Çin Almanya‘dan ihracat şampiyonluğunu aldı

Atlantik ve Avrasya arasındaki saflaşma çok hızla netleşiyor ve şiddetleniyor. Avrasya yönünde saf değiştirmeler de hızlandı. Aşağıda açıkladığımız somut veriler insanlığın geleceğine hizmet eden ortamın, Avrasya merkezli Yeni Dünya’da olduğunu göstermektedir. Üretimin geliştiği, dayanışmanın, arkadaşlığın, insanlığın biriktirdiği olumlu kültürel birikimlerin yaşatıldığı Avrasya-Küresel Güney’dir.

Küresel gelişme içinde yer alan bu olgulara paralel bir süreci burada ele almakta yarar vardır. Gelişmenin yönüne ışık tutmaktadır. Ayrıca faydalandığımız kaynaklar AB’nin politikalarına yön veren etkili vakıflar ve basın yayın kuruluşlarıdır.

Bu gelişmeler içinde dikkat çekmek istediğimiz konulardan birisi de Almanya’nın ihracat şampiyonluğunu Yeni Dünya’nın önde gelen ülkesi Çin’e kaptırmasıdır. Alman şirketler, ihracat alanında giderek güçlenen Çin rekabetiyle karşı karşıya kalıyor. Alman sanayisinin Çin’in gerisinde kaldığı dallar, en öndeki üretim alanları, e-araba, motor ve kimya sanayi.

Alman Devlet Kanalı ARD, Çin ihracatının etkisini bu yılın başında şöyle duyurdu: “Makineler, arabalar, araba parçaları; bunlar bir zamanlar Almanya'yı dünya ihracat şampiyonu yapan ürünlerden bir kısmı. Ama sonra Çin ortaya çıktı. Çin’den yapılan ihracat bolluğu, ürünleri ucuz hale getirdi.”(1)

AB’DEN 1 KONTEYNER ÇİN’DEN DÖNÜŞ 4 KONTEYNER

Almanya’nın dünya ihracat şampiyonluğu ünvanı, son kez 2008'de dillendirildi. O zamandan beri Çin, Avrupa Birliği (AB) ve Almanya’ya karşı liderliğini giderek genişletti. Çin’e giden AB malları yüklü 1 konteynere karşılık, Çin’den AB’ye 3,5-4 konteyner yük gelmeye başladı. Gemiler, e-arabalar, güneş modülleri, rüzgâr türbinleri gibi geleceğin teknolojileriyle dolu. Ucuz giysi ve plastik ürünler de az değil.

Çin’in elektrikli otomobilleri rakip Avrupa ürünlerinden daha ucuzlar. Birkaç ay içinde üç fiyat indirimi yapan üretici BYD'nin temel modeli- 30 bin avronun biraz altına mal oluyor. Volkswagen'in karşılaştırılabilir modeli ID.3'ten yaklaşık 3 bin avro daha ucuz.

Ekonomik araştırma enstitüleri tarafından yapılan anketlerin açıkça ortaya koyduğu gibi, güneş enerjisinde de Çin ürünleri Batı’dan daha ucuz.

Köln'deki Alman Ekonomi Enstitüsü'nden (IW) Andreas Fischer, “Son yıllarda farklı modüllerin karşılaştırmaları, Avrupalı veya Alman ürünleri Çin’den yaklaşık yüzde 20 ila 30 daha pahalı olduğunu gösteriyor.” dedi.

Ekonomistler, Alman sanayicilerini “Çin şoku” konusunda uyarıyor. Bu durum Alman şirketlerinin Çin pazarındaki paylarını Çinli rakiplerine kaptırmayla sınırlı değildir. Diğer ihracat pazarlarında, elektrikli otomobillerde Almanya, Çinli rakiplerinin çok gerisinde kaldılar. Motor üreticileri, üçüncü pazarlarda da güçlenen Çin’in gerisinde kalıyor.

ALMANYA’NIN EN BÜYÜK ALICISI ŞİMDİ EN GÜÇLÜ RAKİBİ

Alman kimya sanayisi de Çin karşısında zayıf. Artan doğal gaz fiyatlarından etkilenen ülke, temel kimyasal ürünlerde Çinli şirketlere ayak uyduramıyor. BASF gibi Almanya ile sembolleşen fabrikalarını kapatmak zorunda kalıyor. Hong Kong merkezli analiz firması Gavekal Uzmanı Yanmei Xie “Almanya'nın en büyük müşterisi en büyük rakibi haline geliyor.” dedi.

Almanya, üçüncü büyük sektörü kimya alanında da baskı altında. Handelsblatt raporuna göre bu durum, polipropilen ve polietilen gibi dökme plastiklerin üretiminde değerinin çok üzerine çıkan doğal gaz fiyatlarından kaynaklanıyor. Sıvılaştırılmış doğal gaz, esas olarak Rusya‘dan satın alınan ve ABD dayatmasıyla vaz geçilen boru hattı gazından çok daha pahalıdır. Doğal gaz Rusya’dan alınan düşük seviyesine bir daha asla ulaşamayacaktır.(2)

Dolayısıyla kimyasal üretimi Almanya‘ya pahalıya mal olmaya, Çin'in üretimi de bu alanda artmaya devam edecektir.

AB’DE BASF BAŞTA KİMYA FABRİKALARI KAPANIYOR

Çin'in polietilen talebi 2015-2019 arası çok hızlı arttı. Kovid-19 salgını döneminden itibaren Çin giderek daha fazla ihraç etmeye başladı. Çin kimyasal ürünleri, bütün Avrupa'da Alman şirketlerinin daha pahalı ürünlerinden pazar payını almaktadır. BASF, fabrikalarının bir kısmını kapattı, daha fazla tesis kapanmanın eşiğinde. Pazar araştırma şirketi ICIS'e göre, dünya çapında yaklaşık 40 temel kimyasal tesis kapanma tehdidi altında. Kapanışların yarısından fazlası AB ve İngiltere‘de.

Rapora göre, ABD'li plastik üreticisi Trinseo, Almanya'nın kuzeyindeki Stade'deki bir tesisi kapatmak isterken, ABD'li Trinseo, Celanese şirketleri yanında Fransa, İspanya ve Hollanda'dan da kapanmalar bildiriliyor.

Almanya‘nın ikinci büyük ihracat sektörü olan makina üretimi de zorluklar içinde: Çin'e satılan Alman makinelerinin değeri 2018'den bu yana sabit kalırken, Çinli motor şirketleri güçlenmeye devam ediyor. Alman Mühendislik Federasyonu (VDMA) Başkanı Karl Haeusgen, “Devasa Çin pazarı, uzun vadede uluslararası pazarları fethedecek muazzam üretim kapasitesi oluşturmalarını mümkün kılıyor.” dedi.(3)

Sadece Çin'de değil, aynı zamanda üçüncü pazarlarda da, Alman makine şirketleri için daha tehlikeli bir rakip haline geliyorlar. Haeusgen, Alman endüstrisinin artık üçüncü pazarlarda fiyat savaşlarını kaldıramayacağı ve “bu tür pazarlardan tamamen vazgeçmek” zorunda kalabileceği konusunda uyarıyor.

Çin rekabeti nedeniyle satışları azalan üç en önemli alanda Almanya'nın ihracat payının daralması ve Çin'in payının artması göz önüne alındığında, bu çok kapsayıcı bir “Çin şoku” olarak değerlendiriliyor.

NE OLACAK BU AVRUPA’NIN HALİ

AB Komisyonu, otomotiv sanayiî için en azından AB iç pazarını güvence altına almak istiyor. Bunun için Çin'den elektrikli otomobil ithalatına yönelik cezai gümrük tarifeleri düzenliyor. Alman ve Avrupa kimya endüstrilerinin gelişimi ile ilgili olarak, derecelendirme kuruluşu S&P, bu sektörde de, örneğin AB pazarı için koruyucu tarifeler için çağrıların yapılmasını istiyor. Ancak bu, Alman ve AB sanayisinin kendi iç pazarlarındaki paylarını istikrara kavuştursa bile, Çin'in üçüncü pazarlarda üstünlüğü devam ediyor.

Rhodium Group uzmanlarından Noah Barkin, Alman şirketlerinin üçüncü pazarlarda rekabet edebilirliğini sağlamak için “siyasi mucizevi bir tedavi” olmadığını belirtiyor: Alman şirketleri “Birkaç yıl içinde (...) bu pazarların çoğundan dışlanacak.” dedi. Kiel Dünya Ekonomisi Enstitüsü'nde (IfW) uzman olan Rolf Langhammer, kısa süre önce “Alman ihracat modeli konusunda endişeliyiz” diye itiraf etti: “Geçmişten bildiğimiz şekliyle bu modelin önümüzdeki yıllarda sona ereceği göz ardı edilemez.”(4)

ÇİN EKONOMİSİNE VERİLEN ZARAR ORADAKİ ALMANLARI DA ETKİLER

ABD‘nin Çin'e karşı yürüttüğü ticaret savaşı da Alman ekonomisi üzerindeki baskıyı artırıyor. Çin'in ABD'ye yaptığı 200 milyar ABD doları değerindeki teslimatlara uygulanan cezai gümrükler, Alman şirketlerinin ABD'deki tesislerinde işlediği ürünleri de etkiliyor. Cezalandırıcı gümrüklerin ilk turu, Daimler ve BMW'ye ABD'de acı kayıplar getirmişti. İş dünyası temsilcileri, cezaî tarifelerden etkilenen Çinli şirketlerin muhtemelen ABD'de artık satamayacakları mallarını başka ülkelerde satmaya çalışacakları için uyardılar.

Daha fazla sorunun ortaya çıkma tehdidinde bulunduğunu belirttiler. AB, ilgili ürünlerin ithalatına gümrük vergisi uygulama kararıyla karşı karşıya kalabilir ve böylece fiilen ABD uygulamalarına katılabilir. Çin ekonomisine zarar verirseniz, orada faaliyet gösteren Alman şirketlerine de zarar verirsiniz.

AB'nin açıkladığı temmuzdan itibaren Çin'den elektrikli otomobil ithalatına yönelik cezai gümrük tarifeleri, AB'nin milyarlarca dolar tutarında karşı tarifelere yol açma tehdidini doğuruyor. AB gümrük vergilerinden esas olarak Tesla ve BMW otomobilleri etkileniyor.

TÜRKİYE’NİN YERİ AVRASYA’DA ÖNCÜ KONUMLARDIR

Küresel çapta hızlanan bu sistemler arası rekabet sonuçta yerini bütün insanlığın buluşacağı bir ortama devredecektir. Bunun için emperyalist sistemin insanları yalnızlaştıran, yozlaştıran geçmişten gelen kültürel birikimlerini yok eden saldırılarına karşı mücadele etmek gerekiyor.

Yukarda yazının boyutu nedeniyle yeterince açıklayamadığımız mevcut Batı sistemi, çürüyen, insanları krizlere ve sefalete sürükleyen bir durumdadır. İnsanlığın geleceği Asya merkezli Yeni Dünya‘dadır. Durum bu kadar açık görünürken “Türkiye’nin stratejik hedefi AB’ye girmektir” gibi boş, hem de ülkemizin gelişmesinin önünü kesecek yollar ancak iç kargaşalıklara hizmet eder.

Avrupa’da da bağımsız devlet egemenliğini savunan milliyetçi partiler iktidara yürümektedir. Türkiye, politikalarıyla bu gelişmeye destek olacak şekilde tavır almalıdır. Avrupa’da yükselen milliyetçi dalga Avrasya’nın gelişmesine katkıda bulunacaktır.

Türkiye’nin yeri Suriye başta, İran, Irak, Rusya gibi müttefikleriyle birlikte yükselen ve üretimde ilerleyen Yeni Dünya’da yerini almaktır. Batı Asya’da Türkiye’yi öncü roller beklemektedir.