26 Aralık 2024 Perşembe
İstanbul 12°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika

‘Şeker pancarımızı, tütünümüzü, buğdayımızı istiyoruz. Biz üretirsek bu devletin bütçesi de kalkınır halk da kalkınır. Ağzımızı açıp Ukrayna’ya bakıyoruz. Ne gereği var. Bizim Muş Ovamız varken Urfa’mız, Konya’mız varken…’

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika

Bitlis, Batman, Muş, Adıyaman, Malatya… Bir zamanlar tütünün ve şeker pancarının önemli üretim merkezleriydi. Çiftçi kendi toprağında üretiyordu, işçi işliyordu. Kadınlarsa hem fabrikada hem tarlada en öndeydi. Daha da önemlisi bölge halkı da ülke de kazanıyordu.

24 Ocak kararlarının ardından özelleştirmeler gündeme geldi, Cumhuriyetin kurduğu en önemli kurumlar, Özal politikalarıyla birlikte tek tek satılmaya ardından da kapatılmaya başlandı. 2000’lerde TEKEL’lere ve şeker fabrikalarına karşı en güçlü yanıt, bölge insanından geldi. Olacakları gördüler ve aylarca ‘Fabrikalar vatandır’ diyerek, Türkiye’ye seslerini duyurdular. Ama ülkeyi yönetenler, Batı’ya o kadar bağlanmışlardı ki halka kulaklarını tıkadılar, kendi ülkelerinin değerlerini bir bir yok ettiler.

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 1

Bitlis’te önce 26 bin ailenin geçim kaynağı iki sigara fabrikası, 2008 yılında kapatıldı ardından 1976 yılında temelleri atılan Muş Şeker Fabrikası, 2018 yılında özelleştirildi. Olan oldu… İşçiler işsiz, tarlalar boş kaldı.

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 2
Bitlis Tekel Fabrikası, 2008-2010 yılları arasında özelleştirilerek kapatıldı.
Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 3
Muş Şeker Fabrikası ise 2018 yılında özelleştirildi.

30 BİN TON 50 TONA DÜŞTÜ

90’lı yıllarda 30 bin ton tütün üretiyordu Bitlis. Şimdi ise 50 ton var ya da yok. 16 bin kayıtlı tütün üreticisi vardı şimdi tek bir kayıtlı üretici yok. Şeker pancarı üreticisi de tütün üreticisi de fabrikalarını geri istiyor. Gençler şehre göç etmiş, uçsuz bucaksız Muş Ovası ise ekilmeyi, eski bereketli günlerine dönmeyi bekliyor.

PKK NASIL BİTER!

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 4

Mehmet Tevfik Mutlu, bir zamanlar şeker pancarı üretmiş, tütün üretmiş. Şimdi 8 çocuğu da iş için gurbette.

“Pancar eksek 1 lira 70 kuruş ediyor. Kirayı bile karşılamaz. Özel fabrika, ürünü alırken fireyi düşüyor, küspeyi de bize geri parayla satıyor. Şu anda ekmiyoruz, para etmiyor çünkü. Hayvancılık yapıyoruz. Hayvandan da kazanamıyoruz. Sütü satacak peyniri satacak bir yerimiz yok. Fabrika istiyoruz.”

Çocuklarını okutamadığını anlatan Mutlu, terörün nedeninin işsizlik olduğunu belirtti, “Doğu ve Güneydoğu’da her ile iki fabrika açılsa, bizim gençler girip çalışsalar, ceplerinde üç beş kuruş para olsa, kahve köşelerine gitmezler. Bak o zaman PKK kalıyor mu? İş olursa burada PKK biter. Bu çocukların PKK’ya katılmalarının sebebi yoksulluk, işsizlik.” diye konuştu.

‘BİZİM OVALARIMIZ VARKEN NEDEN İTHAL EDİYORUZ’

Bülent Aslanhan da eski üreticilerden. “Perişanız” diye başlıyor konuşmaya devam ediyor:

“Fabrikaları kapattılar, herkes perişan oldu. Eskiden 1 ton tütün ekerdim, 3-5 dönüme. 15 nüfus geçiniyorduk. Şimdi PTT’ye gidiyoruz, sosyal yardımlaşmanın verdiği yardımlarla geçiniyoruz. 5 kuruş verirse devlet, onunla geçiniyoruz. Bizim burada iki fabrikamız vardı BEST ve Bitlis, ikisi de kapatıldı. Fabrikamızı bize geri versinler yeter. Şeker pancarı var, buğday var, var da var. Muş Ovası’nda ekilmeyecek bir şey yok ki…

“Hakkımızı istiyoruz, şeker pancarımızı istiyoruz, tütünümüzü istiyoruz, buğdayımızı istiyoruz. Avrupa’dan neden ithal ediyoruz. Biz üretirsek bu devletin bütçesi de kalkınır halk da kalkınır. Ağzımızı açıp Ukrayna’ya Rusya’ya bakıyoruz. Ne gereği var. Bizim Muş Ovamız varken Urfa’mız, Konya’mız varken başka yerden neden ithal ediyoruz.”

Bülent Aslanhan, üreticilerin başka bir sorununu da değindi: “1994’te tütün ekicisiydik. 94’ten 97’ye kadar olan BAĞKUR ödemelerimiz kayıtta görünmüyor. Kayıtlarımız var ama 4 yıllık primler eksik çıkıyor. Belgeler elimde ama sistemde silinmiş görünüyor. Ben o dönem ekiciydim. Tütün teslim ettiğime dair belgeler, dekontlar var ama devlette bunun karşılığı yok…”

‘ÖZELLEŞTİRME BİZİ PERİŞAN ETTİ’

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 5

Hamdi Eroğlu da özelleştirmelerle çiftçinin elinden her şeyinin alındığını belirtti, şöyle devam etti:

“Özelleştirmeler bizim için iyi olmadı, mağdur kaldık. Ben değil çok insan artık ekmiyor. Her şeyimizi elimizden aldılar. Bir şey yapamıyoruz. Çocuklarım başka yerde asgari ücretle çalışıyor, kirayı ödeyemiyorlar. Hayvancılık yapıyoruz ama yem çok pahalı. Fabrika varken kazanıyorduk, rahat geçiniyorduk. Bu özelleştirme sistemi bizi perişan etti. Her şeyi sattılar.”

DEVLET KAZANDIRIYORDU

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 6

Bölge üreticileri, Muş Şeker Fabrikası’nın özelleştirildikten sonra 49 yıllığına kiraladığı arazide makinelerle üretim yaptığını belirttiler, şeker pancarı tesliminin şu anda çok maliyetli olduğunu söylediler. Üreticilerin verdiği bilgiye göre önceden Bitlis’in bütün ilçelerinde kantarlar vardı. Muş’a giden şeker pancarları oraya teslim edilirdi. Fabrika, pancarı o kantarlardan alıp götürürdü. Kantarlar kapatılınca fabrika, ürünü ayağına teslim istiyor. Bu da maliyeti artıyor. Pancarı götürüyorsun, dolu tırlar bekletmeye alınıyor, bunun için park parası lazım, 2 bin lira… İkinci maliyet de küspeden. Fabrika devletin elindeyken çiftçiye küspesini iade ederdi, çiftçi de onu hayvanlarına yedirirdi. Şimdi özel fabrika küspeyi fire olarak düşüyor sonra çiftçiye parayla satıyor.

‘TERÖRÜN BOŞALTAMADIĞI KÖYLERİ ÖZELLEŞTİRMELER BOŞALTTI’

Bitlis’ten yükselen ses: Sadaka değil fabrika - Resim : 7

TEKEL direnişinin Doğu’daki önderlerinden Tek Gıda-İş Sendikası'nın eski Bitlis Şube Başkanı Can Murat Yenisöz, bölgedeki işsizlik sorununun ancak tarım ve hayvancılıkla çözülebileceğini belirtti.

Aydınlık’a konuşan Yenisöz, TEKEL kapanmadan önce Bitlis’te 16 bin 500 ekici, bin de kadın ve erkek işçi olduğunu belirterek, “Fabrika özellikle Doğu ve Güneydoğu kadınlarına istihdam sağlıyordu, kadınları çalışma alanına alan çağdaş bir kuruluştu TEKEL. Evde tütün ekicileri kadınlar, fabrikalarda tütün işleyen kadınlar… Bölgemizde Türk kadınını çalışma yaşamına alan ilk fabrikalardan biriydi. Maalesef, PKK’nın boşaltamadığı köyler, TEKEL’lerin kapatılmasıyla boşaltıldı. Uzun yıllar hiçbir baskıya boyun eğmeden köylerinde kalmıştı bu insanlar…” diye konuştu.

‘TÜTÜNÜN TAMAMI DIŞARIDAN ALINIYOR’

Yenisöz, bin TEKEL çalışanının o zaman 10 bin asgari ücretliye bedel olduğunu, 300 bin nüfuslu Bitlis’te 100 bin kişinin tütüncülükle geçindiğini belirterek, şöyle devam etti: “Süreç Özal döneminde başladı, Ak Parti döneminde Türk tütüncülüğü, Amerika ve İngiliz’e teslim edildi. Ülkemizde yıllık 20 milyar doların üzerinde tütün dumanı üfleniyor ama bu 20 milyar dolardan 500 milyon doları Türk tütüncüsünden alınmıyor. Tamamı Amerika ve İngiltere’den geliyor. İzmir’den Bitlis’e kadar şu an özel sektörün aldığı 500 milyon dolarlık tütün yok. Türk tütüncülüğünün sigortası TEKEL devam etseydi 20 milyar doların yüzde 35 payı bizdeydi.”

‘ABD, PASTANIN TAMAMINI İSTEDİ’

Fabrikaların kapatılmasıyla 200 bin tütün ekicisi ve 40 bin TEKEL çalışanının lav edildiğini söyleyen Yenisöz, bölgedeki işsizlik sorununun çözümünü de şöyle anlattı:

“Hem bölgemize hem kamuya büyük girdisi olan tarım ürünlerine ve hayvancılığa yeniden dönülmeli. Az bir nüfus değil. Doğu ve Güneydoğu’da 1 milyon kişi tütünden geçiniyordu. O bitince hayvancılık da azaldı. Muş Ovası’nda şeker pancarı vardı. Onlar da bitti, kotalardan. İnanın şu anda sıkıntı büyük. Terör bitti tamam ama o insanların sıkıntıları, Türkiye’nin büyük illerinde sürüyor. Amerikalılar, o zaman pastanın tamamını istediler. Bizde üretim alanları azalıyor ama onların ülkelerinde artıyor. Bizim gibi ülkelere de tütün satıyorlar.”

Şeker pancarı Bitlis Muş Ukrayna