Çin’in petrokimya, plastik ve geri dönüşüm modeli (I)
2009 yılında Chemist dergisinde yayınlanan makalemde şöyle yazmışım: “Çin; ABD, Japonya ve Almanya ile birlikte dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmayı sürdürüyor. Ekonomik krizin yaşandığı 2008 senesinde, bu 4 ülkenin toplam Gayri Safi Milli Hasılası (GSMH), toplam dünya GSMH'sının yarısını oluşturmaktaydı. Bu dört dev arasında Çin, 1990'lı yıllardan itibaren en hızlı büyüyen durumundadır. Hatta görünen o ki, bu hızla büyümeye devam ederse Çin, çok uzun sayılmayacak bir süre sonra ikinciliğe oynayacak. Bu ekonomik büyüklüğü ve hızlı büyüme oranıyla Çin ekonomisindeki herhangi bir değişiklik dünya ekonomisini direkt etkileyecek. Bir de bunun üzerine Çin’in en büyük petrokimyasal ürün ithalatçısı konumunda olduğunu eklersek ekonomi ve petrokimya sektörü ile ilgili stratejilerin, petrokimya endüstrisinin geleceğini belirlemede en temel parametrelerden biri olduğu hemen görülecektir. Çin, sahip olduğu insan kaynağına odaklanarak, maliyet avantajını kullanıp, sağladığı rekabet gücü ile fiyat üstünlüğü yakalamış ve bu üstünlüğü, ihracata dönük ölçek ekonomisine dönüştürerek ekonomik mucizesini gerçekleştirmiştir.”
KRİZİN GETİRDİĞİ DEĞİŞİM
“İhracata dayalı bu model özellikle 2008 yılında yaşanan ekonomik krizin, dünya piyasalarına etkisi sebebi ile tüm ülkeler gibi yara almıştır. Çin, dünya krizinden nasibini, ihracat sektöründe yaşadığı büyük düşüşle acı şekilde almıştır. Bu krizle ihracat pazarlarında, nihai ürünlere talep azalmıştır.
Çin’de inanılmaz bir insan kaynağı var ve yıllardır Çin yönetimi, bu işgücünü istihdam etmek için yüksek büyüme oranlarına göre stratejiler oluşturmak durumunda.”
2008 SONRASI ÖNLEM PAKETİ
“Tüm bu sebeplerden ötürü 2008 yılındaki krizin hemen ardından Çin Hükümeti, ekonomiyi canlandıracak önlem paketini uygulamaya koydu. Bu paketin temeli, dev bir bütçe ile ekonomiyi canlandırmaktı. Bu dev paketin yarıya yakın kısmı özellikle ülkenin altyapı çalışmalarına harcandı. Diğer kısmı depremden zarar gören bölgelerin yenilenmesi, yeni konut projeleri ve çevresel koruma projelerine aktarıldı. Örneğin bu paralarla yeni yollar, havaalanları, demiryolları, enerji santralleri vs. yapıldı. Harcanan bu paralarla, hem yüksek sayıda işçi istihdam edildi, hem de inşaat sektörü üzerinden, yurt içinde bağlantılı birçok sektöre iş sağlanmış oldu. Ayrıca ileride ülkenin büyümesi için zaten elzem olan bu, bazı ülkelerin -tüketicilerin cebine para koyalım- stratejilerinden çok daha etkili ve hedefe yönelik bir strateji olduğu çok açıktır.”
SANAYİYE FİNANSMAN DESTEĞİ
“Ayrıca yönetim kendi kontrolündeki bankalar aracılığıyla kredileri rahatlatarak, sanayiye destek oldu. Bu altyapı yatırımlarından petrokimya sektörü de nasibini aldı. Çin, ekonomik durgunluğu yenmek, istihdam yaratmak, dışa bağımlılığı azaltmak ve özellikle de uzun vadede yüksek katma değerli ürünlere geçmek adına petrokimya sektörünü de dev kurtarma paketi içine aldı. Yatırım projelerini tamamlayarak rafineri ve petrokimya tesislerinin verimliliğini arttırmak, katma değeri yüksek ürünlere ağırlık vermek ve ithalatın yerli üretimle azaltılması hedefti. Bu plan aynı zamanda Çin'in Afrika, Güney Amerika ve Orta Asya’da enerji ve hammadde kaynaklarına ulaşımını sağlamak için yaptığı politik çabalarla da paraleldir.”
DÜNÜ VE BUGÜNÜ İLE ÇİN MODELİ…
“2009-2010-2011-2012 yıllarına yayılan ve ülkede birçok petrokimya fabrikasının üretime girmesini hedefleyen program oldukça iyi ilerliyor. Tüm fabrikaların ortaya çıkaracakları yeni kapasiteler Çin’in, petrokimyasallarda dışa bağımlılığını azaltacak. Çin, şu an çoğunluğunu ithalatla sağladığı petrokimyasallar talebini, yurt içinden tedarik etmeye yönleniyor…”
İşte 2009 yılındaki makalemde ön görülerimi yansıtan tespitlerimi bu şekilde paylaşmıştım. Bugün gelinen noktada çizdiğim projeksiyonumun bire bir gerçekleştiğini görüyorum. 12 yıl önce yazdıklarımı paylaştım peki bugün yani 2021 senesinde geldiğimiz nokta itibarı ile fotoğrafı nasıl yorumlamak gerekiyor?
Bu sorunun cevabını bir sonraki yazımızda vereceğiz.