Yandex
23 Mart 2025 Pazar
İstanbul
  • Şırnak
  • Çanakkale
  • Çankırı
  • Şanlıurfa
  • Çorum
  • İstanbul
  • İzmir
  • Ağrı
  • Adıyaman
  • Adana
  • Afyon
  • Aksaray
  • Amasya
  • Ankara
  • Antalya
  • Ardahan
  • Artvin
  • Aydın
  • Balıkesir
  • Bartın
  • Batman
  • Bayburt
  • Bilecik
  • Bingöl
  • Bitlis
  • Bolu
  • Burdur
  • Bursa
  • Düzce
  • Denizli
  • Diyarbakır
  • Edirne
  • Elazığ
  • Erzincan
  • Erzurum
  • Eskişehir
  • Gümüşhane
  • Gaziantep
  • Giresun
  • Hakkari
  • Hatay
  • Iğdır
  • Isparta
  • Kırşehir
  • Kırıkkale
  • Kırklareli
  • Kütahya
  • Karabük
  • Karaman
  • Kars
  • Kastamonu
  • Kayseri
  • Kilis
  • Kmaraş
  • Kocaeli
  • Konya
  • Malatya
  • Manisa
  • Mardin
  • Mersin
  • Muş
  • Muğla
  • Nevşehir
  • Niğde
  • Ordu
  • Osmaniye
  • Rize
  • Sakarya
  • Samsun
  • Siirt
  • Sinop
  • Sivas
  • Tekirdağ
  • Tokat
  • Trabzon
  • Tunceli
  • Uşak
  • Van
  • Yalova
  • Yozgat
  • Zonguldak

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Saraçhane'de konuştu: Nerede olmamız gerekiyorsa oradayız

Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Özgür Özel Saraçhane'de toplanan kalabalığa konuştu. "Nerede olmamız gerekiyorsa oradayız" dedi, yarın için ise Çağlayan'a çağrı yaptı.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel Saraçhane'de konuştu
A+ A-

Özel'in açıklamasından öne çıkanlar şu şekilde:

“Dün akşam, ondan önceki akşam İstanbul’un iradesine yapılan 19 Mart darbesine itiraz için buraya toplandığımızda konuşmaların sonunda birbirimize söz vermiş, ant içmiştik. Çünkü biz Saraçhane’ye bir miting yapmaya, bir toplantı yapmaya değil bir eylem yapmaya, sonuç almaya geliyoruz. Bu bir parti mitingi değildir. Bu Cumhuriyet Halk Partisi’nin mitingi değildir. Burada çok sayıda Cumhuriyet Halk Partili var. Ancak isimlerini gördüğünüz, sloganlarını duyduğunuz, birkaç gündür teker teker Ekrem Başkan ile dayanışma için demokrasiye sahip çıkmak için buraya, Saraçhane’ye yani İstanbul’da halkın iktidarının simge noktasına koşarak gelen tüm siyasi partileri, tüm siyasi oluşumları, özellikle gençlerimizin dahil olduğu tüm itiraz ve siyaset kurumlarını yürekten selamlıyorum. Hoş geldiniz.”

'NEREDE OLMAMIZ GEREKİYORSA ORADAYIZ'

“Bugün Saraçhane’deyiz, üç gündür Saraçhane’deyiz. Ama biz bir meydan kararlaştırıp, oraya toplanıp, bir miting yapmak için değil nerede olmamız gerekiyorsa, orada olmamız gerektiği için Saraçhane’deyiz. Bundan yıllar önce Tayyip Erdoğan ‘Gezi Parkı’nın yerine Topçu Kışlası yapacağım’ deyip, oradaki Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkıp yerine AVM yaptırmak istediğinde o gün nerede olmamız gerekiyordu? O gün Gezi’de, o gün Taksim’de olmamız gerekiyordu. Oradaydık. Ama o gün bugün Taksim’i yasaklıyor. İşçilere yasaklıyor. Emekçilere yasaklıyor. Gençlere yasaklıyor. Ant olsun ki Taksim’i geri alacağız, ant olsun. Bugün Saraçhane Meydanı boşuna seçilmiş bir eylem alanı değildir. Saraçhane’yi İstanbullular Ekrem İmamoğlu’na 2019 yılında Recep Tayyip Erdoğan’dan alıp, ‘Artık İstanbul’un tepesinde helikopter ile gezip Arap şeyhlerine kupon arsası vermekten, artık İstanbul’a karşı kent suçları işleyip, gökdelenler yaptırıp, o kentin rantını yandaşına ve kendi siyasetine devşirmenden bıktım. Artık satacak bir şey kalmayınca Katarlılara vermek üzere güzelim İstanbul’a bir hançer çekip Kanal İstanbul yapmana izin vermeyeceğim. Artık israfın değil hizmetin peşindeyim, zengini değil yoksulu kollayan, gençleri duyan, gören, anlayan, onlara sahip çıkan, İstanbul’a hizmet edecek aç gözlü değil yüce gönüllü bir evladıma burayı teslim ediyorum’ diyerek, Ekrem İmamoğlu’na emanet ettiler. Ekrem Başkan emaneti aldı. Almadan önce 19 gün oylarını çalmak, mazbatasına çökmek, İstanbul’u teslim etmemek istedi. Hep beraber direndik. Oradaydınız, oradaydık. Hep beraber mazbatayı söke söke aldık. Sonra utanmadan, sıkılmadan Recep Tayyip Erdoğan’ın direktifiyle Yüksek Seçim Kurulu verilmiş mazbatayı iptal etti, seçimleri yeniledi. AK Parti, MHP o gün dediler ki, ‘Biz 23 Haziran’da Ekrem İmamoğlu’na Osmanlı tokadı atacağız.’ O gün fark 13 bindi. Beyler mehter marşı ile İstanbul’a geldiler. Onlarca bakanıyla, bürokratlarıyla, uçakları, helikopterleri, konvoylarıyla. Ekrem İmamoğlu’nun ise uçakları, konvoyları, bürokratları yoktu. Ama her yaştan böyle genç yol arkadaşları vardı arkasında. İşte o gün hep birlikte 806 bin oy farkla bir kez daha Ekrem İmamoğlu’na burası, İstanbul’un sembol mekanı Saraçhane İBB Binası emanet edildi.”

'BURAYI ERDOĞAN KAYYIMINA VERMEYECEĞİZ'

“O günden sonra Ekrem İmamoğlu beş yıl boyunca hiç durmadan, asla yılmadan sizinle beraber, arkadaşlarıyla beraber, emekçileriyle beraber çalışarak, İstanbul’a, İstanbulluya hizmet etti. Beş yıl sonra karşısına yeni bir bakan çıkardılar. İstanbullular o bakana ‘Git, işine bak sen’ dedi. Bu kez 1 milyon oyla bundan 12 ay önce son kez Ekrem İmamoğlu Belediye Başkanı seçildi. Futbol konuşmayı bilen, ‘Ben futbolcuyum’ diyen Tayyip Bey’e şunu söyleyelim. Ekrem İmamoğlu Tayyip Bey’i dört maçta da yendi, Tayyip Bey’i kümeye gönderdi. Tayyip Bey… Güya yenilmez Tayyip Bey… Partisinde hiç seçim kaybetmeyen Tayyip Bey Ekrem İmamoğlu’ndan ilk golü Beylikdüzü’nde yemişti. Üstüne de Ekrem İmamoğlu burada ona hattrick yaptı. İşte bu hazımsızlık bugün de seçimlerin üstünden bir yıl geçmesine, her fırsatta Recep Tayyip Erdoğan ‘milli irade’ demesine, sandığı güzellemesine rağmen geçen yıl ilk kez partisi ile kaybettiği seçimden sonra bu kez bu binayı oyla alamayacağını, Ekrem Başkan’ın bileğini mertçe bükemeyeceğini gördüğü için yargı sopası eliyle, bileğini kırmaya, bu binaya hileyle girmeye çalışmaktadır. İmamoğlu bu binada 40 bine yakın her siyasi görüşten, liyakatli, pırıl pırıl, kimi sağcı, kimi solcu, kimi başörtülü, kimi başı açık, kimi milliyetçi, kimi Alevi, kimi Sünni, her görüşten, her mezhepten, her dinden ama hak eden, ihtiyacı olan, başarılı, liyakatli gençleri işe aldı. Şimdi bu binaya kayyımla gelip, bu binaya kayyım atayıp, gençleri atıp, kendi gençlik kollarını, bu binanın liyakatli bürokratlarını atıp yandaşlarını yerleştirmek istiyor. Bunun için biz 19 Mart darbe girişiminden itibaren buradayız, Saraçhane’deyiz. Nöbetteyiz, eylemdeyiz, direnişteyiz. Burayı Erdoğan’ın kayyımına vermeyeceğiz.”

'TAKSİM'SE TAKSİM, ÇAĞLAYAN'SA ÇAĞLAYAN...'

“Yarın Ekrem Başkanımız Vatan Emniyet’ten alınıp, Çağlayan Adliyesi’ne götürüldüğünde ve tarih önünde yargılanmak değil dünyanın en namuslu, en çalışkan, en kararlı siyasetçisine soru soranları cevapları ile yargılamak üzere Çağlayan’da olduğunda o zaman biz de Çağlayan’da olacağız. Günü geldiğinde nerede olmamız gerekiyorsa orada, ayrıla ayrıla değil, birleşe birleşe, omuz omuza direnerek nerede olmamız gerekiyorsa orada olacağız. Yarın gelişmelere göre Saraçhane ise Saraçhane, Çağlayan ise Çağlayan, Vatan ise Vatan, Taksim ise Taksim. Bugün burada biz büyük bir coşkuyla çok büyük engelleri aştığımızı bütün dünyaya gösteriyoruz. Bizi şu anda Türkiye’nin tüm televizyonlarının yanında, tabii bunu destekleyenler canlı yayında, köstekleyenler yarın manipülasyon yapmak için dört gözle ekran başında bizi izliyor. Ancak dünyanın bütün televizyonları, bütün ajansları burada izlerken, biz içindeyiz ne kadar görüyoruz bilmiyorsunuz, bilmiyoruz. Ama dünya ve Türkiye görüyor ki Tayyip Erdoğan’ın istibdat, baskı, yasak rejimi sallanmaktadır, çökmek üzeredir.”

'DÜN TV'Yİ İZLERKEN KUMANDAYI FIRLATMIŞSIN'

“Şunu hatırlatalım, ey Tayyip Erdoğan 19 Mart darbesine kalkıştığın sabah beş gün süreyle İstanbul’da eylem yapmayı, yürüyüş yapmayı, toplanmayı, açıklama yapmayı yasaklamış, ‘Kalkışanlar dağıtılacaktır’ demiştin. Tayyip Bey, Tayyip Bey, ilk gece bu meydanda 120 bin kişi vardı, ‘Yarına yok’ dedin. Dün gece bu meydanda 160 bin kişi vardı. Dün televizyon izlerken elindeki kumandayı kırmışsın, yere atmışsın. O sırada ben 21 il 14 büyükşehir ve tüm Türkiye’de örgütümüzü, belediyelerimizi eyleme davet ederken, ‘İstanbul başta yarın akşam Özgür Özel‘in çağrısıyla Saraçhane‘de ve herhangi bir şehirde bir kalabalık toplanır, bir eylem olursa o valiyi, o emniyet müdürünü görevden alacağım’ demişsin. Anadolu’yu tehdit ettin. ‘Bugün hiçbir ilde eylem olmayacak’ dedin. Tayyip Bey bak bugün burada 210 bin kişiyiz, 210 bin. Sayın Erdoğan, İçişleri Bakanı telefonunu bekliyor. İstanbul Valisi’ni, İstanbul Emniyet Müdürü’nü görevden almazsan hatırım kalır, hatırım kalır. Ama performans ölçümü buysa ne valine ne emniyet müdürüne kıyma. Çünkü değil yenileri, kendin gelsen İstanbul’a vali olsan yine toplanacağız, yine toplanacağız, yine toplanacağız. Ant olsun ki Saraçhane bizimdir, Vatan Emniyet bizimdir, Çağlayan bizimdir, Taksim bizimdir. Birine lafın geçecekse, birine talimat vereceksen, böyle bu gençleri durdurmaya gücün yetmeyecek, emniyet müdürüne, valine değil atadığın yargı aparatına söyle İstanbul’un seçilmiş başkanı Ekrem İmamoğlu’ndan ve belediye başkanlarımızdan, siyaset arkadaşlarımızdan, gazetecilerden, gençlerden, akademisyenlerden uzak dursun. Eğer Ekrem Başkan’a el uzatmaya kalkarsan İstanbul’un iradesine uzanan eli, İstanbul’un bizzat kendisi kıracaktır.”

'BU MEYDANDA CİNSEL TERCİHLERE KARIŞAN YOK'

“Şimdi buradan bir kez daha uyarıyorum. Bu meydandaki gençleri, kadınları, bu meydana koşup gelenleri lekelemeye çalışanlara, onlara marjinal diyenlere şunu söylüyorum. Marjinal demek bütünden ayrı olan, aykırı olan demektir. Kıyıda, çeperde olan demektir. Bu meydanda birbirini sevmeyen yok, bu meydanda ülkesini sevmeyen yok. Bu meydanda kadın düşmanı yok, bu meydanda farklı düşünene, farklı giyinene nefret duyan yok. Bu meydanda dine, inanca karışan yok, cinsel tercihlere karışan yok. Bu meydan bir bütün olarak insanı seviyor, doğayı seviyor, hayatı seviyor, hayvanı seviyor, birbirini seviyor. Bu meydandan farklı olan, marjinal olan sensin Erdoğan, sensin marjinal.”

'POLİS BU VATANIN EVLADI'

“Bu meydandaki gençlerin karşısına polisi dikiyor. Bir kere şunu bilelim. Polis kim? Polis bu vatanın evladı, polis bir emeklinin evladı, bir öğretmenin evladı, bir çiftçinin evladı. Polis, atanamayan bir öğretmen. Polis beş sene önce bu meydandaydı, ama atamadın. Polis, iktisadi idari bilimleri bitirip kadro vermediklerin, polis, babasından kalan tarlayı ekip de geçinemeyen. Polis, babasının esnaf dükkanını artık çeviremeyen, polis, holding sahibinin evladı değil, polis zengin değil. Polis para babalarının çocuğu değil, polis gariban. Sen polisi, bu vatanın evladını, bu vatanın evladına kırdıramazsın, kırdıramazsın. Polis kardeşim, bu meydandaki senin üniversitedeki heyecanını yaşayan ve belki Erdoğan iktidarda kalırsa senin gibi hayal kırıklığına uğrayacak gençlerdir. Polis Bursa’daki havlucu Recep Amca’nın oğludur. Polis Manisa’daki Sadriye Teyze’nin torunudur. Polis Adana’daki celebin, Çukurova‘daki pamukçunun, Mersin’deki narenciyecinin, Iğdır’daki çiftçinin oğludur polis. Tekirdağ’daki göçmen, İzmir’deki vatansever emekli öğretmenin evladıdır polis. Ve bu meydan tamamen o polisle çatıştırmak istedikleriniz, bu ülkeyi sevenlerin, bu ülke için can verecek kadar bu ülkeyi sevenlerin doldurduğu bu meydan Türkiye’dir. Erdoğan marjinaldir. Ne bu meydan marjinal, ne bu polis katildir, ona anayasa dışı, kanunsuz emri verenler esas hainlerdir. Haksızlardır, yolsuzlardır.”

'DİKTATÖRLER MEYDANLARDAN KORKARLAR'

“Protesto anayasal bir haktır. Protestoyu, sokağı, meydanı, eylemi kriminalize etmek isteyenler bundan korkan diktatörlerdir. Demokratlar meydanlar korkmaz. Demokratlar cesur olur, protestoya saygılı olur, anlayışlı olur. Ama diktatörler meydanlardan korkarlar. Eğer Erdoğan sen bu meydandan korkuyorsan sen de bir diktatörsün, sen de bir diktatörsün. Bunun için ben buradan bu meydanları dolduran Erdoğan’a itiraz edenlere soruyorum. Artık bu iktidarı değiştirmenin vakti geldi mi? Peki biz buna karar vermek için bazı sorulara cevap vermeliyiz. Erdoğan halen daha oturmak, yeniden aday olmak, yeniden seçilmek, seçilebilmek için rakiplerini hukuksuz yollarla devirmek, saf dışı bırakmak istiyor. Erdoğan’a soruyorum, size soruyorum. Bunca yıllık iktidarın sonunda millet daha mı zengin? Millet daha mı mutlu? Millet daha mı huzurlu? Peki gençler gelecekten daha mı mutlu? Peki bu ülkede yoksulluk bitti mi? Millet eskisine göre zengin mi? O zaman biz başımızda bu iktidarı niye tutalım? Biz bu iktidarı yeneceğiz, biz bu iktidarı devireceğiz, biz bu iktidarı göndereceğiz. Başka çaresi yoktur.”

“Şunu söylemem gerekir ki bu iktidarı, demokratik olmayan, hukuki olmayan yollarla, bir darbeyle uzaklaştırmaya çalıştılar. Kim yaptı bunu? Yine kendilerinin etle tırnak gibi olduğu. Kim yaptı bunu? Ne istediyse verdikleri. Kim yaptı bunu? İktidara aynı ittifaktan yürüdükleri yaptı. 15 Temmuz gecesi bu iktidarın karşısına Fetullahçı bir çete geçti. Eğer başarsaydı Humeyni gibi gelip devletin başında dine bağlı bir devlet kuracak, bir diktatör olacaktı. O gece Cumhuriyet Halk Partililer, demokratlar bu meydanda toplananlar darbe AK Parti‘ye yapılıyor diye düşünüp, darbenin yanına değil, karşısına geçtiler. Çünkü biz gerçek demokratlarız. Ama Recep Tayyip Erdoğan kendi azdırdıklarının darbesinden canını zor kurtaran, bizlerin de darbeye destek vermemesi ile bu ülkede büyük bir demokrasi sınavını birlikte vermemizle iktidarını sürdüren Erdoğan, şimdi 19 Mart darbesine kalkışıyor. O gün nasıl Fetullahçılara, Fetullahçı terör örgütüne geçit vermediyse bugün de Recep Tayyip Erdoğan’ın yargı darbesine geçit vermeyecek, Ekrem Başkan’ı ona teslim etmeyeceğiz.”

NEVRUZ MESAJI

“Bugün hep birlikte İstanbul’u kimlerle kazandıysak herkes burada. İstanbul İttifakı burada. Sosyal demokratlar, muhafazakar demokratlar, milliyetçi demokratlar, sosyalist demokratlar ve Kürt demokratlar burada. Bugün yeni bir yıl, yeni bir umut, bahar ve barış umuduyla Nevruz Ateşi’ni yakanlar, üstünden atlayanlar burada. Kürtleri, Türkleri, Nevruz’u kutluyorum. Bugün yolladığımız mesajı Diyarbakır Meydanı’nda okuyanlara seslendiğim gibi Nevruz’u kutluyorum. Kürtlerin Nevruz’unu, Türklerin Nevruz’unu kutluyorum. Yeni yılın, umudu ve barışın önünde saygı ile eğiliyorum.”

İSTANBUL BAROSUNA SAHİP ÇIKTI

“Bugün aramızda dünyanın en büyük barosunun, en onurlu mesleğinin, savunma mesleğinin üyeleri, mensupları var. Bugün dünyanın en büyük barosunun, İstanbul Barosu’nun mensupları var. Ve bugün bu iktidarın yargı aparatları gittiler, İstanbul Barosu’na utanmadan kayyım atadılar. Baro yılmaz, avukatlar yılmaz. Savunma mesleği susmaz, bu mücadele bitmez. İstanbul Barosu’nu yeniden alacağız. Demokratlar alacak, biz alacağız. Avukatlar barolarını Tayyip Bey’in elinden geri alacaklar. Hepsinin arkasındayız.”

OLAĞANÜSTÜ KURULTAY KARARI

“Bugün bir darbe girişimi daha oldu. 1919’un 5 Eylül’ünde ilk kurultayını yapan, 106 yıllık bir çınara, Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atamak, bu sayede 23 Mart Türkiye’nin baharını, demokrasi devrimini sakatlamak isteyenler CHP’ye kayyım atamak için delil bulamadılar, kanıt bulamadılar. İtirafçı yarattılar. Yalanlarını denk getiremediler. Onlar kayyım atamak için türlü kumpaslar kurarken, Atatürk’ün partisini, Gazi’nin partisini bu rejimin kirli ellerine teslim etmemek için, bu pazar günü yapılacak Ekrem İmamoğlu’nun Cumhurbaşkanlığı adaylığına büyük bir sinerji katacak, destek katacak olan seçimi saray iptal ettiremesin diye Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkanı sıfatıyla tüzüğümüzün verdiği yetkiyi kullanarak, 15 gün sonrasına Olağanüstü Kurultay kararı aldım. Bu aldığımız kararla, bugün akşam 17.00 sularında Cumhuriyet Halk Partisi’ne kayyım atayıp, pazar günkü ön seçimi iptal etmek isteyen kötücül akıl, sarayın aklı ve aparatları avuçlarını yaladılar. Hep birlikte 15 gün sonra o sarayın kirletmeye çalıştığı kurultayımızda hep beraber destek yenileyerek, irade tazeleyerek sarayın karşısına hep beraber dimdik dikileceğiz.”

“Türkiye’nin bu akşam seçme ve seçilme hakkına, sandığına ve bundan sonra demokrasiye sahip çıkmak için İzmir’de muazzam bir kalabalık toplandı. İzmir’i de hazmedememişler, polis müdahalesi var. Buradan, İstanbul’un kalbinden, Saraçhane’den 300 bin yoldaşımızla İzmir’i selamlıyoruz ve buradan Erdoğan’a sesleniyoruz: Erdoğan, İzmir’den ellerini çek. Şimdi Tayyip Bey duymamış olabilir. İzmir’de yaptıklarından sonra, dün akşam burada yaptıklarından sonra, bugün tüm Türkiye’yi tehdit edip de bu yüz binler, Türkiye’de milyonlar ona geri adım attırınca halen daha hazımsızlık yapıyor ama artık Ekrem Başkan’ın İstanbul’da aldığı halk desteğini yok sayıp ona saldırıyorsan bu vakitten sonra senin yapacağın valinin istifasını almak veya emniyet müdürlerini görevden almak değil, bir an önce istifa etmektir.”

DEMİRTAŞ'A SELAM

“Buradan sadece Ekrem Başkanımızı değil… Bir partinin genel başkanı bugün içeridedir. Sayın Ümit Özdağ’ı... Bir partinin eş genel başkanları içeridedir. Sayın Selahattin Demirtaş’ı, Kocaeli Cezaevi’nde yatan Eş Başkan Figen Yüksekdağ’ı, hepimizin adına Gezi’de olan, müzakere eden, ağaçları kurtaran, kestirmeyen, AKM yerine AVM yaptırmayan Gezi’deki yoldaşlarımızı, Tayfun Kahraman’ı, Can Atalay’ı, Hatay’ın seçilmiş Milletvekili Can Atalay’ı, insan hakları savunucusu Osman Kavala’yı, Bakırköy Cezaevi’nde yatan Mine Özerden’i, Çiğdem Mater’i, tek suçu Kürt olmak, barışı savunmak olan, aylarca iddianame bekleyen, mayısa kadar da davası bekletilen, tek suçu barış savunucusu ve Kürt bir akademisyen olmak olan Esenyurt’un seçilmiş Belediye Başkanı Ahmet Özer’i, partimizin evladı, Beşiktaş’ın evladı canımız Rıza Akpolat’ı, Beykoz Belediye Başkanımız canımız Alaattin Köseler’i, şu anda Vatan Emniyet’te bulunan Şişli Belediye Başkanımız canım kardeşim Resul Emrah Şahan’ı, Beylikdüzü Belediye Başkanımız sevgili Murat Çalık’ı, Vatan’daki canları, Silivri’deki yoldaşları, tutsak oldukları yerlerdeki tüm aydınları, tüm öğrencileri, tüm emekçileri ve tüm canlarımızı, vatandaşlarımızı saygı ile selamlıyorum. Az kaldı.”

'ŞİİRE SALDIRDI'

“Şimdi hep aynı ant, aynı inanç, aynı kararlılıkla yürüdük ve büyüyoruz, çoğalıyoruz, güçleniyoruz. Bize moral geliyor, bize moral veriyor cesaretiniz, onları korkutuyor, onları mahkum ediyor. Dün Gezi’de olmak lazımdı, Gezi’deydik. Bugün burada olmak lazımdı, Saraçhane’deydik. Yarın saatini duyuracağız ama icap ederse Saraçhane‘de, icap ettiğinde Vatan’da, icap ettiğinde Çağlayan’da, kafamızı bozarlarsa Taksim’de olacağız. Ekrem Başkan bugün altı saatlik yorucu ama yorulmadığı, soranları yorduğu, üzülmediği, korkanları üzdüğü, utanmadığı ama onu oralara götürenleri utandırdığı savunmasının sonunda avukatınıza, avukatına bir şeyler yazıp şöyle uzatmış. Demiş ki, ‘Özgür Başkan akşam selamımı söylesin ve Saraçhane’ye desin ki, İstanbul’a desin ki, Türkiye’ye desin ki, ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.’ Selam olsun Ekrem Başkan’a. Arkadaşlar hani bir şiir düşmanı var ya, şiir düşmanı. Bir şiir okuyup da hapse düşen, üç ay yatıp da o mağduriyeti 23 yıl anlatan bir şiir düşmanı var. Siirt’te bir şiir okudu, hapse koydular. Yanlıştı ama koydular. Üç ay hapiste yattı, çıktı. Partisinin başındaydı, ama aday olup milletvekili olamadı. O süreçte bir partinin başkanı iktidar olduysa partisinin başındaysa başbakan da olsun diye anayasa değişti. Siirt’teki milletvekilleri istifa etti, o oradan gitti Meclis’e girdi, başbakan oldu. Yani Siirt’teki şiirden mağduriyet, Siirt’in oylarıyla galibiyet ve sonra yıllar sonra Siirt halkının yüzde 60’la seçtiği belediye başkanına utanmadan kayyım atadı. İşte size Erdoğan üçlemesi. İşte Erdoğan’ın üçlemesi. Siirt’te mahcubiyet, Siirt’ten memnuniyet. Siirt’e ihanet. İşte bu Erdoğan Bertolt Brecht’in şiirini bir terör örgütünün şarkısı sandı döndü ve o terör örgütü şarkısı dediği Bertolt Brecht’in şiirine saldırdı.”

“Ne diyordu Bertolt Brecht; ‘Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.’ Erdoğan bir şiiri bin kere okuyup, bir şiirden bin mağduriyet doğuruyor da acaba hiç böyle bir şey gördü mü? O şiiri bir başına bin kere okuyadursun Ekrem Başkan’ın selamını 250 bin kişi alıp, hepbir ağızdan okuyor. Şimdi hep beraber Erdoğan’a yoldaşlık nasıl olur, dava arkadaşlığı nasıl olur, bir lidere, bir seçilmişe nasıl sahip çıkılır, bir kez daha hep beraber gösterelim. Ve ben başlıyorum 250 bin kişilik, Saraçhane korosuna Ekrem Başkan’ın selamını emanet ediyorum. “Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım. Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım. Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.” Helal olsun size. Ey Erdoğan sen bu yürekleri mi yeneceksin? Sen bu Saraçhane’yi mi yeneceksin? Sen bu yoldaşları Ekrem Başkan’ın bu yol arkadaşlarını mı korkutacaksın? Bizi mi susturacaksın? Biz hep birlikteyiz, hep beraberiz, hep birlikte kazanacağız. Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz.”

“Değerli arkadaşlar sürekli notlar geliyor. İstanbul’da metroların, otobüslerin kapandığı, yolların kapandığı, otobüslerin durdurulduğu bu akşam 300 bin kişinin bu hatta olduğu, ancak ara sokakların, bağlantı yollarının tamamının dolduğu, bu meydanın 400 bin, 500 bin kişi olsa almayacağı, sığmayacağı, İstanbul’un hala buraya aktığı bir akşamı yaşadık. Hepinizi yürekten kutluyorum. 14 yaşındaydım, 1987 - 88 Dikili Festivali’nde Türkiye solu yeniden nefes almaya başlamıştı. O gün umutsuz solcuları, aslan sosyal demokratları, darbeden çıkmış, ayağa kalkmaya çalışan sosyal demokratları selamlayan biri vardı aramızda. Hepimize diyordu ki, ‘Korkmayın, üzülmeyin gençler. Güzel günler göreceğiz. Güneşli günler.’ Edip Abi, Edip Akbayram’ı hasretle, rahmetle anıyoruz. O devrimciyi saygı ile selamlıyorum. Ekrem Başkan da sizleri Edip Akbayram’ın sözleri ile selamlıyor. Güzel günler göreceğiz çocuklar, güneşli günler. Motorları maviliklere süreceğiz.”

Özgür Özel CHP Ekrem İmamoğlu