Yandex
16 Ocak 2025 Perşembe
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bilim insanlarının bir araya gel(e)meme sorunu

Dünyada herkes, açık kapalı bilgi toplarken, saklarken, hatta bilgi çalarken; biz niteliği/niceliği az olsa bile, bunca emekle elde ettiğimiz bilgileri ülkemize, sanayimize, üreticimize, tüketicimize niye sunmayız, niye paylaşmayız?

Bilim insanlarının bir araya gel(e)meme sorunu
A+ A-
Dr. Uğur Adnan Sevil / Kimyager

Kendi paydaşlarımızla paylaşmadığımız gibi, hiçbir fayda sağlamadan, bedavaya hatta üzerine para vererek yayınlatma peşinde koşuyoruz, neden? İşte bunların cevapları.

Bu çalışmada, Emperyalist ülkeler ve küresel şirketlerin, Atatürk devrimleri ile kurulup var edilmiş olan Türkiye Cumhuriyeti’nde, 1945’lerden itibaren, adım adım ördükleri “her türden sömürü ağını” ama özellikle “bilim hayatımızda” kurmayı başardıkları sömürü sistemini, açıklamaya; bunun yanında çözüm önerimi anlatmaya çalışacağım.

GİRİŞ

Bilimsel çalışmalar, bilim tarihi sürecinden bakıldığında çok genel olarak iki döneme ayrılabilir; birincisi, bilimcilerin öz merakı ve dürtüleri ile bilimsel çalışmalarını icra ettikleri dönem (-1800’lü yıllar); ikincisi ise, bilimin ve üretilen bilginin topyekûn güce dönüştürüldüğü; kapitalist-emperyalist emellere hizmet için kullanıldığı dönemdir (1800 yıllar-). İkinci dönem dünyayı ve uzayı kapsayan emperyalist aile şirketlerinin ve devletlerin güdümünde şekillenen sömürü dönemidir ki; bu dönemde bilimcilerden çok, iyi örgütlenmiş bilim ağları ve yönetimleri ön plandadır.

Batıda bilimsel çalışmalar artık eski çağlarda olduğu gibi kişisel haz ve merakların tatmin edilmesi için gerçekleştirilmiyor; tam tersine, yerkürede ve evrenkürede kendi sömürü amaçlarına uygun olarak, çok yüksek strateji ve olağanüstü örgütlenmiş süreçlerle, çok uzun soluklu gerçekleştiriliyor.

Bizde ise, bilim ve teknoloji adına genç Cumhuriyetin biriktirdiği ne varsa horlanmış, küçümsenmiş; bilim yapmak için gerekli olan altyapıları üretmekten vazgeçilmiş; emperyalist kurum kuruluşlar putlaştırılmış; her bir şeyi dışardan satın alarak bilim yapmak yoluna gidilmiş ve bir ölçüde sömürge olunmuştur.

Genel anlamda bilimsel araştırma döngüsü şu aşamaları içermektedir: 1-Para kaynağı. 2-İnsan kaynağı. 3-Hedeflenen araştırma konuları. 4-Deney/ laboratuvar donanımı. 5-Bilimsel ürün; yayın/makale. 6-Yayın/makale boyunduruğu. 7-Sonuç/bilanço: Elde ne var. 8-Çözüm. Şimdi bu sekiz temel husus açıklamaya çalışalım: Her şey olan “paranın” adıyla/finansla başlayalım.

1- Para Kaynağı

Parasız bilim yapılmaz. Biz bilim yapmak için ihtiyacımız olan parayı, emperyalist ülke ve küresel şirketlerden, yüksek faizle temin etmekteyiz. Faizlidir. Ardından, bilimsel araştırma yapmak için lazım olan her şeyi, iğneden ipliğe, yine aynı emperyalist ülke ve küresel şirketlerden temin etmekteyiz.

“Yeri gelmişken 2. Cumhurbaşkanımız İnönü’nün İngiliz muhatabı ile Lozan görüşmeleri sırasında yaptıkları bir tartışma aklıma geldi. Kısaca: “Sizin paranız yok, ihtiyaçlarınız çok; para da bizde” der.

2- İnsan Kaynağı

Bilim insanımız iki tiptir. Birincisi yerli imkânlarla yetiştirilen bilim insanlarımızdır. Bilimsel çekingenliğe sahiptir. İkinci kesim bilim insanımız ise ABD, İngiltere, Almanya vb. gibi ülkelerde yetişmiş bilim insanlarımızdır. Bu iki tip bilim insanımız yetişme ve donanma biçimleri gereği çok farklı dünya görüşlerine sahiplerdir.

Birincisi Anadolu ruhludur, diğeri “Batı” esinlidir. Bu iki tip, o kadar farklı anlayışlara, fikirlere ve bilim yapma alışkanlıklarına sahiptirler ki; bir araya gelip, ülkenin bilim menfaatlerini yükseltecek ortak bir payda da buluşamaz, oluşturamaz ve geliştiremezler. Özellikle, bir araya gel(e)meme sorunu Batı’da yetişenlerde daha keskindir. Batılı ülkenin bilim insanını, kendi insanından daha yakın daha samimi görürler kendilerine.

3- Hedeflenen

ARAŞTIRMA KONULARI

Batılı ülkelerde yüksek lisans, doktora veya doktora sonrası çalışma yapan (post doc.) bilim insanlarımız ya da bilim hayatının değişik evrelerinde Batı’da bilimsel araştırma yapma imkanı bulmuş bilim insanlarımız başta olmak üzere, ülkemizde ilişki kurdukları akademik, siyasi vb. kişiler, şirketler, üniversiteler veya diğer gruplara sağladıkları projeler ile Türkiye’nin bilimsel faaliyetlerini yönlendirirler, açık ya da kapalı.

4- Deney/, Laboratuvar,

DONANIM

Yönlendirme şu şekilde devam eder: Batılı ülkelerde yüksek lisans, doktora veya doktora sonrası çalışma yapan (post doc.) bilim insanlarımız ya da bilim hayatının değişik evrelerinde Batı’da bilimsel araştırma yapma imkanı bulmuş bilim insanlarımızın, dönüşte yanlarında getirdikleri popüler konuları BAP veya TÜBİTAK projesi olarak sunarlar. Sunulan bu projeler çoklukla kabul edilmektedir. Ardından, laboratuvar cihazları, malzemeler, kimyasallar satın alma aşamasına gelindiğinde, yine faizli kredinin alındığı sömürgen ülke/şirketin ürettiği ürünlerin alınması yoluna gidilecektir.

Bu aşama şu türden üzüntü verici durumların yaşandığı aşamadır: Projelerde kullanılacak cihazları ve gereçleri, emperyalist şirketlerin Türkiye temsilcileri olan firmalar, üniversitelerimize en fahiş fiyatlardan satmakta hiç tereddüt etmezler. Teknik bakım hizmetlerini dolar ve euro üstünden çok pahalı yaparlar.

Bu çerçevede şunu da belirteyim: Devletimiz ileri düzeyli bilimsel araştırmalar yapılması amacıyla çeşitli üniversitelerde yaklaşık 25 merkezi araştırma laboratuvarları kurdu. Bunların hepsi de, aynı emperyalist çok uluslu devlet/şirket/bileşenlerinden alınan faizli para ile kurulmuş ve donatılmıştır. Ancak altın çekiçle taş kırma merkezleri olarak hayat sürmektedirler.

DEVAM EDECEK

Son Dakika Haberleri