22 Aralık 2024 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Bozkurt'un çağdaşlaşma armağanı: Medeni Kanun

Medeni Kanun'un kabulü üzerinden 76 yıl geçti. Bozkurt, altı yılı aşkın süren Adalet Bakanlığı sırasında, Ankara Adalet Mektebi’ni açmış, Atatürk’e söz verdiği hukukçuları yetiştirmiştir. Hukuk alanındaki temel devrim yasalarını çıkararak, Türk Hukuk Devrimine büyük hizmetler yapmıştır

Bozkurt'un çağdaşlaşma armağanı: Medeni Kanun
A+ A-

NAİL TOPAL / YAZAR

Din ve devlet işlerinin birbirinin içine girdiği Osmanlı Devleti’nin, bir Medeni Yasası olmamıştı. Tanzimat’la başlayan Batılılaşma anlayışında, hukuk alanında, Batı’dan yapılan çeviriler alınarak kamu hukuku oluşturulmaya çalışıldı. Ancak özel hukuk alanında büyük bir boşluk vardı. Cevdet Paşa’nın girişimiyle İslam dininin Hanefi mezhebi ilkelerine dayanan Mecelle-i Ahkâm-ı Adliye oluşturuldu. Maddeleri arasında uyum ve bütünlük bulunmayan mecelle, tam bir medeni yasa olmaktan çok uzaktı. Ayrıca yabancılar için ayrı uygulanan hukuk kuralları vardı. Elçiliklerde yabancılar için özel mahkemeler kuruluyordu. Böylece çok dilli ve çok hukuklu bir sistem ortaya çıkmıştı.

Atatürk, Mahmut Esat Bozkurt’a 1920'de Adalet Bakanlığını önermişti. O, öneriyi, adalet örgütü ve yasal mevzuatın yeterli olmadığı, ayrıca Bakanlar Kurulu ile kendisinin köktenci görüşleri arasında çok farklılıklar olduğunu söyleyerek kabul etmemişti. 22 Kasım 1924 tarihinde Fethi Okyar başkanlığında kurulan hükümette, Adalet Bakanı olarak yer aldı. 21 Şubat-8 Mart 1925 tarihleri arasında bir Hukuk kongresi topladı. İzmir ve İstanbul’dan gelen ve Ankara’daki bakanlık uzmanlarından oluşan otuz kişilik bir grup, ülkemizde yirmi-otuz yıl süreyle uygulanacak bir program hazırladı. Bozkurt, başkanlığında hazırlanan bu program için, değişen bakanların kişisel görüşlerine göre değil, bakanlık örgütünün isteklerine uygun olan ve uzun süre uygulanabilir olmasının amaçlandığını anlatır.

19 Mayıs 1924'te, çağdaş hukuk yasalarının hazırlanması için çeşitli komisyonlar kurulmuştu. Bir yıl süren çalışmalar sonunda, ortaya uyumlu ve kendi içinde tutarlı bir yasa önerisi çıkmadı. Eklektik bir anlayışla, İsviçre, Almanya ve Fransa yasalarından, bir taraftan da İslam dininin Hanefi, Maliki, Şafi ve Hanbeli mezheplerinin fıkıh kurallarından alıntılar yapılarak ortaya acayip bir durum ortaya çıkarılmıştı.  Bozkurt, bu konuda şöyle der: “Eskimiş düşüncelerle, çağdaş görüşleri bir araya toplamak ve bunları uzlaştırmak kuşkusuz ki mümkün değildir. Çünkü çağdaş uygarlık bir bütündür. Ya alınır, ya alınmaz. Hiçbir değişikliğe katlanılamaz ve uygarlığın vatanı da yoktur. Her yere ya aynen girer, yahut girmez.”

Konu Çankaya’da, hukuk sisteminde yapılacak değişiklikler tartışılırken Bozkurt, en kestirme yolun, Avrupa Medeni Yasalarından birinin hızla dilimize çevrilerek uygulanmasını Atatürk’e önerir. Atatürk, onun bu önerisine: “Çocuğum, istediğini yaparsak, tercüme edeceğimiz bu konuları, memleketimizde tatbik edecek elemanlarımız var mıdır?” sorusunu yöneltir. Soruya verilen yanıt, Bozkurt’un kararlılığını vurgular: “Paşam, bir gün Avrupa’da çok mükemmel bir silah icat edildiğini işitseniz, memleketimizde, bunu kullanmasını bilen askerimiz yoktur diye, o silahı almakta tereddüt mü edersiniz? Elbette ki hayır… Silahı alır ve onu kullanabilecek askerleri de yetiştirirsiniz” der.

Bozkurt, Medeni Kanun’un gerekçesini kendi yazdı. Bozkurt’un Medeni Yasa için hazırladığı gerekçenin bazı bölümlerini, Ord. Prof. Hıfzı Veldet Velidedeoğlu’nun günümüz diline uyarlamasıyla sunuyorum:

MEDENİ YASANIN GEREKÇESİ

“Değişmemek, dinler için bir zorunluluktur. Bu nedenle dinlerin, yalnız bir vicdan işi olarak kalması, çağdaş uygarlığın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın temellerinden ve eski uygarlıkla yeni uygarlığın en önemli ayırıcı niteliklerinden biridir. Köklerini dinlerden alan yasalar, uygulandıkları toplumları, gökten indikleri ilkel çağlara bağlarlar ve ilerlemeleri engelleyici belli başlı neden ve etkenler arasında bulunurlar.”

“Göçebelik çağlarında, kurallar dergin değildir. Yargıç töreye göre karar verir. Mecellenin sözü edilen 300 maddesi ayrık tutulursa, yurttaşlar yasası alanında, Türkiye Cumhuriyeti yargıçları, derme çatma tüze kitaplarından ve din ilkelerinden kural bulup çıkarmak yoluyla yargı görevi yapmaktadırlar.”

“Gelenek ve göreneklere sıkı sıkıya bağlı kalmak savı, insanlığı en ilkel durumundan, bir adım ileriye götürmeyecek kadar tehlikeli bir kuramdır. Hiçbir uygar ulus, böyle bir inanış yöresinde kalmamış ve yaşamın gereklerine ayak uydurarak, zaman zaman kendini bağlayan gelenekleri yıkmakta duraksamamıştır. Gerçekler karşısında atadan ve deden kalma inanışlara ille de bağlı kalmak, akıl ve zeka gereklerinden değildir. Zaten devrimler, bu konuda en etkili bir araç olarak kullanılmışlardır.”

“Din, vicdanlarda kaldıkça devlet gözünde, saygıdeğer ve dokunulmazdır, dinin kural olarak yasalara girmesi, tarihin akışı içinde, çoğunlukla taçlı devlet başkanlarının, zorbaların, güçlülerin keyif ve isteklerini doyurma aracı olması sonucunu doğurmuştur. Çağdaş devlet, dini dünyadan ayırmakla insanlığı tarihin, bu kanlı belasından kurtarmış ve dine gerçek ve sonsuz bir taht olan vicdanı özgülemiştir.”

“Türk Ulusunun yüksek temsilcisi olan Büyük Meclisin uygun görmesine ve onayına sunulan Türk Yurttaşlar Yasası Tasarısı, yürürlüğe girdiği gün, Ulusumuz on üç yüzyılın kendisini çeviren bozuk inanış ve karışıklıklarından kurtulmuş, eski uygarlığın kapılarını kapayıp dirilik ve gürlük getiren çağdaş uygarlığın içine girmiş bulunacaktır.”

Bozkurt, altı yılı aşkın süren Adalet Bakanlığı sırasında, Ankara Adalet Mektebi’ni açmış, Atatürk’e söz verdiği hukukçuları yetiştirmiştir. Sırasıyla Borçlar Yasası, Ticaret Yasası, Deniz Ticaret Yasası, Ceza Yasası, İcra İflas Yasası, Yargılama Usul Yasası, Ceza Davaları Yargılama Usul Yasası, Adli Tıp Kurumu Yasası ve Emlak Eytam Bankası yasalarını çıkarmıştır. Böylece, bakanlığı sırasında hukuk alanındaki temel devrim yasalarını çıkararak, Türk Hukuk Devrimine büyük hizmetler yapmıştır.

YASA DİLİNİN TÜRKÇELEŞTİRİLMESİ

Bozkurt, yasalar hazırlanırken Türkçe sözcük ve deyimlerin kullanılması konusunda çok duyarlı davrandı ve yasa hazırlayan kurul üyelerini de uyardı. O, anadilimiz Türkçenin kültür ulusçuluğu için önemini çok iyi biliyordu. TBMM’de yasa tasarıları görüşülürken Bolu Milletvekili Tunalı Hilmi, ”Adalet Bakanlığının ve Encümenin, yasada kullanılan deyim ve sözcüklerin Türkçeleştirilmesinden dolayı, milletine karşı, anadiline karşı en büyük borçlarını ödediğini“ söyler. Yine Yusuf Akçura, Mahmut Esat Bozkurt’un hukuk dilini Türkçeleştirmesini TBMM’de şu sözlerle övmüştü: “Türkiye binasının esaslarını teşkil eden Türk Medeni Kanunu, Türk Ceza Kanunu ve diğer kanunlarla beraber… Mahmut Esat Beyefendi arkadaşımız, Türk Cumhuriyeti’ne cidden esaslı hizmet etmiş bir arkadaşımızdır. Kendilerini tebrik ederim. Bakınız ne kadar güzeldir. Öz Türkçe yazılmıştır. Ne kadar temiz, pürüzsüz, güzel, saf ve öz Türkçedir. Bunu yazan yaşasın!”. Yine İstanbul Hukuk Fakültesi’nden öğretmeni, onun bakanlığı sırasında Ankara Hukuk Mektebi Müdürü ve Bozkurt-Lotüs Davası sırasında danışmanlığını yapan Prof. Dr. Cemil Bilsel, Mahmut Esat Bozkurt’la ilgili şunları söyler: “Mahmut Esat tam bir devrimciydi. Dilde ve dirimde esaslı değişimler, devrimler isteklisi ve devrimin gönüllü bir bekçisiydi. Dil davası, bugün örgütlenmiş milli bir davadır. Mahmut Esat, bu davanın öncülerinden biridir. 1925’te Medeni Kanun hazırlanırken kanuna bir fazla Türkçe söz koymak, bir eksik yabancı kelime yazmak için çok çırpınmıştı. Öz Türkçe bir söz onun için, en güzel yabancı kelimeden güzeldi. Bugünkü dilimizi en güzel yazanlardan biriydi. Kanuna birçok kelimeleri kendi koydu.”

Bozkurt’un hazırladığı Medeni Kanun, 22 Kasım 2001 tarih ve 4721 sayılı yeni Medeni Kanunla değiştirildi. 1 Ocak 2002 tarihinde yürürlüğe girdi. 76 yıl yürürlükte kalan Medeni Kanun, DSP, MHP ve ANAP Koalisyon Hükümeti döneminde bozuldu. Mahmut Esat’ın hazırladığı “Gerekçe” özetlenerek alındı ve metin kuşa çevrildi. Özellikle dinle ilgili bölümler metinden çıkarıldı. Yasa tasarısı TBMM’de görüşülürken kimi gerici vekiller Bozkurt hakkında saygısızca sözler söylediler.

10 Şubat 2005 tarihinde Yargıtay Başkan Vekili Osman Şirin, Yeni Türk Ceza Yasası ile ilgili düzenlenen bir panelde, üst düzey bir yargıca yakışmayan düzeysiz sözler söyledi. ”Geçmiş dönemi sonlandırıyoruz ve yeni bir dönemi açıyoruz. 1926’da başlayan ve dönemine bir hukukçu olarak adını vermiş bulunan Mahmut Esat Bozkurt, bütün saygınlığıyla 79 yıl boyunca hükümranlığını sürdürdü bu ülkede. Eski Türk Ceza Kanununun, yürürlükte kaldığı dönem, şimdi yeni bir dönem, uygar dünyaya açılım adı altında başlıyor. Tam elli gün sonra 1 Nisan’da yeni bir ışık yakılacak.”

Dönemin –Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı– hukukçu Cumhurbaşkanı Sayın Ahmet Necdet Sezer, Medeni Yasa’nın kabul edilişinin yıldönümü dolayısıyla yayınladığı mesajda, Yargıtay Birinci Başkan Vekili Osman Şirin’in Türkiye’nin ilk Adalet Bakanlarından “Anadolu Türk Devriminin Meşalesi” diye anılan Mahmut Esat Bozkurt döneminin kapandığı sözlerine sert bir yanıt verdi. Sezer, Bozkurt’un o dönemde yazdığı Medeni Yasanın kabul edilmesini “Türk Aydınlanmasının simgelerinden” olduğunu ifade etti. İki sayfalık mesajında, Bozkurt’un yazdığı Medeni Yasa’nın genel gerekçesinde, laik hukuk sisteminin zorunluluğunun günümüze de ışık tutacak biçimde anlatıldığını vurgulayan Sezer, mesajına bu bölümden alıntı yaptı. Sezer, “Yeni Medeni Yasa’ya da özetlenerek konulan bu gerekçe, yüce Atatürk’ün Ulusu için öngördüğü laik yaşam ve yönetim biçimini en güzel biçimde yansıtmaktadır.” dedi. Sezer, Şirin’in “Laikliği artık devletin değil, halkın koruması gerektiği” şeklinde gerekçe yazdığı Yargıtay Genel Kurulu’nun son kararına da şu sözlerle dokundurdu: “Atatürk devrimleri, O’nun ilkeleriyle birlikte, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti’nin ayakta kalmasını, gelişmesini, güçlenmesini sağlayan en önemli yapıtaşlarıdır. Bugün daha çok özgürlük istenebiliyorsa Cumhuriyet’in kuruluş felsefesiyle örtüşmeyen açılımlar tartışılabiliyorsa, bunun Atatürk devrimlerinin sağladığı özgürlükçü ortam sayesinde yapılabildiği unutulmamalıdır. Bu nedenle Atatürk İlke ve Devrimleri’nin her türlü tartışmanın üzerinde olduğu kuşkusuzdur.”

Osman Şirin’in “Bozkurt’un hükümranlığını sona erdirecek ışık” olarak nitelediği TCK, önce 31 Mart 2005’te yasa daha yürürlüğe girmeden 9-10 maddesi değiştirilmiş, ardından 29 Haziran 2005’te 37 maddesi, 19 Aralık 2006 tarihinde 10-11 maddesi değiştirilmiştir. İşin en acı tarafı hukuk adamlarının bazılarının aymazlıklarıdır. O dönem, barolar, üniversiteler, aydınlar, bazı siyasi partiler ve demokratik kitle örgütleri, bildirilerle olayı kınadılar.(1)

Medeni Yasa’nın kabul edilmesinin 96. yılı ulusumuza kutlu olsun. Ülkemizi çağdaş bir hukuk sistemine ulaştıran Kemalist, devrimci, bilge insan Bozkurt’u saygı, sevgi ve rahmetle anıyorum.

(1) Av. Osman Kuntman, Armağana Giden Yol / Mahmut Esat Bozkurt Anısına Armağan,  İstanbul Barosu Yayınları, 2008, s. 8.       

Son Dakika Haberleri Mahmut Esat Bozkurt çağdaşlaşma armağanı medeni kanun osmanlı devleti tanzimat