Bizi bizden fazla düşünen bir ülke: Azerbaycan
Azerbaycan Kafkasya’da Asya’ya açılan önemli ülke. Mutlaka görülmesi gereken yer olarak düşünülmelidir. Ve tabi ki Karabağ. Olmazsa olmaz, mutlaka görülmesi gereken, Türklüğün temel yerlerinden.
Azerbaycan gezisi İstanbul Havalimanında dostlarla buluşma ve hasretle kucaklaşmayla başladı. Halbuki tanışalı ne kadar olmuştu. Ama o kadar samimi bağlar kuruldu ki birbirimizi görünce kucaklaştık. Tabi bizim olmadığımız daha önceki gezilere katılanlarla da tanışma ve koyu muhabbet uçağa kadar sürdü. Bakü Havalimanına indiğimizde bizi Gülşen isminde sempatik, bekar, 26 yaşında, elinden her iş gelen muhteşem bir acente görevlisi karşıladı. İsmini sorunca Gülşen Hanım diyordu. Azerbaycan’da kadınların isminin sonuna “Hanım” kelimesini ekleyerek söylediklerini keşfettik. Sonrasında ise rehberimiz Aynura Hanımla tanışma. Sıcak, içten ve samimi. Aynı zamanda mesleğini iyi yapan ve zeki bir kadın.
MUTLAKA GÖRÜLMESİ GEREKEN BİR BAŞKENT: BAKÜ
Bakü görülmesi gereken bir başkent. Geniş, temiz ve güvenli cadde ve sokaklar. Daha da önemlisi sıcak insanlar. Ki bu insanlar aynı kandan olduğumuz, aynı dili konuştuğumuz, aynı duygu ve düşüncede olduğumuz insanlar. Otel ve sonrasında şehir turunda eski şehir, kız kulesi ve tarihi müzeler, şehitlik, Osmanlıdan kalma cami ve Hazar Gölü. İşte tam da Asya’nın kalbine iyice yaklaştık. Kazakistan, Rusya, Türkmenistan ve İran. Bu ülkelerin her biri tarih dolu, Türk tarihinin merkezi yerler. İnsanın aklına sayfalar dolusu kitaplar, klasikler geliyor. Bakü müzelerle dolu bir kent. Halı müzesi, edebiyat müzesi, tarih müzesi, kukla müzesi, Qobustan müzesi vs. Muhteşem bir Azerbaycan Ulusal Müzesinde dakikalarca gezme. İlgi, alaka. Ve tabi ki en önemli salonda İlham Aliyev’in Karabağ’a araçtan inerken çekilen fotoğrafını arkaya alıp, sağ kolumuzu kaldırıp, yumruğumuzu sıkarak “Karabağ Azerbaycandır” pozunu vermeden olmaz.
GEZMEYE DOYAMAZSINIZ
Ertesi gün Kuba yolculuğu başladı. Kuba Azerbaycan’ın kuzeyinde Rusya sınırına yakın, Kuzey Kafkasya’da bir yer. Yemyeşil doğası, manzarası ve yayla havası. Yol üzerinde elma satan köylüler ve muhteşem aromalara sahip elmalar. Yoğurt kaplarına koyup satıyorlar. Anne 80 yaş üzeri Melek Hanım oğluyla elma satıyor. Sohbet oldukça koyu oldu. Ardından kuzey Kafkasya’nın en yüksek dağı olan Baba Dağı’nda 2500 rakımda,dünyanın en yüksek köyü olduğu söylenen Kınalık köyüne safari arabalarıyla 50 km. yolculuk. Tabi köye giden köprü yıkılınca akarsuyun içinden geçmek zorunda kaldık. Heyecan dorukta, yolculuk yoruyor ama Kafkasya’nın kalbinde olduğunu düşününce iyi ki geldik diyorsunuz. Dönüş yolculuğu karanlıkta yapıldı ve otel. Otel beklenenden çok iyi çıktı. Muhteşem manzara, doğa, temiz hava ve temiz odalar. Sabah erkenden, gün aydınlanmadan kalkıp yemyeşil otel kampüsünde yürüyüş ve fotoğraflar. Gezmeye doyamazsınız. İçimiz buruk ayrıldık. Keşke biraz daha kalsaydık.
‘LALELER’
Uzun bir yolculuk ve Gence’ye varış. Gence yolunda güftesi Aslan Aslanov’a, bestesi de Talman Hacıyev'e ait olan Bakü'yü kurtarmaya giden kırmızı Fes giyen Osmanlı Ordusu'na yazılan “LALELER” türküsü ilaç gibi gelmişti. Nizam-i Gencevi müzesi ve mezarını ziyaret. Geç kalmamıza rağmen bizi bekleyen müze müdürü. Ardından “Bu Gala Daşlı Gala, Cıngıllı Daşlı Gala” sözleri ağzımızda Daşlı Gala’yı görmeye gittik. Daşlı Gala’nın içine girdiğimizde güvercinlerden birinin Rafet beyin kafasına konması gezinin en güzel anlarından biri oldu. Tabi bu an fotoğrafa dökülmez de ne yapılır. Hemen makineler çalıştı. Akşam yemek ve büyük bir heyecanla ertesi gün Karabağ hayalleri. Ancak çabuk bitti. Çünkü Karabağ’da resmi toplantı olduğu için izinlerimiz iptal edilmişti. Biz de Bakü’ye dönmeye karar verdik.
TARİHİ TİYATRODA MANKURT OYUNUNU İZLEDİK
O gün akşam Cengiz Aymatov’un Mankurt eserinden sahneye uyarlanan oyunu seyretmek üzere tiyatroya gittik. Muhteşem performans. İyi ki seyrettik. Ertesi gün planlı programımız olan Azerbaycan Milletvekili Tenzile Rüstemhanlı’yı ziyaret, Yeni Çağ Medya Genel Yayın Yönetmeni Agil Alesger ve Azerbaycan Türkiye İş insanları Birliği Başkanı Hüseyin Büyükfırat’la tanışma. Oldukça verimli geçen toplantı. Rafet beyin hepimizi duygulandıran ve kendisinin Türklük aşkıyla göz yaşı döktüğü kısa konuşması. Gazeteci Şöhrab İsmayıl ile sohbet.
Azerbaycan halkının bizi bizim onları düşündüğümüzden fazla düşünmeleri ve dillerinden düşürmemeleri, Türklüğe ve Atatürk’e sıkı sıkıya bağlılık ama esas önemli olan ise her yerde Azerbaycan ve Türkiye bayraklarının yan yana asılması oldukça etkileyiciydi.
Ganimetler müzesi oldukça etkiliydi. Ermenistan’la olan savaşta ele geçen Ermeni ordusuna ait silah, araç ve gereçlerin gururla sergilendiği açık hava müzesi. Muhteşemdi.
Sonrası malum ayrılık vakti. Yediklerimizi değil gördüklerimizi yazmakta fayda olduğu için bu kadar diyelim. Bir de sayfada bize ayrılan yer bu kadar. Sonrası 2025 yılında Karabağ gezisinde…