26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 11°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Biden'a hangi parti ne dedi?

Joe Biden'ın 1915 Olaylarına "soykırım" demesi üzerine siyasi partilerden peş peşe açıklamalar geldi. İşte o açıklamalar.

Biden'a hangi parti ne dedi?
A+ A-

Cumhuriyet Halk Partisi:

CHP Sözcüsü Öztrak'tan "soykırım" açıklaması: Esefle karşılıyoruz

Faik Öztrak:"1915 olayları Türklerin ve Ermenilerin hafızasında büyük travmaya neden olan bir trajedi, bir felaket olarak iz bırakmıştır. Bu travmanın giderilmesi bu tür açıklamalarla mümkün değildir. Özellikle diğer ülkelerin devlet yetkililerinin üzerine düşen, geçmişte yaşanan trajedi üzerinden yeni bir gerilime yol açmak değil, ortak acının yaralarının sarılmasına çalışmak olmalıydı. Bu açıklama ile bu fırsat da kaçırılmıştır.Güney Kafkasya'da Azerbaycan ile Ermenistan arasında otuz yıldır süren Yukarı Karabağ sorununun çözüm aşamasına yaklaşıldığı, Azerbaycan'ın işgal altındaki topraklarının kurtarıldığı ve bölgede Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan halklarının barış, huzur, istikrar ve refah içinde geleceğe bakmaya hazırlandıkları bir sırada kullanılan sözde “soykırım” ifadesi, bütün bu süreçlerin zedelenmesine yol açacaktır. Son zamanlarda Türkiye aleyhine yapılan açıklamalar ve ülkemiz aleyhine alınan kararlar, AK Parti iktidarının basiretsiz dış politikasının Türkiye’yi getirdiği noktayı göstermesi bakımından ibret vericidir. Ülkemizi töhmet altında bırakan açıklamaları esefle karşılıyoruz.”

Halkların Demokratik Partisi:

24 Nisan 1915 günü, İttihat ve Terakki Cemiyeti'nin örgütü Teşkilat-ı Mahsusa tarafından 250 Ermeni aydın ve siyasetçi evlerinden alınarak zorla sürgüne gönderildi ve katledildi. Bu tarih, Ermeni Soykırımı’nın başladığı gün oldu. Ermeni halkı, binyıllardır yaşadığı anayurdundan sürülerek, büyük oranda katledildi. Anadolu Hristiyansızlaştırıldı. Soykırım neticesinde mülkiyet ve kültürel varlık kamu iradesiyle el değiştirdi.

Türkiye Ermeni Soykırımı ile 106 yıldır yüzleşmedi. Yüzleşilmeyen suç tekrarladı, yüzleşilmeyen suç, bugünlere taşındı. Büyük suç cezasız kaldı, ayrımcılık ve nefret suçları sıradanlaştı.

Ermeni Soykırımı her şeyden önce; insani, hukuki ve toplumsal bir mesele olarak bugün adil bir şekilde yüzleşilmesi ve kabul edilmesi gereken bir meseledir. Bu mesele hem iç siyasi hesaplaşmalara hem de dış siyasetteki politik muhasebe ve konumlanmalara kurban edilecek bir mesele değildir. Bu tarihsel, toplumsal ve insani meselenin, devletlerarası siyasette Türkiye ile yaşanan ilişkilerin ve politik konjonktürün bir sonucu olarak gündeme getirilmesi kabul edilemez. Ermeni Soykırımı bu topraklarda yaşandı ve adaleti bu topraklarda sağlanmalıdır.

Ermeni soykırımı, yüzyılın başında devlet içindeki karanlık odakların ve katliamcı çizginin halklara reva gördüğü bir siyasetin sembolü haline gelmiştir. Rum, Süryani, Keldani, Kürt, Alevi ve Êzidî halklarına reva görülen ve bugün de sürdürülen katliamcı siyasetin şifrelerini ve soykırım mekanizmasının mahiyetini göstermesi açısından oldukça önemlidir. Bu katliam ve kıyım mekanizmasıyla yüzleşmek, Türkiye’nin aydınlık geleceğinin, bir arada ortak yaşamın olmazsa olmazıdır. 106’ncı yıldönümünde bu toprakların kadim halkı olan Ermenilere karşı gerçekleştirilen soykırımı, yaşanmış olan büyük felaketi ve insanlık trajedisini yüreğimizde hissediyor, katledilenleri saygı ve rahmetle anıyoruz.

Deva Partisi:

Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA), Beyaz Saray’dan yapılan 24 Nisan açıklamasını şu ifadelerle karşıladı:

“ABD Başkanı Joe Biden’ın, iç politika kaygılarıyla tek yanlı bir tarih okumasına dayanan ‘soykırım’ ifadesini kullanmasını güçlü bir biçimde kınıyoruz. Bu tanımanın zaten sağlıklı olmayan ikili ilişkilerimiz üzerindeki ilave tahrip edici etkisi izahtan varestedir.

Türkiye’nin her geçen gün uluslararası alanda maalesef küçük düşürüldüğü yeni bir olayla karşılaşıyoruz. Bunun nedeni iç ve dış politikada kötü yönetim, zayıflayan ekonomimiz ve gücümüzdür. Türkiye’de kurumların zayıflatılmasının ve ilişkilerin bir kişinin iradesine indirgenerek yürütülmesinin bizi getirdiği yer burasıdır. ABD Kongresi’nde dostumuz kalmamıştır. Kurumlararası ilişkiler ihmale uğramıştır. Topyekûn bir kurumsal onarım sürecine girmediğimiz takdirde ülkemizi daha karanlık günler beklemektedir. Öte yandan, ortak acılarımızı istismar eden bu tutum dolayısıyla Ermeni vatandaşlarımızın rencide edilmemelerine özen gösterilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bizim idealimiz ülke içinde ve dışında barış, istikrar, iş birliği ve refahtır. Geçmişe saplanıp kalmak değil, geçmişten ders çıkararak güzel yarınları inşa etmektir.”

Gelecek Partisi:

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu da ABD yönetimine seslendi. Sosyal medya hesabından paylaşımda bulunan Davutoğlu, şu ifadeleri kullandı:

Birinci Dünya Savaşında her inançtan Osmanlı vatandaşı büyük acılar yaşadı, bunun üzüntüsünü hep hissediyor ve paylaşıyoruz. Tarihi olayların ulusal ve uluslararası siyasete araç kılınmaması gerekir. Gün geçmişe değil, geleceğe bakma ve toplumlar arası barış inşa etme günüdür.

ABD yönetimine çağrımız bu acıları Türk-Amerikan ilişkilerinde yaşanmakta olan sıkıntılı konjonktürü fırsat bilip iç siyasette kullanarak daha da derinleştirmek değil, karşılıklı empatiye dayalı bir diyalog sürecine ve barış vizyonuna katkıda bulunmaktır.

Öte yandan, Türkler ve Ermeniler kendi ortak geçmişlerini ve geleceklerini üçüncü tarafların inisiyatifine bırakmadan aralarında önyargısız görüşmelidir. Bütün sivil ve resmi tarafları bu yönde adım atmaya davet ediyoruz. Gelecek Partisi buna her türlü katkıyı vermeye hazırdır.

Milliyetçi Hareket Partisi:

Tarih hem kaynağımız hem dayanağımız hem de davamızdır. Siyasi hedeflerle, taktik açıklamalarla, hamasi sözlerle, temelsiz ve mesnetsiz söylentilerle yalın tarihi gerçeklerin önyargılarla çarpıtılması insanlığın barış ve huzur arayışını vahim derecede boşluğa düşürecektir.

Bir başka mühim husus da şudur: Tarihimizi yargılama gayesiyle basiretsiz, belgesiz ve bilgisiz mahkeme kurmaya teşebbüs edenlerin milletimizi sanık sandalyesine oturtma çabası mazisi bir asra ulaşan mülevves bir tezgâhtır. Bu tezgâhın maşa ve mucitlerinin hüviyeti bellidir.

Türk milletinin şerefli geçmişinde ne soykırım mahcubiyeti ne de katliam zilleti vardır. Tarihimiz her konuda olduğu gibi bu konuda da tertemizdir ve bu kapsamda hiç kimseye ispat borcumuz da yoktur. 1915 olayları etrafında kurulan iftira kampanyası asılsızdır, hayasızdır.

Bilhassa 1915 olaylarının içyüzüne merak saranlar, arka planındaki sebeplere ilgi duyanlar ilk iş olarak tozlu raflarda bekletilen arşiv kayıtlarını incelemekle, namuslu ve objektif araştırmalar yapan bilim insanlarının çalışmalarını okuyup değerlendirmekle mükelleftir.

Tarih hükmünü vermiş, 1915 yılındaki haklı ve meşru devlet tasarrufunun sayfası esasen kapanmıştır. Tehcire neden gerek duyulduğu, bunun hangi ihtiyaç ve milli güvenlik mülahazalarından doğduğu öncelikle Birinci Dünya Savaşı’nın kanlı ve karanlık şartlarıyla yorumlanmalıdır.

Tarihin siyasetçiler eliyle istismar ve inkâr vasıtasına dönüştürülmesi medeniyetler ve milletler arasındaki uçurumu derinleştirmekle kalmayacak, nesiller boyunca devam edecek bir kamplaşmanın da önünü açacaktır. Bunun ise hiç kimseye, hiçbir ülkeye yararı dokunmayacaktır.

1915 olayları sırtından hançer yiyen bir İmparatorluğun doğal refleksi, doğru bir kararı, dengeli bir adımıdır. Kaldı ki tehcir, o dönemki milli güvenliğin zorunlu bir tercihidir. Burada soykırım izi sürenler Türk milletine hiç geçmeyecek düşmanlık besleyen çevrelerdir.

1910’lu yıllarda Ermeni çetelerinin mezalimi; çocuk, kadın ve yaşlı demeden saldırmaları, dahası Anadolu coğrafyasının her köşesinde şiddete başvurmaları demokratik bir hak arayışı değil, hain ve hunhar bir terörizm operasyonudur. Türk milleti bu operasyona boyun eğmemiştir.

1915 tehcir vakasıyla son yurdumuzun en az 100 yılı kurtarılmıştır. Bu stratejik kararlılıkta iradesi bulunan kahraman nesli rahmetle ve hürmetle anmak her vatanseverin, her milletperverin milli görevidir. Onların aziz hatıralarını ihtiramla hatırlamak manevi bir vecibedir.

Yüzlerce yıl kardeşlik içinde yaşayan Türkler ile Ermeniler arasına kan hattı çekenler bugün sözde soykırım ezberini en fazla diline dolayan günahkârlardır. Tarihten husumet çıkaranlar, Türk milletini suçlamak için nöbete girenler demokrasi postuna bürünmüş vandallardır.

Her 24 Nisan geldiğinde ABD başkanlarının nasıl pozisyon alacağı, 1915 olayları için “Büyük felaket mi yoksa soykırım mı” diyeceği siyasi ve diplomatik mahfillerde tartışma konusu olmuştur. Türk milleti devamlı canlı tutulan bu şantaj ve tehdit ablukasından bıkmış usanmıştır.

ABD’nin önceki başkanlarından Ronald Reagan’ın 22 Nisan 1981 tarihinde sözde Ermeni soykırım ifadesini kullandığı hafızalarımızdadır. Şimdi de ABD Başkanı Joe Biden, seçim kampanyasında Ermeni lobilerine vermiş olduğu lekeli sözünü tutarak 1915 olaylarına soykırım demiştir.

Milliyetçi Hareket Partisi, sözde soykırım suçlamasını tümden reddetmekte, bu isnadı dillendiren ABD Başkanı’nı da kınamaktadır. Biden’in soykırım açıklaması hükümsüzdür, aynı zamanda siyasi akılsızlık ve ahlaksızlıktır. Müttefik bilinen bir ülkeyle yol ayrımına gelinmiştir.

Biden’in skandal ve sakat açıklamasıyla Türkiye-ABD ilişkileri bundan sonra bambaşka bir mecraya savrulma riski taşımaktadır. Dostluk ve stratejik bağlar kurduğu bir ülkeye soykırım gölgesi düşürmeye kalkışan bir zihniyetle muhtemeldir ki hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır. Ermeni ihanet şebekelerinin bir devamı olan PKK’nın siyasi ayağı HDP’nin de sözde soykırım yalanına sarılması siyasi ve hukuki bir karar aşamasına gelindiğine işarettir. Türk milletine soykırımcı diyen bir örgütün ne siyasette ne de Gazi Meclis’te bulunması artık imkansızdır. Devletimizin ve hükümetimizin alacağı her kararın yanındayız. Hiç kimseye, hiçbir güç odağına mecbur veya mahkûm değiliz. Geçmişi katliamlarla dolu olan bir ülkeden duyacağımız ve öğreneceğimiz bir şey de yoktur. Biriz, beraberiz, cihana karşı yek yüreğiz.

İYİ Parti:

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’den Biden’ın açıklamasına, “Bu itibarla, sözde “soykırım” lafını ağzına alanları, tarihi yeniden yazmaya çalışanları, buna gereken yanıtını veremeyenler ile mevsimlik ve konjonktürel siyasi çıkarları iki ülke halkı arasındaki dostluk ilişkisine tercih edenleri, bu vesileyle en şiddetli şekilde kınamayı bir vazife addediyorum” sözleriyle tepki gösterdi.

Dün akşam Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başkan Biden arasında gerçekleşen ve Sayın Erdoğan’ın uzun zamandır heyecanla talep ettiği telefon görüşmesi sonrasında; iki başkentte yapılan açıklamaların içeriğindeki farklılıkları ve aynı zamanda görüşülen konulardan bazılarının vatandaşlarımızdan esirgenmeye çalışıldığı gerçeğini ibretle gözlemledik.

İktidarca haftalardır beklenen telefon görüşmesinin, 23 Nisan’a rastlatılmasının, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı kutlaması ile alakasının bulunmadığı gibi bu telefon görüşmesinde “sözde Ermeni soykırımı” temasının gündeme gelmemiş olması da elbette mümkün değildir.

Nitekim Biden’ın bugün yapmış olduğu açıklama, yukarıdaki gözlemlerimizi teyit ettiği gibi tarihi gerçeklerden uzak olup, Türk milletinin onur ve itibarına yönelik ağır bir saldırı niteliğini taşıyor.

Dün yapmış olduğum çağrı ve uyarı niteliğindeki açıklama tahtında; siyasi ve ahlaki sorumluluk gözetilmeden dile getirilen sözde “soykırım” ifadesinin, ABD Başkanı Biden tarafından kullanılmasının ülkelerimiz arasındaki ilişkilere ağır bir zarar vereceği şüphesizdir.

Bunun yanında, yapılan telefon görüşmesinde bu niyet işitildiğinde, ahizenin Biden’ın yüzüne kapatılamamış olması, NATO Zirvesi vesilesiyle görüşme beklentisinin hâlen de sürdürülmesi, iktidarın bu densiz ve dengesiz ilişkideki acizliğinin ifşasından başka bir şey değildir.

Bu itibarla, sözde “soykırım” lafını ağzına alanları, tarihi yeniden yazmaya çalışanları, buna gereken yanıtını veremeyenler ile mevsimlik ve konjonktürel siyasi çıkarları iki ülke halkı arasındaki dostluk ilişkisine tercih edenleri, bu vesileyle en şiddetli şekilde kınamayı bir vazife addediyorum.

Saadet Partisi:

Temel Karamollaoğlu; “Bugün Türkiye’yi sözde ‘Ermeni Soykırımı’ ile itham eden Amerika’yı bütün dünya Vietnam’da, Afganistan’da ve Irak’ta eline bulaştırdığı milyonlarca mazlumun kanından tanımaktadır.

Kendi tarihini Kızılderililere yaptığı soykırımla başlatan Amerika, ülkemizi ve tarihimizi masumlara kastetmekle ve sözde soykırımlarla itham edecek en son ülkedir.

Bugün kim ne söylerse söylesin tarihe kulak verdiğimizde duyduğumuz; ülkemizin geçmişten bugüne kadar barışın, huzurun ve güvenin teminatı olduğudur. Bizim bayrağımız milletimize olduğu gibi aynı zamanda bütün mazlumlara ve masumlara da her zaman umut kaynağı olmuştur.

Bu topraklarda farklı ırklar ve inançlar bin yıl barış içinde yaşamış, kimsenin canına ve malına halel gelmemiştir. Bu gerçek ortadayken I. Dünya Savaşı’nın zorlukları altında almış olduğumuz Tehcir Kararı’nı manipüle ederek Türkiye’yi soykırımla anmak kimsenin haddi değildir.

Bugün olduğu gibi yarın da yaptığı zulümlerle anılacak olanların iftiralarına tarih asla itibar etmeyecektir.

Eğer ABD’nin veya bir başkasının derdi hakikati aramaksa buyursun, gelsin; arşivlerimiz açık ve ortada! Uluslararası bir komisyon kurulsun, tarihçiler burada belgeleriyle gerçeği ortaya çıkarsın. Hodri meydan!”

Vatan Partisi

Vatan Partisi Genel Sekreteri Özgür Bursalı’nın kamuoyuna açıklaması;

Biden, “Ermeni soykırımı” yalanını tanıyarak, Türkiye’ye ve Asya’ya yönelik tehditlerini eyleme geçirmek için işaret fişeğini yaktı. Türkiye, ABD’nin bu girişimine derhal eylemli olarak yanıt vermelidir.

ABD Başkanı Biden’ın sözde “Ermeni Soykırımı”nı tanıması” üzerine Vatan Partisi bir açıklama yaparak, ABD’ye verilecek eylemli yanıtı bildirdi. Genel Sekreter Özgür Bursalı’nın kamuoyuna duyurusu şöyle:

ÖZETLER

Vatan Partisi, Türkiye Hükümetine çağrıda bulunarak Biden’ın hücum borusuna lafla yanıt verilemeyeceğini açıklamış ve eylemli yanıt önerisini dört maddede özetlemiştir:

1. İncirlik Üssü, derhal Türk Silahlı Kuvvetleri’nin tam kontrolüne alınmalıdır. ABD askerleri 15 gün içerisinde ülkelerine gönderilmelidir.

2. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile birlikte Kırım ve Abhazya’nın tanınması için Rusya, İran ve Azerbaycan ile diplomatik temaslar başlatılmalıdır. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan ve Rusya Devlet Başkanı Sayın Vladimir Putin’in Altılı Platform önerisine KKTC ve Abhazya da dahil edilmelidir.

3. PKK’yı sınır ötesinde bitirmek için, Suriye Arap Cumhuriyeti ile askerî işbirliği dahil her konuda eylem için derhal harekete geçilmelidir.

4. HDP derhal kapatılmalıdır. Anayasa Mahkemesi, PKK’nın kolu ve bacağı olan örgüte karşı yargı sürecini uzatmamalı, Türkiye’nin karşılaştığı tehditlere uygun olarak hızla karar almalıdır.

ABD Başkanı Joe Biden, 1915 olaylarını “Soykırım” olarak ilan edeceğini Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bildirdi.

Joe Biden’ın açıklaması, Türkiye’ye ve Asya’ya karşı hücum borusudur. ABD Başkanı, 1915 olaylarıyla ilgili bir “insan hakları” çıkışı yapmıyor. Olay, bir tarih tartışması çerçevesinde değerlendirilemez. Biden öncelikle Türkiye’ye ve Rusya ve Çin’in de içinde bulunduğu Asya’ya yönelik yoğun tehditlerini eyleme geçirmek için işaret fişeğini yakmıştır.

TAYYİP ERDOĞAN YÖNETİMİNİ DEVİRMEK İÇİN İŞARET FİŞEĞİ

Bu hücum borusu, Biden’ın daha başkan seçilmeden ilan ettiği Tayyip Erdoğan yönetimini devirme eylemi için de bir işaret fişeğidir. Türkiye’deki Biden tayfasının bir süredir Türkiye hükümetine karşı yoğunlaştırdığı kışkırtma kampanyalarıyla ve başıbozuk bildiri türünden girişimlerle birlikte ele alınırsa, karşılaştığımız tehdidin iç cephesini de görmüş oluruz.

Biden, denetim altında tuttuğu Atlantik ülkelerini de Türkiye ve Asya düşmanlığında birleştirme gayreti içindedir. Asya’ya yönelik tehditler, “Ermeni soykırımı”, “Ukrayna soykırımı” ve “Uygur soykırımı” türünden yalanlarla “insan hakları” perdesi altına gizlenmektedir.

Biden'a hangi parti ne dedi? - Resim: 1 HÜCUM BORUSUNUN HARİTASI

Türkiye’yi kuşatan ABD üsleri ve silah yığınağıyla birlikte değerlendiğimiz zaman, Biden’in hücum borusunun boyutları hakkında gerçekçi saptamalarda bulunabiliriz.

Bugün ABD; Karadeniz’de Gürcistan, Ukrayna, Romanya ve Bulgaristan’daki askerî üsleriyle, Ege ve Doğu Akdeniz’de Dedeağaç, Kavala, Selanik, Larissa, Stefanoviç’den Girit’e kadar Yunanistan’daki üsleriyle, Güney Kıbrıs Rum kesimindeki askerî yığınağıyla ve Suriye ile Irak’ın kuzeyindeki üsleriyle namlularını Türkiye’ye ve bütün Asya’ya yöneltmiş bulunuyor.

Ermeni Soykırımı yalanları ve Biden’ın açıklamaları işte bu harita içinde değerlendirilmelidir. Açıkça görüldüğü üzere ABD, Asya’yı hedef alan stratejisini Türkiye’den başlatmayı planlamaktadır. Rusya, Libya, Suriye, Irak, İran, Azerbaycan, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri ve Çin de bu tehditle karşı karşıyadır. Türkiye’nin dört cephesine yığılan ABD silahlarının küresel anlamı budur. Biden bütün Batı Asya ve Asya’ya karşı hücum borusu öttürmektedir.

ABD TEHDİTLERİNİN KOFLUĞU

ABD, yenilen ve inişe geçen emperyalisttir. Tek dişi kalmış canavardır. ABD’nin silahlı gücünü dengeleyen silahlı kuvvetler vardır ve Dolar saltanatı çökmektedir.

2014 baharında Vatan Partisi’nin Silivri duvarlarını yıkmasından bu yana Türkiye’nin ABD’nin üzerimize sürdüğü piyonlara karşı silahlı başarıları, PKK’nın hendeklere gömülmesi, FETÖ Gladyosunun ezilmesi, ABD-İsrail Koridorunun yarılması, İkinci İsrail planının bozulması, Karabağ’ın işgalden kurtarılması, ABD’nin yenilgisini gösteren son örneklerdir. Türkiye, Karadeniz’den Akdeniz’e uzanan cephede, Rusya, Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Libya ile işbirliği yaparak ABD’nin baskı ve tehditlerini bozguna uğratmıştır.

ERMENİ SOYKIRIMI YALANINI AİHM KARARLARIYLA TARİHE GÖMDÜK

Türkiye’ye yönelik emperyalist saldırı aracı olan Ermeni Soykırımı yalanlarını, AİHM’de görülen Perinçek-İsviçre ve Ali Mercan-İsviçre davalarında alınan kararlarla hukuk düzleminde bitirdik. Vatan Partisi Genel Başkanı Sayın Doğu Perinçek’in önderliğinde yürütülen on yıllık mücadele sonucunda AİHM, 1915 olaylarının Yahudi soykırımıyla aynı sınıflama içinde bulunmadığını karara bağlamış ve uluslararası yargıda içtihat oluşturmuştur. AİHM bu içtihadını daha sonraki çeşitli soykırım iddialı davalarda yinelemektedir. AİHM içtihadına göre, Mahkeme kararı yoksa, soykırım yoktur. Hiçbir devlet başkanının, parlamentonun veya belediyenin soykırıma hükmetme yetkisi yoktur.

BİRLEŞMİŞ MİLLETLER GENEL SEKRETERLİĞİNİN BIDEN’A OKKALI TOKADI

Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliği de üç gün önce yaptığı açıklamada, Doğu Perinçek’in tezlerini kabul ederek, Biden’a okkalı bir tokat indirmiştir. BM Genel Sekreteri Sözcüsü, Biden’in Ermeni soykırımını tanıması kararına ilişkin bir soru üzerine, “yargı hükmü olmadan soykırım saptamasında bulunulamayacağını” dünya kamuoyuna açıklamıştır.

TÜRKİYE’YE ABD’DEN KORKMAYAN HÜKÜMET GEREKLİ

Ne yazık ki, Birleşmiş Milletler Genel Sekreterliğine kavrattığımız AİHM kararını Türkiye yönetimine kavratamadık. Türkiye yönetimi, kazandığımız mevziye girmiyor ve ABD’yi yatıştırmak için çareler bulmaya çalışıyor. ABD’nin yöneticilerimize yönelttiği kişisel tehditler, Türkiye’ye yönelttiği tehditlerin önünde görülüyor.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, tarihî bir sorumluluk içindedir. Artık Türkiye, ABD’den korkan hükümetlerle yönetilemez. Karadeniz’den Akdeniz’e uzanan cephede doğru strateji kurmak, kararlı ve eylemli tavır almak, şahsi kaygılardan kurtulmak, ABD tehdidine eylemli yanıt vermek, tarihsel görevdir.

Türkiye, ABD’den korkmayan hükümetini kuracaktır. Sayın Cumhurbaşkanımız Tayyip Erdoğan’ın omuzlarında bu tarihsel sorumluluk bulunuyor.

Türkiye, karşılaştığı güvenlik sorunlarını 2015 yılından bu yana Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Polisimizin silahıyla çözüyor. Ve şimdi Üretim Devrimi önümüzdeki zorunlu atılımdır.

Vatan Partisi, Üreticilerin Millî Hükümetinde sorumluluk üstlenmek için milletimizden yetki istiyor ve başta AK Parti, MHP, Deniz Baykal önderliğindeki CHP ve diğer millî güçlere, ABD tehditlerini boşa çıkarmak ve Üreticilerin Millî Hükümetini kurmak için güçbirliği çağrısında bulunuyor.

Biden siyasi partiler kim ne dedi