Bu belirtinin altında rahim ağzı kanseri olabilir!
İAÜ VM Medical Park Florya Hastanesi Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Cihan Comba, 1-31 Ocak Rahim Ağzı (Serviks) Kanseri Farkındalık Ayı nedeniyle rahim ağzı konusunda açıklamalarda bulundu ve rahim ağzı kanserinin sinsi bir kanser türü olduğunu belirtti.
Rahim ağzı kanserinin sinsi bir kanser türü olduğunu belirten Jinekolojik Onkoloji Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Cihan Comba, “Cinsel ilişki sonrası kanama, düzensiz kanama, ileri evrede bel-sırt ağrısı, kemik ağrısı, yorgunluk halsizlik, kilo-iştah kaybı, bacaklarda ödem, şişlik, ağrı, idrar kaçırma gibi şikâyetler oluşabilir” dedi.
KADINLARDA 15-44 YAŞTA İLK 5 KANSERDEN BİRİ
Rahim ağzı kanserinin Türkiye'de 15 ila 44 yaş arası kadınlarda görülen ilk 5 kanserden biri olduğunu dile getiren Doç. Dr. Comba, “Rahim ağzı, rahim ile vajina arasında bulunan içinde kanal olan boruya benzer bir organdır. Rahim ağzı, cinsel birleşme sonrası spermlerin rahme ulaşmasına ve kadınların adet dönemlerinde kanın akışına izin verir. Rahim ağzının iç kanalını örten hücreler ile rahim ağzının vajinaya bakan kısmını örten hücreler farklı yapıdadır. Kadınlar ergenlik dönemine geldiğinde bu birleşme yerindeki hücrelerde değişim meydana gelir. Bu değişimin oluştuğu alana biz transformasyon alanı deriz” diye konuştu.
HPV VİRÜSÜNE DİKKAT EDİLMELİ
Rahim ağzı kanserinin neden olduğuna değinen Doç. Dr. Comba, “Rahim ağzı kanseri yüzde 99’dan fazla oranda Human Papilloma Virus (HPV) adı verilen virüs tarafından oluşmaktadır. Değişen hücrelerin değişimleri zamanında savunmasız hücrelerin içine virüs girer ve orada kanserleşmeyi başlatabilir” dedi.
DÜZENSİZ KANAMA GÖRÜLEBİLİR
Rahim ağzı kanserinin ilerleyen dönemlerine kadar belirti vermeyebileceğinin altını çizen Doç. Dr. Comba, “Rahim ağzı kanseri sinsi bir kanser türüdür. Cinsel ilişki sonrası kanama, düzensiz kanama, ileri evrede bel- sırt ağrısı, kemik ağrısı, yorgunluk halsizlik, kilo- iştah kaybı, bacaklarda ödem şişlik ağrı, idrar kaçırma gibi şikâyetler oluşabilir” şeklinde konuştu.
HPV POZİTİF OLANLAR SİGARA İÇMEMELİ
Sigara kullanmanın veya sigaraya maruz kalmanın HPV’den sonra en fazla risk artışı yapan durum olduğunu belirten Doç. Dr. Comba, “Hekim olarak zaten kimsenin sigara içmesini önermiyoruz. Fakat özellikle HPV pozitif olan veya tedavi olmuş tüm hastalarımızın sigaradan uzak durmasını öneriyoruz” dedi.
RİSK FAKTÖRLERİNE DİKKAT EDİLMELİ
Doç. Dr. Comba, rahim ağzı kanserindeki risk faktörlerini şöyle sıraladı:
“Erken yaşta ilişkiye başlamak
Partner sayısının çok olması
Bağışıklık sisteminin zayıf olması -örneğin HIV enfeksiyonu, organ nakli nedeniyle immun sistemi baskılayan ilaç kullananlar
Anormal Pap smear sonucu olan ya da kanser öncesi servikal hücre değişiklikleri tanısı öyküsü olan kadınlar
Düzenli Pap test yaptırmayan kadınlar
HPV aşısı yaptırmamış kadınlar.”
YILDA YAKLAŞIK 340 BİN HASTA HAYATINI KAYBEDİYOR
Rahim ağzı kanserinin son yıllarda görülme oranından bahseden Doç. Dr. Comba, “Dünya’da 2020 verilerine göre, yılda yaklaşık 600 bin kadına rahim ağzı kanseri tanısı konmuştur. Yaklaşık 340 bin hasta da bu hastalık nedeniyle hayatını kaybetmektedir. Türkiye’de ise yıllık yaklaşık 3 bin kadına rahim ağzı kanseri teşhisi konulmaktadır” açıklamasında bulundu.
HPV AŞISI KORUYUCU
Rahim ağzı kanserine neden olan en büyük etkenin HPV virüsü olduğunun altını bir kez daha çizen Doç. Dr. Comba, korunmada aşının kritik rol oynadığına dikkat çekerek şu bilgileri paylaştı:
“HPV’ye karşı geliştirilmiş bir aşı bulunmaktadır. HPV aşısı, canlı virüs taşımayan bir aşıdır. 15 yaşın üzerinde 6 aylık (0-2-6. ayda) süre içerisinde 3 doz şeklinde uygulanır. 9-15 yaş arasında 6 ay aralarla iki doz şeklinde yapılır. Rahim ağzı kanseri ve genital siğillere karşı etkilidir. Yaklaşık yüzde 90’a yakın oranda hastalıktan korur. 9 yaştan 45 yaşına kadar çalışmalarla etkinlik gösterilmiştir. 45 yaşından sonra da aşının uygun olan hastalara yapılmasında sakınca yoktur. Aşı olanlar smear ve HPV testi taramasına devam etmelidir. Ayrıca rahim ağzı kanserinde tarama testi dediğimiz smear testi ve HPV’nin vücutta olup olmadığını saptayabildiğimiz HPV DNA tespitine dayanan bir test de vardır. Bu testler belirli aralıklarla 21 yaşından itibaren yapılması önerilmektedir.”
KALICI ENFEKSİYON DURUMUNDA KANSER OLUŞABİLİR
Rahim ağzı kanserinin HPV vücuda girdikten sonra oluştuğunu söyleyen Doç. Dr. Comba, “HPV vücuda girince, bağışıklık hücreleri virüsü yenmek için çalışır ve iki yıl içinde yaklaşık yüzde 75-80 oranında vücut HPV’yi yener ve HPV vücuda bir etki yapamaz. Fakat kalıcı enfeksiyon olduğu takdirde Cervical Intraepitelial Neoplasia (CIN) dediğimiz rahim ağzı kanseri öncüsü lezyonlara ilerler. Sevindiricidir ki, bu lezyonlarında etkin tedavisi bulunmaktadır. LEEP LETZ Konizasyon dediğimiz hasarlı rahim ağzı bölgesinin çıkarıldığı ameliyatlar daha küçük müdahalelerle tedavi edilebilmektedir” dedi.
TANI BİYOPSİ İLE KONULUYOR
Rahim ağzı kanserinin tanısının biyopsi ile koyulduğunu ifade eden Doç. Dr. Comba, “Kolposkopi dediğimiz büyüteç temelli bir aletle rahim ağzı incelenir, özel boyalarla boyanır ve biyopsi alınır. Tanı konulduktan sonra MR, PET gibi görüntülemelerini de kanserin yayılmasını değerlendirmek için sıklıkla yapmaktayız” dedi.
TEDAVİ YOLLARI
Son olarak tedavi yollarına değinen Doç. Dr. Comba, “Rahim ağzı kanseri tanısı koyduğumuz hastaları eğer hastalık çok erken saptanmışsa ve çocuk istemi varsa, rahim ağzının bir kısmını ya da tamamını çıkararak tedavi etmekteyiz. Böylelikle hastanın çocuk yapma yeteneğini devam ettirmesini sağlamaktayız. Çocuk istemeyen ya da ailesini tamamlamış hastalarda rahim bağları ve lenf bezleri ile birlikte alınır. Bu ameliyatlar çok teknik ve ağır sonuçlar doğurabilecek ameliyatlardır. Bazı hastalarımızda da radyoterapi ile kemoterapiyi eş zamanlı vererek hastalığı tedavi etmekteyiz” şeklinde konuştu.