BRICS yeni mali çözümleri tartıştı: ‘Finansal sistemde acil değişiklik’
BRICS ülkeleri çatısı altında faaliyet yürüten Yeni Kalkınma Bankası, gelişmekte olan ülkelerin Batı baskısı nedeniyle karşılaştığı risklere karşı alternatif finansal sistemleri ve yerel para birimleri ile ticaretin payını artırmak amacıyla toplandı.
Amerika Birleşik Devletleri’nin finansal hakimiyetini kullanarak siyasi çıkarları doğrultusunda gelişmekte olan ülkelere baskı yapması, alternatif finansal sistem arayışını hızlandırıyor. BRICS üye ülkeleri de söz konusu baskı nedeniyle yeni finansal araçlar meydana getiriyor. BRICS ülkeleri tarafından 2015 yılında kurulan Yeni Kalkınma Bankası (NDB), gelişmekte olan ülkelere alternatif mali kaynak yaratmayı ve dolar karşısında yerel para birimleriyle ticaretin payını artırmayı amaçlıyor.
SÜRDÜRÜLEBİLİR GELECEĞE YATIRIM
Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin, Güney Afrika, Bangladeş, Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri’nin üyesi olduğunu Banka, 29-31 Ağustos günlerinde “Sürdürülebilir Geleceğe Yatırım” ana temasıyla 9’uncu yıllık toplantısını düzenledi. Toplantının açılışında konuşan Yeni Kalkınma Bankası Başkanı Dilma Rousseff, bankanın temel amaçlarından olan sürdürülebilir kalkınmayı, ekonomik büyüme, sosyal katılım ve çevre korumanın birbirine bağlı olmasıyla açıklıyor.
Uluslararası finansal sistemin acilen değişikliğe ihtiyaç duyduğunu kaydeden Rousseff, “Ülkelerimiz için sürdürülebilir ekonomik kalkınma, üretkenliğin ve daha iyi işlerin genişlemesine katkıda bulunan bilim, teknoloji ve inovasyonda endüstriyel bir temel ve kapasite gerektirir. Ayrıca, hem ekonomik olarak uygulanabilir hem de çevre dostu sistemler yaratmak için hükümetler, işletmeler ve bireyler arasında işbirliğini gerektirir. Öte yandan, özellikle uluslararası finansal mimaride sistemsel değişikliklere acilen ihtiyaç duyulmaktadır.” ifadelerini kullandı.
GELİŞEN ÜLKELERİN RİSKLERİ
Gelişmekte olan ülkelerin eşitsizlik, aşırı yoksulluk, yetersiz altyapı ve eğitim, sağlık ve barınmaya yetersiz erişim gibi sürdürülebilir kalkınmayı sağlamak için önemli zorluklarla karşı karşıya olduğunu belirten Rousseff, borçlanma sorununu ele almadan sürdürülebilir kalkınmanın mümkün olmayacağının altını çizdi. Rousseff, “Dünya Bankası tahminlerine göre, gezegendeki onuncu gelişmiş ekonominin toplam borcu yaklaşık 87 trilyon ABD dolarıdır. Bu kadar yüksek kamu borçlarının finansmanı, uluslararası piyasalarda mevcut olan muazzam likiditenin önemli bir bölümünü tüketir. Aksi takdirde bu likidite, Yükselen Piyasaların ve Gelişmekte Olan Ülkelerin (EMDC) borcunun finansmanına ve dolayısıyla sürdürülebilir kalkınma için gerekli yatırımlara yönlendirilebilir.” diye konuştu.
FAİZ ARTIŞININ TEHDİDİ
Gelişmekte olan ülkeler için borçluluğun aşırı bir yük haline geldiğini vurgulayan Rousseff, borçluluk ve yüksek faiz döngüsünü şöyle özetledi:
“Gelişmekte olan ülkelerin borcu çok fazla ve çok hızlı büyüyor. Örneğin, gelişmekte olan ülkelerdeki faiz ödemeleri, son on yılda altyapı, sağlık, eğitim ve konut için yapılan kamu harcamalarından daha hızlı arttı. Uluslararası piyasalardaki faiz oranlarındaki artışlar ve para birimlerinin aşırı değer kaybetmesi gibi dış şoklar, sonunda bir kısır döngüyü körükleyerek borçlanmaya yol açıyor. Güçlü para birimindeki borç ile projeler tarafından üretilen gelir arasındaki uyumsuzluk, gelişmekte olan ekonomilerde egemen ve egemen olmayan yatırımlara engel teşkil ediyor.
YEREL PARALARLA FİNANSMAN
“Bunun için iki eylemi hayata geçirmemiz gerekiyor: i) birincisi, uluslararası likiditenin gelişmekte olan ülkelere yönlendirilmesi ve yüksek faiz oranlarının yükünün azaltılması gerekiyor; ii) ikincisi, yatırım yapmak için daha geniş bir mali alan sağlamak amacıyla yerel para birimiyle finansman gibi alternatifler geliştirilmeli.”
Finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi ve daha geniş bir para birimi sepetinin kullanılmasının, para politikası kararlarıyla ilişkili şoklara karşı ekonomik dayanıklılığı artıracağını söyleyen Rousseff, “Lojistik, sosyal ve dijital altyapı, konut, su, eğitim ve sağlık finansmanını mümkün kılacak şekilde mali durumu güçlendirebilir.” dedi.
Yerel para biriminde kredi ve/veya döviz takaslarının mevcudiyetinin, döviz kuru ve faiz oranı risklerine maruz kalmanın üstesinden gelmeye yardımcı olacağına dikkat çekerek, “Gerçek şu ki, hegemonik para biriminin iki rolü vardır: Uluslararası ve yerel. ABD enflasyonla karşı karşıya kaldığında para politikası faiz oranlarını yükseltmek için kullanılır ve bu da gelişmekte olan ülkeler için çok fazla sorun yaratır, gelişen ülkelerde borcun fırlamasına neden olabilirler.” değerlendirmesini yaptı.
YÜZDE 30 HEDEFİ
Rousseff, Bankanın hedeflerine değinerek sözlerini şöyle tamamladı: “Bu nedenle, yerel para birimlerinin kullanımının genişletilmesi, Yeni Kalkınma Bankası'nın (NDB) 2022-2026 dönemi için temel stratejik hedeflerinden biridir. Banka, borç alan üyelerin toplam finansmanının yüzde 30'unu yerel para birimleriyle sağlamayı hedefliyor.
“Sürdürülebilir kalkınma için son teknoloji finansal sistemler, sürdürülebilir yatırım beklentileri ve yerel para birimi finansmanı stratejileri üzerine tartışmalar ve sunumlar ile birlikte, önemli şahsiyetlerin düşündürücü tartışmalar yapılacak. Acil sosyal ve çevresel sorunları ele alan ve sürdürülebilir büyümenin yeni motorlarını geliştirmek için en iyi uygulamaları teşvik eden iş birliği girişimlerini tartışma ve inceleme fırsatına sahip olacağız.”