Biden ton değiştirdi! 'ABD mecbur kaldı'
İlk gün saldırganlığın önünü açan ABD, Biden’ın “İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi büyük hata olur.” sözüyle ton değişikliğine gitti. ABD’nin değişen vurgusu bölge ülkelerinin tutumunun yarattığı mecburiyetlerle açıklandı.
Filistin’de ABD’nin tonu değişti. HAMAS’ın İsrail işgalciliğine yönelik Aksa Tufanı hamlesine sert tepki veren ve siyonist saldırganlığın önünü açan ABD, Devlet Başkanı Joe Biden’ın ağzından Gazze’ye yönelik kara harekatının iyi olmayacağını söyledi. Biden “İsrail’in Gazze’yi işgal etmesi büyük hata olur. Filistin yönetimi ve devleti için bir yol olmalı. Bu yol iki devletli çözümdür ve on yıllardır ABD’nin politikası haline gelmiştir. İsrail’in yanında 5 milyon Filistinliye bağımsız bir devlet oluşturacaktır.” ifadelerini kullandı. Ardından dün ABD’nin de aracı olduğu bir ateşkes çalışmaları öne sürüldü. ABD’deki ton değişikliğinin nedenini uzmanlara sorduk.
Yaşar Hacısalihoğlu, ABD’nin ihtiyatlı davranmasının birden çok nedeni olduğunu anlattı. Hasan Ünal, “Türkiye ve Arap devletlerinin kararlı duruşunun sonucu” dedi. Ali Fuat Gökçe ise ABD’nin hedeften vazgeçmediğini politik tutum aldığını belirtti. Üç isim de “ABD’nin mecbur kaldığına” işaret etti.
İSRAİL’İ KÖŞEYE SIKIŞTIRAN DİPLOMASİ
İsrail-Filistin çatışmasına ilişkin Batı Asya’da yoğun diplomasi trafiğinin İsrail’i köşeye sıkıştırdığı görülüyor.
İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Emir Abdullahiyan sırasıyla, Irak, Lübnan ve Suriye ziyaretleri yaptı. “Eller tetikte” mesajı verdi. Akabinde Katar’ı ziyaret eden Abdullahiyan, Katar yönetimi ile temasların yanı sıra, burada HAMAS siyasi lideri İsmail Heniyye ile görüşme yaptı.
Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman, Riyad'da ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile bir araya geldi. Görüşmede, Gazze'de sivillerin hedef alınmasını reddettiklerini belirterek uluslararası insancıl hukuka saygı gösterilmesi gerektiğini söyledi.
Çin Dışişleri Bakanı Wang Yi de Suudi mevkidaşıyla telefonda görüştü ve İsrail'in eylemlerinin, nefsi müdafaa sınırlarını aştığını belirtti. Wang ayrıca dün mevkidaşı Sergey Lavrov ile Pekin’de görüştü. Görüşmede BM Güvenlik Konseyine Filistin konusunda acil adım atma çağrısı yapıldı.
Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan da Katar, Suudi Arabistan, Mısır, Filistin, İran, Ürdün, Birleşik Arap Emirlikleri ve Çin Dışişleri Bakanları ile telefonda görüştü. Fidan ayrıca 3 defa ABD Dışişleri Bakanları ile telefon görüşmesi yaptı. Dışişleri Bakanı en son 14 Ekim’de de Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri ile yüz yüze görüştü.
Dün de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi ile telefon görüşmesi yaptı. Görüşmede, İsrail-Filistin arasındaki çatışmalı süreç, bölgede artan gerilim ve çözüm için atılması gereken adımlar ele alındı.
Mısır, Gazze konusunda bölgesel bir zirveye ev sahipliği yapacağını duyurdu.
Mısır Milli Güvenlik Konseyi’nin toplantısında da Mısır’ın sükuneti sağlamak, gerçek bir barış sürecini başlatmak ve bunu sürdürmek için her türlü çabayı göstermeye hazır olduğu vurgulandı.
‘TÜRKİYE NAVTEKSLE MESAJ VERDİ’
İstanbul Yeni Yüzyıl Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Yaşar Hacısalihoğlu, “İsrail’in Gazze’de kara harekatıyla sonuç alması çok zor. Hatta mümkün değil. ABD de bunu görüyor.” sözleriyle başladı. “Çünkü nihai olarak hedefledikleri şey gayrı meşru. Buradaki halkı tümüyle sürgüne ya da soykırıma tabi tutma niyetindeler. Ne insanlık ne de bölge ülkeleri buna izin vermez.” diye temellendirdi. “İletişim çağı böylesi bir barbarlığın önünde engel.” notu düşen Hacısalihoğlu şöyle açıkladı:
“ABD’nin Doğu Akdeniz’e gelmesi sadece İsrail’le ilgili değil. Doğu Akdeniz’in yükselen jeopolitiğini bir sömürge ganimeti haline getirmek istiyor. Türkiye de buna müsaade etmeyecektir. Nitekim Doğu Akdeniz’deki Navteks ilanı doğrudan buna yönelik bir mesaj. Zaten Suriye’nin kuzeyindeki terör örgütü varlığına verdiği destek nedeniyle Türkiye ile ABD örtülü olarak savaş halinde. Bölgesel dengeler de bu tavır değişikliğinde etkili. İran’ın çatışmaya dahil olması demek belki dolaylı belki de doğrudan Rusya ve Çin’in de dahil olması demek. Tüm bunlar zaten Afganistan ve Ukrayna’da ağır kayıplar yaşayan ABD’yi ihtiyatlı olmaya mecbur kılıyor. Ancak bu ‘ABD tüm planlarını rafa kaldıracak’ demek değildir.”
‘ZORA DÜŞECEĞİNİ BİLİR’
Prof. Dr. Hasan Ünal, ton değişikliğinin henüz somut olarak görülmediğini bildirse de Ukrayna ve Çin cephelerinin ABD’yi düşündürdüğüne değindi. Türkiye ve Arap devletlerinin kararlı duruşunun da burada etken olduğunu aktardı. ABD’nin de her ne kadar akıl dışı kararlar verse de bir aklının olduğunu ifade eden Ünal şunları kaydetti:
“ABD’nin ton değişikliği sözde var olsa da somut olarak belirgin değil. Ateşkes ilan edildi ama hala hava ve deniz saldırıları devam ediyor. Ancak ABD’nin ton değiştirmesi için yeterli sebep var. Yom Kippur savaşında ABD doğrudan cephe hattına yoğun askeri malzeme göndererek savaşı İsrail lehine döndürse de Sovyetler Birliği’nin de Mısır ve Suriye’ye lehine müdahalesi sonucu tayin etmişti. ABD ne kadar akıl dışı görünse de çok kutuplu dünyada İsrail’in maceralarının kendisini zora düşüreceğini bilir. Burada Türkiye ve Arap devletleri kararlı duruşunun da büyük etkisi var. Ayrıca İran faktörü de var. Bunlara rağmen ABD’nin bu çılgınlığa ortak olması Ukrayna’da havlu atması, Çin’e karşı pasif kalması durumlarını doğurur.”
‘HAMAS’I YALNIZLAŞTIRMA TAKTİĞİ’
Emekli Jandarma Binbaşı, Siyaset Bilimci Doç. Dr. Ali Fuat Gökçe ise konuya farklı yaklaştı. Gökçe, ABD’deki ton değişikliğinin bir oyun olduğunu savundu. “Biden’ın açıklamalarını tamamen politik bir açıklama olarak değerlendiriyorum. HAMAS ve Filistin ayrımı yapıyor Biden. Yani Filistin’in savaşan gücünü yalnızlaştırmak istiyor. Ama HAMAS Filistin halkıdır.” cümlelerini kurdu. Gökçe bu taktiğin yine de süreçte ağır çatışmaları erteleyeceğini aktararak şunların altını çizdi:
“Ne yazık ki Mahmut Abbas da buna düşen HAMAS’ı tasvip etmeyen bir açıklama yaptı. Bu ABD’nin klasik böl, parçala yönet taktiğidir. İkincisi bu süreç kamuoyunda İsrail aleyhine döndü. İsrail’in saldırganlığı ve hukuk tanımazlığı tüm dünyanın gözü önünde gerçekleşiyor. ABD buna ortak olmak istemiyor. 1957’de de Bağdat Paktı’nı kurarken kendisi dahil olmamıştır. İngiltere’yi zorlamıştır. Kendi girmemesinin sebebi de Arap devletleriyle ilişkisini bozmak istememesidir. Burada da Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri ile karşı karşıya gelecektir. Bu ülkelerin BRICS ile ciddi yakınlaşmaları var ve ABD bu ülkeleri kaybetmek istemiyor. Bir de Biden’ın katolik kimliği de burada kontrollü harekete zemin sağlıyor. Blinken ve şahin kanat ilk etapta ABD’yi sert tutuma yönlendirdi. Ayrıca İsrail’in askeri gücüne de güven olmadığını tahmin ediyorum. Çünkü burada İsrail’i küçük düşürecek çatışmalar tamamen psikolojik üstünlüğü kaybetmelerine yol açar.”
‘NE İLE KARŞILAŞACAKLARINI BİLMİYORLAR’
Aydınlık’ın Filistinli bir kaynaktan ulaştığı bilgilere göre, istihbarat zafiyeti yaşayan İsrail’in kara harekatı sırasında ne ile karşılaşacağını hesap edemediği konuşuluyor. Hava muhalefeti gibi nedenlerle bahane sunan İsrail, kara harekatını henüz yapamadı. Filistin’den ulaştığımız kaynağa göre İsrail’in “propaganda” yapmak amacıyla kısıtlı bir harekat yapabileceği tahmin ediliyor. İlk başta İsrail’in belirttiği kapsamda bir kara harekatının yapılamayacağı belirtilirken, iki amaç doğrultusunda sınıra yakın bir yerde operasyon planlanıyor. Kaynak operasyonun amacını iki şekilde açıkladı:
“Birincisi sınıra yakın yerlerde tekrardan savunma hatlarının oluşturulması, ikincisinin ise ‘kara harekatı yaptık’ şeklinde bir fotoğrafın verilmesi. Fakat direniş kuvvetleri bunun yaşanmaması için sert bir yanıt verecektir.”