Büyüme geri gelse bile milyonlar işsiz kalacak
Hükümet’in öngördüğü gibi bu yıl yüzde 5 büyüme sağlanarak, mucizevi bir istihdam artışı elde edilse bile işsiz sayısı 4 milyonun altına inmeyecek.
Ekonomistler artan işsizlik, kaybolan Merkez Bankası itibarına dikkat çekerek ekonomi politikalarına yönelik belirsizliklerin de halkı TL’den kaçışa yönelttiğini söylediler.
Türkiye’nin önde egelen ekonomistleri, Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri değerlendirdi. Koç Üniversitesi-TÜSİAD Ekonomik Araştırma Forumu (EAF) tarafından düzenlenen Uğur Gürses, Zümrüt İmamoğlu, Seyfettin Gürsel, Selva Demiralp, Cevdet Akçay görüşlerini paylaştı. Konferansta öne çıkan ortak görüş ekonomik büyüme Hükümet’in öngördüğü şekilde sağlansa dahi işsizlikte çift hanenin süreceği şeklinde oldu. Dr. Zümrüt İmamoğlu, inşaattaki 700 bin istihdam kaybına işaret ederek, bu kaybın işsizlik verilerinde görülmediğini buna göre inşaatta çalışan çok büyük bir nüfusun işgücü piyasası dışına çıkmış olduğunu kaydetti. İmamoğlu, istihdam özelinde kriz dönemlerin bu istihdam ve işgücü kayıplarını önleyecek bir acil program olması gerektiğini vurguladı.
MUCİZE OLURSA EN AZ 4 MİLYON İŞSİZ
İstihdam piyasasını yaptığı araştırmalarla yakından izleyen Prof. Dr. Seyfettin Gürsel de açık oturumda yaptığı sunumda, kronikleşen yüksek oranlı işsizliğe dikkat çekti. Seyfettin Gürsel özetle şu bilgileri aktardı: "Bir çalışma yaptık. Yüzde 4 büyüme ve en yüksek esneklikle bile önümüzdeki ekim ayında 4.4 milyonu bulan bir işsiz sayısı olacak. Oran da yüzde 13.1 oluyor. Bu büyük bir sorun olduğunu gösteriyor. İşsizler kolay kolay iş bulamayacaklar. Tazminatları bitene kadar da iş bulamayacaklar. Tazminat alamayanlar ailenin dayanma gücüne göre... Ama bu bir yere kadar. Çünkü yüzde 4’lük büyüme öyle bir gelir artışı sunmayacak. Bu 4.5 milyon hep aynı işsizler olmayacak ama ne kadar iyimser olabiliriz diye baktık; yüzde 5 büyüme mucizevi istihdama artışında bile işsiz sayısı 4 milyonun altına inmiyor."
DIŞ KAYNAKLA BİR YERE KADAR!
Uzmanların istihdam ve büyüme ile ilgili öngörüleri böyle olurken büyümenin kaynağı konusunda ise Zümrüt İmamoğlu, sürekli dış kaynakla büyümenin sağlanamadığının görüldüğünü, artık içerideki kaynakları doğru yönetmek gerektiğini anlattı. İmamoğlu, doğrudan yabancı yatırım istiyorsak, öngörülebilir bir kamu politikası, düzgün işleyen bir hukuk sistemi, karışık olmayan bir vergi sistemini sağlamamız gerektiğini ifade ederek, işgücü piyasası ve eğitim alanında da tüm paydaşların uzlaştığı bir reformun hayata geçmesinin önemini vurguladı. İmamoğlu, ülkenin dış ticaret anlaşmaları ve dış ilişkilerde de ilerleme sağlamasını önerdi.
PİYASADA MERKEZ’İN SÖZÜ GEÇMİYOR
Prof. Dr. Selva Demiralp de, konuşmasında Merkez Bankası’nın azalan kredibilitesine yani sözünün eri olma/inandırıcı olma durumundaki erozyona dikkat çekti. Yaptıkları bir araştırmaya atıf yapan Demiralp, enflasyondaki yapışkanlığı gidermek için güvenilir bir Merkez Bankası’nın kritik önemde olduğunu söyledi. Demiralp, "Enflasyonun baz etkisiyle oradan oraya savrulduğu bir ortamda kontrolü ele alan bir Merkez Bankası yok. Faiz kararlarının uzun vadeli faizlere etkisi özelinde yaptığımız araştırmaya göre, 2003’lerden beri Merkez Bankası’nın piyasa üzerindeki yönlendiriciliğinin azalarak sıfıra yaklaştığını görüyoruz" ifadelerini kullandı.
Öte yandan konferansta yapılan ankette katılımcıların yüzde 87’sinin bu yıl çift haneli enflasyon beklediği görüldü. Konferansa TÜSİAD Genel Sekreteri Bahadır Kaleağası, Maltepe Belediye Başkanı Ali Kılıç da katıldı.
‘EKONOMİ KONUŞMAKTAN İKTİSAT KONUŞAMIYORUZ'
’Dr. Cevdet Akçay, Türkiye’de ekonomi konuşmaktan, iktisadın konuşulmadığına dikkat çekti. "Ortalık ekonomi konuşan bir sürü tuhaf insan dolu. Yukarıya yanlış geri dönüşler gidiyor. Merkez Bankası’nın her adımında ‘Türkiye yıkılacak mı’ diye bakıyoruz. Çünkü etki alanı çok geniş" diyen Dr. Akçay, özetle şunları söyledi: "Çekirdek enflasyon dokuz tane olmaz bir tane olur. Enflasyonda açmazlar çok ciddi. 2016 sonu eğilimi muhafaza edilse işsizlik 7.5’lerde kalabilirdi. Ekonominin bazen döngüyü yaşamasına izin vermek gerekir ama döngüyü olduğu gibi yenmeye kalkmak var; 2017’deki KGF budur. Kurla ilgili ihracatla büyüyeceğiz modeli var. Dünyada öyle bir model yok. Türkiye’nin büyüme modeli oksimoron! Büyüme modeli diye bir şey yok artık. Etraf modelle değil yapılacak işlerle büyüyor. Kuzey Kore olursanız o zaman model işe yarayabilir. Küreselleşme bitmez on-yirmi senede bitecek olsa da birbirine geçmiş yapıları bir iki senede çözemezsiniz...
De-dolarizasyon ve kurun aşağı gelmesi için TL’de 18-24 aylık bir değer kazancı görmemiz lazım. 4.90’a değil ama 5.50’ye yavaş yavaş gelen bir kurun bize daha faydası var. Biz deli gibi ekonomi konuşuyoruz ama iktisat konuşmuyoruz." Dr. Akçay ayrıca, Gürses’in "Yaptırımların etkisiyle sermaye kontrolleri gelebilir" uyarısına ilişkin ise, "Böyle bir şey gelirse enkaz yaşarız" dedi.
Çoğulcu demokrasi sorunları çözer
Yöneticiliğini gazeteci Hakan Güldağ’ın yaptığı açık oturumda konuşan ekonomi yazarı Uğur Gürses, Türkiye’nin genel anlamda bir kumanda ekonomisine dönüştüğünü savundu. Bu tezini geçen dönemde alınan kararları örneklendirerek açıklayan Gürses, olası bir ABD yaptırımı durumunda, sermaye kontrollerinin gündeme gelebileceğini ifade etti.
Hakan Güldağ, Gürses’e "Size tam yetki verseler ekonomiyi düzeltmek için ilk ne yaparsınız?" diye sordu. Gürses soru üzerine, "Eğer tek adama bırakırsak iyi değil, çözüm çoğulcu bir demokrasi derdim" şeklinde yanıt verdi. Bunun üzerine salondan yoğun alkış aldı.
Vatandaşın döviz talebini karşılamak için Merkez Bankası kaynakları kullanılarak kamu bankaları eliyle döviz satıldığını anlatan Uğur Gürses, özetle şunları söyledi: "Ondan sonra faiz düştü, dolar artmadı denebilir. Türkiye’ye akbaba fonlar gelecek, carry trade (sıcak para vurgunu) yapıp gidecekler. Merkez Bankası kaynaklarının dibi kazındı. Ekonomiyi canlandırmak için desek bütçede en çok artan harcama kalemi personel giderleri. Eskiden bütçede yerimiz var derdik. Artık yok. 40 milyar dolar sermaye çıkışı oldu. Bu son 12 ayda 10-12 milyar dolara geriledi. Bir bilanço küçültme yaşandı. Mecalsiz bir büyüme sorunlarımızı çözmeye yetmez. Sokakta saçma senaryolar tartışılır oldu. ‘Mevduatlara el konur mu, sermaye kontrolü gelir mi?, Dövizimiz düşük kurdan TL’ye çevrilir mi?’ gibi. Yerleşikler faize duyarsız, döviz alıyorlar. Sistem dışına çıkan bir para da var. Çoğulculuk, uzlaşmacılık ve hukukun üstünlüğü olursa vatandaş sisteme güvenir."