Yandex
22 Nisan 2025 Salı
İstanbul 13°
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CHP demokrasisi

Gelin size 'CHP demokrasisi nedir?' ondan bahsedeyim. Yeni CHP'nin (YCHP) sözde demokrasisi sadece kendilerine işler.

CHP demokrasisi
A+ A-
RIZA TÜRKMENDAĞ / VATAN PARTİSİ MKK ÜYESİ

CHP’de demokrasi şöyle işler:

1. Parti zarar görürse, genel başkan adayı olma “demokrasisi”…

2. Genel Merkez baronlarının delege ve blok liste dayatması “demokrasisi”…

3. Tek adam “demokrasisi”…

4. Muhalif olanı partiden atma “demokrasisi”…

5. “Oyları bölmeyelim” bahanesiyle yürütülen “demokrasi”…

Bu örnekler elbette çoğaltılabilir ama madem bugün CHP Kurultayı yapıldı, birkaç örnekle anlatmak istedim.

Uzun zaman önce Genel Başkanlığa aday olacağını duyuran, benim de yakından tanıdığım Sayın Ümit Uysal, olağanüstü kurultay kararı alınmasıyla birlikte resmi olarak adaylığını açıkladı. Ancak günlerdir sosyal medya üzerinden büyük bir baskı uygulanıyor. İmamoğlu üzerinden açılan soruşturma bahane edilerek Uysal'ın adaylıktan vazgeçmesi sağlandı. Zaten yaptığı çekilme açıklaması bu baskının izlerini taşıyor.

Aslında Ümit Uysal’dan önce de Kılıçdaroğlu yeniden aday olmasın diye benzer bir baskı süreci işletilmişti. Kılıçdaroğlu sonrası ikinci kurban Ümit Uysal oldu. Onlarca soru işareti taşıyan ve mahkemeye taşınan CHP Kurultayı’nda, mevcut durum bahane edilerek Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu tarafından rakipler böylece saf dışı bırakıldı.

Zaten yıllardır CHP'deki delege sistemi, partinin içinden de sıkça eleştiriliyor. Genel Başkan ve Genel Merkez yöneticilerinin delegeleri önceden belirlediği yönündeki kanaat yaygın. Daha önce Genel Başkanlığa aday olan pek çok isim, bu sistemin doğurduğu sonuçlarla yüzleşti. Delege seçimi, kişilerin Belediye Başkanı, Genel Başkan ya da Genel Merkez’e yakınlığına göre yapılır. Yani “ne kadar yakın, o kadar delege; ne kadar delege, o kadar demokrasi...” Kurultayda Parti Meclisi ve diğer organlar seçilirken de delegelere en yakın kişi tarafından hazırlanan blok liste sunulur. Dışına çıkılması mümkün değildir. Belediye Başkanlığı ya da milletvekilliği adaylığı için de bu isimlere yakın olmanız gerekir. Aksi halde şansınız yoktur. Bu kurultayda Oğuz Kağan Salıcı’nın yaptığı gibi…

CHP’de her zaman tek adam anlayışı hâkim olmuştur. Bu tek adama karşı çıkanlar partide barınamaz. Ülkede “tek adam rejimini” eleştirirken, kendi partilerinde daha sert bir otoriterlik inşa ederler. Kurucu lider Atatürk'ün arkasına sığınan bu zihniyet, kolay kolay değişecek gibi de görünmüyor. Bu "tek adamlar" da genellikle kendilerine en yakın olanların operasyonlarıyla görevden uzaklaştırılır. Ecevit, Genel Sekreter olarak İsmet Paşa’yı; Kılıçdaroğlu ise Baykal’ı uzaklaştırdı. Kılıçdaroğlu ise “oğlum” dediği İmamoğlu ve yakın çevresindeki Özgür Özel tarafından düzenlenen kurultay sonrası gönderildi.

CHP’de yazılı olmayan bir kural vardır: Genel Başkan’a muhalif olanlar ya disiplin süreciyle partiden ihraç edilir ya da itibarsızlaştırılarak devre dışı bırakılır. Özellikle son 15 yılda, halkçı, ulusalcı ve gerçek Atatürkçü çizgide olanlar ya ihraç edildi ya da etkisizleştirildi. Bu kişilerin birçoğu hâlâ “belki bir gün CHP düzelir” ümidiyle kenarda bekliyor. Farklı bir yol seçenler ise büyük bir baskıyla karşı karşıya kalıyor. En son seçimde Muharrem İnce’nin başına geldiği gibi... Al sana demokrasi!

CHP tabanının bir başka “demokrasi” anlayışı daha var: CHP’li olmayan, CHP’den kopmuş ya da Vatan Partisi gibi devrimci çizgideki partilere yönelmek, adeta bir suç gibi gösterilir. Seçime girmen, aday çıkarman ya da farklı bir politika ortaya koyman, CHP demokrasisine göre ihanetle eş tutulur. Bu partilere oy verecek olan seçmene, “iktidara karşı birleşmeliyiz” bahanesiyle baskı yapılır. Her türlü hakaret, yalan, iftira ve psikolojik savaş yöntemleri devreye sokulur. Siyaset ve program tartışılmaz; yalnızca “oyları bölmeyelim” cümlesi tekrar edilir. Sıkıştıklarında ise “şu iktidardan bir kurtulalım, vallahi bir daha ben de vermem” gibi yeminler edilir.

Yani başka bir siyasi partiye, düşünceye, adaya demokrasi tanınmaz. Vatanın bölünmesi, ekonominin çökmesi, emperyalist tehditler önem taşımaz. Yeter ki CHP kazansın! Bu uğurda terör örgütleriyle işbirliği de mübahtır, Amerika ve İngiltere ile aynı safta durmak da…

Özetle, yazılacak çok şey var ama temel gerçek şu: CHP, ne kendi içinde ne de ülkede gerçek bir demokrasi ister. Onların sosyal demokrasisi; ülke, millet, emekçi ya da üretici halk kitleleri için değil, CHP yöneticileri ve CHP’den nemalanan kesimlerin çıkarı içindir. İktidar karşıtlığı (ki bu zaman zaman devlet karşıtlığına dönüşür) ise, geniş bir tabanı etraflarında tutmak için kullandıkları en büyük araçtır.

Kısacası çözüm yok, sadece CHP tipi demokrasi var.

Şimdi soralım: Demokrasi gerçekten kimin için?

CHP