23 Kasım 2024 Cumartesi
İstanbul 17°
  • İçel
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

Ceyhan Mumcu ile Tarihten Güncele: Arkasını ABD’ye yaslayanların sonunu görüyoruz

Avukat Ceyhan Mumcu Aydınlık Genel Yayın Yönetmeni Mustafa İlker Yücel'in sorularını yanıtladı.

Ceyhan Mumcu ile Tarihten Güncele: Arkasını ABD’ye yaslayanların sonunu görüyoruz
A+ A-
MUSTAFA İLKER YÜCEL
  • Türk Ordusunu kimyasal silah kullanmakla suçlayan Şebnem Korur Fincancı tutuklandı. Kararı nasıl buldunuz?

Bir an evvel seri bir yargılama yapılması gerekiyor. Zaten istenen ceza 1-5 yıl arasında olduğu için yakında da tahliye olur.

Irak’ta da 'zehirli gaz kullanıyor' dediler ve Amerika Irak’ı işgal etti. Suriye’ye de aynı suçlama yapıldı ve sonra her ikisinin de yalan olduğu kendi kaynakları tarafından açıklandı. Hem de bunu gülerek açıkladılar. Hatta Saddam’a karşı operasyon sonucunda Amerika Dışişleri Bakanı, ‘CIA’nın oyununa geldim, kendimi aldatılmış gibi hissediyorum’ dedi. Şimdi aynı plan Türkiye'ye uygulanmaya çalışılıyor. ABD, Türk Ordusunun Irak ve Suriye’de Amerika’nın kara gücü olan PKK’ya yönelik yok edici faaliyetlerine karşı bir kampanya başlatmak istedi. Fincancı da her zaman olduğu gibi bu işe balıklama atladı. Fincancı olayından çıkartılacak dersler var. Arkasını ABD’ye yaslayanların sonunu görüyoruz. Şimdi Fincancı cezaevinde NATO subayları ile birlikte koğuş voltası atıyor.

  • Şebnem Korur Fincancı'nın Uğur Mumcu davasındaki müdahalesini anlattığınız yayın çok ilgi gördü.

Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı ve Muammer Aksoy davasında, sanıkları görmeden rapor vermiş ve sanıklar da bu rapora güvenerek etkin pişmanlıktan yararlanmaktan vazgeçti. Oysa cinayetleri kimin azmettirdiğini açıklayacaklarını söylemişlerdi. Bu tartışma başlar başlamaz Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, Muharrem Aksoy ve Bahriye Üçok’un yazı yazdığı Cumhuriyet Gazetesi ölenlere, değil Şebnem Hanıma sahip çıktı. Cumhuriyet Gazetesinin bir pazar eki vardı. Fincanı’nın fotoğrafı konulup altına da “işkenceye karşı çıktı” diye not düşüldü. Bu tarihten itibaren kahraman olmaya başladı.

Sonra Ergenekon da müdahil oldu. Beş avukatı vardı. Beş yıldızlı otelde kalırlardı. Duruşmada sanıklara hep hakaret ederlerdi. Avukatları müdahalelerle tahliyeleri en az 6 ay geciktirdi. Baktılar ki Fincancı yargıyı kilitliyor, bunun müdahillik kararını kaldırdılar. Yani bir faydası olmayan, toplumu geren, faydasız eylemlerinden dolayı şöhret olan bir konuma geldi.

Bilinmeyen bir marifetini daha anlatayım. Almanya'da ATİK kararları diye bir şey ortaya çıktı. Örgütün adı Avrupa Türkiye İşçiler Konfederasyonu. Bir toplantı yapıyorlar, divan başkanlığına Şebnem Korur Fincancı’yı seçiyorlar. Karardaki 25 maddeden birini ezberledim; “Faşist, Kemalist, Kızıl Elmacı Doğu Perinçek, Ermeni Soykırımının olmadığını belgelerle kanıtlamaya çalışmaktadır.”

Bildirinin sonu da “Kahrolsun T.C. devleti ve milleti” diye bitiyor. “Türk askeri, Kürt köylüsünü imha ediyor, soykırım yapıyor, tıpkı Ermeniler gibi” diye maddeler de var. Ondan sonra ATİK ortadan kayboldu. Bir daha da faaliyetlerini duymadım. Bu olay Ergenekon kumpası zamanlarında oldu, yani 2007 gibi. Almanya’da nerede bir işçi görsem 'ATİK hâlâ var mı diye soruyorum' ve hiç duymadıkları yanıtını alıyorum. İsmi olan cismi olmayan bir örgüt bu.

  • Fincancı'ya o dönem sahip çıkan yayınlardan bahsettiniz. Bugün yapılanları nasıl buldunuz?

'Biz vicdanı hür gazeteleriz' diyorlar ama Fincancı’nın orduya kimyasal gaz suçlamasını hiç haberleştirmediler. Ama gözaltına alınınca birinci haber yapıyorlar. 'Devlet Bahçeli ve Tayyip Erdoğan’ın isteği üzerine mahkeme tutukladı' dediler. Bu kanalları izleyenler kadının ne yaptığını, hangi eylemden dolayı tutuklandığını bilmiyor. Bu medya bakımında da ders alınması gereken bir konu. Ulusal Kanal ve Aydınlık Gazetesi ise başından beri konuyu haberleştirdi.

  • Akademi çevresinden, Fincancı'nın sözlerine yüksek bir itiraz gelmedi. Bunu nasıl karşılıyorsunuz?

Profesörlük bilimsel bir unvandır. Gerçekleri araştırır ve gerçekleri açıklar. Akademik unvanlar ulu orta kullanılmamalı. Ancak gerçek ve bilimsel çalışmalar için kullanılmalı ve bu konuda bir denetim mekanizması harekete geçirilmeli. Bu tarz gerçek dışı açıklama yapanlara akademik unvan kullanmada geçici veya sürekli yasak getirilmeli. Üniversitelere iş düşüyor. Hatta nasıl profesör olduğu da araştırılmalı. Ne kadar kitabı var, ne kadar makalesi var bunlar da kontrol edilmeli. Ben soruyorum: Şebnem Korur Fincancı’nın kaç kitabı, tıbbi dergilerde yayımlanmış hakemli makalesi var? Bulan olursa söylesin ben de özür dileyeyim.

  • TTB'den 'Türk' adının çıkarılması konuşuluyor.

Türk Tabipler Birliği’nden Türk ifadesinin çıkması zaten onların işlerine gelir. Türk ismini istemiyorlar. Maalesef AKP bu konuda hatalar yapıyor. Doğrusu şu olmalı; tüm hekimler Tabip Odalarına üye olmalılar, seçimlere katılmalılar ve seçime katılmayanlara da para cezası getirilmeli. Odaların üzerine bir yargı denetimi sağlanmalı.

  • Bugün 29 Ekim. 100'üncü yıla yaklaşıyoruz.

Cumhuriyetimizin geleceğinde umutluyum. Bu konuştuğumuz gün Cumhuriyet’in ilan edildiği gün. 26 Kasım’da Vatan Partisi’nin kurultayı var. TGB 5 bin gencin katılacağı da bir kurultay hazırlıyor. Yani Cumhuriyeti koruyacak kadrolar her gün ortaya çıkıyor. Bugün Mardin’de İyi Parti’den ayrılıp Vatan Partisi’ne girenler var. Demek ki karamsar olmaya hiç gerek yok ama maalesef Cumhuriyetin olanaklarıyla yetişmiş, devlet bursuyla Londra’da tıp tahsili yapmış ve Cumhuriyet üniversitelerinde profesör olmuş Fincancı gibi kişilerin Cumhuriyetin kuyusunu kazması da hazin bir yazgı.

TGB NATO CIA PKK ABD Vatan Partisi