12 Ocak 2025 Pazar
İstanbul 10°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Cahide Sonku: Sevgi selinin ortasında

Eyüphan Erkul, onu şu sözlerle anlatıyordu: 'Hiç kimse onun kadar tanınmadı, onun kadar sevilmedi, onun kadar arzulanmadı. Ama onca sevgi selinin ortasında hep öksüz yaşadı Cahide…'

Cahide Sonku: Sevgi selinin ortasında
A+ A-
Nilay Özçetin

Türk Sinemasının ilk yıldız oyuncusu, aynı zamanda ilk kadın yönetmeni ve yapımcısıdır Cahide Sonku…

Asıl adı Cahide Serap olan Cahide Sonku, Yemen, Bab-ı Sabah (Sabah Kapısı) denilen yerde bir asker ailesinin kızı olarak dünyaya gelir. Dedesi 7. Ordu Komutanı Çorapsız İbrahim Paşa, babası ise dedesinin emrinde görev yapan bir subaydır. Yemen’den İstanbul’a geldiklerinde babası evi terk edince Cahide ve annesi kendilerini bir anda yoksulluk içinde bulurlar. Annesi ve babasının ayrılması, evlerinin yanmasıyla zor bir çocukluk dönemi geçirir. Ortaokul sıralarında annesinin hastalanması üzerine Sirkeci’deki Basiret Han’da haftada dört lira ile işe başlar.

Eylül 1932’de gazetede çıkan bir ilan Cahide’nin yaşamını değiştirir. İstanbul Şehir Tiyatroları konservatuar için öğrenci aramaktadır. Kuruma girmesi için yaşı tutmayınca mahkeme kararı ile doğum tarihini 1916 olarak değiştirir. Seçilecek olanlar hem okuyacak, hem de çalışacaktır. Seçmelerde başarı göstermesi ve yönetmen Muhsin Ertuğrul’un kendisini beğenmesi üzerine Cahide, figüran-stajyer olarak çalışmaya başlar. 1933 yılında “Yedi Köyün Zeynebi” oyununda figüran olarak sahneye çıkar. Omzunda testi taşıyan ve oyunda hiç konuşması olmayan bir köy kızını canlandırır. Yine 1933 yılında Nâzım Hikmet’in senaryosunu yazdığı, Muhsin Ertuğrul’un yönettiği “Söz Bir Allah Bir” adlı filmle beyaz perdeye geçer. 1934’de çevrilen “Bataklı Damın Kızı Aysel” filmiyle ün kazanır. Öyle ki Sonku’nun filmde başına bağladığı eşarp “Aysel” adıyla folklorik bir modanın öncülüğünü yapar.

Muhsin Ertuğrul’un direktifleri üzerine bir yıldız olma yolunda ailesini, arkadaşlarını, özel hayatını bir kenara koyarak sanat aşkıyla çalışmaya başlar. Gerçekten de başarısı, güzelliği herkesi büyüler.

Arka arkaya Shaw, Tolstoy, Shakespeare, Çehov gibi yazarların oyunlarında rol alarak Şehir Tiyatroları’nın önde gelen kadın oyuncularından biri olur. Kısa zamanda düzgün Türkçesi ve dış görünüşüyle halk tarafından tutulan bir oyuncu olur.

KAN AĞLARKEN ŞARKI SÖYLEDİ

1937’de müziklerini Cemal Reşit Rey’in yaptığı “Adalar” revüsünde oynamak üzere evden çıkacağı sırada hasta olan annesi vefat eder. Ancak tiyatro perdesi asla kapanmamalıdır. Cahide de tiyatroya gider ve o gece içi kan ağlarken dans edip şarkı söyleyerek rolünü oynar.

1940 yılında yine Muhsin Ertuğrul’un yönettiği ”Şehvet Kurbanı” adlı sinema filminde canlandırdığı bar kadını rolüyle sinema kariyerini iyice sağlamlaştırır.

Masum genç kız, kendini kurban eden cesur kadın, hayırsever kadın gibi rolleriyle Sonku, Türk Marlene Dietrich’i olur ve Cumhuriyet tarihinin ilk sinema ikonu haline gelir.

Cahide Sonku: Sevgi selinin ortasında - Resim: 1

1948 yılında Şehir Tiyatrosu’ndan ayrılan Cahide, ciddi biçimde sinema ile ilgilenmeye başlar. 1949 yılında, oynadığı “Fedakar Ana” filmi çekilirken yönetmen Seyfi Havaeri’nin rahatsızlanması üzerine yönetmenlik görevini üstlenir. Bu olaydan sonra da hem oyuncu hem de yönetmen olarak filmlere imzasını atmaya başlar.

Cahide ortak yapımlarda filmin kaçta kaçını yönettiğinin hesabını yapmaz, ortaklığı ve birlikteliği öne çıkarır. “Hiçbir zaman bu sahneleri ben, şu sahneleri diğer arkadaşım yaptı diyemem, hep birlikte bir masa başında çalıştık” der.

1950 yılında ününün doruğundayken Sonku Film Şirketi’ni kurar. Bu şirket adına “Vatan ve Namık Kemal” filmini yönetir. “Film Yıldızı” dergisinin aynı yıl açtığı yarışmada “Vatan ve Namık Kemal” en iyi film, Cahide Sonku da bu filmdeki rolüyle en iyi kadın oyuncu seçilir. Türk sinema tarihinde ilk gala bu film için yapılır.

1954’de Zeki Müren’in ilk kez kamera karşısına çıktığı “Beklenen Şarkı” filmiyle gişe rekorları kırar. Bu filmin yapımcılığının yanı sıra yönetmenliğini ve başrol oyunculuğunu da üstlenir. “Beklenen Şarkı” aynı zamanda ilk kadın yapımı film olarak da sinema tarihine geçer. Ne var ki, kısa bir süre sonra çıkan bir yangında şirketin filmlerinin çoğu yanınca Cahide Sonku birkaç saat içinde bütün servetini yitirir ve milyonerken borçlu durumuna düşer. Yeşilçam’da yangının çıkışıyla ilgili çeşitli söylentiler dolaşır. Sonku bu olaydan çok etkilenir ve düzensiz bir yaşam sürmeye başlar.

1962-1963 dönemi başlarında şair ve oyuncu Cahit Irgat’la birlikte kurduğu “Cahitler” tiyatrosu da kısa ömürlü olur. 1964 yılında yeniden İstanbul Şehir Tiyatrosu ve Dormen Tiyatrosu’na döndüyse de herhangi bir varlık gösteremeyerek 52 yaşında sahneden ve perdeden uzaklaşmak zorunda kalır. Yaşamının bundan sonrasını yoksulluk, maddi ve manevi acılar, alkol bağımlılığı içinde ve unutulmuş bir insan olarak geçirir. 1979 yılında Sinema Yazarları Derneği Cahide Sonku’ya özel bir ödül verir. Ancak Sonku ödülünü almak için düzenlenen geceye gidemez.

Cahide Sonku, kısa bir süre için de olsa, Türk Sinemasının ilk yıldızıdır. Ancak sinemada süreklilik gösterememiştir.

KRALİÇE HAYATI

Sinema tarihçisi Nijat Özön onu şöyle değerlendirir: “Cahide Sonku, Ertuğrul okulundan yetişmişti, oyununun ana çizgileri de bu okulun ana çizgilerini taşıyordu. Perdedeki oyununun tiyatro kokması da bundan dolayı kaçınılmaz bir sonuçtu. Muhsin Ertuğrul’un en ağdalı melodramlarından olan “Şehvet Kurbanı”nda öbür tiyatro oyuncuları arasında, perdeye en yakın olanı odur. Daha önce “Bataklı Damın Kızı Aysel” filmindeki köylü kızı tiplemesiyse son derece doğaldır.”

Sinema sanatçısı Giovanni Scognamillo da Cahide’yi şöyle anlatır: “Sonku’nun bırakın Türk Tiyatrosu’ndaki yerini, sinemadaki yeri de tartışılmaz. Bu dönemin, bir tarihin, bir sinema anlayışının temsilcisidir. Ama tartışılmazlığı ondan değil, bu döneme kendi sınırları içinde kişiliğini de kattığı içindir.”

Haldun Taner’in de anlattığı gibi; bir kraliçe hayatı yaşar Cahide Sonku. Sigaralarını altın tabakayla taşır, onları zümrütlerle süslenmiş çakmaklarla yakar. Kleopatra gibi süt banyosu yapar.

Selim İleri ona Beyoğlu’nun arka sokaklarında rastlar. Yüzünün çizgileri hala inceciktir, ama teni paralanmıştır. Sağ elinde bir ispirto şişesi vardır. Sol eliyle de dudakları arasında bir bekçi düdüğü tutmakta ve düdüğü uzun uzun çalmaktadır.

Kendi kendini nasıl yok ettiğini, şöhretini nasıl taşıyamadığını anlatarak onu hep eleştirdiler. Bütün bu anlatılan anılar ve yazılanlar gerçekten doğru olabilir. Ancak şu açık ki, bir erkeğin iktidarını kullanması göze batmazken, Cahide’nin ele geçirdiği bu iktidarı bir erkek gibi kullanması göze battı. Bir kadın olarak ayakta kalabilmek için yapacağı başka bir şey de yoktu belki. Cahide, Yeşilçam’a yapımcılığın ve yönetmenliğin erkeğe özgü bir iş olmadığını gösterdi. Erkeklerin egemenliğinde olan Yeşilçam’ın Cahide gibi önce yıldız yaptığı, mitleştirdiği bir kadını daha sonra yutması zor olmadı. Cahide, hırslarını ve tutkularını sinema üzerinden kullanırken özel hayatıyla vurulmak istendi.

Sonku ile ilgili tüm bu olumsuzluklara rağmen Antalya Film Festivali’nde sinema sektöründeki kadın emeğinin görünürlüğüne dikkat çekmek için 2019 yılından beri Cahide Sonku Ödülü verilmektedir.

“Hiç kimse onun kadar tanınmadı, onun kadar sevilmedi, onun kadar arzulanmadı. Ama onca sevgi selinin ortasında hep öksüz yaşadı Cahide…” (Eyüphan Erkul-Melekler Yeryüzünde Yaşayamaz) Cahide Sonku, sırlarıyla, geride onu tanıyan bir avuç insan bırakarak gitti. Cenazesine sadece sekiz kişi katıldı…

Son Dakika Haberleri