Bir Aydınlık fedaisi: Salman Erol
Uzaktan gelen bir motor sesiyle Salman ve Aydınlık gelirdi. Salman, tek motorlu Aydınlık motorize birliğinin hem kaptanı hem de komutanıydı. Köylüye, esnafa, pamuk sulayan sakaya, harman savuran çiftçiye, çapa sallayan genç kızlarımıza güneşten önce o uğrardı.
Salman Erol Erzincan Eğitim Enstitüsü 3. Sınıf öğrencisi idi. Türkiye İşçi Köylü Partisi (TİKP) Kahramanmaraş il örgütü, Maraş-Pazarcık köylerinde Aydınlık gazetesinin dağıtımı için çalışma başlatmıştı. Bu işi en iyi Salman Erol’un yapacağına karar verildi. Bu görev ona Nisan 1978’de verildi. Saka Salman bu görevi alınca hiç vakit kaybetmeden, Partisinin verdiği işi yapmak için Kahramanmaraş’a geldi. Kısa bir süre sonra Aydınlık dağıtımı için sepetli motorsikletini hazırlayarak şehir merkezinde ve köylerde ev ev gazete dağıtmaya başladı. Bir gün yine yola çıktı… Talihsiz şekilde kullandığı motor yoldan çıktı ve su kanalına düşerek hayatını kaybetti. O, Aydınlık’ın ölümsüz isimlerinden biri oldu. Her 18 Mayıslarda onu anar, kaybetmenin acısını ilk günkü gibi yaşarız.
Salman Erol kimdi? Onu hepimiz tanımalıyız. Pazarcık ilçesinin Köprüağzı Köyü’nde doğmuş, altı kardeşten beşinciydi. Başlarında babalarının ölümünden sonra anne Fatma Erol vardı. Küçük kız Leyla, Salman ve anne üç kişi, çok eski kerpiç düz damlı bir evde yaşıyorlardı. Aile geçimini, Salman’ın pamuk tarlalarında sulama işinden kazandığı parayla sağlıyordu. Köyün en yoksulu Salman Erol’un ailesiydi. Ben de bu aileyi 1975 yılının Temmuz ayında tanıdım.
YOKSUL HALK ÇOCUĞUYDU
12 Mart 1971 askeri müdahalesi ile sol örgütlerin üzerine “Balyoz” gibi gidildi… Bize karşı da Şafak operasyonları düzenlendi ve birçok Parti üyesi gözaltına alındı. Partimiz hakkında dava açıldı. Davamız Mamak Askeri Cezaevi yakınında bulunan askeri birlik içinde görülmeye başlandı. Cezaevinde bir yandan dava için hazırlanırken bir yandan da özgürlüğümüze kavuşacağımız günler için planlar yapıyorduk. O kadar kendimizi hazır hissediyorduk ki, hapiste arkadaşlarımızın aileleri tarafından gönderilen paraların bir kısmını da biriktiriyorduk. Bunları gerçekleştirmek için… 1974 yılında çıkarılan genel af ile Anayasa Mahkemesi’nin kararı ile hapis hayatımız sona ermişti. Doğu Perinçek önderliğinde Mamak Hapishanesinde yaptığımız hazırlıkla “kınından sıyrılmış kılıç gibi”ydik. Tekrar mücadele etmek, örgütlenmek için yüksek bir moral, sevinç ve ileri atılma azmiyle kolları sıvadık.
Çıkar çıkmaz 14 ilde Aydınlık bürolarını açtık. Mahkemede yaptığımız “Savunma” kitabını bastırdık ve yurt çapında satışını örgütledik. Mamak zindanından dışarı çıkınca kimin hangi yere gideceğini bile konuşmuştuk. Bölge çalışma komitelerinde görev alan arkadaş, kısa bir süre sonra vazife başı yapmak üzere harekete geçtiler. Görev alan arkadaşların ceplerine 3-4 ay yetecek harçlık koymayı da ihmal etmemiştik. Gerici dalganın yerini devrimci dalga almaya başlamıştı. Türkiye’nin her yerinden sevindirici haberler alıyorduk. Canlı, neşeli, azimli, arkamızda bir takıntı bırakmadan bölgelerimize hareket etmiştik.
Önce Celal ve Abbas daha sonra Kemal Kahramanmaraş Pazarcık, Gaziantep’te çalışmaya başladı. Pazarcık Ovası’ndaki ve dağ köylerinde örgütlenme çalışmalarına hız verdik. Pazarcık Ovası’nda yoksul köylüler ile ağalar arasındaki çelişmeler yer yer çatışmaya dönüşmüştü. Özellikle genç köylüler ve okula giden köylü gençler mücadele için müsait bir zemin oluşturmaktaydı. 1975 yılında Salmanupek köylülerinin toprak mücadelesine Partimiz bizzat önderlik etmiş ve çok güçlenmişti.
Bu mücadele içinde Salman Erol ve birçok devrimci arkadaşla birleşmiş, Partimizin saflarına katılmalarını sağlamıştık. Salman 20 yaşlarında lise mezunu yoksul bir köylü çocuğu idi… Pırıl pırıl gözleriyle her şeyi merakla izliyor, tartışıyor ve evini çalışma yapan arkadaşlara açıyordu. Evi devrimci çalışmanın merkezi olmuştu. Toplantılar bu evde yapılıyor, misafir arkadaşlar burada barındırılıyordu. Anne kız çamaşırlarımızın yıkanması, banyo yapmamız ve yemek sorunumuzla yakından ilgileniyordu. Salman’ın evi bizim evimiz gibiydi. Hatta kerpiç ev yıkılmaya başlayınca, imece usulü ile betonarme bir ev yapmıştık.
ENSTİTÜ’YE BAŞLIYOR
Salman 1975-76 eğitim yılında Erzincan Eğitim Enstitüsü’nü kazanmıştı. Fakat yoksulluktan dolayı karar kara düşünüyor ve gitmeyeceğini söylüyordu. Celal, Abbas ve Kemal, Salman’ın okumasını çok arzu ediyordu. Kemal bu karar hakkında Salman ile konuşacaktı... Salman okula gitmek istemediğini tekrar söyleyince Kemal, ona okula gitmesi için katkı sağlayacağımızı söyledi. Ayrıca Erzincanlı arkadaşlarımızın babası Mehmet Amca’yı tanıdığını, onun da yardımcı olacağını Salman’a söyleyerek, okula gitmesine razı ettiler.
Salman, Erzincan’da Mehmet Amca’yı buldu, ondan ve köylülerinden büyük yakınlık gördü. Köylüler de Salman’ı çok sevdiler. Salman’ın ölümünü duyunca çok üzüldüler.
Aydınlık gazetesi, “Daha güçlü daha taze bir Aydınlık için” sloganıyla hazırlıklara başlamış ve yeni mali kaynaklar yaratmak için kampanya başlatmıştı. Salman, Eğitim Enstitüsü’nün 3. Sınıfına kadar okumuş, bu arada Parti’ye güveni artmıştı. Salman Erzincan’da iken aklı hep Pazarcık’taki mücadelede idi. 1978 yılında Aydınlık, okurlarının sayısı artırmak için harekete geçmişti. Türkiye İşçi Köylü Partisi örgütleri de karar alarak bu çalışmaya bizzat katılıyordu. Şehirlerde elden satışlar yapılıyor, gazetenin ulaşmadığı alanlara gitmesi sağlanıyor mücadele alanlarında etkili bir rol oynuyordu. Bu arada biz Güneydoğu illerinde dağıtım kamyonlarına engel olunuyordu. Bununla yetinmeyen PKK, Aydınlık satan arkadaşlarımıza saldırı ve pusu kuruyor, tehdit ediyordu. Aydınlık bu saldırılar karşısında geri adım atmıyor ve kıyasıya bir mücadele yürütüyordu. TİKP Kahramanmaraş il örgütü de bölgede Aydınlık dağıtımının, köylük bölgelere ulaşması için, çeşitli tedbirlerin yanında, motorlu bir dağıtıcı ile daha verimli bir netice alacağına karar vermişti. Motorize dağıtım için Salman Erol en uygun kadro olarak tespit edilmişti. Okul henüz sonlanmamış olmasına rağmen Salman görev haberine alır almaz Kahramanmaraş’a koşmuştu. Salman’ın motoru eski olduğu için yeni sepetli bir motor alınmasına karar verildi. Yeni motorla gazete dağıtım hazırlığı yapılırken talihsiz bir trafik kazası sonucu hayatını kaybetti…
18 Mayıs günü, Saka Salman kalabalık bir törenle toprağa verildi. Şimdi Mehmet Çetin ile koyun koyuna aynı mezarlıkta beraber yatıyorlar.
Pazarcık Ovası’nda Aydınlık için canını dişine takan, gazetenin daha çok okunmasını sağlamak için 12 Eylül 1980 günü kapanana kadar üç arkadaşımız daha bu uğurda saldırıya uğrayarak hayatını kaybetti.
Demirciler Köyü’nden Mehmet Çetin, TİKP kurucu heyeti içinde yer aldı. 25 Mayıs 1978’de köyünde jandarma kurşunu ile hayatını kaybetti. TİKP Genel Başkanı Doğu Perinçek de Ankara’dan gelerek, on binlerce köylünün katıldığı törenle onu toprağa verdik. Aşağı Pulyanlı Köyü’nden Mehmet Ongan, TİKP Kahramanmaraş il yönetim kurulu üyesi, 25 Mayıs 1980 tarihinde kendi köyünde bir akrabasının evinde PKK tarafından pusuya düşürülerek kahpece öldürüldü. Mehmet’i bütün tanıyanları çok sever ve ona Mamo derlerdi. Şehit olurken 24 yaşındaydı. Narlı Köyü’nde öğretmenlik yapan İnan Özdemir de ağaların hedef göstermesi ile PKK’lı caniler tarafından 18 Temmuz 1980 tarihinde pusu kurularak katledildi. İnan, sevilen sayılan, kararlı bir Aydınlıkçı öğretmendi.
ARKADAŞLARI NE DEDİ
Salman hakkında yazı hazırlarken onun hayatta olan ailesinden ve arkadaşlarından isimlerle konuştum. Onların görüşlerini aktarmak isterim:
Leyla Dal, kız kardeşi: Salman Abim, tek kelime ile çok çalışkandı. Dürüst ve köyde çok sevilen birisiydi. Duygulu ve arkadaş canlısıydı.
Seyfi Kurtal, Pazarcık Köyü-İsviçre: Salman Erol, fedakâr, halka bağlı ve parti disiplinini her şeyin üstünde tutan kişiliği bende iz bıraktı. Mücadelemizde yaşıyor.
Cafer Sincer, Pazarcık Köyü: Salman Erol, motorlu Aydınlıkçılar müfrezesinin öncülerindendi. Fedakâr, kararlı ve disiplinli ama o kadar da sabırlı ve alçak gönüllü bir halk adamıydı. Öğrenirken iyi öğrenci… Pratiğiyle öğretmen. Ondan öğrenmeye devam ediyoruz. Yüreği yüreğimizde yaşayan can yoldaş...
Salman Erol Aydınlıkla aydınlatan Aydınlıkçıydı. Motor sesi bu kadar güzel mi olurdu! Uzaktan gelen bir motor sesiyle Salman ve Aydınlık gelirdi. Salman, tek motorlu Aydınlık motorize birliğinin hem kaptanı hem komutanıydı. Salman bilirdi ki; Aydınlık'ın dağıtılmadığı gün, gün aydınlık olmazdı. Köylüye, esnafa, pamuk sulayan sakaya, harman savuran çiftçiye, çapa sallayan genç kızlarımıza güneşten önce o uğrardı. Çapa sallayan genç kızlarımız çeyizlerini Aydınlık çıksın diye bağışlamışlardı. Salman onlara Aydınlık'ı çeyiz diye götürürdü. Aşk, karşılıksız olarak bağlanmak ise, en büyük aşk Aydınlık'tı onun için.
BUGÜNÜN GÖREVİ
Aydınlık gazetesi 2021 yılında 100 yılık bir çınar ağacı olarak yaşamaya, yayın hayatını günlük olarak sürdürmeye devam edecektir. Son 42 yıl boyunca üç defa günlük olarak Türkiye yayın hayatına önemli hizmetler yaptı. Yazılamayanları yazdı, vatanı, namusu ve emeği savundu.
Şefik Hüsnü Değmer’in önderliğinde yayın hayatına 1921 yılında başlayan Aydınlık, aynı zamanda yurtsever, dürüst namuslu ve devrimci bir insan mirası oluşturdu. Bugün de Mustafa İlker Yücel ve Tunç Akkoç yönetiminde her türlü zorluğu yenme azmi ile yayınına devam ediyor. Artık e-gazete formuyla da internet üzerinden okuyabiliyorsunuz.
Bin bir türlü zorluğa rağmen yürütüyoruz. Bu başarıyı Aydınlık’ı çıkarmak için kolları sıvadığımızda hep aynı soruyla karşılaşmıştık. Bu iş büyük iş, kaç milyonumuz? Evet, günlük gazete çıkarmak için milyonlar gerekiyordu…
Milyonlarımız yok diye günlük gazeteden yoksun mu kalacaktık. Bu azim ve moralle, bugün de yayını sürdürmek, büyütmek, daha güzel bir Aydınlık çıkarmak için Salman, Mehmet, Mehmet Ongan ve İnan öğretmenin mücadele azmi bize örnek olmalı; Aydınlık gazetesini güçlendirmek için seferber olmalıyız.