Bir asır önce bulundu her yıl hatırlıyoruz
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ve Uluslararası Diyabet Federasyonu (IDF) önerileri ile 1991 yılından başlayarak diyabetin önemine dikkat çekmek ve hastalık hakkında farkındalığını artırmak amacı ile 14 Kasım günü ‘Dünya Diyabet Günü’ olarak çeşitli etkinliklerle kutlanmaktadır.
14 Kasım; 1921 yılında insülini keşfederek o zamana kadar ölümcül bir hastalık olarak kabul edilen ‘Tip 1 Diyabet’e yakalanmış hastaların yaşamını kurtaran Dr. Frederic Banting’ in doğum günüdür. Frederick Grant Banting (d. 14 Kasım 1891 - ö. 21 Şubat 1941), Kanadalı tıp doktoru ve Nobel ödüllü bilim insanı. İnsülin hormonunun kâşiflerinden biri olarak bilinir. İnsülinin keşfi nedeniyle 1923'te John Macleod ile birlikte Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazanmıştır.
DİLLERE DESTAN İNSÜLİN
İnsülin, moleküler ağırlığı 5,8 kilodalton (kDa) olan, polipeptit yapılı ve vücuttaki karbonhidrat özüştürmesinin düzenlenmesinde glukagon ile birlikte rol alan bir hormondur. Kan şekerini düşürücü etki yapar. Pankreasın hormonal salgı birimleri olan Langerhans adacıklarından salgılanan insülinin adı da Latincede "ada" anlamına gelen "insula" sözcüğünden türetilmiştir. İnsülinin, karbonhidrat özüştürmesinin birincil dengeleyicisi olmanın yanında, karbonhidrat metabolizması ile ilişki içinde bulunan yağ ve protein metabolizmaları üzerinde de önemi vardır ve kandaki insülin derişimi değişikliklerinin tüm bedende yaygın etkileri bulunur. Bu hormonun tam yokluğu, şeker hastalığının 1. tipine (yüksek şeker); görece azlığı ya da insüline karşı direnç ya da her ikisinin birlikte olması ise 2. tip şeker hastalığına (düşük şeker) yol açar. Bu doğrultuda, endüstriyel olarak üretilmiş olan insülin, tip-1 şeker hastalığında ve başka ilaçların yetersiz kaldığı tip-2 şeker hastalığı vakalarında ilaç olarak kullanılır. İnsülinin yapısı hayvanlar arasında görece küçük farklara bağlı bir çeşitlilik gösterir ve insan insülinine en benzer yapıdaki insülin, arada tek bir aminoasit biriminin farklı oluşuyla, domuz insülinidir. İnsülinin karbonhidrat metabolizması üzerindeki düzenleyici işlevinin etkinliği de insandan insana değişkenlik gösterebilmektedir.
KÖPEK KEŞİFTE YARDIMCI OLDU
1869 yılında Berlin'de bir tıp öğrencisi olan Paul Langerhans, mikroskopla pankreasın yapısını incelerken, pankreasın dış salgı (ekzokrin) dokusunun içinde yayılmış ve daha önce belirlenememiş hücre kümelerine rastlamıştır. Bir süre sonra Eduard Laguesse, daha sonraları "Langerhans adacıkları" diye adlandırılacak olan ve o dönemde işlevleri bilinmeyen bu hücreler için, sindirimde rolü olan bir salgı üretiyor olabilecekleri fikrini öne sürmüştür. 1889'da Polonya asıllı Alman tıp doktoru Oscar Minkowski, Joseph von Mehring ile birlikte yürüttükleri bir çalışmada, pankreasın sindirim üzerindeki bu öngörülmüş rolünü gösterebilmek için sağlıklı bir köpeğin pankreasını çıkarmıştır. Bundan birkaç gün sonra, Minkowski'nin hayvan bakıcısı tarafından köpeğin idrarının üzerinde sineklerin uçuştuğunu fark edilmiş ve köpeğin idrarı test edildiğinde de içinde şeker olduğu ortaya çıkmıştır. Bu, pankreas ve şeker hastalığı arasındaki ilişkiyi ortaya koyan ilk bulgu olmuştur.
1901 yılında ise, Eugene Opie'nin Langerhans adacıkları ile şeker hastalığı arasındaki ilişkiyi "Şeker hastalığının nedeni, Langerhans adacıklarındaki harabiyettir ve yalnızca bu adacıkların kısmen ya da tamamen harabolmasıyla gelişir" cümlesi ile açıkça ortaya koymasıyla, bir başka önemli adım atılmıştır. Rumen Tıp Okulu'nda fizyoloji profesörü olan Nicolae Paulescu, Fransa'da sürdürülüp Romanya'da da patenti alınmış benzer bir çalışmayı 1921'de yayımlamıştır ve o zamandan beri de Rumenler, insülini keşfeden kişi olma unvanının Nicolae Paulescu'ya ait olduğunu savunagelmişlerdir.
HER DÖRT KİŞİDEN BİRİ
Diyabet tüm dünyada hızla artış gösteren kronik, bulaşıcı olmayan bir hastalıktır. Dünyadaki diyabetli oranı 1980’den 2014’e dört kat artmıştır (108 milyondan 422 milyona). Oysa dünya nüfusundaki artış 1.5 kattır (4.4 milyardan 7.7 milyara). Her beş saniyede bir kişi diyabete yakalanmakta, her altı saniyede bir kişi ise diyabete bağlı yan etkiler nedeniyle ölmektedir. Dünyada 425 milyon diyabetli bulunmaktadır. Türkiye hem obezite hem de diyabetin artış hızı bakımından Avrupa’da, hatta Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) kapsamındaki 34 ülke içinde ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde yetişkinlerin üçte ikisi aşırı kilolu ya da şişmandır (obez). Elli beş milyon yetişkinin 38 milyonu (yüzde 69) normal kilonun üzerindedir. Bir başka ifade ile yetişkinlerin üçte biri obez, üçte biri aşırı kiloludur. Yine ülkemizde her yedi yetişkinden birisinde diyabet vardır (8.5 milyon kişi; yüzde 15.3). Ayrıca 20 bin dolayında çocuğun da insülin ile tedavi edilen Tip 1 diyabetli olduğu bilinmektedir. Her dört yetişkinden birinde diyabete yatkınlık vardır ve bu bireylerin üçte birinde 10 yıl içinde aşikâr diyabet gelişecektir.