Bir kadın devrimi olarak Cumhuriyet -1: Kadınlar vatanı da özgürlükleri de birlikte kazandılar
Türk kadınına hakları ve özgürlükleri gümüş tepsi içinde sunulmamış, hak ve özgürlükler vatan müdafaası zemininde kazanılmıştır. Kadınlar özgürlüklerini cephede ve cephe gerisinde, her yerde savaşarak aldılar.
Hak ve özgürlükler devrimlerle kazanılmıştır.
1876 Birinci Meşrutiyet Devrimi, 1908 Hürriyet Devrimi (İkinci Meşrutiyet), 1920-1945 Cumhuriyet Devrimi (Kemalist Devrim) dönemlerine birlikte bakalım.
1876’da Kanun-u Esasî’nin ilânı, bir devrimdir. İstanbul’da 11 Mayıs 1876 günü öğrenciler ayaklanarak Babıâli’yi basmış, Rus taraftarı Sadrazam Mahmut Nedim Paşa azledilmiş, Padişah Abdülaziz 29-30 Mayıs günlerinde tahttan indirilmiştir. Bu hareket tarihe “Talebe-i Ulum” isyanı olarak geçmiştir. Ardından Mithat Paşa ile anlaşan II. Abdülhamit, 19 Ağustos 1876 günü tahta oturtulmuş, anlaşma gereği 23 Aralık 1876 tarihinde Kanun-u Esasi (Anayasa) ilân edilmiş ve Meclis kurularak halk iktidara ortak olmuştur.
1908 Devrimi, Anadolu ve Rumeli’de halk hareketleriyle başlamış, halkın bir parçası olan binbaşı ve yüzbaşı rütbesindeki subayların dağa çıkmasıyla devam etmiş, zafere böyle ulaşmıştır.
1908 Devrimi’nin halk hareketleri ve kadın hareketleri ile başarıldığını anlatan birçok örnek vardır. Bunlardan biri “Tarak Yağması”dır.
HALI FABRİKASINDA AYAKLANAN KADINLAR
1870’lerden itibaren Avrupa ve ABD'nin şark kökenli halılara gösterdiği talep nedeniyle Batı Anadolu’da halı ve kilim dokuma büyük bir ticarî sektör haline gelmişti. Anadolu halılarını dünyaya pazarlayan yabancı firmaların birleşerek kurdukları O.C.M adlı şirket, tekel oluşturarak Uşak, Kula, Gördes ve Demirci gibi geleneksel halıcılık merkezlerinde 17 halı fabrikası açmıştı. Yünü elleriyle temizleyen, eğiren ve boyayan on binlerce emekçi kadının işi elinden alınmaya, küçük üretime dayalı yerli sanayii çökmeye başlamıştı.
Tarih 13 Mart 1908, Cuma günüdür. Uşak merkez ve çevre köylerinden yanlarında çocukları, çıkrık ve kirmanları ile birlikte gelen 1500 kadar kadın, Ulu Cami ile Burma Cami arasındaki İplik Pazarı’nda toplanmışlardır. Yüzleri asık ve öfkelidirler.
İşsiz kalan ve gittikçe yoksullaşan bu öfkeli kadınlar, yürüyüşe geçerek İngiliz sermayesi tarafından kurulan yerli işbirlikçilerin halı fabrikalarını basmış, yağmalamış, makineleri kırıp yerle bir etmiş ve ardından fabrika binalarını ateşe vermişlerdir.
Uşaklı kadın işçilerin bu eylemi Osmanlı kadınının emek mücadelesi tarihine “Tarak Yağması” olarak geçmiş, Osmanlı Devleti halkın tekrar ayaklanacağı korkusuyla fabrikaların yeniden açılmasını 10 yıl geciktirmiştir.
EKMEK İSYANI
Kadınların ön ayak olduğu bir başka isyan ise 23 Haziran 1908’de Sivas’ta patlak vermiştir. O sabah civardan gelen elli kadar kadın, Vilâyet Konağı önünde toplanıp “pahalı ve kötü kalite ekmeği” protesto etmiştir. İsyan hızla yayılmış, beş yüz kişilik bir kalabalık Vilâyet Konağı’nın camlarını indirmiş, un depolarını yağma etmiştir. Un vurguncularıyla ortak hareket eden belediye başkanı, linç edilmekten korkarak kaçmıştır.
1908 Devrimi’nin halk dinamiği hürriyetin ilânından sonra zincirlerinden kurtulmuş, işçi grevleri, gençlik-kadın hareketleri, basın ve fikir akımları canlanmış ve hızla yükselmiştir.
Birinci Dünya Savaşı yaşam koşullarını çok etkilemiş, savaş boyunca kadının konumunda sosyolojik açıdan önemli bir değişim yaşanmıştır.
Kadınlar, savaş döneminde öğretmenlik dışında başka işlerde de çalışmaya başlamış, cephe gerisinde verdiği hizmetin yanı sıra tarımda da önemli bir insan kaynağı olarak yer almıştır. Özellikle savaşlarda, erkeklerin boş bıraktığı memurlukları devralmışlardır. 1913’te Fransızların yönetimindeki Telefon İdaresi’ne memur olarak girmişler ve devletin ilk resmî kadın hizmetlileri olmuşlardır. Daha sonra, Posta Telgraf Nezareti kapılarını kadınlara açmıştır.
İktidardaki İttihat ve Terakkî Partisi'nin üretimi arttırmaya yönelik politikaları sonuç vermeye başlamışken erkeklerin askere alınması ile iş gücünde önemli kayıplar olmuştur. Üretimin devam edebilmesi için gereken desteği kadınlar vermiş, savaş uzadıkça kadının tarımdan aldığı pay giderek artmış ve bu çalışmalar kadının toplum içindeki rolünün yeniden tanımlanması için önemli bir adım olmuştur. İttihat ve Terakki Partisi, kadını “iş gücü” olarak tanımlamıştır.
İŞÇİ TABURLARI
Bu süreçte (1916-1923), Enver Paşa ve eşi Naciye Sultan'ın fikirleriyle Birinci Ordu'ya bağlı olarak “Osmanlı Kadınları Çalıştırma Cemiyet-i İslâmiyesi” kurulmuştur. Merkezi İstanbul'da olan ve şubeleri de bulunan Cemiyetin, sürekli denetimi ve gözetimi altında tutulan “Kadın Birinci İşçi Taburu” adlı bir teşkilâtı oluşturulmuştur. Cemiyet, 1.Dünya Savaşı’nda kadınları Amele Taburları’nda çalışmaya yönlendirmiştir. Amele Taburları’nda çalışmak için binlerce kadın müracaat etmiş, zaman içinde çalışan kadın sayısı 8194 kişiye kadar çıkmıştır.
Kadınların mücadeleye katılmaları her şekilde olmuştur. Elde silâh savaşarak, işgalleri protesto eden mitinglere katılarak, entelektüel faaliyetlerde bulunarak, cemiyetler kurarak, orduya para, mühimmat, yiyecek, giyecek sağlayarak mücadeleye katılmışlardır. Mücadeleci kadınların başında, II. Meşrutiyet döneminin en faal kadını Halide Edip vardır. Millî Mücadele’de yangına dönüşecek ilk kıvılcımlardan biri, onun Sultanahmet'te kitlelere hitaben yaptığı konuşmadır. Karakol Cemiyeti ve Türk Ocağı, 23 Mayıs 1919 günü Sultanahmet Meydanı’nda “İzmir’in İşgalini Protesto Mitingi”ni düzenlemiştir. Bu mitinge 100 bin kişi katılmıştır. Mehmet Emin Yurdakul, Hamdullah Suphi Tanrıöver, Şükûfe Nihal, Halide Edip, Nakiye Elgün gibi önemli aydınlar kalabalığa seslenmişlerdir. Konuşmalarda “Yaşasın İslâm milleti! Bayrağımıza, dedelerimizin namusuna ihanet etmeyeceğiz!” vurguları yapılmış, katılımcılara “İzmir Türk Kalacak” rozetleri dağıtılmıştır.
O miting, millî birlik ve beraberliğin oluşmasını, kalabalık ruhunun bir potansiyel haline dönüşmesini sağlamıştır.
ÇANAKKALE SAVAŞINDA KADIN KAHRAMANLAR
Tarihçi Prof. Dr. Zafer Toprak, “Çanakkale, İlklerin Savaşı” başlıklı makalesinde şöyle der:
“… Çanakkale savaşları, bir ölüm kalım mücadelesi olmasının ötesinde bilinmeden yazılan destanların öyküsüne dönüştü. Osmanlı neferleri, artık padişah adına değil bilfiil kendi toprağı, kendi yurdu için savaşmaktaydı.”
Biz, Anadolu toprağından çıkan kadınları yıllar önce 1915’te Çanakkale Savaşı’nda gösterdikleri eşsiz kahramanlıklarıyla tanımıştık. Bu savaşta Türk kadını cephe gerisinde Mehmetçiğe destek olmakla kalmamış, siperlerde de düşmana karşı göğüs göğüse savaşmıştır. Türk kadınının Mehmetçikle birlikte cephede savaşmasının başlangıcı, Çanakkale Savaşı’dır.
Gelibolu Yarımadası’nda Mehmetçikle birlikte savaşan kadınlarımızın sayısı azımsanmayacak kadar çoktur. Keskin nişancı kadınlarımızın varlığını işgal kuvvetlerinin arşivlerinden biliyoruz.
MİLLİ MÜCADELEMİZDE KADIN HER YERDE İDİ
Milli Mücadele’de Mehmetçikle birlikte cephede omuz omuza savaşan yüzlerce kahraman kadınlarımızdan bazıları Zeynep Mido Çavuş, Nezahat Onbaşı, Mücahide Hatice Hanım’dır.
Kadınlar, Kurtuluş Savaşı’nda Anadolu’nun her yerinde erkeklerle birlikte cepheye gitmek için askerlik şubelerine başvurmuşlardır. Dilekçelerinde “Vatanına ve millî varlığına kasteden düşmanın kirli ayaklarını bu topraklar üzerinde görmek istemediklerini, kendilerinin de erkek soydaşları ile birlikte çarpışmak için cepheye gönderilmelerinin kabulünü” istemişlerdir. Savaşmak için cepheye giden Kara Fatma, Gördesli Makbule, Emire Ayşe Aliye Hanım, Ayşe Çavuş, Selânikli Ayşe Hanım, Rahime Hanım, Küçük Nezahat, Kılavuz Hatice ve Asker Saime önde gelen kahraman kadınlarımızdır.
Türk kadınına hakları ve özgürlükleri gümüş tepsi içinde sunulmamış, hak ve özgürlükler vatan müdafaası zemininde kazanılmıştır.
Vatanın bağımsızlığı için savaşan, hayatını feda eden kahraman Türk kadınlarına borcumuzu ödeyemeyiz. Türk insanının direniş ve vatanseverlik aşkının kaynağının Türk kadınının varlığından doğduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Kadınlar özgürlüklerini cephede ve cephe gerisinde, her yerde savaşarak, şehit ve gazi olarak, gözünü budaktan sakınmayarak, gerektiğinde evlâtlarını, eşlerini, ailelerini feda ederek kazanmışlardır. Bağımsızlığımızın ve Cumhuriyetimizin temelleri, bu fedai kadınlar sayesinde atılmıştır.
Kaynakça
Dr. Doğu Perinçek, Türkiye’nin Anayasa Birikimi, Kaynak Yayınları 4.Basım
H. Zafer Kars,1908 Devrimi’nin Halk Dinamiği, Kaynak Yayınları 2.Basım
Prof. Dr. Şefika Kurnaz, Milli Mücadelede Türk Kadını, Makale
Prof. Dr. Sema Uğurcan, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Türk Kadını, Makale