Çiftçiye kuraklık desteği şart
Kuraklık tehlikesi giderek artırıyor. TZOB Başkanı Şemsi Bayraktar, çiftçiye dönüm başına en az 150-200 lira kuraklık desteği verilmesini istedi. Kuraklığa bağlı rekolte düşüşünün artacağı belirtilirken, bakanlık önlemlerin alınması için çalışmalara başladı
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, kuraklık tehlikesinin büyüdüğünü belirterek, çiftçiye dönüm başına en az 150-200 lira kuraklık desteği verilmesini istedi. Koronavirüs salgını sürecinde çiftçilerin tüm zorluklara rağmen hiç yılmadan üretmeye devam ettiğini, gıda kesintisine izin vermediğini kaydeden Bayraktar, koronavirüsle mücadelenin kahramanlarından birinin de Türk çiftçisi olduğunu bildirdi.
Bayraktar, Uluslararası Tarım Üreticileri Federasyonu (IFAP) tarafından alınan kararla 1984 yılından bu yana her yıl tüm dünyada kutlanan 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü nedeniyle bir açıklama yaptı.
Bayraktar açıklamasında şu mesajları verdi:
21 Mart 2020 tarihinde, “Aralık ayı ortalarına kadar yağış alamazsak risk daha çok artacak. 2021 yılı 2020 yılından daha riskli çünkü bu risk kuraklığa yol açacaktır. Ülkemizdeki kuraklık, üretimi olumsuz etkileyecektir” açıklaması yapmıştık. Öngörümüz maalesef gerçek oldu. Bugün ülkemiz genelinde 22 ilimizde kuraklık yaşıyoruz. Geçen yıl 20 milyon 500 bin ton olan rekoltenin yüzde 9,75’inin kuraklığa bağlı olarak azalacağı ve 2021 yılında yaklaşık 18 milyon 500 bin ton olacağı tahmin edilmektedir. Bu da geçen yılın buğday rekoltesine göre yaklaşık 2 milyon ton kayıp demektir. Kuraklığa bağlı rekolte düşüşü daha da artabilir. Kuraklıktan zarar gören üreticilerimizin mağduriyetlerinin giderilmesi için üreticilere dekar başına 150-200 lira ‘kuraklık desteği’ verilmelidir.
ÇİFTÇİ ÜRETMEZSE TÜRKİYE AÇ KALIR
Salgın sürecinde tüm kesimlere “evde kal” çağrısı yapılırken çiftçilerin sofralar gıdasız kalmasın diye canla başla üretmeye devam etti. Bu süreçte tarımın ve çiftçilerimizin önemi çok daha iyi anlaşıldı. Hepimiz biliyoruz, hastalıklarla mücadelede yeterli ve dengeli beslenme, en az ilaç kadar önemli. O nedenle, tarım ve gıda sektörü durursa hayat durur. Biz üretemezsek Türkiye aç kalır. Fedakâr çiftçilerimiz hayat durmasın diye uğraştı, didindi ve gıda arzında kesinti yaşanmasına müsaade etmedi. Koronavirüs salgını ile mücadelenin kahramanlarından biri de Türk çiftçisidir.
ÜRETİM PLANLAMASI YAPILMALI
Tarımın gıda güvencesi anlamına geldiğini biliyoruz. Gıda güvencemizi sağlamak için çiftçilerimizi desteklemek zorundayız çünkü çiftçimiz kazanırsa ülkemiz kazanır! Tarlada kalmak, üretmek, insanlarımızı doyurmak istiyoruz. Yaşadığımız tecrübeler gösteriyor ki tarım potansiyelimizin tamamını kullanmak, arz açığımız olan ürünlerimizin üretimini doğru planlamak zorundayız. Arz açığı veren ürünlerin üretiminin artırılması için iyi bir üretim planlaması yapılmalı, destek politikaları artırılmalı ve verim artışı sağlanmalıdır.
İTHALA BAĞIMLI ÜLKELER ZORDA
Koronavirüs salgını tüm dünyaya çok önemli bir şey öğretti ve tarımda kendine yeten ülke olmanın önemi bu süreçte daha iyi anlaşıldı. Kendi kendine yeten ülkeler, zor dönemleri daha başarılı bir şekilde atlatıyor. İthalata bağımlı ülkeler ise bu süreçte yara alıyor. ‘Gıda milliyetçiliği’ kavramı bu dönemde daha fazla önem kazandı. Ülkeler uyguladıkları korumacılık tedbirleri kapsamında ihracata kısıtlamalar getiriyor. Bu şartlarda ithalat yapılsa bile ürünün çok daha pahalıya geleceği bilinen bir gerçek.
SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL
Çiftçiler diğer kesimlerin üçte biri oranında gelir elde edebiliyor, bu durumun sürdürülebilir değil. Yoksulluk, kıtlık ve açlıkla mücadele etmek için üretimi artırmak şart. Üretimin artarak devam etmesi için çiftçilerimizin yeterli gelir elde etmesi önemlidir. Bunu sağlamak için sektörün şu sorunlarının çözüme kavuşturulması gerekmektedir:
-Gübre, elektrik, ilaç, yem gibi girdiler ile sulama ücretlerindeki artış tarımsal üretimi olumsuz etkilemektedir. Gübre fiyatları üretimde önemli bir kriterdir. Fiyatlar arttığında kullanım azalmakta, yeterli ve kaliteli bir üretim sağlamak güçleşmektedir. Girdi fiyatları makul seviyelere çekilmelidir.
-Çiftçilerimizin sulama birlikleri ve elektrik şirketlerine olan borçları nedeniyle tarımsal desteklere konulan blokeler kaldırılmalıdır.
-Üreticilerimiz, yapılandırma sonrasında bile kredi borçlarının ödenmesi konusunda büyük sıkıntı yaşamaktadır. Beklentimiz çiftçilerimizin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan kredi borçları ile elektrik, sulama, BAĞ-KUR primleri gibi borçlarının faizsiz olarak uzun vadeli yapılandırılmasıdır. Ayrıca BAĞ-KUR primlerinde indirime gidilmelidir.
-Destek miktarları girdi fiyatlarında yaşanan artışlar göz önünde bulundurularak artırılmalıdır. Çiftçilerimize ek destek verilmelidir.
-Dünyada gıda güvencesinin sağlanması için küçük aile işletmeleri destekleniyor. Ülkemizde de adeta tarımımızın sigortası olan küçük aile işletmelerine pozitif ayrımcılık sağlanmalıdır. Genç çiftçiler de daha fazla desteklenmelidir.
-Et ve süt fiyatlarındaki dengenin üretici ve tüketici aleyhine bozulmasını önleyecek tedbirler alınmalı, sektör desteklenmelidir. Gerektiğinde Et ve Süt Kurumu piyasaya müdahale etmelidir.
-Üreticilerimiz ürününü düşük fiyatla satarken tüketici pahalıya almaktadır. Bu spekülatif hareketlerin denetimlerle kontrol altına alınması gerekmektedir.
-Son yıllarda iklim değişikliği nedeniyle yaşanan doğal afetler tarım alanlarımıza zarar vermekte, ürünlerde verim ve kalite kayıplarına neden olmaktadır. Gerekli tedbirler alınmalıdır.
BAKANLIK DESTEKLEME İÇİN ÇALIŞIYOR
Tarım ve Orman Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, dünyada yaşanan küresel ısınma ve iklim değişikliğinin sonucu oluşan kuraklıktan Türkiye de etkilendi.
Tarım Reformu, Devlet Su İşleri ve Bitkisel Üretim genel müdürlükleri tarafından yapılan analizler çerçevesinde yeraltı sularının tarımsal açıdan yetersiz olduğu 10 il ve 45 ilçeyi kapsayan havzalar belirlendi ve önlemlerin alınmasına başlandı. Açıklamaya göre Güneydoğu Anadolu ve Konya Kapalı Havzası’nda meteorolojik kuraklık yerini tarımsal kuraklığa bırakırken, il ve ilçe müdürlükleriyle tespit çalışmalarına da başlandı.
Su kısıtı olan havzalarda uygulanan tarımsal destekler ile uygun ürün deseninin oluşturulması da hedefleniyor. Meteorolojik kuraklığın, bazı bölgelerde tarımsal kuraklığa doğru ilerlediği görülürken, bu kapsamda su kısıtının olduğu havzalarda su tüketimi yüksek mısır gibi ürünler yerine, su tüketimi az bakliyat gibi ürünlerin ekimi sağlanarak tedbirler alındı.
YÜZDE 50 FARK ÖDEMESİ
Su kısıtı olan tarım havzalarında damlama sulama yapmayan dane mısır üreticilerine destek ödemesinde bulunulmayacak. Ayrıca, bu havzalarda daha az su tüketen mercimek veya nohut yetiştiren çiftçilere ilave yüzde 50 fark ödemesi desteği, yem bezelyesi, fiğ, Macar fiği, burçak ile mürdümük eken çiftçilere ise yüzde 50 yem bitkileri üretim desteği verilmeye devam edilecek. Kuraklıktan olumsuz etkilenen ve sigorta yaptıran çiftçilere ‘Tarım Sigortaları Havuzu’ndan ödeme yapılması planlanıyor.
ÜRETİM PLANLAMASI YOK
Türkiye Ziraatçılar Derneği Genel Başkanı Hüseyin Demirtaş, 14 Mayıs Dünya Çiftçiler Günü dolayısıyla yazılı bir açıklama yaptı.
"Bir ülkede uygulanan tarım politikalarının doğru olup olmadığının en önemli göstergesi doğurduğu sonuçlardır" değerlendirmesinde bulunan Demirtaş, rakamlarla çiftçinin içinde bulunduğu tabloyu ortaya koydu:
-Tarım alanları da son 18 senede yüzde 12,3 düştü. Sebze bahçeleri alanı ise aynı dönemde yüzde yaklaşık 15 küçüldü.
-Temel tarım ürünlerinde üretim düzeyleri düşerken ithalat artıyor. Geçen yıl 9.5 milyon ton buğday ithal edildi. Üretim düşüklüğü ve bunun yarattığı pahalılık ithalat yoluyla giderilmeye çalışılıyor; ancak liranın değer kaybı nedeniyle ithal ürünler de pahalıya geldiği için "sıfır gümrüklü ithalat" normal bir uygulamaya dönüşmüş bulunuyor.
-Tarımsal desteklemeler Tarım Yasasının öngördüğü asgari miktarın neredeyse yarısına denk geliyor.
-Üretim planlaması yapılamadığı için aynı ürün bir yıl ithal edilirken, ertesi yıl aşırı üretim nedeniyle satılamadan elde kalıyor. Çiftçi üretse de üretmese de kaybediyor.
-Çiftçi borçları 137 milyar liraya ulaştı. 2 milyondan fazla üretici borçlarını ödemekte zorlanıyor.
-Çiftçi örgütsüz ve pazarlama gücünden yoksun, o nedenle çiftçinin elinden çıkan ürün market raflarına geldiğinde yüzde 300'e varan farklarla satılıyor.
-Girdi fiyatları ithalata bağımlılık nedeniyle genel enflasyonun çok üzerinde artarken ürün fiyatları genel enflasyonun altında seyrediyor.
-Bu nedenlerden ötürü, Çiftçi Kayıt Sistemine (ÇKS) göre Türkiye’de çiftçi sayısı son 12 yılda yüzde 48 azalmış, 4 milyon çiftçiden 2 milyona yakını çiftçilikten uzaklaşmış bulunuyor.
MAĞDUR ETMEYECEK HUBUBAT FİYATI AÇIKLAMALI
TZOB Başkanı bayraktar Çukurova bölgesinde hasadına başlanan hububat fiyatları konusunda da şunları söyledi:
“Hasat sezonuna girdiğimiz bugünlerde ekiliş ve piyasa öngörülerini değerlendirmekte fayda vardır” diyen Bayraktar, tarımsal emtia fiyatının kasım ayından beri son sekiz yılın zirvesini gördüğünü de hatırlattı. Bayraktar, “Bayramdan sonra buğday ve arpada müdahale alım fiyatlarının açıklanması beklenmektedir. Maliyetlerdeki ve girdi fiyatlarındaki artış, döviz kurundaki değişim, yurtdışı fiyatlarındaki hareketlilik, enflasyon, refah payı gibi nedenlerle TMO’nun açıklayacağı fiyatlar dünyada belirlenen hububat fiyatlarının altında kalmamalıdır ve çiftçilerimizi memnun edecek seviyede olmalıdır.”
FİYAT BAYRAM SONU AÇIKLANACAK
Öte yandan Tarım ve Orman Bakanı Pakdemirli, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bayram sonunda TMO alım fiyatlarını açıklayacağını duyurdu.