Bir özdeyişin anatomisi
Gazetemizin spor yazarı Cem Zeren’in, geçen haftaki “Rahatsızlıklar zamanı” yazısından 3 genç kız dikkatimizi çekti. Bedensel engelli milli yüzücülerimiz Sümeyye Boyacı, Elif İldem ve Sevilay Öztürk… Engelleri, hayatları, hikayeleri, azimleri, akademik ve sportif çalışmaları, başarıları, dereceleri, rekorları, hepsi bir tarafa, bu 3 isimden 3 kısa açıklama vereceğiz.
Sümeyye Boyacı “İnsanlığın Ortak Geleceğini Sporla Kurmak” konulu forumda şöyle konuşuyor: “Bir işi gerçekten sevip sevmediğimizi anlamak için o işin bizim kalbimizi ne kadar çarptırdığından ziyade o iş için nelerden fedakârlık ettiğimize, hayatımızı ne kadar o iş için plânlayabildiğimize, kendimizi nasıl şekillendirdiğimize bakmalıyız.”
Elif İldem, Anadolu Ajansı’na verdiği röportajda şunu diyor: “Yapamazsın, yapamam, beceremem... Benzer söylemlerle çok karşılaştım, ancak pes etmedim, daha çok üstüne gittim. Yapamazsın dedikleri birçok şeyi yaptığımı gördüm. Eğitim hayatımda olsun, spor hayatımda olsun çabalayarak bu noktaya geldim. Başarının sırrı inat etmek, çabalamak ve pes etmemek. Engellerimiz yapabileceklerimizin önünde engel değildir.”
Sevilay Öztürk ise, evden çıkmayan biriyken kendini yüzmeye adadıktan sonra hayatının değiştiğini söylüyor. Başarının sırrını kendini adamakta görüyor.
Atamızın “Sağlam kafa sağlam vücutta bulunur” özdeyişini biliriz değil mi? Sağlam vücudun ne olduğunu bilir miyiz peki? Ben meselâ, bildiğimi sanırdım ama yanlış biliyormuşum. Doğrusunu bugün Sümeyye, Elif ve Sevilay’ı tanıdıktan, açıklamalarını dinledikten sonra öğreniyorum. Lütfen tamamını siz de dinleyin.