Çiftçi kadınlar zirvesi toplandı: Sosyal güvenceyi devlet karşılasın
Tatil yok, çay saati yok, haftasonu yok... Tarlada çapa, merada hayvan başındalar. Öncelikli talepleri sosyal güvence. Üretmek için devletten adım bekliyorlar
Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD)’nin başlattığı Üretim ve İstihdamda Kadın Zirvelerinin sonuncusu “Çiftçi Kadınlar Zirvesi” Antalya’da yüzlerce çiftçi kadını bir araya getirdi. Zirveyi CKD Kepez Özgürlük ve Konyaaltı şubeleri düzenledi. Antalya’nın farklı ilçelerinden gelen kadınlar salonlara sığmadı. Sosyal güvenceden girdi maliyetlerine, topraktan pazara üretimde yaşanan sorunlar ve talepler tek tek masaya yatırıldı. Zirvenin ardından çözüm önerileri, CKD Genel Merkezi tarafından rapora dönüştürüldü.
Tarlasını bahçesini, koyununu keçisini, ineğini buzağısını, kovandaki arısını, evlerinde eşlerini bırakıp rengarenk fistanları, yazmaları ile kır çiçekleri gibi bir üretim ordusu yola koyuldu. “Güç bizde, çözüm üretimde” dediler. Bu zirvede söz, üretimin bel kemiği, toprağın emekçisi, çiftçi kadınlarındı.
Bire bin veren toprağın, bire bin veren bilge kadınları… Tarımsal üretimde Türkiye’nin yükünün yarısı onların sırtında.
DERT DE DERMAN DA ONLARDA
Kimi şiirle kimi kendi öyküsü ile en yalın dilde, derdini de dermanını da dile getirdi.
Antalya Tarım Konseyi, Büyükşehir Belediyesi Tarımsal Hizmetler Daire Başkanlığı ve Ulusal Strateji Merkezi ve TOBB Kadın Girişimciler Kurulu zirveyi destekledi. Kentin tüm ilçelerinden gelen toprağın emekçisi kadınlar Büyükşehir Belediyesi Eğitim Salonuna sığmadı.
Az toprakta çok üreten tarımın başkentinden, Türkiye’de toprağa emek veren tüm üretenlerin haklı ve ertelenemez talepleri dile geldi. Çözüme ışık tutuldu.
ÖNCELİK SOSYAL GÜVENCE
CKD Kepez Özgürlük Şube Başkanı Mutlugün Özturan açış konuşmasından zirve hazırlık çalışmalarında sahada gözlemledikleri sorunları dile getirdi. Kadınların öncelikli talebinin sosyal güvence olduğunu aktardı. Kadın çiftçilerin hak ettiği sosyal güvence bedelinin devlet tarafından ödenmesi gerektiğini söyledi.
CKD Konyaaltı Şube Başkanı Fatma Özdemir de çiftçi kadınların tüm zorlukların üstesinden gelecek şekilde güçlerini üretimden aldıklarını ifade etti. “Bizler çiftçimizin yanında olacağız, sorunlar çözülene kadar yetkililere aktarmaya devam edeceğiz.” diye konuştu.
MERALARI AÇIN!
Bereketli toprakların, alimlerin yurdu Elmalı'dan gelen çiftçi Ayşe Kocabaş aynı zamanda bir halk şairi. Kendisi gibi üreten yüz binlerce kadın çiftçi adına diyecekleri vardı: “Annem, babam göçebeydi, ben evleninceye kadar göçebelik yaptım. Hem koyunumuz hem keçimiz vardı. Orman arazileri çevrilince köylü büyükbaşa döndü. Yem olmuş 400 TL, kışa 500 TL olacak. Sütü yüzde 30 ucuzlattık, büyükbaşı indirdik diyorlar. İyi hoş da yem ücretini de indir, mazotu da indir, çiftçiye ucuz ver. Köyler orman arazilerine çevrilmesin. Meraları aç!
“Kredilerle borca sürüklenip hayvanlarımızı ucuza satmak zorunda kalıyoruz. Kooperatif kuruldu paramızı 3 ayda veriyor, süt ve et parası bankada aracılarda kalıyor. Tezgahlarda pahalıya satılıyor. Köylülerden ucuza alınıyor. Köylü bitiriliyor. İflasa sürükleniyoruz, toprak satmak istemiyoruz. Biz üretmeyi, beslemeyi iyi biliriz. Tüm Türkiye'yi doyururuz. Yeter ki elimizden tutulsun. Kendi mezhabalarımızı kuralım, insanlar alırken ucuza alsın, köylüye de kazanç bırakılsın. O zaman herkes yapar. Biz yırtıyoruz toprakları vatanımız için milletimiz için.”
'KADIN GÜÇLÜ OLURSA VATANIN SIRTI YERE GELMEZ'
Zirve'ye Mersin'den katılan Torosların bilgesi Gönül Çil, kadınların kendi güçlerinin bilincinde olmaları gerektiğini, kazançlarını ellerine almanın yolunun ise kooperatifçilikten geçtiğini söyledi.
Çil şöyle konuştu: “Her biriniz Ziraat mühendisisiniz. Bir gölet hayalim vardı o hayal için 35 kere Ankara yollarını aşındırdım. Şimdi o gölet sayesinde tonlarca meyve üretiliyor. Kadınlar çalışıyor ama bir eksikle: Ürettiklerini satacak kooperatifleri yok. Kadın ve erkek fark etmez. Ekonominin yarısı senin. Sen güçlü olursan ailen de güçlü, sen güçlü olursan vatanın sırtı yere gelmez. Toprakta olanı toprağa vermemiz gerek. Çürüyen, fosa sebze ve meyve artıkları ile Antalya'nın gübre ihtiyacını karşılarız.”
TEK KURTULUŞUMUZ: TARIM
Finike'den gelen Dilek Geyikçi, 2018 yılından beri yaş sebze meyve yetiştiriyor ve tarımla toprakla uğraşmayı herkese öneriyor: “Tüm üretenleri sorunu ortak. İşçi sorunu, girdi maliyetleri, içinde bulunduğumuz ekonomik sıkıntılar. Kadınlarımız dertli, çiftçilerimiz dertli. Bu şartlar altında çocuklarımıza üretimi, tarımı sevdiremedik. Onlara 'Gidin, okuyun, doktor olun, mühendis olun, öğretmen olun, kurtulun' dedik. Köylerimiz boşaldı, üretim boşlandı. 2020 pandemiyle beraber tüm dünyayı içine aldı, hapsolduk, her şey durdu, hayat durdu ama üretim ve tüketim devam etti. Üretmenin ne kadar değerli olduğunu anladık. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde olduğu gibi bizim tek kurtuluşumuz tarımdan geçiyor.”
KADINLARIN EN İYİ ÖRGÜTLENME ZEMİNİ KOOPERATİFLER
Zirvede kooperatif temsilcileri de üretimlerine değer katan çalışma deneyimlerini anlattı.İkbal Girmen Döşemealtı'nda Antalya Köy Pazarı Kooperatifi Başkanlığını yürüten İkbal Girmen onlardan biri...
“Evimizde ürettiğimiz ürünleri pazarda bir ekonomik değere dönüştürmeye çalışıyorduk. Sonrasında görüldü ki bireysel olarak ürettiğimiz ürünlerin hiçbir değeri yok. Bizde bu pazarda kilo bazında satmaya çalışıyoruz. Ama geriye dönüşü çok az oluyordu. Bu yüzden bir kooperatif çatısı altında birleşmeye karar verdik. Ürünlerimize marka değeri kazandırdık ve daha sonrasındada kurumlar karşısında desteklerimizi ve teşviklerimizi aldık. Şu anda da sürdürülebirliğimizi artırmaya çabalıyoruz. Kooperatifçilik kadın çiftçiler için uygun bir zemindir.”
TARIMI HOR GÖREN GIDAYI ZOR GÖRÜR!
Yüzlerce kadının katıldığı Tarım Zirvesinin tek erkek konuşmacısı Kumlucalı Yüksek Ziraat Mühendisi Ahmet Dumanoğlu kısa ve öz ifadelerle şu sorunlara dikkat çekti:
“Türkiye' nin her yerinde hayvancılık yapılıyor. Zamanla hayvancılık küçüldü, eti ithal eder durumuna düştük. Yemimizi doğadan elde ederdik, bizim meralarımız vardı, meralarımızda otlatırdık ama gün geldi her taraf tel örgülerle örüldü, hayvanlarımız ormanlarda otlanamaz oldu. Ormancılığı da, hayvancılığı da kaybettik. Doğal yollarla bulduğumuz yemi kaybettik. Maliyetler arttı. Eti ithal etmeye başladık.
“Son günlerde tarımı da kaybetmek üzereyiz. Yağışların azalması, girdi maliyetlerinin artması, buğday üretimimizi azaltıyor, göç sebepleriyle de tarım alanları daralıyor. Koşullar bize gösteriyor demir ve beton yenmiyor, tarımımıza sahip çıkalım. Tarımı hor gören, gıdayı zor görür.”
'SUYUMUZ ELİMİZDEN ALINACAK'
Halıcılık ve tarımın birbirine yaslanarak sürdüğü Döşemealtı Kovanlık Köyünde tarım da, halıcılık da bir avuç insanın gayretine kaldı. Halı dokumacısı Ayşe Akbaba, yüzyıllarca toprakla halıyı aynı anda işleyen köylülerin çaresizlikten kente göç ettiğini anlatıyor:
“Ne gübremize ne de mazotumuza yetişebiliyoruz. Çiftçi ne yapsın. Köyümüzden de su elimizden alınmaya çalışıyor. O da giderse köyümüz temelli boşalacak.”
ÜRETİCİLER MECLİSE!
USMER Genel Sekreteri Dr. Duygu Yeniay Üsküplü üretenlerin yönetenler olması gerektiğini vurguladı: “Tarımda Antalyalı üretici olmadan karar alınamaz, politika yapılamaz. Üreticinin sesi Meclise ulaşamaz olmuş durumda. Devlet politikalarına müdahale etmek için üreticilerin Meclise girmesi şart.”
TOBB Kadın Girişimciler Kurulu Başkanı Serap Kocaoğlu da kadın çiftçilerden projeler kapsamında sorunlarını belediyeler aracılığı ile kendilerine iletmelerini istedi. Kocaoğlu “Zor koşullarda problemlerin çözümünde yanınızdayız.” dedi. Antalya Tarım Konseyi Genel Sekreteri Gonca Ertok ise üretimde karşı karşıya kalınan sorunları sıraladı. Kırsal kalkınmanın önündeki en büyük engelin göç olduğunu söyledi. Göçün önlenmesi için ise sağlık ocaklarının yeniden kurulması ve taşımalı sistemlerin yeniden yürürlüğe girmesi gerektiğini belirtti.
'ZENGİN VERGİSİZ YATINDA DOMATES Mİ YETİŞTİRİYOR!'
Kadın Çiftçiler yarışmasının birincisi Elmalı Zümrütovalı Ayşe Çoban üretenlerin sorunlarını madde madde sıralıyor: “Bir çuval gübre olmuş bin lira, buğdaya, arpaya gübre vermeden olmuyor. Buğdayın ithal edilmesini istemiyoruz. Ülkemizde ürettiklerimiz değerinde satılsın ve maliyetlerimiz düşürülsün. Çiftçiye mazotta vergi kaldırılsın. Zenginin yatında domates mi yetiştiriliyor, biber mi, patlıcan mı? Zengin yatında vergisiz keyif çatarken, neden çiftçiler sömürülüyor. Maliyetler yüzünden zarara uğruyoruz. Keşke doğrudan üreticiden, tüketiciye ulaşan bir sistem olsa... Üretici de tüketici de kazansa. Kadınlarımızın sosyal güvencesi olsun istiyoruz. Köylü, tüccarın, komisyoncunun kölesi olmuş durumda! Bu düzen değişmeli.”
KADIN ÇİFTÇİ KOMİTESİ KURULUYOR
CKD Genel Başkanı Prof. Dr. Tülin Oygür, zirvede yaptığı konuşmada CKD Antalya Şubelerinin, Kadın Çiftçi Komitesi kuracağını duyurdu. Oygür şöyle konuştu: “Atatürk' ün devletçilik programına geri dönmek mecburiyetindeyiz. Nerede ne yetiştireceğim? Hangi süreyle, nasıl yetiştireceğim? Hepsini planlayacağız. Küresel sermayenin baskısı yüzünden 'tarım bize pahalıya geliyor' denilerek, köylerden şehirlere kadınımız göçe zorlandı. Şu an kırsaldaki çiftçi kadınlarımızın yüzde 94'ü kayıtsız, yüzde 77'si ücret alamıyor. Tohumu eken, fideyi diken, hasadı yapan, depolayan ve artık hale götüren kadındır. Toprağın her aşamasında kadını görüyoruz. Çiftçi kadınlarımız sayılacak, emekli olacak. Çiftçi kadınlar bu kaderi değiştirecek. Devletçilik hayata geçecek.”
TATİL YOK ÇAY SAATİ YOK HAFTASONU YOK
Hayvancılıkla uğraşan Yörük Köyü Akkoçlu kadınların öyküsünü ise Fatma Partal anlatttı. Söze mani ile girdi;
“Çadırdandır evleri/yayılır develeri/aslımızı sorarsanız: Sarıkeçili Yörükleri. Çobanları anlatmak istiyorum. Tatilleri yok, çay saatleri yok, haftasonları yok, sekiz kahvesi yok ve hiçbir güvenceleri yok. Sigorta yapılaz mı, yapılabilir. Ekin ekiyoruz, yağmur yağarsa suyun altında kalıyor, yağmazsa kuraklıktan ölüyor. Çobanların 100 keçisi varsa yıllık 20 tanesini canavar (kurt) yiyor. Büyükbaş, küçükbaş, arpa, buğday, kuru var. Yem-gübre-mazot! Beş tane istemiyoz kardeşim üç tane istiyoz. Destek istiyoruz.”
HAYVANIN ÜÇ MEMESİ MALİYETE GİDİYOR
Kovanlık köyünde hayvancılıkla uğraşan Zeynep Altun'un betimlemesi üreten kadınların bilgeliğini bir kez daha ortaya koyuyor: “Hayvanın dört memesi var. Biri yeme gidiyor, birini buzağı emiyor, biri veterinere gidiyor. Kalanı kör olmazsa bana kalıyor. Kör olursa eğer kesime gidiyor. Ben malımı 70 liraya kesime veriyorsam, siz onu 170'e alıyorsunuz. Sütümüz çok azaldı. Sütümüzü değerlendirmek istiyoruz. Hayvancılığımıza ve kendi peynirimizi üretmede yardım istiyoruz.”
ELLERİMLE KEÇİ PEYNİRİ YAPIYORUM
Elmalılı Kamile Kıvrak ise şöyle konuştu: “Bizim oralarda su sorunu var. 250 keçim var, ellerimle sağıyorum, peynir yapıyorum ve satılmasını istiyorum. Seracılıkta kullandığımız suya artık gücümüz yetmiyor. Biz kadınlar tıpkı 15 Temmuz'daki gibi bir araya gelirsek, bu sorunları çözeriz.”