29 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bir başyapıt: ‘Göçebe Devlet’

Siyaset bilimi/kamu hukuku açısından en önemli sorunun, “Devlet nedir” sorusunun yanıtlarını sadece Çin İmparatoru'nda, Mısır Firavunu'nda mı arayacağız? Attila, Cengiz Han ne güne duruyor? Attila’nın Avrupalıları titreten ordusu sadece yağma ile mi ayakta duruyordu?

Bir başyapıt: ‘Göçebe Devlet’
Avrupa’yı titreten, Papa’nın aman diye ayağına gittiği Attila ve tarihin en büyük fatihi olduğunu hiçbir tarihçinin tartışmadığı Cengiz Han basit bir göçer miydi?
PROF. DR. CÜNEYT AKALIN

Göçer kimdir? Avrupa’nın kalbine kadar ilerleyen Hunlar, Avrupa’yı titreten, Papa’nın aman bize dokunma diye ayağına gittiği liderleri Attila, basit bir göçer miydi? Tarihin en büyük fatihi olduğunu hiçbir tarihçinin tartışmadığı, Moğolistan bozkırında otağında yaşayan, Papa’nın binlerce kilometre uzaktan elçiler yolladığı Cengiz Han basit bir göçer miydi? Evet ise, O dönemin en büyük ordularına, en güçlü devletlerine karşı birkaç avuç atlının yalınkılıç kazandığı büyük başarıları nasıl açıklayacağız?

Siyaset ve siyaset bilimi/kamu hukuku açısından en önemli sorunun, “Devlet nedir” sorusunun yanıtlarını sadece Çin İmparatoru'nda, Mısır Firavunu'nda mı arayacağız? Attila, Cengiz Han ne güne duruyor? Kara Kuvvetlerimizin atası kabul edilen Meta Han’ın tek gücü, askerleri miydi? Askerleri doyuran, silahlandıran vergileri kimler topluyordu? Attila’nın Avrupalıları titreten ordusu sadece yağma ile mi ayakta duruyordu? Türk tarihini ve Asya tarihini çok yakından ilgilendiren bu sorulara Prof. Birgül Ayman Güler son yayımlanan “Devlet Bilimi, Göçebe ve Yerleşik Devlet”(*) kitabında sarsıcı yanıtlar veriyor. Hocanın yanıtları hem sarsıcı, hem de ufuk açıcı özellikle Türk tarihi (göçebe kavimler) açısından...

DEVLET Mİ YERLEŞİK DEVLET Mİ?

Hoca şöyle giriyor konuya: “Devlet nedir sorusuna verdiğimiz yanıtı ve kabul ettiğimiz tanımları yeniden düşünmeliyiz. Bu sorgulama, Türkiye’nin de tarihsel köklerini oluşturan Avrasya göçebe toplumlarının devletlik sorununu çözebilmemiz için vazgeçilmez ilk adımdır.” (abç)(1)

B. Ayman Güler Hoca yerleşik devlet nitelikleri tartışma konusu olmayan kadim Asya uygarlıklarını yani Çin’i, Hind’i, İran’ı, Mezopotamya’yı ve Mısır’ı belirttikten sonra devasa Orta Asya bozkırlarındaki, üstelik İpek Yolu’nun yanı başındaki güçlerin “devlet” olgusunun dışına itildiğine dikkat çekiyor.

Bu tespiti, haklı olarak, “Devlet mi yerleşik devlet mi?” sorusu izliyor. Devlet denen kapsamlı örgütlenme, ancak yerleşiklerin oluşturabileceği bir yapı mıdır?

Artık kısırlaşan bu tartışmadan kurtulabilmek için B. Ayman Güler Hoca şu önermeyi önümüze koyuyor:: Devletin iki türü vardır, biri yerleşik devlet diğeri göçebe devlettir. (abç)(2) İşte önemli bir müdahale. Türk tarihyazımının ufkunu açıyor. Batılı tarihçiler sadece göçebeleri aşağılamayı biliyor. Avrupa Hunları üzerine 4. yüzyılda kaleme alınmış şu sözler dikkat çekiyor: “... Azak Denizi’nin ötesinde yaşayan Hunların halkı vahşilik konusunda her türlü aşamayı geçer... Öylesine acayip ve biçimsizdirler ki... Ne ateşe ne de tatlı yiyeceklere ihtiyaç duyarlar; sert bitkilerin köklerini ve... Hayvanların yarı çiğ etlerini yerler. (...) Damı saz ve samanlarla örtülü kulübelere rastlamak mümkün değildir... Şüphesiz dayanıklı fakat biçimsiz olan atlarına yapışmışlardır... Hiçbir kraliyet baskısına bağımlı değillerdir, fakat erkanlarının düzensiz yönetiminden memnunlardır ve böylece karşılaştıkları her türlü zorluğun üstesinden gelirler. (...) Hunlarda hiç kimse saban sürmez ve sabana el değimez. (...) Yurtları, kanunları veya belirli bir yaşam tarzları yoktur, içlerinde yaşadıkları yük arabalarıyla oradan oraya giderler bu ehlileştirilmemiş kavmin insanları...”(3) Peki bu kadar ilkel insanlar, Batılıların yere-göğe sığdıramadıkları Roma’yı nasıl yıkıyor?

Yanıt yok!

B. Ayman Güler Hoca “Devlet” konusunda Türkiye’de en çok bilinen Oppenheimer’ın Türkçe’ye çevrilmiş Devlet kitabında savunduğu görüşleri(4) de tartışıyor. “Devlet toplumsal sınıflar ve onların mücadelesinin ürünü olarak değil, farklı ırklar (halklar, etnoslar) arasındaki mücadeleyle doğmuştur. Başlangıç noktası bir toplumun diğeri katletme ve boyunduruk altına alma hamlesidir. Oppenheimer bu kadar açık sunmasa da aynı öyküyü anlatır. Sadri Maksudi Arsal, Oppenheimer’ı Türkleri saf göçebe yerine koyduğu ve kendilerinde devlet kurma yeteneği görmediği için kabul edilmez bulur.”(5)

Bir başyapıt: ‘Göçebe Devlet’ - Resim : 1

SONUÇ

B. A. Güler, kitabında savını çeşitli yönleri ile açtıktan sonra şu soruları, biraz kabaca olacak ama, okurun gözüne sokuyor: “Avrasya’nın kuzeyindeki bu küçük göçebe halklar Japon denizinden Avrupa’nın batısına kadar yüzlerce yıl varlıklarını ve etkilerini nasıl sürdürebildiler?” Gerçekten de Çin’in elli milyonluk nüfusuna karşı bir buçuk milyonluk Hunlar, buraları nasıl fethedebildiler? Her şey fetihten ibaret ise, boş değil kendilerinden daha gelişmiş olduğu ileri sürülen başka halklarla dolu olan alanlarda bunu nasıl başarabildiler? Dahası bu halklar akan zamana ve değişen coğrafyaya karşın varlıklarını nasıl sürdürebildiler? (6)

Bizim (Türkler) açımızdan konunun başka bir önemli yanı var. Göçebe kökler devletsizlik nitelemesiyle birleştiğinde, Selçuklunun kuruluşunda olduğu gibi Osmanlı’nın kuruluşunda ve hatta Cumhuriyet’in inşasında karşımıza “tarihsel olarak kendini yönetme yeteneğinden yoksunluk” önyargısı olarak çıkıyor. Yanlış, Güler Hoca’ya göre yerleşik devlet tanımının genel devlet tanımı olarak benimsenmiş olmasıdır. Bu yanlış ortadan kaldırıldığında, Asya(lı) devlet teorisi yolu da Türk devlet teorisi yolu da üretken düşünsel ürünler vermeye açılmış olacaktır.

B. Ayman Güler, Teori Dergisi'nde yayımlanan ve yeni çıkan kitabı “Devlet Bilimi Göçebe ve Yerleşik Devlet”in özeti niteliğindeki “Göçebe Devleti Tarihe Yerleştirmek” yazısını “Yapılacak çok iş var. Çok kaynak var. Folklorcular, halk bilimciler, Türk dili uzmanları, masalcılar, destancılar işlerini yaptılar. Artık toplum bilimcilerin genel kuramsal aklı işe koşmaları gerekir.” sözleri ile bitiriyor.

Prof. Birgül Ayman Güler'in uluslararası önemdeki son kitabı ile bizlere ve genel olarak akademiyaya büyük bir pencere açıyor.

DİPNOTLAR:

(*) Birgül Ayman Güler, Devlet Bilimi Göçebe ve Yerleşik Devlet, İmge Kitabevi, Ankara, 2023.

(1) Teori Dergisi, “Göçebe Devleti Tarihe Yerleştirmek”, Nisan 2023

(2) Teori Dergisi, agm, Nisan 2023.

(3) Ammianus Marcellinus, Roma Tarihi (Çev. Samet Özgüler), Historia yayını, 2019, s. 583 ve devamı.

(4) Oppenheimer, Devlet, çev. Alaattin Şener-Yavuz Sabuncu, Kaynak Yayınları

(5) Teori Dergisi, agm, Nisan 2023

Avrupa Çin Mısır Türkiye