‘Biz işimizi yaparız engel olmasınlar’
Doğuştan bacakları ve parmakları eksik İbrahim Kırat ile sonradan engelli olan ALS hastası Mustafa Mantı, Engelliler Haftası'nda günlük hayatta yaşadıkları zorlukları anlattı
Karşıyaka’nın arka sokaklarında bir tamirci atölyesindeyiz. İki elinin parmakları eksik, iki bacağının dizden altı olmayan bir usta ile, rahat yürüyemediği belli olan akülü sandalyesindeki genç adam bizi karşılıyor. İlk kez engellilerle bu kadar yakın, işlerinin başındayken konuşacağız. Onlar ne boyunları bükük dilenciler ne de durumlarından ötürü öfkeliler. Hemen sohbete başlıyoruz. Bakalım Engelliler Haftası’nda neler diyecek, ne isteyecekler?
ARTIK KAFAMDA BİTİRDİM
Bize hoş geldin dedikten sonra bir yandan da işine devam ediyor İbrahim Kırat. Akülü sandalyedeki Mustafa Mantı, sonradan engelli olmuş. Mesleği elektrik teknisyeni. Onun sorunu nörolojik bir rahatsızlık olan ALS hastalığı. “Artık kafamda bitirdim. İşyerinde 12 Kasım 2017’ye kadar bastonla idare ediyordum. Beni istifaya zorladılar, o günden sonra yeni bir dönem başladı. ” Diye bir çırpıda özetliyor durumunu. Evli, bir çocuk babası Mustafa.
Ne gibi zorluklarla karşılaşıyorlar günlük hayatta? İlk şikayetler sokaktan başlıyor. “Asansörde sıra bekliyoruz, bizi görüyorlar ama koşa koşa öne geçip yer kapıyorlar. ESHOT şöförleri başka bir sorun. Şikayet ede ede bıktım, sonunda otobüse binmekten vazgeçtim” diyor Mustafa. Her iki hayatı da yaşamış, engelli ve engelsiz olmuş bir insan olarak gördüğü başlıca üç sorunu sıralamasını istiyoruz: İnsanlar, insanlar, insanlar diye yanıtlıyor. Daha önce hiç düşünmüş mü engellilerin halini? Yoksa o da şimdi yakındığı insanlar gibi miymiş? “Karşıyaka çarşıda gezip tozduğumda hiç dikkatimi çekmemişti. Ta ki rahatsızlanınca fark ettim…” diyor açık yüreklilikle.
ENGELSİZ İZMİR DİYORLAR ALAKASI YOK
“Daha okuldayken eğitim başlamalı! ” diye İbrahim ilk kez söze karışıyor: “En çok da aile önemli. Toplumda engelli her zaman var. Herkesin başına gelebilecek bir şey. Doğuştan ya da sonradan, hiç fark etmiyor! Engelli engellidir. Bunun içinde şizofreni de olabilir, bedensel engelli de olabilir. Ama o engele vatandaşımız daha da engel koyunca iş bitiyor. Otobüse bindiğinizde indik, kaldırımda gitmek istiyoruz. Engelsiz İzmir diyorlar, alakası yok! Kaldırıma çıkıyorsun ama inişi nasıl bilemiyorsun! Çıkıyorum, yolu kapatmış. Geldiğin yolu geri gidip iniyoruz. Ya da engelli girişinin önüne park etmiş araçlar! Giriş çıkış için güneşin altında bekleyeceksiniz.”
EŞEK SIRTINDA OKUL YOLU
Çorum’un Bayat ilçesine bağlı bir köyünde engelli olarak dünyaya gelmiş İbrahim. Ana babasında kan uyuşmazlığı varmış, o ve kız kardeşi eksik organla doğmuş…
“Okul hayatı çok zorlu geçti. Kış oldu mu eşek sırtında götürürlerdi okula. Kaç defa eşekten düştüğümü hatırlarım. Bayağı zorlanmıştık. Ankara Polatlı’da büyüdük. Ankara’ya gelince biraz daha rahatladık. Dört kardeşiz. İkimiz doğuştan engelli. O zamanlar tedavi filan yoktu, şimdi bir iğnesi var, kurtarıyorlar. ” Kendisi gibi engelli bir eşi, 17 yaşında sağlıklı bir kızı var.
İbrahim ortaokula kadar okumuş, bugünlerde dışardan liseyi bitirmeye çalışıyor. Ailesi çiftçi, halen Ankara’da çiftçilik yaparak geçiniyorlar. Kendisi için “çalışmayı çok seven bir insanım” diyor.
KİMSE AVUÇ AÇMAK İSTEMEZ
İbrahim’e işini gücünü soruyoruz. “Çoğu engelliler var, engelini kullanıp dilenenler var. Onlardan değiliz. 46 yaşındayım, 12 yaşından beri çalışıyorum. İlk geldiğimde işportacılık yaptım…” Nasıl aldı, nasıl taşıdı, nasıl sattı? Gülüyor İbrahim. Sanki dışardan hoş bir hayat hikayesinin filmini izler gibi. “Kemeraltı’da 1988-2003 arası işportacılık yaptım. Sonra Kent Hastanesi’nde 5 yıl çalıştım” Ne iş yaptı hastanede? Bir iş daha çıktı özgeçmişinde: Bilgisayarda çalışmış! Sonra? Sonra, krizle beraber işten çıkartılmış. Ne yaparız, ne yaparız? Piyangoculuğa başlamış, şöyle ilerlemiş hayat çizgisi: “2004 yılında ta ki Sisal Şirketi devraldıktan sonra beni borçlandırdılar. Yaklaşık 275 bin TL alacağım var, ama hiçbir şekilde ödeme yapmıyor. Mayıs 17’de mahkememiz var, bakalım ne olacak…”
NASIL TAMİRCİ OLDUM
“Kendi aracım (akülü sandalye) vardı, bozuldu, tamire götürüyorduk, dünyanın parasını istiyorlar. Sonunda kendim aracı parçaladım, tekrar topladım. Çok şükür şimdi her türlü arızayı gideriyoruz. ” Yukardan, yüksekteki raflardan bir alet almak gerekse? Arkadaşı Selami var, ondan yardım istiyorlar. Merak ediyoruz. Bu ellerle yapamadığınız ne var? Arkadaşı Mustafa yetişiyor: Mengene gibi parmakları mübarek, her işi yapar valla! İbrahim yine o gülümseme yüzünde: Kendi traşımı kendim alıyorum. Yemek yapıyorum. Her işi yaparım.
BAŞLICA ZORLUKLAR
Günlük hayatta pek çoğumuzun hiç de dikkat etmediği kimi davranışlar onlar için büyük zorluk. “Geçen gün 2,5 saat bekledim. Engelli yerine araç koymuşlar …” Ya da “Vapur beklerken, bizim önümüze geçiyorlar” veya “Asansörden çok kez insanları çıkarttım. Herkesi boşalttım, ben girdim. ” Asansörler, park yerleri, metro giriş çıkışları, otobüsleri, yol kenarlarındaki su olukları, banka ATM’leri. Mesela Karşıyaka’da sadece iki bankanın ATM’si engelliler için uygunmuş! Diğer hepsinin önünde iki basamak var, çıkmak imkansız.
Mustafa Mantı, Karşıyaka Belediyesi’nin Kent Konseyi Engelli Meclis üyesi. “Bütün çarşıdaki su kanallarını değiştirene kadar çok uğraştık. Bir sokakta yapıldı. Solundan giderken sağa geçmemiz imkansız. Adeta ‘Hayvan yalağı‘ gibi oluk koydular. Bizim sandalyelerin geçmesine imkan yok.” Diye yine gündelik hayattan bir örnek veriyor.
SOMURTMAYI HİÇ SEVMEDİM
Peki hal böyleyken hiç kaza geçirdiniz mi? diyoruz. Çook!
Bu kadar zorlukla hayata gülmeyi nasıl beceriyorsunuz?
Çocukluğumdan beri hep böyleyim. Hiçbir zaman somurtmayı sevmedim. Hayata hiç küsmedim. Çok şükür.
Önerileriniz neler?
Hiçbir zaman onlara kötü davranma, hakir görme. Bunun öğretilmesi lazım. Çocukluğumda engelli çocuğu dışarı salmazlardı. Gizlerlerdi. O zaman dışarı çıkarsalardı, bugün bu kadar yadırganmazdı. Son 15-20 yıldır engelliler sokağa çıktı. Ben evde durmamak için kaçtım İzmir’e geldim. Param yoktu, engellilere otobüsler bedavaydı. Üç yıl hiç aramadım. Televizyona verdiler, Kestane Pazarının orada polis geldi yakaladı. Dedem geldi aldı beni. Kemeraltı’da uzun yıllar işportacılık yaptığım için beni tanırlar, severler.
DEVLET AKÜLÜ SANDALYE VERMELİ
Türkiye genelinde 13 milyon engelli var. İzmir’de yaklaşık 260 bin engelli olduğu tahmin ediliyor, ama net değil. Her siyasi partide bir Engelli Komisyonu var. Siyasi partiden talepleri neler?
- Güvenlik meselesi var. 2018’de akülü sandalye ile tanıştığımda ALS şubesinden aldım. Arkama iki kişi takıldı. Biber gazını elime aldım, görünce geri gittiler. Caydırdım. (Mustafa)
Kötü şeyleri anmak istemiyorum. Çarşıda pek çok kez gasp etmeye çalıştılar.. O yönden çok korktuk, sıkıntı çektik. Bu bana bir şey yapamaz diyor. Belki bize ruhsatlı silah vermeleri iyi olur. 2-3 kişi geldiği zaman caydırır. Güvenlik amaçlı araç plakalarındaki engelli işaretini kaldırdılar. Yolda gasp, hırsızlık için önünü kesmesin diye.
- Akülü araçlarda istismarlar var. On bin liralık sandalyeyi ihtiyaç diye almış, 3-5 bin liraya satıyor. Bunları haber veriyoruz.
- Devlet, doktor raporuna göre ihtiyacını karşılayacak akülü sandalye vermeli. Bizde sadece gazilere bu hak veriliyor.
- Sigorta? Malulen emeklilikte kademe sistemi getirdiler. Engelli de çalışabiliyorsunuz. İbrahim’in 700 günü kaldı emeklilik için. Mustafa’ya 2018’de 912 TL maaş bağlandı. Evli, bir çocuğu var, anne-babasıyla yaşıyor. Şu an 2 bin 500 TL oldu.
- Bakım aylığı? Evde ona bakacak bir yetişkin olmalı. Mesela, kızı var, ama 18 yaşını doldurmadan bakım aylığı alamaz. Ağır engelli raporu varsa maaş alıyor. Raporunda ağır engelli yazıyor, ama evde bir sağlıklı insan olacak, bakıcıya para verecek. Kişi başına 2 bin 350 tl veriyor, yetersiz.
- Engelli aylığı? Hane gelirine bağlı. Evde başka çalışan varsa, engelli aylığı düşüyor. Anne babayla oturanlar, aileden para alamayınca dilenciliğe başlıyor. Bir engelli kolay kolay avuç açmaz.
- Elektrik ve doğalgazda indirim olmalı. Akülü araçların günlük dolum bedeli 5 tl. Ayda 150-200 TL gidiyor. Sadece su faturalarında indirim var.