Biraz heyecan biraz cesaret işte size orkestra
Fatma ve Ceyhan Olten, iki mühendis… Vatanlarına borçlarını ödemek üzere yola çıkıp Olten Filarmoni Orkestrası’nı kurmuşlar. Fatma Olten, 'Biz iki sıradan mühendis bunları yapabiliyorsak herkes neler yapar! Bunu anlatmak istiyoruz. Tek farkımız, heyecanımız ve cesaretimiz.' dedi
Kim bu Olten Filarmoni diye yola çıktık. Aradık taradık, karşımıza Fatma Olten çıktı. Orkestranın kurucularından biri… Meğer Ankara CSO’nun cuma ve cumartesi konserlerinde aynı sesleri dinlemiş, aynı havayı solumuşuz. O kokunun bizi buluşturduğuna inandık. Karşıyaka’daki Olten Sanat Okulu’nda buluştuk, fabrikadan çıkıp görüşmeye gelmiş… Evet, Fatma Hanım'la beraberiz.
KLASİK MÜZİK SEVDASI
- Önce Olten Filarmoni'yi nasıl, ne zaman kurdunuz? On yıllık bir orkestra olduğunu biliyoruz ama kuruluş öyküsü nedir?
Aslında klasik müzik dinleme sevdalısı iki kişiyiz. Eşim ve ben. Ceyhan Olten, elektrik mühendisi, ben endüstri mühendisiyim.
- Sanatçı değilsiniz yani…
Keşke olabilseydik, ama kesinlikle değiliz. Sanatçı olmak bambaşka bir beceriyi gerektiriyor. Biz de sanatçı olamadığımız için sanatı destekleme yönünü seçmiş olabiliriz. Her zaman hayranız sanata.
- Toplumcu bir boyutu da var yaptığınız işin. Öyle bir kaygınız oldu mu?
İki mühendis olarak bizler Türkiye'ye eğer borcumuzu ödeyeceksek, yarın torunlarımız ‘Dede sen bu toplum için ne yaptın?’ dediğinde bir cevap istiyorsak iki alanda farkındalık yaratıyor olabilirdik. Bunlardan biri kültür-sanat, diğeri bilim-teknoloji.
Bilim-teknoloji zaten mesleğimiz, çalıştığımız ve yaşamımızı kazandığımız konu. Kültür-sanatta bir destek faaliyeti yaratıyor olmak daha anlamlı ve sonuç odaklı olabilir diye düşündük.
BİR FİLARMONİ ORKESTRASI KURALIM MI?
- Maddi olarak rahatlayınca buraya mı yöneldiniz? Çünkü bu alan pek karlı bir yatırım olmasa gerek?
Eşim çok uzun yıllar önce, maddi olarak imkanlarımız çok kısıtlı iken bile bir filarmoni orkestramız olsa diye hayallerini anlatırdı. Bana göre hiç gerçekçi olmayan bir fikirdi. Hatta o dönemlerden bir anımız var…
Büyük ve adı duyulmuş bir fabrikanın önünden geçiyorduk. Bana “Bir filarmoni orkestramız olsa” dediğinde, “e bari bu fabrikayı da satın alalım” diye gülmüştüm.
- Kendi orkestranızı kurmakla neyi hedeflediniz?
Konservatuvarı bitirmiş olan bir sanatçı iş bulabilmek için devletin sınav açmasını bekliyordu. Siz eğer bir konservatuar mezunuysanız, konunuzla ilgili çalışmak istiyorsanız, 11 yaşında girdiğiniz konservatuardan mezun olana kadar o enstrüman sizin bir uzvunuz haline gelmişken, iş bulmak için sınav bekliyorsunuz.
İçerden birinin emekli olsun ki, bir sandalye boşalsın. Ayrıca, sanatta emeklilik yoktur, sanat melekeleriniz sizi terk etmedi ise ölene kadar yaşanır. Bir de böyle bir gerçek var. Biz biraz da bu sebeple sanatta istihdam farkındalığı yaratmak için kurduk orkestrayı. Tam anlamıyla bir sosyal sorumluluk projesi.
MİSYONERLER GİBİ
- Nasıl finanse ettiniz?
Sanatın finansmanı çok zor bir konu. Hayalleri kuruyorsunuz, organizasyonu yapıyorsunuz, konserleri planlıyorsunuz. Birkaç yönden finanse ediyorsunuz. Bir, iktisadi işletme olarak çalışan şu anda içinde bulunduğunuz okul ve yan sokakta gördüğünüz okul var. Bu iki okul, Olten Sanat Vakfı'nın tam anlamıyla fonlanması için çalışır.
Kombine bilet satışlarımız var, maçlardaki uygulama gibi. Konsere gelemezseniz devredebilirsiniz ya da üniversiteli öğrenciye bağışlanmak üzere bize aktarabilirsiniz. Bu ikinci ekonomi yöntemi. Üçüncü yöntem bilet satışı. İnternet üzerinden bilet satıyoruz.
Ayrıca askıda bilet bağış yöntemi var. İzmir'deki bütün devlet üniversitelerine kontenjanlar veriyoruz. Müzik öğretmenleri ve konservatuar öğrencileri bunlardan bağımsız kartını gösterip girebilir. Onlar için tamamen ücretsiz.
- Ülkemizde özel orkestralar var. Ya büyük bir aile ya bir üniversite kurmuş… Siz onlardan farklı misiniz?
Dünyada bizimki gibi bir uygulama yok sanıyoruz. Eşim ve ben! Sadece iki kişilik bir aile. Biz eğer iki sıradan mühendis olarak bunları yapabiliyorsak herkes neler yapar? Bunu anlatmak istiyoruz aslında. Bizim tek farkımız ne olabilir? Heyecanımız olabilir. Cesaretimiz olabilir.
MİLLİ SANATÇI MİLLİ ORKESTRA
“Bu sanat yolculuğunda tüm yaşadıklarımız arasında en özel ve duygusal etki yaratan deneyiminiz neydi derseniz, anlatayım… Klasik müziğin mabedi sayılan, Amsterdam’daki Concertgebouw salonu var, Concert Hall. 1881'den beri çalışan bir salon. Türk sanatçı olarak davet edilen Fazıl Say’ı o salonda izleriz. Ancak ilk kez bir Türk Orkestra olarak bir sezon programına davet edildik.
Olten Filarmoni Orkestrası olarak biz 14 Şubat 2023 tarihinde 2 bin 500 Hollandalıya klasik müzik icra ettik. Orkestramız 4-5 dakika boyunca ayakta alkışlandı. O anda yaşadıklarımı anlatabilmeme imkân yok... Şöyle düşündün. Bu bir orkestranın, Türk sanatçısının milli olması gibiydi.”
YENİ BİR KANAL AÇIYORSUNUZ
“Geçen sezon Bulutsuzluk Özlemi vardı, bale vardı. Ondan önce yine tiyatro, halk oyunları, türkü vardı. Serenad Bağcan vardı. Selçuk Yöntem ile ‘Senfonik Mizah’ vardı… Ali Poyrazoğlu ile komedi olarak Carmen’i yaptık! 20 Kasım’da Kemal ile Latife’yi yaptık, danslı anlatım, dokümanter ve klasik müzikle tamamen özgün.
Eğer seyirci zevk almazsa devamlılığı sağlayamayız. İlk sezonumuzda Yunus'un üzerindeki çocuk turnesi yaptık Fazıl Say ile. Bulutsuzluk Özlemi’ne daha çok bizim yaş grubu gelirken, Cem Adrian’a daha genç bir ekip geldi örneğin.”