23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Batı Asya’da istikrarsızlık ve çözüm

Batı Asya ülkeleri 30-40 yıldır büyük bir istikrarsızlığın içinde yaşıyor.

Batı Asya’da istikrarsızlık ve çözüm
A+ A-
İBRAHİM KASAPOĞLU

Batı Asya ülkeleri 30-40 yıldır büyük bir istikrarsızlığın içinde yaşıyor.

Rusya’da Sovyetler Birliği dağıldı, iç istikrarsızlık başladı, Çeçen savaşları yaşandı, şimdi yeni yeni kendini toparlıyor.

Azerbaycan Ermenistan işgaline uğradı, 28 yıl sonra topraklarını kurtarabildi.
İran ABD’nin hışmına uğradı, ambargolar ve yaptırımlarla mücadele ediyor.
Türkiye 1984 yılından beri, 38 yıldır bölücü terörle savaşıyor. Yüz bine yakın yurttaşını yitirdi, milyarlarca lira parasını harcadı.

Irak 1991 ve 2003’te iki kez ABD işgaline uğradı. Devleti yıkıldı, ülkesi parçalandı. Şimdi yeniden ayağa kalkmaya çalışıyor.

Suriye 2011’de iç savaşa sürüklendi, emperyalizm tarafından dünyanın bütün teröristleri ülkeye dolduruldu, ülkenin birçok yeri işgal edildi, 11 yıldır vatanını bütünleştirmeye çalışıyor.
Batı Asya terörist cennetine döndü. PKK’sından, PYD’ sinden, YPG’ sinden tutunda onlarca bölücü terör örgütü türedi. El Kaide, IŞİD, El Nusra, HTŞ gibi yobaz terör örgütleri cirit atıyor. Uygur’undan, Çeçen’inden dünyada ne kadar terör örgütü varsa Batı Asya’ya doluştu.


BATI ASYA’DAKİ İSTİKRARSIZLIĞIN KAYNAĞI BOP PROJESİ


ABD emperyalizminin yükseldiği, özellikle 1990 yılında rakibi Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra dünyada tek süper güç kalarak efendiliğe soyunduğu dönemde, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) adıyla yeni bir strateji geliştirdi. Bu projenin hedefi Batı Asya’daki özellikle İslam ülkelerinin milli devletlerini tasfiye etmekti. Ama bu projenin esas özü Türkiye, İran, Irak ve Suriye devletlerini parçalayarak kukla Kürdistan, yani ‘Müslüman bir ikinci İsrail’ kurmaktı. PKK, PYD, YPG, El Kaide, DEAŞ, El Nusra vb. gibi her türlü bölücü ve yobaz terör örgütünü beslemesi ve desteklemesi bunun içindi.

Bu proje ancak silahla gerçekleştirilebilirdi, o açıdan bölge ülkelerinin silahlı direnişiyle karşılaştı. ABD Batı Asya’da Türkiye, Suriye, Rusya, İran ve Irak’ın silahlı kuvvetlerine yenildi. Kukla Kürdistan projesi iflas etti. Çevresinde İsrail ve terör örgütlerinden başka kimse kalmadı.

TAHRAN ZİRVESİNİN KARARI


Astana formatında toplanan İran, Türkiye ve Rusya cumhurbaşkanları zirvesinde ekonomiden güvenliğe birçok konu görüşüldü, önemli kararlar alındı. Ancak bize kalırsa en önemli karar ABD’nin Suriye’den ve bölgeden çıkarılmasıdır. Bu hem Reisi, hem Putin hem de Erdoğan tarafından dile getirildi. Bu hem bölge barışının hem de bölge ülkelerinin bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü açısından tarihi önemde bir karardır. Bu çözüm en doğru, en isabetli, en köklü bir çözümdür. Çünkü Batı Asya’daki terörün arkasında ABD vardır. ABD’nin terör örgütlerine desteği kesilmeden bağımsızlık, barış ve özgürlük sağlanamaz. Bölge ülkeleri huzura kavuşamaz.


TÜRKİYE ACİLEN SURİYE POLİTİKASINI DÜZELTMELİDİR


Türkiye 40 yıldır özlediği, dış ve iç terörden kurtularak barış, huzur ve vatan bütünlüğünü sağlaması için tarihi bir fırsat yakalamıştır. Davutoğlu dönemindeki Esat yönetiminin hemen yıkılacağı, ’15 gün sonra Emevi Camisinde namaz kılınacağı’ gibi yanlış ve düşmanca tutumla sınırlar açılmış, Suriye’ye her türlü yerli, yabancı terörist doldurulmuştur. Bu politikaların ne Türkiye’ye ne de Suriye’ye hizmet etmediği, aksine bunların ABD’nin bölücü politikalarına hizmet ettiği açıkça görülmüştür. Erdoğan ve Ak Parti Hükümeti bunun tortularından kurtulmalıdır.


TÜRKİYE HÜKÜMETİNİN ATACAĞI ADIM

Soçi görüşmesinde Rusya Devlet Başkanı Sayın Putin, Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan’a ‘sizi Esat yönetimi ile görüştürelim, Adana Mutabakatını güncelleyerek bu işi çok kolay çözebilirsiniz.’ önerisinde bulundu. ‘Harekâtınızı Suriye ile işbirliği yaparak gerçekleştirirseniz biz de bil fiil katılırız ve destek veririz.’ Dedi. Ama Sayın Erdoğan bu öneriye sıcak bakmadı. ‘İstihbarat örgütlerimiz görüşüyor’ yanıtını verdi.
Sayın Çavuşoğlu, Büyükelçiler Konferansında, bundan uzun süre önce ayaküstü Suriye Dışişleri bakanı ile görüştüğünü ve ‘Suriye’de muhaliflerle rejimin birleştirilmesi’ gerektiğini açıkladı.

SAYIN ÇAVUŞOĞLU’NUN BAHSETTİĞİ SURİYE’DEKİ MUHALİFLER KİM?

Bugün Suriye’deki muhalifleri üç ana gurupta toplayabiliriz. Birincisi; PKK, PYD, YPG, gibi tamamen ABD’nin güdümünde olan bölücü terör örgütleridir. Bunlar Fırat’ın doğusunu ABD üslerinin desteğiyle işgal altında tutmaktadır. Suriye’yi parçalayarak devletçikler oluşturmaya çalışmakta ve Suriye’nin petrolünü ve diğer varlıklarını yağmalamaktadır.

İkincisi; El Kaide, IŞİD, El Nusra kalıntısı HTŞ gibi silahlı yobaz terör örgütleri. Bunlar Avrupa’sından, Afrika’sından, Orta Asya’sından, Uygur’undan birçok uluslararası yabancı teröristi barındırmaktadır. Bunlar Suriye’nin güneyinde, batısında ve iç kesimlerinde, Suriye ordusuna yenilerek kaçmış, daha çok Suriye’nin kuzeyinde ve özellikle Fırat’ın batısında ve İdlib bölgesinde yoğunlaşmış durumdadır.
Üçüncüsü de; eski adı Özgür Suriye Ordusu (ÖSO), yeni adı Suriye Milli Ordusu(SMO) olan daha çok Türkiye’nin denetiminde olan silahlı güçlerdir.

Sayın Çavuşoğlu’nun ‘muhalefeti rejim ile barıştıralım’ açıklamasına Suriye’nin kuzeyindeki ‘muhalefetten’ sert tepki geldi. Türkiye’yi protesto eylemleri yapıldı. ‘Esat’ı yıkacağız’ sloganları atıldı. Türk bayrağı yakıldı. Sayın Çavuşoğlu’nun rejim ile barıştırmak istediği muhalefet bu.


BİR ÜLKEDE İKİ YÖNETİM VE İKİ SİLAHLI GÜÇ OLABİLİR Mİ?


Türkiye Hükümeti önceleri Esat rejiminin meşru olmadığını kendi halkına eza cefa eden hatta kimyasal silah kullanarak cinayet işleyen bir yönetim olduğunu söylüyordu. Bunun için direnemeyeceğini, yıkılacağını düşünüyordu. Ancak 11 yıllık süre gösterdi ki Suriye Devleti ve ordusu vatanını koruma ve birleştirme mücadelesini kararlılıkla yerine getiriyor. Artık bütün dünya da bu gerçeği gördü. Esat ve BAAS yönetimi Suriye’de tek bağımsızlıkçı ve birleştirici seçenektir. Bunun dışındaki bütün güçler Suriye’yi birleştiremez ve bütünleştiremez. Bu gerçeği gören Mısır, Suudi Arabistan, BAE gibi Arap ülkeleri hatta Avrupa’nın birçok ‘Suriye muhalifi’ devletleri yeniden Suriye ile ilişkiye geçmekte, büyükelçilik açmaktadır.
Türkiye Hükümeti de Esat rejiminin meşruluğunu kabul etmekte ama onun hâlâ ülkenin tek temsilcisi olmadığını düşünmektedir. ‘Muhalifler ve yerel yönetimler bulunduğunu’ söylemekte onlarla ‘30 kilometrelik Güvenlik Şeridi Projesinde işbirliği yaptığını ve yapacağını’ belirtmektedir.
Türkiye Hükümetinin bu anlayışı çok yanlıştır. Hatta tehlikelidir ve bölücüdür.

Bir ülkede merkezi devletten bağımsız birden çok yönetim olabilir mi? Merkezi devlet varken Suriye’nin kuzeyindeki muhalif oluşumları veya yönetimleri meşru görmek ve onlarla işbirliği yapmak savunulabilir mi? Bu ABD’nin, PKK’nın, PYD’ nin bölücü kanton projesine meşruluk kazandırmaz mı?
Daha doğrusu şöyle de sorabiliriz. Bir ülkede birden çok silahlı güç olabilir mi? Örneğin Türkiye’de Türk ordusunun dışında PKK’nın, DEAŞ’ ın veya DHKP’ nin silahlı gücü meşrumu dur? Türk devleti onların ‘özyönetimleriyle’ masaya oturup pazarlık yapabilir mi? Kendimize yapılmasını istemediğimiz hiçbir şeyi başkasına yapmamalıyız.

Sayın Erdoğan’ın, Sayın Çavuşoğlu’nun ‘muhaliflere’ söylemesi gereken doğru politika şudur: Silahlarınızı Suriye ordusuna teslim ediniz. Suriye Devletinin ve milletinin birliğine ve bütünlüğüne katılınız.

PKK’YI GÜNEYE SÜPÜRMEK ÇÖZÜM MÜ?


Ak Parti Hükümeti Suriye’ye şaşı bakmaktadır. Suriye’nin toprak bütünlüğünü savunmakta ama hâlâ muhalif oluşumlardan bahsetmekte ve merkezi devlet varken onlarla işbirliği yapmakta ısrar etmektedir. Bu anlayış Davutoğlu döneminden kalan tortulardır.

Sayın Erdoğan, Suriye sınırında 900 kilometre uzunluğunda, 30 kilometre derinliğinde güvenlik şeridi oluşturma projesini açıkladı. PKK’yı 30 km güneye süpürerek güvenli bölge oluşturacağını ve bu bölgeye Türkiye’deki sığınmacıları yerleştireceğini belirtti. Bunun için bölgede yüz binlerce briket ev yapacağını ve uydu kentler kuracağını söyledi. Bunun için yerel muhalif yönetimlerle işbirliği yapacağını açıkladı.
Bu proje neresinden baksanız hatalı, yanlış hatta tehlikelidir. Bu proje Türkiye’deki sığınmacıları üretimden koparıp Kızılay’ın bir tas çorbasına mahkûm eder.

PKK’yı 30 km güneye süpürünce terör yok olmaz. Oradan güvenli bölgeye sızmalar olursa ne yapacaksınız? Güvenli bölgenin güvenliği için yeni bir bölge mi oluşturacaksınız?
Peki, bu güvenli bölgenin eğitimini, sağlığını, asayişini, adaletini kim sağlayacak? Türkiye mi? Yoksa Suriye mi? Çocuklar kimin okuluna gidecek? Şikâyetçiler kimin polisine başvuracak? Anlaşmazlıkları kimin yargısı çözecek? Bu yabancı bir ülkede egemenlik kurmak değil de nedir?

Bu tam da ABD’nin, PKK’nın, YPG’nin devletçikler oluşturarak Suriye’yi parçalama politikasına uygun bir siyaset olmaz mı?


KESKİN SİRKE KÜPÜNE ZARAR VERİR


Erdoğan Hükümetinin hatalı Suriye politikası kör inada dönüşmüştür. Artık sadece hükümete değil Türkiye’ye de zarar vermektedir. Türk halkının, vatansever aydınların sözünü dinlemediği gibi Rusya, İran ve Suriye gibi gerçek dostlarının önerilerini de dikkate almamaktadır.

Erdoğan, Türkiye’nin bu seferki yapacağı harekâta, daha önceki harekâtlarda olduğu gibi ABD’nin karşı çıkacağını ama yine de toleranslı davranacağı hesapları yapmaktadır.

Peki, ABD Suriye’nin kuzeyindeki kurduğu üslerden askeri olarak karşı koyarsa ne olacak? Ya da Doğu Akdeniz’de Yunanistan’ı üzerimize sürerse ne olacak? İki cephede birden mi savaşacağız? ABD’nin bunu yapmama garantisi var mı?

ABD’nin Ukrayna savaşından çıkardığı dersi iyi anlamalıyız. ABD Ukrayna’dan işbirlikçilerine güven vermek ve onları daha çok desteklemek dersini çıkarmıştır. Ukrayna savaşından sonra ABD derin devleti stratejisini değiştirmiştir. İşi kendiliğindenliğe bıraktığında başını Çin’in çektiği Avrasya gelişmekte ve güçlenmektedir. Barış içinde yarış ABD ve Atlantik için gerilemektir. O açıdan ABD daha saldırgan ve daha müdahaleci bir stratejiyi gündemine almıştır. ‘Son Ukraynalıya kadar savaş’ ve Tayvan’ a ziyaret bu stratejinin uygulamalarıdır.

Gerileyen kuvvetler saldırganlaşır. Gerilemesini saldırıyla durdurabileceğini düşünür. Rusya’ya ve Çin’e karşı saldırganlaşan ABD’nin Türkiye’nin harekâtına sesiz kalacağı hesapları yapmak siyasi körlüktür, hayalciliktir.


TARİHİ FIRSAT PKK’YI TAMAMEN TEMİZLEME


Türkiye’nin güvenli bölge oluşturmaya kalktığı topraklar kimin toprakları? Türkiye’nin askeri harekât yapacağı topraklar kime ait? Bu toprakların esas sahibi Suriye Devleti ile işbirliği yapmak gerekmez mi? Suriye Devleti teröre karşı ortak mücadeleden kaçınımıyor? Aksine onlar da vatanını savunuyor. Hatta Türkiye’den daha istekli davranıyor? Çünkü bölünen, parçalanan onların vatanıdır.

PKK’yı 30 km güneye süpürmek çözüm değildir. Suriye ile işbirliği yaparak terörü tamamen temizlemek mümkündür ve gerçekçidir. Hatta belki de kurşun atmaya bile gerek kalmayabilir. Çünkü Türkiye, Suriye işbirliği karşısında PKK, YPG ve bilumum terör örgütleri beyaz bayrak çeker. Teslim olur. Bu işbirliğine Rusya ve İran’ın da katılması karşısında ABD pılını pırtısını toplayarak bölgeyi terk eder.

SURİYE CEPHESİNDEKİ BAŞARI NELERE YANSIR?


Birincisi ve en önemlisi Türkiye’nin 40 yıldır sürdürdüğü terörle mücadelesi kesin başarıya ulaşır ve ülkeye huzur ve barış gelir. Bölücü terör büyük oranda tasfiye edilir. Efendileri yenilince piyonları dağılır. Çünkü her türlü terörün arkasındaki kuvvet ABD emperyalizmidir. Emperyalizmden beslenmeyen hiçbir terör örgütü yoktur. Terörden kurtulmak istiyorsak onun arkasındaki esas kuvveti hedef almamız gerekir. Bataklığı kurutmadan sivrisineklerden kurtulamayız.

İkincisi; 5 milyon civarındaki Suriyeli göçmen sorunu çözülür. Bütün göçmenler gönül rahatlığı içinde ülkelerine dönebilir. Suriye Devleti buna hazırdır. Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Beşar Esat göçmen yurttaşlarını kucaklamaya hazır olduklarını ve bunun için yeni af ilan ettiklerini açıkladı.

Üçüncüsü; Suriye’deki başarı Türkiye’nin ekonomik krizine Hızır gibi yetişir, ona ilaç olur. Suriye, Irak, İran ve Rusya ile işbirliği yapan bir Türkiye ucuz petrol ve ucuz doğal gaza kavuşur. Komşu ülkelerin pazarları, özellikle ambargo ve yaptırma uğraması nedeniyle Rusya pazarında altın fırsatlar doğar. Türkiye’deki hayat pahalılığının en önemli nedenlerinden birisi yüksek enerji fiyatlarıdır. Türkiye içine girdiği ekonomik krizini, uzun vadede üretim devrimi ve kamuculuk ama kısa dönemde ise komşularla işbirliği yaparak enerji güvenliğini sağlayarak atlatabilir. Türkiye şanslı bir ülkedir çünkü petrol, doğal gaz gibi enerjiye sahip komşularımız var. Akıllı bir hükümet bundan yararlanmasını bilmelidir.

Dördüncüsü; Türkiye dünyanın en saygın ülkeleri arasında yer alır. Dosta güven, düşmana korku verir. Bırakalım İsveç’i, Finlandiya’yı ne ABD’si, ne İngiltere’si, ne de herhangi bir NATO ülkesi Türkiye düşmanı terör örgütlerini destekleme cüret ve cesareti gösteremez.

Beşincisi; iç cephemiz sağlamlaşır. Milli birliğimiz güçlenir. İç ihanet odakları tasfiye olur. Çünkü onları ayakta tutan ve besleyen Atlantik’tir. Umudunu ABD ve NATO’ya bağlayan Biden tayfası dağılır. Demokrasimiz milli birlik temelinde gelişir ve güçlenir. Emperyalizmden ne kadar uzaklaşırsak o kadar gerçek ve halkçı demokrasiye sahip oluruz.

Altıncısı da; 2023 genel seçimlerini Türkiye kuvvetleri kazanır. Seçimlere birçok parti katılacak ama deyim yerindeyse savaş Amerikan güçleriyle Türkiye güçleri arasında geçecek. Seçimlerde Amerikan kuvvetlerinin sırtını yere yapıştırmak Suriye cephesindeki başarıdan geçiyor. Biden tayfasının oyları geriliyor ama Cumhur İttifakının da halk desteği azalıyor. Özellikle ekonomideki eksik, yetersiz ve hatalı politikalar halkı Cumhur İttifakından soğutuyor.
Açlıkla, ekonomiyle şaka olmaz. Bağımsızlık, barış, huzur uzun vadede çok önemlidir ama insanlar kısa vadede sofrasına, emeğine, kazancına, cebine bakar. Bülent Ecevit’in Kemal Derviş gibi bir ABD tahsilatçısını ekonominin başına geçirerek düştüğü durum buna örnektir. O açıdan hükümet acilen Suriye politikasını düzeltmelidir. Suriye ile işbirliği sadece bir güvenlik politikası değildir. Daha da önemlisi ekonomik krizi yenme veya hafifletme politikasıdır.

Şu an bir seçim olsa Cumhur İttifakıyla Amerikancı Millet İttifakı başa baş gözüküyor. Hele bir de Suriye harekâtında yapılacak bir hata veya başarısızlık Ak Parti Hükümetinin sonu olur.

ABD Rusya IŞİD PYD pkk terör örgütü sovyet birliği el nusra bop