Çin Almanya ilişkilerinde ekonomi belirleyici
Pekin’le politika ve güvenlik alanlarındaki ilişkilerde Berlin, sistemden kaynaklı rekabet ve yaptırımlara başvuruyor.
Ancak ekonomik büyüme ve teknolojik gelişme ihtiyacı sürece ağırlıklığını koyuyor. Ekonomiden sorumlu kesimler Çin’le ilişkilere özellikle önem veriyor, hatta önemden öte geliştirmek için zorlamaya başvuruyorlar.
28 Nisan’daki Almanya-Çin Hükümet görüşmelerinde, sorunlara rağmen iki ülke ticaretinin güvenceye alınması isteniyor. Federal Hükümet, Çin’de faaliyet yürüten Alman şirketleri için daha elverişli şartlar elde etmeyi gözetiyor.
Dünyada hızla ilerleyen saflaşma, Almanya’da ve Avrupa Birliği (AB) ülkelerinde ekonomik zorunluluklarla Atlantik bağlantılarını taşıyan liberal politikalar arasındaki çatışma şeklinde görülüyor. Pekin’le politika ve güvenlik alanlarındaki ilişkilerde Berlin, sistemden kaynaklı rekabet ve yaptırımlara başvuruyor. Ancak ekonomik büyüme ve teknolojik gelişme ihtiyacı sürece ağırlıklığını koyuyor. Ekonomiden sorumlu kesimler Çin’le ilişkilere özellikle önem veriyorlar, hatta önemden öte geliştirmek için zorlamaya başvuruyorlar. Alman dış politika bülteni German Foreign Policy (GFP) 2020 yılında ilerleyen ve bu yıl da süren Çin-Alman ekonomik ilişkilerini, 28 Nisan toplantısı bağlamında analiz etti.
Salgın nedeniyle çevrimiçi yapılan görüşmelerde Alman Hükümet sözcüsü, “Her iki taraf için ekonomide önem taşıyan konularda somut adımlar atılması gerektiğini” açıkladı. GFP olguları açıklamaya devam ediyor: Korona salgınına rağmen Çin Halk Cumhuriyeti, 2020 yılında Almanya’nın en büyük ticaret ortağı olmak yanında olanaklarını daha da genişletti. Bunlar sadece bir pazar olarak değil, araştırma ve geliştirme alanı olarak da önem taşıyor: Pekin hidrojen sanayinde milyarlarca yatırım yapıyor. Alman Bosch firması bu alandaki desteklerden yararlanıyor. Ekonomik ilişkilerin daha da gelişmesi önündeki en önemli engel ise siyasi ve askeri ilişkilerdeki Atlantik bağlantılı sistem rekabetidir. Alman iş dünyası örgütleri bundan yakınıyor. İkili görüşmelerin hedefi işte bu soruna rağmen ekonomik gelişmeyi sürdürmek. Avrasya’nın Batı cephesiyle pekişmesi buna bağlı.
ÇİN’LE TİCARETİN ANLAMI
Alman sanayisi, Çin ile ekonomik işbirliğinin daha da genişletilmesi için çaba gösteriyor. Almanya'nın Çin ile ticareti 212 milyar Euro'ya yükselirken, ABD ile 171.5 milyara düştü. Pekin, 2021'in ilk çeyreğinde bir önceki yıla göre yüzde 18,3'lük bir büyüme açıkladı. Bu, 2020'deki en kötü kriz şartlarına rağmen gerçekleşti. Çin ekonomisi yine beklenenden daha hızlı büyüyebilir. IMF bu yıl için tahminini yüzde 8.1'den yüzde 8.4'e yükseltti. Alman Sanayicileri Federasyonu (BDI) Genel Müdürü Joachim Lang, bunun Alman şirketleri için "olumlu etkiler" getirdiğini, çünkü Çin'e yapılan ihracatın artmasıyla, krizden etkilenen ülkelere yapılan ihracattaki düşüşlerin emilebileceğini söyledi. (Frankfurter Allgemeine Zeitung 17.04.2021)
Çin’in, dünyadaki en önemli pazar olması yanında, 2028'de de, dünyanın en büyük ekonomisi ABD'nin yerini alması bekleniyor. 1,4 milyar nüfusuyla en çok tüketiciye sahip ülkedir. Hindistan'ın aksine yoksulluğa karşı başarılı mücadele ediyor, zengin orta sınıfların büyümesine izin veriyor. Yüksek teknoloji gerektiren ürünlerin araştırılması ve geliştirilmesi için fırsatların bulunması Alman şirketlerini Çin'e çekmektedir. Bosch, güncel bir örnek olarak otomotiv tedarikçisi, yakıt hücresi tahrikleri için dünya pazarında lider bir konum arıyor ve Chongqing'de ticari araç üreticisi Qingling Motors ile çalışıyor. Bosch, AB dahil başka hiçbir yerde, bu kadar kazançlı koşullar bulamıyor.(Frankfurter Allgemeine Zeitung 15.04.2021)
ALMANYA: ASYA YÜZYILINDAYIZ
“Alman yatırımcılar her geçen gün daha büyük yoğunlukta Çin pazarına yöneliyorlar. ABD ile ticaret savaşı tehditlerine rağmen faaliyetlerini Çin’de yoğunlaştırıyorlar.“ GFP‘nin 10 Mart‘ta yayınlanan makalesine böyle başladı. Yazının başlığı “Asya Yüzyılı.“ AB‘de “Yeni Dünya” saflaşması net olarak ifade edilmeye başladı.
Makalenin devamı şöyle: “Alman yatırımcılar aralıksız Çin pazarına yöneliyor, faaliyetlerini Çin’de yoğunlaştırıyorlar. Çin, Alman şirketlerinin sadece 2020 yılında bir önceki yıla göre en çok ihracat yaptıkları ülke değil, aynı zamanda ocak ayında da bir önceki yılın aynı ayına göre ihracatı daha da fazla yaptıkları tek büyük ekonomidir.“ Çin’in Almanya’ya ihracatı da aynı şekilde gelişmesini sürdürmüştür. Alman ekonomi kurumlarına göre bu gelişme korona salgını şartlarında durgunluğu devam eden ekonomi için çok özel bir anlam taşımaktadır. Verilere göre Volkswagen (VW), Daimler gibi otomotiv firmaları, beş Dax tekeli ve İnfoneon en büyük cirolarını Çin’de yaptılar. Öyle ki, kazançları Almanya’dakinin çok üstündedir. Bu durum şu değerlendirmeyi ortaya çıkartıyor: ABD ile süren ticaret savaşlarının taşıdığı rizikolara karşın Alman ekonomisi Çin’de durmaksızın gelişiyor ve yatırımlarını oraya yapıyorlar. Bu durumda Alman yatırımlarını ve ekonomik faaliyetlerini Çin’den dışarı çıkarma zorlamaları iflas etmiştir.
ÇİN KÜRESEL EKONOMİNİN MERKEZİ OLMA SÜRECİNDE
Pekin, yeni beş yıllık planıyla "ikili sirkülasyon" stratejisini başlattı. Buna göre, "iç ekonomik döngü", "dış ekonomik döngü" karşısında güçlendiriliyor. Öte yandan, batı yaptırımlarına ve ambargolara karşı yüksek teknolojili ürünler teşvik ediliyor. Bosch, her ikisinin birleşik örneğini sunuyor. Alman şirketleri, özellikle çevre teknolojileri alanında olumlu beklentiler içindeler: AB'deki şirketler zaten kendi iç pazarlarının "katı çevre standartlarına" alışkınlar. AB şirketleri şu anda Çin sanayisinde "ideal konumdadır".
“Alman şirketleri, uzun vadede küresel ekonominin merkezi olma sürecinde olan Çin'de daha fazla demir atamazlarsa, kendi iç pazarlarında bile yeni tehlikelerle karşı karşıya kalırlar. Bu, akıllı telefon ve bilgisayarlarda ilk Çin başarılarının ardından gelmekte olan e-mobil alanında belirginleşiyor. Halk Cumhuriyeti uzun zamandan beri e-arabalar için en büyük ulusal pazar haline geldi; Çinli şirketler artık genişlemeye başlıyor ve özellikle şu anda hızla büyümeye başlayan Avrupa pazarını hedefliyorlar. Çinli e-araba üreticilerinin çok daha hazırlıklı olduğu düşünülüyor; Otomotiv Yönetimi Merkezi (CAM) direktörü endüstri uzmanı Stefan Bratzel, Alman otomobil üreticilerinin "ezilmemeye dikkat etmeleri gerektiğini" söyledi. Bir Alman otomotiv şirketi üst düzey yöneticisinin söylediği gibi, "Çinliler için öğrenme eğrisi son derece diktir. Çinli şirketler pazara girmeyi başarırsa, Almanya ve AB'deki pazar payları için sert mücadeleler kaçınılmazdır.
ÇİN POLİTİKALARI AB ÇIKARLARINA UYMUYOR
GFP tehlikeyi açıkça belirtiyor: “Alman ekonomisi, Çin'in yükselişini yavaşlatmak, hatta durdurmak için bir süredir Berlin ve Brüksel'in yoğunlaştığı siyasi çatışmaların tehdidi altındadır. Pekin, son zamanlarda uygulanan AB yaptırımlarına alışılmadık derecede sert tepki gösterdi ve gelecek yaptırımların ciddi sonuçları olabileceğini ortaya koydu. Buna karşılık, Federal Hükümet, Bavyera fırkateyniyle birlikte Japonya'nın silahlı kuvvetleriyle ortak operasyonların ardından Doğu Asya'ya bir savaş gemisi göndermeyi planlıyor. Projeye Fransız ve İngiliz donanmaları eşlik ediyor. Pekin ile siyasi gerginliği daha da tırmandırmak için bulunmaz fırsat!
Siyasi-askeri saldırganlığa rağmen, Alman-Çin hükümeti görüşmelerinin amacı, Alman ekonomisine verilebilecek olası zararı önlemek. Hükümet sözcüsü Steffen Seibert yaptığı açıklamada, federal hükümetin "her iki taraf için de yararlı olan çevre, iklim, ekonomik ilişkiler" konularındaki tüm "görüş farklılıklarına" rağmen "somut ilerleme" sağlamayı umduğunu söyledi.