Cam gitti, plastik geldi, sağlık bozuldu
Plastiğin girmediği sektör kalmadı. Kullanıldığı gıda ürünlerinin ambalajı bir yana sağlık ürünleriyle direk bünyeye enjekte ediliyor. Serumda yapılan araştırmada litrede 62 adet mikroplastik tespit edildi. Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, plastikle ilgili almamız gereken önlemleri açıkladı.
Plastik çağımızın sorunlarından biri olmaya doğru ilerliyor. Camın yerini her yerde plastik aldı. Gıda ürünlerinin ambalajında, sıvı ürünlerin şişelenmesinde, sağlık ürünlerinde… Çay, kahve bile plastik bardaklarda içilir oldu. Kötü haberse bu plastikler insan vücuduna geçiyor. İnsan hücrelerinde, plasentada mikroplastik bulunduğuna dair araştırmalar peş peşe yayımlanıyor.
Son araştırmaysa direk sağlık alanından… Sağlığa kavuşmak için kullandığımız serumda plastik tespit edildi. Konuya dair araştırma geçen ay uluslararası Environmental Toxicologyand Pharmacology adlı dergide yayımlandı. Çalışmayı Çukurova Üniversitesi ile Danimarka'daki Roskilde Üniversitesi yaptı. Araştırma ekibinden Çukurova Üniversitesi Su Ürünleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, sonuçları Aydınlık’a anlattı.
BİR LİTREDE 70 MİKROPLASTİK
Gündoğdu, bütün organlarımızda plastik olduğunu belirterek, “Doğada bütün canlılar plastiklerden kaynaklı olumsuz etkiye maruz kalıyor. Bizim plastikle ilişkimizi gözden geçirmemiz, özellikle gıdayla temas eden plastikler için daha katı önlemler almamız gerekiyor.” dedi.
Plastiğin sağlık sektöründe de yaygınlaştığını belirten Gündoğdu, şöyle konuştu: “Biz serum çalışması için piyasada satılan 13 farklı serumu topladık, insana enjekte edilir gibi içerisindeki sıvıyı alıp içerisinde bulunan mikroplastiklerin miktarını tespit ettik. Bir litrede 60 ile 70 arasında mikroplastik var, direk damardan vücuda giriyor.”
BAĞIRSAK BARİYERİNİ GEÇİYOR
Araştırmalara göre plasentada, midede, damarlarda, akciğerde, anne sütünde, idrarda plastik bulunduğu bilgisini aktaran Sedat Gündoğdu, “Marketlerden alınan plastik ambalajlı gıdalar yoluyla bu mikroplastikler vücudumuza girebiliyor. 100 mikrondan daha küçük olanları yani milimetrenin yüzde birinden daha küçük olanları bağırsak bariyerini geçip dolaşım sistemine dâhil olabiliyor. ” diye konuştu.
Plastiğin sanayide ucuz olması nedeniyle tercih edildiğini, üretiminin engellenmesi gerektiğini kaydeden Gündoğdu, şunları belirtti: “Birleşmiş Milletler bu konuda bir anlaşma müzakere çalışması yürütüyor. Bu çalışmada özellikle tek kullanımlıklar olmak üzere plastik kullanımının sınırlandırılması hedefleniyor. Bunu yaparken de plastiğin insan sağlığı etkisini çevre sağlığı etkisini, kaplumbağaya etkisini, balinaya etkisini hepsini birlikte gözetiyor. Oysa biz de bunları göz önüne aldığımızda plastiğin hayatımıza kolaylık sağlamanın ötesinde hem insan hem çevre sağlığı açısından çok ciddi zehirli risk yarattığını ortaya koyuyor.”
ÇEŞME SUYU ÖNERİYORUM
Plastikten korunmak kısa vadede zor görünüyor, bireysel olarak kişiler olabildiğince tedbirli hareket etmeli. Market, restoran, kafe gibi yerlerde plastik kullanılmayan seçenekler tercih edilebilir. Prof. Dr. Sedat Gündoğdu, sıcakla temas eden plastiğin tehlikesinin daha da arttığına dikkat çekti, şöyle devam etti:
“Plastik sıcakla temas edince içindeki kimyasalları daha çabuk salıyor, temas ettiği gıdaya bulaşıyor. Ben vatandaşlara, çeşme suyu ambalajlı suya göre daha güvenli, çeşme suyu tüketmelerini öneriyorum. Alışverişe giderken plan yapsınlar, yanlarına alacakları şey kadar kap kacak alıp gitsinler, varsa plastik ambalajsız ürünleri tercih etsinler. Alışveriş yaptıkları marketlere tekrar doldurulabilir reyon talebinde bulunsunlar. Mutfakta plastik doğrama tahtası kullanmasınlar. “Plastik hayatımızı kuşatmış adeta, bunun birçok sağlık etkisi olacak, oluyordur. Biliyorsunuz kanser bir gençlik hastalığına dönüştü.”