimsi oluşumun silahlı gücüyle birlikte varlığına, emperyalizmin ve İsrail siyonizminin sınırsız desteği eklenince Irak’ta tablo pek de iç açıcı görünmüyor. Irak düne göre toparlandı ama bu yeterli değil.
'TRUMP İÇİN HİÇ BİR ŞEY DEMEK'
“Irak Kürt Bölgesel Yönetimi” zor günler yaşıyor. Kendi bölgelerinde bile çok parçalı olmaları gelecekleri açısından iyi mesaj vermiyor. Bölgenin iki köklü partisi, (Irak) Kürdistan Demokratik Partisi (KDP-Barzanistan Hanedanlığı) ve Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB-Talabanistan Beyliği) arasındaki husumet, egemenlik yarışı, zenginliklerin paylaşımı gibi pek çok noktada gerilimler bitmediği gibi büyüyor.
Bölgede KDP-KYB vb. örgütlerin yanı sıra PKK’da etkili. Bölgesel Yönetim her ne kadar PKK’dan rahatsız olsa da, onun yokluğu halinde gözlerin tamamen kendisine çevrileceğinin bilinciyle hareket ediyor. O nedenle kolu kanadı kırılmış PKK’yı tamamen yok olmuş PKK’ya yeğler.
1969 İstanbul doğumlu Saint Joseph Lisesi ile Marmara Üniversitesi İngilizce Uluslararası İlişkiler Bölümü mezunu Aydın Selcen, 1992-2013 yılları arasında Dışişleri Bakanlığı’nda meslek memuru olarak çalıştı. Son olarak 2010-13 yılları arasında Erbil Başkonsolosluğu görevinde bulundu. Merkeze döndüğü gün “memuriyetten istifa etti.” Galatasaray kongre üyesidir. Duvar internet sitesinde böyle tanıtılan Aydın Selcan yazılarına devam etmekte.
15 Nisan tarihinde yer alan “Irak Kürdistanı: Yeni yol ayrımı” başlıklı makalesi bizleri doğrulayan analize sahip. Girişi şöyle yapmakta: “2003’te Bush için Irak başka bir şey demekti, Trump için bambaşka bir şey demek. Hatta oturduğum yerden, bırakalım Irak Kürdistanı’nı, Irak’ın Trump için hiçbir şey demek olduğunu dahi iddia edebilirim. Zira Trump’ın Vaşington’u için Ortadoğu bile artık fazla bir şey demek değil. ABD için güncel bağlam, bölgede kendi penceresinden melanetin kaynağı olarak nitelendirdiği İran İslâm Cumhuriyeti’ni silkelemek için ideal.”
İran’ın zorluklarla boğuşmasını yorumlayan Aydın Selcen, tecrübelerine dayanarak daha zor günlerin geleceğini söylüyor ama çözüm üzerine ve İran’ın ABD/İsrail’e direnişinden söz etmiyor. Daha çok zaaflara dikkati çekilen yazıda, “Tepetaklak düşen ham petrol fiyatları, kemendi giderek sıkılan ABD ambargosu, yurt dışı cephelerin artan gerçek ve iç siyasi maliyeti, ikiz Süleymani/El Mühendis suikastı derken beklenmedik küresel salgının ulusal ekonomisine binen yükü İran’ı en hafif değimle tökezletiyor. Üstelik Bağdat’taki Sünni Arap, Şii Arap ve Kürt karar alam sürecinde etkin aktörlerin ağırlıkları belli” tahlili yapılıyor. Bağdat’ın yani Irak Hükümeti’nin etnik ve dini temellere dayanan yönetim sisteminin, federatif yapının hayır getirmediğini görüyoruz. Federatif yapı devam ettiği müddetçe Irak Başkenti Bağdat rahat yüzü göremez.
YOL AYRIMI
Kürtçü örgütler arası rekabet ve çatışmalar hiç durmak bilmedi. Kürtler, yoğun olarak yaşadıkları dört ülkede önemli kazanımlar edinmişlerdi ve birlikte yaşadıkları halklarla uyum sağlamış ve yer yer bütünleşmişti (doğal entegrasyon). Bu noktada Türkiye başı çekiyordu. Türkiye Kürtleri; tarihi, siyasi, ekonomik ve kültürel olarak Türklerle birleşmiş ve bir olmuştu. Cumhuriyet onları tek bir vatandaşlık bağıyla ülkelerine bağlamıştı ve örnek oluşturmuştu.
ABD emperyalizminin başını çektiği 1991 Birinci Körfez Savaşı dengeleri (ayarlar) bozmuştu ve bölücü örgütler vasıtasıyla dört ülkede sorunlar artış göstermişti. Ülkelerin haritalarını değiştirmeyi amaçlayan ABD hamlesi 1996 yılından itibaren adım adım geri püskürtülmüş ve 2015 sonrası frenlenmiştir. Artık ibre ABD’den yana dönmüyordu.
ABD/İsrail kaybetti. Bu Kürtçü örgütler açısından felaket demekti. Çünkü onların tek umudu Kürtler değil ABD/İsrail işgalinin devam etmesiydi. ABD kaybedince Kürtçü örgütler arası gerilimler ve sıkıntılarda arttı. Bu olguyu gören Aydın Selcan, “2003-06 Bağdat görevimin ardından dönüp 2010-13 arasında görev yaptığım Erbil’de değil 2003 yahut 2013, 2017 sonbaharında akim kalan bağımsızlık referandumunu yapan aynı Irak Kürdistanı (IKB) değil, KYB’den ayrılan üçüncü güç Goran’ın (“Değişim”) ruhu ve lideri Nuşirvan Mustafa artık yok. KDP’den ayrılan KYB’de de Mam Celal’in vefatının ardından oğul Bafil ve yeğen Lahur Talabani’nin ikili liderliği var. Zamanında Davutoğlu’nun bastırılamayan bir hevesle, hem Erbil hem Süleymaniye’de KDP/KYB’nin ardından ikinci güç ve dolayısıyla müstakbel iktidar ortağı varsaydığı Müslüman Kardeşler’in yerel uzantısı üç İslamcı parti Bizutnava (“Hareket”), Komal (“Cemaat”) ve Yekgirtu (“Birlik”) de artık solda sıfırlar dense yeri” sözleriyle Kürtçü örgütlerin durumunu özetliyor. 2017 referandum oylaması öncesi ve sonrası KDP ile KYB arasında sanıldığı gibi barış değil kavga vardı ve KYB’nin hâkim olduğu Süleymaniye’de, Erbil’deki heyecan yoktu. Ayrıca, Mesrur Barzani’nin başbakan seçildiği günlerde KDP ile KYB arasında ipler gerilmiş ve kukla yönetimin binasına KYB’liler uzun süre gitmemişti. Hala soğukluk devam etmekte.
Barzanistan Hanedanlığı ile Talabanistan Beyliği arasındaki bölüşümü irdeleyen yazar durumu şöyle açıklıyor: “Ülkemizin sınırdaşı ve iki taraf için de zoraki ayrıcalıklı ilişkilere sahip olduğu KDP parçasında da KYB’de olduğu gibi “yeğen” Neçirvan ve “oğul” Mesrur dönemi başladı. Burada fark, hem Mesut Barzani’nin hayatta ve sağlıklı olması, hem aktörün sırasıyla bölgesel başkan ve başbakan olarak resmi ünvanlara sahip olmaları. Esasen Irak’taki bir kendine özgülük de ülkede başbakanlık, bölgede başkanlık sisteminin geçerli olmasıydı. Uygulamada ise 1990’ların ortasındaki KDP-KYB kardeş kavgasından (“barkuji”) bu yana her iki tarafın bölgeleri, maliyeleri, istihbaratları ve milisleri belli ve ayrı. Ortak bölgesel yönetim konusunda ilerleme sağlanabilmiş değil.”
KDP ile KYB arasındaki amansız mücadeleyi kimin kazanacağının bir önemi yok. Ha o ha ötekisi! Önemli olan bölge devletlerinin üniter yapılarına yönelik tavırlarındaki ölçülülük ve emperyalizmle ilişkilerinin düzeyi. Irak’ın toprak bütünlüğünü sağlaması KDP/KYB bölücülüğünü altetmesiyle mümkündür. Irak’ın kuzeyinde Erbil merkezli ve Süleymaniye merkezli iki devletçiğin varlığı hem Kürtlere ve hem de Irak halkının bütününe zarar veriyor. ABD/İsrail’in müdahalesini kolaylaştıran Irak Kürt Bölgesel Yönetimi ile Süleymaniye Beyliği, Babalar-oğullar-yeğenler üçgeninde devam ettikçe sorunlar bitmez. Bu olguları Aydın Selcan şöyle değerlendiriyor: “Oğul ve yeğen Barzaniler ve Talabaniler birbirlerini gözlüyor. Hep birlikte Bağdat’ta Kazımi’nin başbakanlığını destekliyor. ABD’yi, İran’ı, Türkiye’yi birlikte idare ediyor. Her üç ülkeden de tüm aktörler kendi iktidarını pekiştirmek ve kalıcı kılmak için destek arıyor. Suriye Kürtlerinin (Rojava’nın) nefes borusu da haliyle IKB. ABD bir yandan Fırat’ın Doğusu’ndaki askeri ayakizini en minyatür haline küçültürken, Irak içinde de IKB’ye çekiliyor. Erbil Havaalanı’ndaki konuşlanma genişleyip, istihbari ve askeri açılardan farklı imkân ve kabiliyetlere kavuşuyor. IKB içinde yeni ABD konuşlanmaları beliriyor. “Düşmanı” sürekli dağınık ve şüphe içinde tutma yaklaşımı doğrultusunda Irak’ta ABD’nin her an İran paramiliter oluşumlara sert bir darbe vurabileceği ve hatta Bağdat’ta düpedüz bir hükümet darbesi tezgâhlayabileceği söylentileri sürekli dolaşımda tutuluyor.”
ÇALIŞMADAN KAZANANLAR
Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) olarak varlığını sürdüren aşiretler devletçiği, halkıda çalışmadan yaşamaya alıştırdı. Bölgenin yer altı ve yerüstü zenginliklerinin önemli bir kısmını talanın yanı sıra, her türlü karanlık yollardan sağlanan gelir ile ABD/İsrail’in çok yönlü destekleri eklenince, sağlanan gelirden bir kısmını dağıtarak çalışmadan yaşamayı özendirdi. Kuzey Irak uyuşturucu kaçakçılığının, silah kaçakçılığının geçiş güzergâhında bulunuyor. Denetim altına alınamayan ve devlet otoritesi boşluğundan yararlanan mafyatik örgütler ile PKK tipi terör örgütleri bölgede cirit atıyor. CİA/MOSSAD’ın ise bölgede bu türden örgütlerle içli dışlı olduğunu dünyada bilmeyen kalmadı.
Aydın Selcan bölgedeki durumu ele alan yazısında şu ilginç tespitte bulunuyor: “Ayrıca IKB (Irak Kürt Bölgesi), IŞİD’le mücadele derken ele geçirdiği Kerkük’ün güney kubbelerini (Baba Gürgür, Avana/Bay Hasan), iç kaşıklığın bir yansıması olarak, Bağdat’a geri bırakmak durumunda kaldı. Böyle olunca, çalışmadan kazanmaya alışık bölge nüfusuna maaş dağıtabilmesi de ancak Bağdat’la iyi geçinmeye bağlı kalmaya devam etti. Bağdat’ın IKB’den petrol ihracatını ulusal çatı altına alma karşılığında bütçeden pay verme yaklaşımı daha önce de işlemedi, yine işlemiyor. Kaldı ki sözünü ettiğim düşük petrol fiyatlarıyla Bağdat’ında dağıtacak kaynağı kısıtlandı."
IKBY’nde yolsuzluk, adam kayırma gibi bozulmalar başını almış gidiyor. Partiler arası kavgalarda işin içine girince bölgesel yönetimin işinin gün geçtikçe daha sorunlu hale geliyor. ABD’nin gölgesi altında devlet kurmak bu olsa gerek.