29 Mart 2024 Cuma
İstanbul 13°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

'Bir yanımda İstanbul diğer yanımda Frankfurt resmi var'

Frankfurt İl Genel Meclis Başkanı Hilime Arslaner ile Almanya’ya iş gücü göçünün 60. yılı sebebiyle özel bir röportaj yaptık.

'Bir yanımda İstanbul diğer yanımda Frankfurt resmi var'
ÇİĞDEM ERÇİN

Frankfurt’un ilk göçmen kökenli il meclis başkanı olan Arslaner, başarı yolundaki kilometre taşlarını Aydınlık Avrupa’ya anlattı. “İstanbul’u çok seviyorum, makam odamda masamın hemen karşısında büyük bir İstanbul resmi, arka tarafında ise Frankfurt resmi bulunuyor.” diyen Arslaner, Frankfurt’un yüzde 30’unun seçme ve seçilme hakkı olmadığına değindi ve bu durumun hızla değişmesi gerektiğini vurguladı.

Almanya’ya iş gücü göçünün 60. yılını kutladığımız bu yıl, hem Almanya’ya ilk gelen misafir işçileri anmak hem de Avrupalı Türklerin başarı öykülerini anlatmak için bir yazı dizisi hazırlamaya karar verdik. Bu sayımızda ikinci röportajımızı yapıyoruz. Bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. Okurlarımızın sizi daha yakından tanıması açısından biraz kendinizi anlatır mısınız? Hilime Arslaner kimdir, nerede doğdu, hangi bölümden mezun, kaç yıldır Almanya’da yaşıyor ve neler yapıyor?

Öncelikle davetiniz için çok teşekkür ederim. İş gücü anlaşmasının 60. yılını anmak özellikle ilk gelen nesli takdir etmek açısından güzel bir vesile, bu güzel projeniz için sizi tebrik ediyorum. Ben beş yaşından bu yana Frankfurt’ta yaşıyorum. Babam işçi olarak Almanya’ya geldi. Hep geri döneceğimizi düşündüğümüz için ilk olarak iki kardeşimle beraber Almanya’ya geldik. Ailem birkaç yıl kalıp geri döneceklerini düşündükleri için ve diğer iki kardeşimin eğitim hayatının bölünmemesi adına onları Türkiye’de bıraktılar. Fakat buradan dönüşün çok kolay olmayacağını anlayınca ağabeyim ve ablam da Türkiye’den Almanya’ya geldiler. Liseyi Frankfurt’ta bitirdim. Üniversiteyi ekonomi alanında Heidelberg Üniversitesi’nde okudum. İlk iş tecrübem, Frankurt’ta yeni kurulan bir Türk bankasında oldu. Türk bankasındaki eğitimim sebebiyle kısa süreliğine İstanbul’da bulundum. Daha sonrasında özel sebeplerden dolayı iki yıl İstanbul’da yaşadım. İstanbul’u çok sevmeme rağmen orada yapamayacağımı anlayıp Almanya’ya geri döndüm. İstanbul’u çok seviyorum, makam odamda masamın hemen karşısında büyük bir İstanbul resmi, arka tarafında ise Frankfurt resmi bulunuyor.

“Beş yaşında Almanya’ya geldim.” dediniz, okul öncesi dönemde geldiğiniz için Almancayı çabuk öğrenmişsinizdir diye düşünüyorum. İlk Frankfurt’a geldiğiniz dönemi hatırlıyor musunuz? Çok zorlandınız mı?

Beş yaşında geldim, o dönem kreş çok bilinmiyordu, kendi yağımızda kavrularak bir şekilde buraya ayak uydurmaya çalıştık. Zaten birinci sınıfta tamamen bir Türk sınıfına gönderildim.

O dönem dersler Türkçe mi veriliyordu?

Evet, dersler Türkçe veriliyordu, Almanca yabancı dil olarak öğretiliyordu. Çocukların becerisine bağlı olarak kimileri erkenden Alman okuluna geçtiler, kimileri dört sene orada okudular. Fakat şansım yaver gitti ve ikinci sınıfta bir Alman okuluna geçtim. Burada yaşadığımız zorluklar oldu çünkü annemiz ve babamız Almanya’daki eğitim sistemini bilmiyordu, babam sadece biraz Almanca biliyordu. Nitekim eğitim hayatımı Almanya’da bitirdim.

O zaman bu tip okulların şu anda olmamasının iyi bir şey olduğunu söyleyebilir miyiz?

Evet, zaten iş gücü anlaşması sonrasında yapılan hatalar şu anda düzeltiliyor. Yoksa hem göç edenler hem de Alman toplumu çok zorlanacaktı. Tabii o dönem gelen işçilere misafir gözüyle bakıldığı için bu konulara çok fazla yatırım yapılmamıştı. 15 yıl önce Almanya’nın bir göç ülkesi olduğu kabul edildi. Bununla birlikte şu anda gelen göçmenlere dil eğitiminden başlayıp, Almanya’ya uyum kursları gibi kurslar veriliyor. Bizim dönemimizde maalesef böyle şeyler yoktu.

‘YABANCI KELİMESİNİ

DEĞİŞTİRMEK İSTİYORUM’

Hilime Hanım, siz Frankfurt’un seçilmiş il genel meclis başkanısınız. Daha evvel Frankfurt’ta Türk ya da yabancı kökenli bir il genel meclis başkanı olmuş muydu? Görevinizi okuyucularımıza biraz anlatır mısınız?

Frankfurt’ta daha önce olmamıştı. Ben bir ilkim açıkcası. Frankfurt’un şöyle bir özelliği de var; Almanya’nın beşinci büyük şehri, herhangi bir küçük şehir değil. Yani Almanya’nın beşinci büyük şehrinde ilk defa bir göçmen kadın meclis başkanı oldu. Daha önce iki kadın arkadaşımız kısa dönem meclis başkanı olmuşlar. Frankfurt Meclisi, 93 meclis üyesinden oluşuyor. Bu, Frankfurt’un nüfusu ile ilgili bir sayı. Beş yılda bir yerel seçim oluyor, Frankfurt’un meclisi halk tarafından seçiliyor ve bu meclisin bir başkanı oluyor. Bu sene Yeşiller Partisi en güçlü parti olduğu için meclis başkanını önerme hakkı Yeşiller Partisi’nin oldu. Yeşiller de beni oy birliğiyle meclis başkanı olarak önerdiler. Fakat meclis başkanının meclisin oy çokluğuyla seçilmesi gerekiyordu. Sağ olsunlar demek ki beni takdir ettiler, oy çokluğuyla seçtiler. Benim buradaki görevim şöyle: Ayda bir olan meclis toplantısını yönetmek, Frankfurt meclisini dernek, kurum ve kuruluşlarda temsil etmek, ziyaretlerde bulunmak.

Gurur duyduk Hilime Hanım, tekrar tebrik ediyoruz. Gün içinde 2 milyon nüfusa ulaşan bir ticaret şehri aslında Frankfurt ve istatistiksel verilere baktığımızda, Frankfurt’un yüzde 54’ü yabancı kökenlilerden oluşuyor. Yani yabancı kökenlilerin çok olduğu bir şehirde göçmen kökenli bir kadın il meclis başkanı oluyor. Bunu nasıl değerlendirirsiniz?

Çiğdem Hanım, izin verirseniz ben yabancı kelimesini değiştirmek istiyorum. Benim babam buraya geldiğinde bir yabancıydı ama ben artık yabancı değilim. Ben Frankfurt halkının, Alman halkının bir parçasıyım. Gurbetçi dönemi artık geçti. Biz artık buraya aitiz, buranın bir parçasıyız. Siz danışmanlık şirketinde çalışıyorsunuz, ben de 10 yıl danışmanlık şirketinde çalıştım. Örneğin, oraya birkaç yıllığına gelen kişileri yabancı olarak görebiliriz ama biz artık bu toplumun bir parçasıyız.

‘REFAH SOFRASININ

BAŞINDA OLMALIYIZ’

Çok haklısınız, bizler bu toplumun bir parçasıyız ve gönlü hem Türkiye’de hem burada olan insanlarız. Fakat Almancadan gelen bir terim aslında bu, biliyorsunuz bizlerden “Migranten” ya da “Ausländer” yani ‘yabancı kökenli’ olarak bahsediliyor. Aslında bunun tamamen kaldırılması gerekiyor.

Bu konuyla ilgili bir açıklama daha yapmak istiyorum. Babam ve diğerleri yabancıydılar ve kendilerini gerçekten yabancı hissediyorlardı fakat minnettardılar. Çocuklarını burada okutabildikleri için minnettarlık ve mütevazılık çok ön plandaydı. Onların rolünde “misafir” algısıyla gayet doğaldı bu durum. Fakat bizlerden bu beklenmesin artık, çünkü ben burada misafir değilim. Bunu refah sofrası örneğiyle anlatırsak, refah sofrasını kuran benim babam ve diğer misafir işçilerdi. Fakat ben bu sofrada hatta bu sofranın başında yerimi almayı talep ediyorum. Çünkü tırnaklarımızla kazıyarak bu hakkı elde ettik. İlk gelen nesil için mütevazılık, minnettarlık yerinde bir tavırdı fakat biz artık hakkımızı, yerimizi talep etmek zorundayız.

Hakkımızı elde edemediğimizi mi düşünüyorsunuz yani hak bize verilmiyor mu?

Evet, maalesef hak verilmiyor, aslında hak hiçbir yerde verilmiyor. Bu bağlamda, Almanya’nın Ulusal Marşı aklıma geliyor. Orada bir mısra var: Einigkeit, Recht und Freiheit yani birlik, adalet ve özgürlük. Örneğin, Frankfurt ya da Almanya’nın genelinde Türk ya da Arap isimli biri istediği semtte bulunan evi kiralayamıyor. Yabancı isimli bir genç istediği işe giremeyebiliyor. Bunlarla ilgili araştırmalar var, Türk veya Arap isimli kişilerin sadece yüzde 14’ü mülakatlara davet ediliyorlar. Bu adil değil, değişmesi gerekiyor. Benim bir önergem üzerine Frankfurt Belediyesi’nde bir araştırma yapıldı. Belediyede kaç göçmen kökenli çalışan olduğuna bakıldı ve Frankfurt Belediyesi’nin yüzde 15’ini göçmen kökenlilerin oluşturduğu görüldü. İlk etapta kulağa oldukça iyi bir rakammış gibi geliyor ancak daha detaylı baktığımızda, yüzde 15’in büyük çoğunluğunu temizlik şirketi ve yeşil alanlarda çalışan göçmenlerin oluşturduğunu görüyoruz. Yönetici konumunda bulunan çalışanlar arasında göçmenlerin sayısı oldukça az. Bu da gerçekleri gözler önüne seriyor, demek ki hâlâ hakkımızı elde edemiyoruz.

‘BİRLİK OLUN, DESTEK BULUN’

Bizi takip eden genç arkadaşlarımıza örnek olması adına, onlara daha başarılı olmaları için neler önerirsiniz?

Şu bir gerçek ki Alman arkadaşlarınızdan çok daha başarılı olmak zorundasınız. Bir Alman arkadaşınız 100 üzerinden 100 aldığında, sizin 100 üzerinden 150 almanız gerekiyor ki çoğunluğun arasından sıyrılabilesiniz. Bilginiz, birikiminiz görülsün. Yani ilk etapta çok çalışmak ve diğerlerinden daha iyi olmak. İkincisi asla pes etmeyin, bir sporcu olduğunuzu düşünün. Koşarsınız, düşersiniz ama olduğunuz yerde kalmazsınız. Kalkar, devam edersiniz. Hayatın genelinde zaten hep engeller olacak ama engele takılıp pes etmek bizi bir yere getirmez. Ve en önemlisi aslında birlik olun, destek bulun, sizi destekleyecek insanlarla bir arada olun. İletişim ağınızı genişletin ve bunu önemseyin.

Son olarak okuyucularımıza neler söylemek istersiniz?

Bahsettiğim gibi Almanya’da yaşamaktan çok memnunum ancak buradaki haklarımızı talep etmeye devam edeceğim. Bizler Almanya’yı kalkındırdık, kültürümüzle, sanatımızla çeşitlilik kazandırdık, zenginleştirdik. Fakat 60 yıl sonra dahi ilk gelen nesle teşekkür edemedik. Bu nedenle yıllardır konuşulan bir konu var, Frankfurt’a gelen ilk misafir işçilerin anısına Frankfurt’un tren istasyonuna bir anıt yapılmasını istiyoruz. Fakat bununla elbette yetinmeyeceğiz, Frankfurt’un şu anda yüzde 30’u seçme ve seçilme hakkına sahip değil. Biz bir üçüncü dünya ülkesinden bahsetmiyoruz, Almanya’nın beşinci büyük şehri Frankfurt. Yerel seçimlerde Avrupa Birliği vatandaşları oy kullanabiliyorken, diğer yabancı kökenli vatandaşlar maalesef oy kullanamıyorlar. Elbette Berlin düzeyinde karar alınması gerekiyor fakat buradan mesajlar, sinyaller göndererek baskı yapmak önemli. Artık burada yaşayanların seçme ve seçilme hakkı olmak zorunda.

Avrupa frankfurt