Batı Rusya‘dan sonra Çin’e yaptırım planlıyor
ABD, Rusya’nın ardından Asya Çağı’nın bir numaralı üreticisi olan Çin’e boykot planlıyor. Rusya yaptırımları nedeniyle ekonomisi darboğaza giren Avrupa ise akıllanmayıp aynı trene binmenin yollarını arıyor
Tayvan'ın yeni cumhurbaşkanı, Pekin ile gerilimi artırıyor. Ada’nın egemen bir devlet olmasında ısrar ediyor. Buna paralel olarak Batı ülkeleri, Çin’e yaptırımlar planlıyor. Rusya yaptırımlarından büyük zararlar gören Avrupa’nın düşünce kuruluşları ise bundan ders çıkartmayı öneriyor.
Ancak Rusya yaptırımlarından çöküşe giren Almanya başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB), Çin’e yaptırımları sözde tecrübelerine göre planlama yönünde öneriler hazırlıyor.
Atlantik baskısıyla Rusya’ya yaptırımları son sürat planlayan Avrupa, bunun sonuçlarından dersler çıkarttığını iddia ediyor.
Sonuç olarak Çin’e yaptırım hazırlığı devam ediyor. Asya Çağı’nın bir numaralı üreticisi Çin’in ürünlerini boykot planlanıyor.
Tekrar edelim: Batı yaptırımlar yoluyla attığı her adımda daha çok batıyor. Buna karşılık Alman sanayi firmalarının temsilcileri Çin’le ilişkileri kaçınılmaz görüyor. Avrupa’da yükselen milliyetçi parti ve çevreler de Batı’nın yaptırım politikalarını desteklemiyor.
'RUSYA’YA YAPTIRIMLARDAN DERS ALALIM AMA ÇİN MALLARINI BOYKOT EDELİM'
Rusya’ya yaptırımlar Avrupa’yı yıkım seviyesinde zarara uğrattı. Bugün bu yaptırımlardan dersler çıkartalım görüşleri savunuluyor. Ders çıkartalım görüşleri Çin’e yaptırımları iyi planlamak için öngörülüyor. AB kurumları Çin’e nasıl yaptırım yapılabileceğini tartışıyor. Rusya yaptırımları gibi olmasın ama uygulanabilir olsun gibi görüşler gündemde.
Bu yöntem Çin ürünlerinin pazarda yayılmasını, satışını engellemek, boykot etmek olarak formüle ediliyor. Avrasya çerçevevesine giren bütün ülkeler üretime yöneliyor. Avrupa ise üretimde gerilerken, küresel çapta en büyük üreticiyi, Çin’in ürünlerini boykot planları yapıyor.
Çin’e karşı yaptırımlar, Tayvan sorununa müdahale ederek Ada’nın bağımsızlığını dayatmayla birleşiyor. Bu yoldan Çin zayıflatılacaktır. Oysa uluslararası alanda Tayvan Çin’in bir parçasıdır, orası Çin toprağıdır. Birleşmiş Milletler nezdinde de Tayvan Çin’in parçasıdır. Buna rağmen Ada’nın ayrılması destekleniyor.
Merkezi Berlin'de olan ve diğer altı Avrupa başkenti ile Washington'da ofisleri bulunan düşünce kuruluşu Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR), Çin'e karşı ekonomik savaş için öneriler hazırlıyor:
“ECFR’nin raporuna göre, böyle bir ekonomik savaş planlanırken Rusya'ya yönelik önceki yaptırımlardan dersler çıkarılması gerekiyor. Çin Halk Cumhuriyeti'ni küresel finansal sistemin dışında tutmaya çalışmak, başarılı olmaz.
"Bunun yerine, Çin tüketim mallarına boykot uygulanmalıdır. Bu, Çin ihracatına zarar verebilir. Planlar, Çin'in Tayvan çevresindeki manevralarını yoğunlaştırdığı bir zamanda yayınlanmaktadır.
"Uluslararası Kriz Grubu (ICG)'na göre, tetikleyici yeni Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin siyasi rotasıdır. Halka açık konuşmalarda Lai, Tayvan'ı ‘Çin'den ayrı’ bir ‘egemen devlet’ olarak sınıflandırıyor. Olası bir savaş nedeni olarak gösterilen statükoda bir değişiklik öneriyor. ICG, Lai'nin ılımlı hale gelmesini de öneriyor.” (1)
PEKİN’DEN UZLAŞICI TUTUMLAR
Pekin ile Taipei arasındaki gerilim, yeni Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin 20 Mayıs 2024'te göreve başlamasından bu yana tırmandı. Pekin, seçim kampanyası sırasında Tayvan'ın resmen ayrılmasının savunucusu olarak görülen Lai'yi sert bir şekilde eleştirdi.
Ancak 13 Ocak 2024 tarihinde gerçekleştirilen Cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazanmasının ardından ona uzlaşmacı tekliflerde bulunuldu. Lai'nin Çin ve Tayvan'ın "tek Çin" olduğunu kabulde ısrar edilmedi. Başkan Xi Jinping "Tayvan Boğazı'nın her iki tarafının da Çinli ve tek aile" olduğunu belirtmekle yetindi.
Ancak Lai teklifi reddetti. Açılış konuşmasında, Tayvan'ın "Çin'den ayrı egemen bir devlet" olduğu görüşünde ısrar etti. Tayvan sorununda olası bir savaş sebebi olarak gösterilen statüko değişikliğinin temelini atmış oldu. Ayrıca, Lai, Tayvan askeri akademisinde yaptığı bir konuşmada şunu belirtti.
Tayvan kuvvetlerinin "Tayvan, Penghu, Kinmen ve Matsu"yu savunması gerektiğini söyledi. Bunların son üçü Taipei tarafından kontrol edilen takımadalar. Bu da zımnen 1992'deki tek Çin politikasından ayrılmayı içeriyor. ICG'nin belirttiği gibi Pekin, Tayvan çevresindeki askeri faaliyetlerini artırarak karşılık verdi.
Çin'in en son önlemi, Çin silahlı kuvvetlerinin bir kez daha önemli limanların ablukası da dahil olmak üzere Tayvan'ın kuşatıldığı büyük bir manevra oldu.
ALMAN HÜKÜMETİ ÇİN’E BASKI YAPIYOR
ICG, Lai'ye gerilimi kasıtlı olarak şiddetlendirmek yerine daha ılımlı bir rotaya dönmesini tavsiye etti. Alman Hükûmeti Tayvan çevresindeki manevraları Çin üzerindeki baskıyı artırmak için değerlendiriyor.
Berlin Hükûmet Sözcüsü, 14 Ekim Pazartesi günü yaptığı açıklamada, “Çin kuvvetlerinin Tayvan çevresindeki manevrası endişeyle takip ediliyor. Çin'in askeri eylemleri, kasıtsız askeri çatışmalar riskini artırdı. Çin Halk Cumhuriyeti'nin davranışlarıyla bölgede istikrar ve barışa katkıda bulunmasını bekliyoruz.” dedi. (2)
Öte yandan Lai'ye, Berlin'deki gerilimin sistematik olarak tırmanması için serbest bir el verildi. Batı’nın her zamanki iki yüzlülüğü.
Tayvan üzerindeki gerilimin yoğunlaşmasına paralel olarak Avrupa Dış İlişkiler Konseyi (ECFR) konuyla yakından ilgileniyor. Şu anda Batılı devletlerin Tayvan'a yönelik bir ablukaya askeri adımlara ek olarak nasıl tepki verebileceklerine dair öneriler sunuyor.
Özellikle, kapsamlı bir ekonomik savaş planlanıyor. Bunu yaparken, öncelikle Rusya'ya karşı mevcut ekonomik savaştan ders çıkarmayı tavsiye ediyor. Batı'nın çatışma içinde olduğu devletler, kendi para birimlerinde veya alternatif ödeme sistemleriyle ticaret yapmaya çoktan başladılar.
Özellikle Çin bu konuda zaten uzun bir yol kat etti. Bu nedenle, tek başına mali yaptırımlar, Çin'e kesin bir zarar veremeyecektir.
Alman sanayisinin temsilcileri Çin ile ilişkileri kaçınılmaz görüyor. Avrupa’da yükselen milliyetçi parti ve çevreler de Batı’nın yaptırım politikalarını desteklemiyor. Alman Üçlü Koalisyonu ise sanayicileri Çin’e yatırımları kısıtlamaya zorluyor. İktidar çevreleri Atlantik merkezinin işaretlerine bakarken, üretici firmalar çıkarlarını ve üretimde ilerlemeyi gözetiyor.
SERBEST PİYASACI BATI ÇİN MALLARINI BOYKOT EDİYOR
ECFR, Çin mallarını boykot etme girişimini oldukça umut verici buluyor. AB ve Avrupa üyesi olmayan G7 ülkeleri - ABD, Kanada, Japonya - birlikte Çin'in tüm ihracatının neredeyse yüzde 40'ına denk. AB sanayinin Çin'den gelen tedariklere bağımlı olduğu da doğrudur.
Cep telefonları, bilgisayarlar ve tekstil ürünleri Çin'den gelen önemli tüketim malları. Bunlar, Çin'in AB'ye ve Avrupa dışı G7 ülkelerine ihracatının yüzde 30'unu oluşturuyorlar. Bunların önlenmesi Çin için son derece acı verici olurdu.
ECFR’ye göre, Avrupalı şirketler yine de Rusya'ya karşı son ekonomik savaşta olduğu gibi etkileniyorsa, o zaman tam olarak finanse edilmeleri gerekiyor. Yine de AB ekonomisinde hasar meydana gelmesi durumunda, halk arasında ambargo konusunda hoşnutsuzluklar önlenmelidir.
"Bu nedenle, AB'de 'yaptırımlarla ilgili dezenformasyonla' mücadele edilmelidir. Herhangi bir ekonomik sorunun Batı'nın yaptırım politikasının basit bir sonucu olmadığı açıkça ortaya koyulmalı. Bunun için bir kurum kurulmalıdır.” (3)
POLİTİKA ÇİN’E KARŞI SANAYİ ÇİN’DEN YANA
Çin’le ilişkilerde özellikle Almanya olmak üzere, AB içerisinde politik çevrelerle ekonomi çevreleri arasında hep çelişkiler var. Otomobil, motor gibi ağır sanayi alanlarında gelişkin olan Alman işveren çevreleri Çin’le ilişkilerini diri tutmak ve geliştirmek istiyorlar. Son olarak 300 Alman firması Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock’a ortak mektup ilettiler. Çin’le ilişkilerin geliştirilmesine engel olunmamasını talep ettiler.
Çin’de Volkswagen, BMW, Opel gibi birçok otomobil firmasının işletmeleri var. Bu firmaların kazançlarının önemli bir kısmı Çin’de sağlanıyor. Almanya’dan örnekler Çin’e yatırımların gelişimini yansıtmaya yetiyor:
“Alman şirketlerinin Çin'e doğrudan yatırımları 2024 yılının ilk yarısında, geçtiğimiz yılın toplamını şimdiden geçmiş durumda. Durum Alman şirketlerinin Çin pazarının sunduğu pozitif olanaklara duyduğu güven ve iyimserliği ortaya koyuyor.
"Almanya'dan Çin'e bu yılın ikinci çeyreğinde yapılan doğrudan yatırım yılın ilk üç ayındaki meblağı ikiye katlayarak 4,8 milyar euroya (5,3 milyar ABD doları) ulaştı. Böylelikle yılın ilk yarısındaki yatırım toplamda 7,3 milyar euro olarak kayda geçti.
"2023 yılında ise gerçekleşen toplam yatırım 6,5 milyar euro seviyesindeydi. Büyük Alman otomobil üreticileri Volkswagen, BMW gibi firmaların son aylarda Çin'de üretim ve iyileştirmelere odaklanan 2,5 milyar euroluk yeni yatırımlar açıkladığı ifade edildi.
"ABD merkezli araştırma grubu Rhodium Group analisti Danielle Goh, Çin'deki Alman yatırımlarının güçlü ivmesinin yılın geri kalanında da devam edeceği tahmininde bulundu." (4)
Otomobil firmaları ve diğer ağır sanayi dallarının ilgisi ve karlılığına rağmen Alman Üçlü Koalisyonu Çin’e yatırımları kısıtlamaya zorluyor. Ayrıca cezalı gümrük vergileriyle Alman ürünlerini de zarara uğratıyor. Koalisyon, iktidar çevreleri Atlantik Merkezinin işaretlerine bakarken, üretici firmalar çıkarlarına ve üretimde ilerlemeyi gözetmektedirler.
TÜRKİYE BATI’NIN TUTUMUNA KARŞI ÇİN’LE İLİŞKİLERİ GELİŞTİRMELİDİR
Batı’nın Çin mallarını boykot veya engelleme çabaları Türkiye için önemli fırsatlar yaratmaktadır. Rusya’ya yaptırımlar Çin’le aralarının gelişmesine katkı sağlamıştır. Çin Rus yakınlaşması ekonomik bakımdan birbirlerini desteklemiş ve özellikle Rusya’nın gelişmesinin devamını sağlamıştır.
Bütün Avrasya ülkelerinin Çin’le ekonomik ilişkilerde karşılıklı olarak kazan-kazan ilkesi geçerlidir. Her iki taraf da kazanmaktadır. Bu açıdan Batı’nın engellediği, vazgeçtiği alanlarda Türkiye önemli fırsatlar yaratabilir. Kuşak Yol zaten buna hizmet etmektedir.
Batı’nın Türkiye’yi Çin’den ve Asya’dan, bölgesel ittifaklardan uzaklaştırıp Atlantik projelerine zorlamaları, terör örgütleriyle anlaşarak Büyük İsrail projesine hizmet edecek bir rotaya yönlendirmeleri çıkarlarımızın nerede olduğunu somut olarak göstermektedir.
1.GFP, 18.10.2024
2. Regierungspressekonferenz vom 14.10.2024 / bundesregierung.de.
3. Agathe Demarais: Hard, fast, and where it hurts: Lessons from Ukraine-related sanctions for a Taiwan conflict scenario. ecfr.eu 19.09.2024.
4.Financial Times, 15.08.2024