22 Kasım 2024 Cuma
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-2: Sakarya zaferi Sovyet dostluğunu pekiştirdi

Moskova Antlaşması ile doğu sınırlarını emniyet altına alan TBMM Hükûmeti, Batı Cephesi’ndeki ordularının gücünü kuvvetlendirme imkânı bulmuştur. Bu imkân Yunan kuvvetlerine karşı nihai zafer elde etmemize katkı yapmıştır.

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-2: Sakarya zaferi Sovyet dostluğunu pekiştirdi
Moskova Antlaşması, 16 Mart 1921.
A+ A-
TUGAY ULUÇEVİK / BÜYÜKELÇİ

Türk dünyasına ilişkin konulara önem veren Atatürk, Millî Mücadelemizin zaferle sonuçlanmasından sonra devletimizin doğu sınırının Türk dünyasına açılan bir kapı ile bitişik olmasına önem atfetmiştir. Halkının hemen hemen tamamı Türk olan Nahçıvan’ı da böyle bir kapı olarak görmüştür.

10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması’nın imza edildiği, Atatürk’ün Bolşevik Rusya ile yakınlaşma sağlamaya karar verdiği ve bu yönde teşebbüslerde bulunulduğu dönemde Bolşevik Rusya, Azerbaycan’ın ve Ermenistan’ın Sovyetleştirilmesi süreciyle meşgul bulunuyordu. Bu süreç içinde ve Azerbaycan’ın komünist yönetiminin de göz yumması sonucunda, Nahçıvan ile Zengezor Ermenistan’ın hakimiyeti altına girmişti. (1)

Ayrıca, Ruslar da Ermenilere birtakım iktisadî yardım vaadinde bulunmuşlardır.

Nahçıvan’ın Ermenistan’ın eline geçmesi, o yılların şartlarında, Türkiye’nin Azerbaycan ile ve hatta Rusya ile stratejik önemde bir ulaşım yolunun kesilmesine yol açacak bir gelişme olmuştur. Millî Mücadele’nin önderlerine ve TBMM üyelerine gelmeye başlayan çok sayıda mektup da uyanan heyecanı daha da arttırmıştır.

Nahçıvan konusunda TBMM’de bu hava sürerken Eylül 1920'de Doğu Cephesi'nde taarruza geçen Kâzım Karabekir Paşa komutasındaki 15. kolordumuz, Mîsâk-ı Millî sınırları içinde olan Sarıkamış, Kars, Ardahan, Artvin, Batum ve Tuzluca ve Iğdır'ı geri almış ve Gümrü'yü de işgal etmiştir.

Bunun üzerine Ermeniler barış talep etme zorunda kalmış ve 2 Aralık 1920 tarihinde Gümrü Antlaşması imzalanmıştır.

Antlaşma’nın 2. Maddesi’nde “Aşağı Karasu'nun döküldüğü yerden geçen çizginin güneyindeki (Nahçıvan, Şahtahtı, Şarur) bölgesinde daha sonra bir plebisitle saptanacak yönetim biçimine ve bu yönetimin kapsayacağı topraklara Ermenistan karışmayacak ve işbu bölgede şimdilik Türkiye koruyuculuğunda bir yerel yönetim kurulacaktır ” hükmü yer almıştır.

Buna göre, Nahçıvan-Şahtahtı-Şarur bölgesi geçici olarak (“şimdilik”) Türkiye’nin koruyuculuğuna bırakılmıştır.

Gümrü Antlaşması’nda Nahçivan konusunda elde edilen sonuca rağmen, Atatürk Nahcivan’ı Ermenistan’ın hakimiyeti altına girmesine yol açmayacak daimi statüye kavuşturmak istiyordu.

TBMM Hükûmeti ile Bolşevik Rusya arasında Moskova’da bir antlaşma yapılması hususunda iki taraf arasında görüş birliğine varılması üzerine Atatürk, Moskova’ya gidecek heyetimizin Başkanı’na “Nahçıvan Türk Kapısıdır. Bu hususu nazar-ı itibara alarak elinizden geleni yapınız” talimatını vermiştir. (2)

16 Mart 1921 günü Türkiye ile Bolşevik Rusya arasında imza edilen Moskova Antlaşması’nın III. Maddesi’nde Nahçıvan hakkında şu hüküm yer almıştır:

“İşbu Antlaşmanın Ek I (C)’de belirlenen sınırlar içerisinde bulunan Nahçıvan bölgesinin üçüncü bir devlete verilmemesi şartıyla Azerbaycan’ın himayesi altında özerk statüye sahip olması her iki âkit tarafça kabul. Nahçıvan topraklarının doğuda Aras’ın Talveği, batıda Dagna dağı (3829)-Velidağı (4121) -Bagarzik (6587) ve Kömürlüdağı (6930) çizgisi arasında sıkışmış üçgen kesiminde, bu toprakların Kömürlü dağından (6930) başlayarak Seray Bulak dağı (8071)- Ararat istasyonundan geçerek Karasu ile Aras’ın birleştiği yerde sona eren sınır hattı, Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan temsilcilerinden oluşan komisyon tarafından belirlenecektir.”

Türk heyetinin gayretleri sayesinde Azerbaycan’ın toprak bütünlüğü kısmen de olsa korunmuş; Nahçıvan’ın üçüncü bir ülkeye devredilmez kaydıyla Azerbaycan’a bağlı “özerk bir Cumhuriyet” olmasına karar verilmiştir. Nahçıvan’ın Azerbaycan ya da Türkiye’nin olduğu gerçeği Ermeniler ve Ruslara kabul ettirilmiştir. Böylece Nahçıvan’ın “Türk Kapısı” olma özelliği korunabilmiştir.

Yukarıda da işaret edildiği üzere, yedi ay sonra 13 Ekim 1921’de TBMM Hükûmeti ile üç Sovyet Cumhuriyeti Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Türk-Sovyet sınırı son ve kesin şeklini almıştır. Nahçıvan’ın Moskova Antlaşması ile belirlenen statüsü 3 Sovyet Cumhuriyeti tarafından da teyit edilmiştir.

TBMM Hükümeti’nin bir diğer çabası da Azerbaycan’a egemen bir devlet gibi muamele etmek ve başka devletlerin de bu şekilde davranmasına yol açmak olmuştur. Bu amaçla Azerbaycan ile ayrı bir anlaşma imzalamak istemiştir. Oysa Sovyet Azerbaycan Hükümeti TBMM ile ayrı bir anlaşma yapmaya yanaşmamıştır. (3)

Moskova Antlaşması ile doğu sınırlarını emniyet altına alan TBMM Hükûmeti Batı Cephesi’ndeki ordularının gücünü kuvvetlendirme imkânı bulmuştur. Bu imkân Yunan kuvvetlerine karşı nihai zafer elde etmemize katkı yapmıştır.

Ayrıca, başlangıçta Millî Mücadele hareketimize hayırhah nazarlarla bakmayan ve oldukça mesafeli davranan ABD’nin tutumunda da olumlu yönde değişiklikler görülmeye başlanmıştır.

Büyük Zafer’in 100. yıl dönümünde düşündüklerimiz-2: Sakarya zaferi Sovyet dostluğunu pekiştirdi - Resim : 1
Mustafa Kemal Paşa Sakarya Harbinde. (1921)

II. İNÖNÜ ZAFERİ

1 Nisan 1921’de kazanılan II. İnönü zaferi de TBMM Hükümeti’nin diplomaside arka arkaya gelmeye başlayan anlamlı başarılı sonuçlarının kapısını aralamıştır. İtalyanlar Antalya’dan Temmuz 1921’de çekilmiştir. Atatürk, Ordularımıza komuta eden İsmet Paşa’ya şu tebrik mesajını göndermiştir:

“Batı Cephesi Kumandanı ve Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi İsmet,

Bütün dünya tarihinde, sizin İnönü meydan muharebelerinde üstlendiğiniz vazife kadar ağır bir vazife üstlenmiş kumandanlar enderdir. Milletimizin bağımsızlık ve hayatı, dahiyane idareniz altında şerefle vazifelerini gören kumanda ve silâh arkadaşlarınızın kalp ve hamiyetine büyük emniyetle dayanıyordu. Siz orada yalnız düşmanı değil, milletin makus talihini de yendiniz.

İstila altındaki bedbaht topraklarımızIa beraber bütün vatan, bugün en ücra köşelerine kadar zaferinizi kutluyor. Düşmanın istilâ hırsı, azim ve hamiyetinizin yalçın kayalarına başını çarparak hurdahaş oldu.

Namınızı tarihin iftihar kitabesine kaydeden ve bütün milleti hakkınızda ebedi minnet ve şükrana sevk eden büyük gaza ve zaferinizi tebrik ederken, üstünde durduğunuz tepenin, size binlerce düşman ölüleriyle dolu bir şeref meydanı seyrettirdiği kadar, Milletimiz ve kendiniz için yükseliş şaşaasıyla dolu bir geleceğin ufkuna da nazır ve hâkim olduğunu söylemek isterim. Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal.”

İtalyanlar Antalya’dan Temmuz 1921’de çekilmiştir.

SAKARYA ZAFERİ

Sakarya Meydan Muharebesi’nin Millî Mücadelemizin kaderini tayin eden mahiyette önemi vardır. Atatürk, Nutuk’ta bu muharebe hakkında yaptığı açıklamada, diğer hususlar meyanında, şunları ifade etmiştir: “Düşman ordusu, 23 Ağustos 1921 'de ciddi olarak cephemize temas ve taarruza başladı. Birçok kanlı ve buhranlı safhalar ve dalgalar oldu. Düşman ordusunun üstün gruplan, müdafaa hattımızın birçok parçalarını kırdılar. Bu suretle ilerleyen düşman kısımlarının karşısına, kuvvetlerimizi yetiştirdik.”

Atatürk sayı, silâh, mühimmat ve askerî malzeme bakımından üstün düşman kuvvetleri karşısında Ordumuzun mukavemetini kuvvetlendirmek için şu tarihî emri yayınlamıştır:

“Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh, bütün vatandır. Vatan’ın her karış toprağı vatandaşın kanıyla ıslanmadıkça, terk olunamaz. Onun için küçük büyük her birlik, bulunduğu mevziden atılabilir. Fakat küçük büyük her birlik, ilk durabildiği noktada tekrar düşmana karşı cephe teşkil edip muharebeye devam eder. Yanındaki birliğin çekilmeye mecbur olduğunu gören birlikler, ona tabi olamaz. Bulunduğu mevzide nihayete kadar sebat ve mukavemete mecburdur."

Atatürk, Nutuk’ta Sakarya Meydan Muharebesi’nde zaferin kazanılışını da şu ifadelerle anlatmıştır: “Sakarya nehri doğusunda, düşman ordusunun sol cenahına ve müteakiben cephenin mühim kısımlarında karşı taarruza geçtik. Yunan ordusu mağlup ve çekilmeye mecbur oldu. 13 Eylül 1921 günü Sakarya nehrinin doğusunda düşman ordusundan eser kalmadı. Bu suretle 23 Ağustos gününden 13 Eylül gününe kadar, bugünler de dahil olmak üzere, yirmi iki gün ve yirmi iki gece aralıksız devam eden Sakarya Melhamei Kübrası [Büyük ve Kanlı Sakarya Muharebesi] yeni Türk devletinin tarihine, cihan tarihinde ender olan büyük bir meydan muharebesi misali kaydetti.”

Bu önemli ve anlamlı zafer üzerine TBMM’ne tarafından Atatürk’e “Müşir” (Mareşal) rütbesi ve “Gazi” unvanı tevcih edilmiştir. Millî Mücadelemizde yürütülen diplomaside başarı kapısının tamamen açılması, Sakarya Meydan Muharebesi’nde zaferin elde edilmesiyle mümkün olmuştur.

İtalyanlar Anadolu’da işgal ettikleri yerleri tamamen boşaltmışlardır.

İngilizler ise ellerindeki Türk esirleri serbest bırakmışlardır.

KARS ANTLAŞMASI

Sakarya Zaferi’ni takiben 13 Ekim 1921’de TBMM Hükûmeti ile üç Sovyet Cumhuriyeti Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan arasında Kars Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşma ile Türk-Sovyet sınırı son ve kesin şeklini almıştır. Nahçıvan’ın Moskova Antlaşması ile belirlenen statüsü teyit edilmiştir.

SON BÖLÜM YARIN

Dipnotlar:

1) İbrahim Ethem Atnur, Mustafa Kemâl (Atatürk) ve Nahçıvan, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/687301 Ayrıca bknz. Dr. Elçin Neciyev, Azerbaycan’ın Sovyetleştirlmesi Sürecinde Karabağ Problemi, https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/63970

2) Türk Dünyası Tarih Dergisi, Nisan 1992, Altıncı Yıl, Sayı. 64, s. 5, Mustafa Kemâl Paşa: Nahçıvan Türk Kapısıdır… Dinleyip nakleden: Faruk Sümer.

3) Mehmet Ali Polat, Yeni Türkiye İçin Kars Antlaşması’nın önemi, https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/925953.

TBMM Ermenistan Azerbaycan Nahçıvan Moskova türk dünyası sevr anlaşması