23 Aralık 2024 Pazartesi
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Beyaz yakalıların sağlık endişesi

‘Plazaların beyaz yakalıları’, toplumun algısının aksine insani çalışma koşullarından uzakta olduklarını söyledi. Mesai saatlerinin yalnızca sözleşmede kaldığını belirten beyaz yakalılar, ruh ve beden sağlıkları konusunda da endişeli

Beyaz yakalıların sağlık endişesi
A+ A-
MELİKE GÜLER

Beyaz yakalılar küresel salgının da etkisiyle iş dünyasında yaşanan değişimlerden en çok etkilenen gruplardan oldu. Bedensel güçten ziyade masa başında kafa emeği veren, daha çok yönetsel işlerde çalışan beyaz yakalılar, iş-yaşam dengesini kuramamaktan şikayetçi. Bitmek tükenmek bilmeyen mesailer karşısında fiziksel sağlıklarının da etkilendiğini söyledi.

BİTMEYEN MESAİ

Finans sektöründe çalışan 27 yaşındaki B.Ş. beyaz yakalı olarak çalışmanın en büyük zorluğunun özel alan ve iş alanının birbirinden ayrılamaması olduğuna dikkat çekti. B.Ş. “İş için kullandığın temel materyalleri yani bilgisayarı ve telefonu sürekli yanımızda taşıdığımız için aslında işimizi de evimize getirmiş oluyoruz. Mesai saati kavramı sadece sözde ve sözleşmede var.” ifadelerini kullandı. İzinli oldukları hafta sonunda dahi bilgisayar başında 2-3 saat geçirdiğini belirten B.Ş, “Bunu kendi isteğinle yapmak durumunda kalıyorsun çünkü iş asla bitmiyor. Hafta sonu çalışmamak demek hafta içine daha çok iş birikmesi ve daha çok stres demek.” diye konuştu. B.Ş, Yoğun stres altında, sürekli masa başında çalışmanın fiziksel sağlıklarını da etkilediğini belirterek “Sürekli bel ve boyun ağrısı çekiyoruz ve maalesef bel boyun rahatsızlıkları meslek hastalığı sayılmıyor aslında bu hastalıkların çoğu işimizle ilgili ve süregelen rahatsızlıklar.” dedi. B.Ş. şöyle devam etti:

‘ŞU AN HALA ÇALIŞIYORUM’

“Özellikle küresel salgın ile iş-yaşam dengesini kurmak iyice zorlaştı. Bazen yemek-temizlik gibi kişisel ihtiyaçlarımı bile karşılayamıyorum. Buna karşılık beyaz yakalı olarak özel sektöre girmek maddiyat olarak da insanı zorluyor. Normalde asgari ücretin çok az üzerinde ücret alırken son zamla birlikte neredeyse asgarinin altında kaldık. Enflasyon düzeltmelerini birçok firma yeni yeni yapmaya başlasa da bu konu da epeyce belirsiz. Beyaz yakalıların hatrı sayılır bir kısmı İstanbul’da çalışıyor ve aldığımız ücretlerle İstanbul gibi bir şehirde gıda, barınma gibi temel ihtiyaçlarımızı bile zor karşılıyoruz. Size bu demeci verirken saat 23.32. Ben bugün çalışmaya 9'da başladım. Öğlen 40 dakika ve akşam 2 saat yemek arası verdim sadece. Şu an hala çalışıyorum.”

‘TUVALETE BİLGİSAYARLA GİDEN VAR’

Çevirim içi alışveriş platformlarından birinin operasyon departmanında çalışan 25 yaşındaki K.T. de yoğun çalışma temposunun, kısa bir süre içinde işini “katlanılamaz” hale getirdiğini söyledi. K.T. “Tuvalete bile bilgisayarla giden çalışma arkadaşlarımızın olduğunu biliyoruz. Ne için bunu yapıyorum? Bu beyaz yaka dedikleri şeye bir insan hayatında 3-4 yıldan fazla katlanamaz. Üstelik, beyaz yakalıların ‘kaymak tabaka’ olduğu algısı da bir yanılsama. Bir şirketin ücretli çalışanlarıyız. Özellikle sektöre yeni girenler müthiş bir sömürü sisteminin içinde buluyor kendini. Belki 5-6 yıl sonra para kazanırsınız hoş o da bu tempoda ruh ve beden sağlığınız o zamana kalırsa.”

OFİSTE OLSA MESAİ EVDE…

Bir taşımacılık iş yerinde mühendis olarak çalışan 29 yaşındaki D.K, şu ifadeleri kullandı:

“Evden çalışırken çalışma verimiz azalmadı, arttı da diyebilirim hatta. Bunu şirket olarak deneyimledik. Ama şimdi yine 5 gün ofise gitme kararı aldık. Günde 3 saat minimum yolda kaybediyoruz. Bu sosyal hayatımızı da çok etkiliyor. Bu konuda yöneticilerle bizim aramızdaki iletişim sorunundan da çok şikayetçiyiz. Şirket ve çalışan adına alternatif daha mantıklı seçenekler olmasına rağmen sürecin bu şekilde ilerlemesini anlayamıyoruz. Bunları en konforlu şekilde sağlayabilecek şirketlerden biri olmamıza rağmen bunları yapmıyoruz.

“Mesaiye bırakan yönetici iyi planlama yapamıyordur algısı nedeniyle yöneticiler ofiste mesai kavramına uzak. Bu nedenle eve geliyorum, bilgisayarı açıyor, çalışmaya başlıyorum. Ofiste çalışsam fazla mesai alacağım ama evde olunca olmuyor.

24 SAATİN BEDELİ YOK

“Bazen sahaya çıkmanız gerekiyor. Zamanında orada olabilmek için sabah 4’te evden çıkıp gece yarısından sonra döndüğümüz oluyor. Yani iş gezileri olduğu takdirde neredeyse 24 saat mesai yapmış oluyorum. Ancak bunun karşılığı 50 lira bile değil.”

HİBRİT ÇALIŞMA TALEBİ YÜKSEK

PwC Türkiye’nin yaptığı araştırmaya katılan 18-35 yaş grubu katılımcıların yüzde 38’i kendi işini kontrol etmeye, gelirlerini artıracak fırsatları değerlendirmekten (yüzde 14) daha çok önem veriyor. 35-54 yaş grubu ise fark yaratan bir iş yapmaya öncelik veriyor. 18-25 yaş grubu, yüzde 16’lık oran ile iş güvencesi ve uzun dönemli çalışmayı daha az tercih ediyor. Katılımcıların yüzde 65’i fark yaratan bir iş yapabilecekleri veya inisiyatif alabilecekleri çalışma ortamlarına önem verirken, yüzde 87’lik büyük bir kesim karma (hibrit) çalışma modeli istiyor.

Son Dakika Haberleri beyaz yaka sağlık endişesi mesai saati