19 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Baz yük santral sorunu depolama ile çözülebilir

Yenilenebilir enerji santrallerinin depolama santralleri sayesinde baz yük santral olabileceğini belirten DBE Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Pınar, ‘Depolama santrallerini temelde bir elektrikli araba gibi düşünün.’ dedi

Baz yük santral sorunu depolama ile çözülebilir

Yenilenebilir enerji kaynakları kurulu güç anlamında Türkiye’de ağırlığı elde etse de baz yük santral sorunu yüzünden henüz termikleri ikame edecek pozisyona ulaşamadı. Bu yüzden enerji üretiminde yıl ortalamasına baktığımızda termiklerin üstünlüğü sürüyor.

“Yenilenebilir enerji kaynakları da baz yük santralı olabilir mi?” sorusunu yönelttiğimiz DBE Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Taha Pınar, “Yenilenebilir enerji tarafındaki en önemli konu; baz yük olabilmesi. Çünkü, kaynağını yönetemediğiniz bir santrali, sisteme entegre ettiğinizde sistemde çok ciddi bir problem yaratıyorsunuz. O da nedir? Dengesizlik maliyeti ve lisanssızlar dengeleme esaslı çalışmadığı için o riskleri dengeleme tarafında boşta çalışan santraller var.” dedi.

DEPOLAMA SANTRALLERİ GELİYOR

Yenilenebilir enerji ve elektrikli araç çözümleri alanında farklı şirketleri bulunan DBE Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Taha Pınar, yenilenebilir enerjinin çok önemli bir potansiyeli olduğuna dikkat çekerek, şunları aktardı: “Biz, o yüzden sadece güneş santralindeyiz. Sistemdeki bütün dengesizliği bitirebilecek, bu sektörün en önemli enstrümanı pazara çıkıyor. Onun adı da ‘elektrik depolama santralleri.’ Yılın her zamanında istediğimiz şeyi satın alabiliyoruz. Bu depolama santralleri çok hızlı bir şekilde yaygınlaşırsa devletin çıkarması gereken metin çok basit: ‘Yenilenebilir Enerji Santralleri.’ Baz yük olarak çalışmak şartı ve çıkış gücünü aşmamak koşuluyla ilave kurulu güç artırımına gidebilirler depolama santralleriyle beraber. Bunu kurduğumuz zaman herhangi bir güneş santraline sahip olan kişi şunu diyecek; ‘Benim 1 megavatlık güneş santralim var, günün 8 saati çalışıyor ama gün 24 saat. Ben, oraya bir depolama yatırımı yaparsam diğer tarafta da güneş santralinin panel adetini artırırsam, buradan ürettiğimi de orada depolama yönetimi yaparsam ve çıkış gücüm hiç değişmezse’, devlet de yük olarak ‘çalışma koşuluyla’ diye bir cümle eklerse eğer bütün sorumluluğu oradaki üreticiye vermiş oluyoruz. Senin çıkış gücün, frekansın oradaki şebekeye verebileceğin reaktif, aktif dengesizliklerin hiçbiri değişmeyecek demek.”

YAPAY ZEKA GEREKİYOR

“Depolama santrallerini temelde bir elektrikli araba gibi düşünün.” diyen Mehmet Taha Pınar, “Bunu satın aldığımız, sisteme de bağladınız. Trafik sorunu bitmiyor. Onun içerisinde çok iyi bir operatör olması lazım. Trafiği görecek, müşteri memnuniyetini görecek, o arabayı kullanmayı bilecek. Eğer onun içerisindeki şoför çok iyiyse siz o arabayla ralli de kazanırsınız. Ama çok iyi değilse taksicilik yaptırırsınız, öyle para kazanırsınız. Bir de depolama santralleri açısından da en önemli konu yazılım teknolojileri. Biz, bu alanda 8 yıldır yapay zekaya dayalı bir yazılım geliştiriyoruz.” bilgilerini aktardı.

GÜNEŞ DIŞINDAKİLER ESKİ TEKNOLOJİ

Güneş santrallerini bir kenara bırakıldığında diğer bütün santrallerdeki teknolojinin 1800’lerin sonundaki teknoloji olduğuna işaret eden Pınar, şunları söyledi: “Tribününüz vardır, ucunda jeneratör vardır, tribünün şekline göre santralin ismi değişir. Tribin büyürse rüzgarla tahrik ederseniz adı RES olur; su düşürürseniz HES olur. Nükleer reaktörle patlama yapıp kızgın buharla tribünü çevirirseniz adı nükleer santral olur. Bu teknoloji temelde çok verimli bir teknoloji değil. O yüzden depolama santrallerine tam entegre olamıyor. Çünkü, bu asenkron motorların ya da o jeneratörlerin elektriği çevirebilmesi için şebekeden de reaktif elektrik çekmesi lazım. Şebekeye yük olmadan şebekeye elektrik basan bir teknoloji değil. Ama fotovoltaik GES; içerisinde en ufak hareketli bir parça bulunmayan ve uzaya gönderseniz, uzayda uydularda çalışıyor. Denizin üzerine kursanız orada çalışıyor. Hesap makinesine koysanız orada çalışır. Hesap makinesinin üzerindeki o güneş panelinin bozulup da o hesap makinesinin durduğunu hiç görmemişsinizdir mesela. Çünkü, bu teknoloji hareketli bir parça ihtiva etmediği için çok uzun ömürlü. Arıza riski de yok ve maliyeti de çok düşük. O yüzden geleceğin teknolojisi olarak adlandırıldı. Şu an verimlilikler yüzde 20-30 aralığında genel olarak.”

MEVZUAT OLURSA PARA DA GELİR

Türkiye’de kurulu güçten bağımsız bir şekilde hedef senede üç gigavatlık tesis kurmanın çok büyük bir hedef olmadığına değinen Mehmet Taha Pınar, mevzuat konusunda yapılması gerekenleri şu sözlerle aktardı: “Tabii, bunun için hedef koymaktan ziyade insanların finansal enstrümanlara erişebilmesini sağlayacak mevzuat hazırlamak daha önemli. Buna da şöyle örnek vereyim; tüm güneş santrallerinin alım garantileri var 10 yıllık ve TL bazlı şu anda. Eskiden dolar bazlıydı. Siz, buradaki yayınlanmış olan mevzuatta bir problem çıkarmayacağınıza ve bu mevzuatın arkasında duracağınıza yönelik net bir çizgi sergilerseniz; yatırım yapmak isteyenler ‘bu konu zaten değişmeyecek’ der. Üç yıl öncesine kadar mevzuatla ilgili en ufak bir geri adım atmamıştı devlet. Bundan dolayı da insanlar bir şekilde finansal enstrümanlara ulaşabiliyorlardı. Enerji yatırımlarının en büyük avantajı zaten şudur; siz, Türkiye’de kaynak bulamıyorsanız dahi gidip yurt dışından çok rahat finansman getirebilirsiniz. Çünkü, küresel tarafta faaliyet gösteren finans kuruluşları ülke ayırt etmeksizin mevzuat altyapısı olgunlaşmışsa zaten finanse ediyorlar. Konu işte orada mevzuat ve mevzuatın arkasında duruluyor olması ve oradaki tutarlılık.”

FAİZ DEĞİL DÜZENLEME ETKİLİYOR

Meselenin sadece o teknolojinin olgunlaşması ile bitmediğine dikkat çeken Mehmet Taha Pınar, müşterinin, işi yapanın, bankaların ve mevzuatı düzenleyenlerin de olgunlaşmasının gerektiğini vurguladı. Pınar, “Buradaki ayaklardan bir tanesinde bir yavaşlama olsa ilk duran yer zaten bankalar oluyor. Çünkü, oradaki tedirginlik en başta finansal kaynağı durduruyor. Sonrasında bu işi yatırımcılara kadar ya da o işi yapan firmalara kadar yansıyor. Türkiye’de de temelde şu anda finansal enstrümanların yavaşlamasındaki konulardan ilki Türkiye’deki temel para politikalarından ziyade mevzuatla ilgili yapılmış birkaç tane yanlış geri adım. Kanuna aykırı verilmiş hakkın geri alınamayacağı konusu. Türkiye’deki enerji piyasasında, geçmiş yılları kapsayacak şekilde mevzuat düzenlemesi yapıldı. Bu çok önemli bir problem. Risk ve finansal karlılık açısından değerlendirdiğimizde yabancı yatırımcı çok daha tedirgin olur. Başka bir ülkede böyle bir risk yokken ve burada böyle bir risk varken yabancı yatırımcı kaynağını oraya harcamak ister, buraya harcamak istemez.” diye konuştu.

 KARAYOLLARINI ÇİFT YÖNLÜ GES’LE KAPLAYALIM

Güneş santrallerinin özelinde bir arazi için “Buraya güneş santrali kurulabilir mi, kurulamaz mı?” konusuna karar verirken yaklaşık olarak 30’a yakın farklı kurumdan görüş alındığını ifade eden DBE Holding’in Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Taha Pınar, “Ve bu süreç içerisinde oradaki yatırımı yapabilmek için da riskler alıyorsunuz. İşin riskli tarafı burada bir dijitalizasyon olmadığı için yani, süreci hızlandıracak bir şey olmadığı için bizim oradaki yatırımı yapmamız 2-3 ay, izinlerini çıkarmamız da bir yılı buluyor. Temelde bu sektörle ilgili en önemli sorun; mevzuatın, bürokrasinin uzunluğu diyebilirim.” dedi.

Güneş enerji santralleri verimliliğine dikkat çeken Pınar, “Eğer güneşten gelen elektriğin şebekeye verilmesi konusuysa verimliliği çok yüksek. Zaten yüzde 98’lerde, yüzde 2 gibi bir kaybımız var orada. Ama alan verimliliği olarak bakacak olursak 1 metrekareye 1000 watt güneşten elektrik geliyor. Alan verimliliği dediğimiz konu da aslında çok büyük bir konu değil. Konu alansa Türkiye o konuda zengin ya da çift yönlü karayollarının hepsinin tamamını güneş paneliyle kaplayalım. Bu da Türkiye’nin enerjisini karşılar. Sonuçta en önemli konumuz mevzuat ve finansal imkanların derinleşmesi.” diye konuştu.

Körfez bölgesinden yatırım süreçlerinin bulunduğu bilgisini de veren Pınar, “Şu anda özellikle bize yatırım yapmak isteyenler var o bölgeden, iletişim içinde olduğumuz. Biz, daha çok yatırımla beraber yatırımı ölçeklendirme heyecanındayız.” mesajı verdi. 

Son Dakika Haberleri