Cezayir ekonomisini Fransız armatör cezalandırıyor
13 Kasım’da Fransız armatör CMA-CGM firması bir açıklama yaptı ve Cezayir limanlarına olan taşımaların fiyatlarını artırdı. 1 Aralıktan itibaren yeni zamlı taşıma fiyatları devreye alınacak
Bu kararı Cezayir'in soğuk savaş yaşadığı komşusu Fas'ın devlet medyası büyük mutluluk ile karşıladı ve Cezayir'in Fransa'ya karşı olan mesafeli tutumunun sonucunda Fransa'nın Cezayir ekonomisini cezalandırdığını yazdı. Misal Fas Devletine ait olan Maroc24 kanalı, yeni tarifeler ile Cezayir'in Fas ve Tunus gibi bölge ekonomilerine göre iki kat daha pahalı konteyner taşımacılığı tarifelere maruz bırakılacağını belirtti. Genel olarak gizli bir ekonomik yaptırım uygulandığı konusunda yorumcular hemfikir.
Bu konteyner taşımacılığı işinde kariyerim boyunca deneyimlerim olduğu için bu konunun öneminin altını çizmek ve okuyucular ile bakış açımı paylaşmak istedim. Maksat politika yapıcılarımızı bu alanda eyleme davet etmek.
KONTEYNER GEMİCİLİĞİ
Konteyner gemiciliği işi (İng: Container Shipping), hava taşımacılığının aksine oligopol bir piyasa yapısındadır. Yani bir avuç firma dünyadaki konteynerlerin yüzde 90 kadarının taşımasını yapar. Ekonomik tabir ile bu sektörün giriş bariyeri yüksektir. Olay sadece gemi satın almak ve işletme becerisi değildir. Liman anlaşmaları, iç taşımacılık anlaşmaları, sigorta işleri, bir ton hukuki yükümlülük ile bu işe pek ilave oyuncu girememesi için gerekenler yapılmıştır. Cezayir örneğinde gördüğümüz gibi günü geldiğinde bu firmalar, iplerini tutan hükümetler tarafından belirli ülke ekonomilerini cezalandırmak için kolaylıkla kullanılabilirler. Bir ülkenin istediği kadar limanı olsun, deniz kıyısı olsun, konteyner gemisi gelmezse anlamlı miktarda ekonomik aktiviteden bahsedemeyiz. Olay sadece gemi gelmesi de değil. Bu gemiler uğrak rotalarını hazırlarlarken de belirli ülkelerin ekonomilerini desteklerler, belirli ekonomiler ise isin tabiatı gereği hedef hacimlere ulaşmak için geride bırakılmak zorundadır. Misal sizin ABD'ye veya Brezilya'ya gidecek yükünüz Avrupa'nın çeşitli limanlarında aktarma için bekletilebilir ama diğer bir Avrupa limanından direk ABD ve Brezilya limanlarına seferler olabilir. Yani bu sektörü kontrol eden oyuncular endüstrilerine sadece rekabetçi navlun fiyatı değil aynı zamanda daha hızlı taşımacılık imkânı sunarlar. Malını hızlı gönderen hem ticari avantaj elde eder ve müşterileri tarafından tercih edilir hem stok maliyeti azalır ve karlılığı artar.
HIZLI EKONOMİK KALKINMA İÇİN ZORUNLULUK
Dünyanın en gelişmiş ekonomilerinin kendi konteyner gemi firmalarının olması tesadüf değildir. Çin neden kendi konteyner firmalarını kurmak zorunda kaldı? İşte bu yüzden. Çin'in ekonomik mucizesini olası kılan konulardan biridir bu. Japonya'nın ve Kore'nin hızlı kalkınma dönemlerinde yine benzer milli konteyner yapılarını görüyoruz. Almanya, Fransa, İtalya aynı yoldan geçtiler ve son donemde firmalarını birleştirerek daha rekabetçi ve büyük ölçekli firmalar kurdular. İsrail'in ekonomisi büyük değil ama bu işin ne kadar stratejik olduğunu onlarca yıl önce gördüler ve kendi milli konteyner firmalarını kurdular ve bugün ilk 10 içindeler.
THY'NİN GEMİCİLİK VERSİYONU GEREKLİ
Gelelim asıl konumuza, yani bizim memlekete. Bizim bu konuda gerekli adımları atmamızı engelleyen elbette bazı ekonomik bağlantılar var. Türkiye'nin sanayi hacmi çok büyük ve bu alanda belirli yabancı firmaları besliyoruz. Bu yabancı firmaların sahibi aileler zaten dünyanın en zenginleri arasında ve Türkiye bağlantıları da güçlü. Türkiye'nin Karadeniz ve boğaz bağlantısı da Türkiye için bu sektörde ekonomik ve stratejik bir avantaj yaratıyor ama bu avantajı büyük oranda yabancı firmalar bugün için kullanıyorlar.
Uzun sözün kısası, Türkiye’nin bu konteyner gemiciliği işinde milli bir firma oluşturması gerekiyor. Bu konu devletin uzun vadeli yatırım perspektifine uygundur. Bu işi THY'nin deniz versiyonunun yaratılması gibi düşünmek lazım. Nasıl Fransa başkanı Macron Afrika'ya gittiğinde liderler ile görüşürken yanında ilgili armatör firmasının başkanını götürüyor, benzer bir ekonomik imkânı politikanın emrine vermemiz gerekli. Bu iş kısa vadeli bir proje olamaz. Bu işin temelleri atılır ve her gelen hükümet bu projeyi büyütür, tıpkı THY örneğinde olduğu gibi. Bu işin oluru budur. Bugünden yarına yaratılabilecek firmalar değil bunlar.
TİCARİ İSTİHBARAT
Konu sadece basit bir taşımacılık konusu da değil. Hangi ülkenin firması hangi ülkeye kaç paradan ne mal satıyor? Bu tür ticari sır olan bilgiler kimlerin ellerinden geçiyor? Bazı ülkelerde sadece bu küresel gümrük ve ticaret işlerinin takibi için özel istihbarat birimleri oluşturuluyor. Bu konteyner firmaları bu işlerin kalbindedir. Evet, birilerinin ayağına basmadan bu iş olmaz ama bu iş olmadan ekonomik özgürlük ve egemenlik de olmaz.
DENİZCİLİKTE BÜYÜMEYE YÖN VERİLMELİ
Türkiye denizcilik alanında hızla büyüyor, buna şüphe yok. Armatörlerimiz hem yurtiçi hem yabancı tersanelerde gemiler yaptırıyorlar ve devreye alıyorlar. Bunlar güzel gelişmeler ama yine de siyaset bu alanda milli politikalar belirleyemiyor. Misal Cumhurbaşkanımız Latin Amerika ülkesine gittiğinde ikili ticareti geliştirmek için Türkiye'den bu ülke limanına doğrudan konteyner taşıması hattı başlatma kararı alabilir mi? Neyle alacak? Yok ki firma. Ama havacılıkta bunu yapabiliyor. Denizcilikte yapamıyor.
Türkiye sanayide, ticarette, finansta süper lige çıkmak istiyorsa mutlaka milli bir denizcilik (konteyner) firması kurmalıdır. Ayrıca bu alanda ölçek ekonomisi konuşur. Bu alan küçük ölçeğe de izin vermez, külliyen zarar yazar. Alanında ilk 10 da olacak bir firma yaratılmalıdır, yani yaklaşık 100 konteyner gemisi ve yıllık yaklaşık 700bin TEU'lük bir konteyner hacmini yönetecek bir firma 10 sene içinde bir plan dahilinde oluşturulmalıdır. Türkiye zaten boğazları ekonomik olarak kontrol ediyor. Birkaç Karadeniz ülkesi ve Akdeniz ülkesi ile anlaşsak bu iş tamam. Körfez sermayesi de bu yatırım için kullanılabilir. Çok bilmiş danışmanlar bu işin ekonomik olmadığına dair onlarca rapor hazırlayabilirler, önemli değil. Misal Maersk firması bazı yıllar hiç kar etmiyor, 2022 gibi iyi yıllarda ise 30 milyar dolar kar ediyor, voleyi vuruyor. Bu işin uzun vadede (10+ yıl) yaratacağı katma değere bütüncül olarak bakarsak ülke için fizibldir ve stratejiktir. Kısa vadeye bakmak anlamsızdır.
Bu sektör birçok başka sektörü de sürükleyen ve büyüten itici bir alandır. Misal ülkelerin demiryollarının artan miktarda bu büyük gemicilik firmaları tarafından satın alındığını görüyoruz böylece kendilerine bu pazarlarda avantajlı pozisyon yaratıyorlar. Bazı gemi firmaları Cruise gemisi de işletiyor ve limancılık konusunda sinerji yaratıyorlar. Bu firmaların onlarca ülkede limanları var, depoları var, nakliye filoları var, yüz bini aşkın personelleri var. Üstelik kaya gibi sektör, tıkır tıkır nakit yaratıyor, kim ne yapabilir bu sektöre? Yapay zekanın kralı gelsin yok edebilir mi bu sektörü? Edemez. Alexa mı taşıyacak 30 tonluk konteynerleri? Bu sektör dünyada her yıl iki haneli büyüyor.
KİRALIK İLE İŞE BAŞLANABİLİR
Bu milli denizcilik markasını oluşturmak ve işletmeye başlamak için gemi yaptırmaya da açıkçası gerek yok. Havacılıkta olduğu gibi bu işte de piyasanın belki yarıya yakın kısmi kiralık ve işletilen gemilerce yapılıyor. Misal, üçer, beşer gemileri olan ve kendi personeli ile bu gemileri işleten küçük firmalar var. Bunlar büyük konteyner firmalarına gemilerini işletme ve bakım dahil, yakıt hariç kiralıyorlar. Bu işe 'Chartering' deniyor. Yunanlılar özellikle bu işten büyük para kazanıyorlar. Türkler de son dönemde bu işe girdiler. Yani piyasadaki bu gemileri kiralayarak bir filo oluşturup milli gemicilik politikalarını başlatmak mümkün. Zamanla firma kendi gemilerine de sahip olacaktır. Zaten risk yönetimi açısından 100% öz mal gemilerle çalışmak rasyonel değil. Biraz havuç, biraz sopa politikasıyla, belirli hatlardan başlayarak, Türkiye'nin ve bölge ülkelerinin konteyner ithalat ve ihracat taşımacılık hacminin yaratılacak milli firmaya kaydırılması uygun olacaktır. Paydaşların da (TCDD, konteyner limanları, yerli ve yabancı armatörler, acenteler, lojistik firmaları, brokerlar, sigortacılar, depocular, gümrükçüler, iç nakliyeciler, ilgili bakanlık, sanayiciler, tüccarlar, finans kurumları vs..) bu politikaları destekler yönde çalışmaları ve gerekirse yeniden yapılandırılmaları sağlanmalıdır.