Çin'de koronavirüse karşı mücadelede cep telefonlarının rolü
5G sisteminin mucidi, Batı’ya karşı çok hızlı ve başarılı buluşlarla dikkat çeken devletçi Çin modeli, virüse karşı mücadelede cep telefonlarını, kullanıcıların veri tabanlarını, GPS sistemini değerlendirdi. Şimdi Almanya da Çin’in virüse karşı mücadelesinde kullandığı teknolojiyi gündemine aldı.
Koronavirüsü salgınının neden olduğu küresel sarsıntı, 11 Eylül terör saldırılarını, 2008 küresel mali ve ekonomik krizin etkilerini aşmaya aday. Kimi uzmana göre, böyle bir virüsün yayılması bekleniyordu, an meselesiydi.
Hiç kuşkusuz, Çin’in başarısında ülkeyi yöneten Çin Komünist Partisi’nin aldığı hızlı ve yerinde kararlar belirleyici oldu. Telefonda görüştüğüm, Çin’de yaşayan Çinli dostlarımın verdiği bilgiye göre, Çin’de hayat henüz normale tam anlamıyla dönmedi. Ancak normalleşmenin ilk emareleri belirdi: büyük kentlerde yeniden trafikte yoğunluğun gözlemlenmesi, insanların daha çok ve güvende evlerinden dışarı çıkmaları, işlerine gidebilmeleri gibi. Burada da cep telefonları önemli yardımcı işlevini görüyor. Belki de krizin yavaş yavaş tamamen kontrol altına alınmasında belirleyici bir işlev görüyorlar.
Yakın çevremde virüs taşıyıcısı var mı?
Çin’de akıllı telefon kullanan her kişi, GPS sayesinde anında telefonunda üç bilgiye ulaşabiliyor: 1. Yakın çevremde virüs taşıyıcısı var mı? 2. Bulunduğum yerin / evimin etrafında taşıyıcı var mı? 3. Ülkede şu an nerede ve kaç taşıyıcı var?
Taşıyıcıların yeri haritada gösteriliyor. İnsanlar buna göre önlemini alabiliyor. Devlet müdahale edebiliyor. Eğer taşıyıcı yakınından geçti ise, nereden ve ne zaman geçtiğini GPS sinyali sayesinde cep telefonunuzdan görebiliyorsunuz.
Yapay Zekâ alanında dünya devleri arasında yer alan Alibaba Machine Learning’in teknolojik altyapısını sağladığı bir başka uygulama ise, artık Çin’de işe girişlerde, toplu taşımayı kullanmada, evden çıkmada yardımcı oluyor. Bu uygulamaya “Alipay Sağlık Kodu” deniliyor ve ülkenin 200 kentinde kullanılıyor. Uygulama şubat ayından beri var ve daha çok gereksiz karantinanın önüne geçilmesini hedefliyor. Benzer uygulamalar artık Çin’in Whatsapp’ı işlevini gören Wechat’te de mevcut. Yine ülkede Google işlevi gören Baidu ve birçok belediye de internetten taşıyıcının konumu konusunda insanları doğrudan bilgilendiriyor.
Çin’de olduğu gibi Güney Kore ve Tayvan’da da telefonlardaki GPS ve uygulamalar sayesinde, akıllı telefon kullanan her kişi (taşıyıcılarla) kişisel temas riski konusunda bilgilendiriliyor.
TEKNOLOJİDE 3 AŞAMALI PLAN
Virüse karşı teknolojiden yararlanmak isteyen devletlerin üç aşamalı bir planı devreye sokması gerekiyor:
1) Siyasi karar gerekiyor. Kişisel verilerin korunmasını düzenleyen yasalarda, böylesi olağanüstü durumlar için gereken olası yasal düzenlemeler; artı hangi yöntem konusu özellikle siyasi otorite tarafından belirlenmeli.
2) Teknolojik altyapı: Virüs ile mücadeleden sorumlu bilimsel merkez ile GPS sistemlerini değerlendirebilen bilimsel/teknolojik kuruluşun operatörler veya Google ve Apple gibi iletişim şirketleri ile veriler konusunda anlaşması (verilerin paylaşılması). Operatörlerin emniyet birimleri ile konum verilerini paylaştığı altyapı halihazırda mevcut. Kaldı ki, Google ve Apple de kullanıcıların konum bilgilerini kendi alt yapılarında toparlayıp, kendi çıkarları için değerlendiriyorlar.
3) Uygulama aşaması: Siyasi otoritenin, önceki noktaları netleştirdikten sonra oluşturulan uygulamanın (olabildiğince) herkes tarafından kullanılmasını ve zorunlu hale getirilmesini sağlaması gerekmektedir. Ne kadar çok kişi sistemde olursa, o kadar çok güvende olacağız.
DÜNYA ÇİN'İN YÖNTEMİNİ ARAŞTIRIYOR
Her ülke kendi siyasal sistemi, ekonomik kapasitesi ve toplumsal yapısından hareketle virüse karşı çözümler geliştirmeye çalışıyor. Ancak öte yandan bütün dünya, Çin’in virüs ile mücadeledeki başarısını konuşuyor. Çin’de virüsün kitlesel yaygınlaşma riskinin ilk yaşandığı kent olarak tandığımız Wuhan’da artık sıfır vakanın olması dikkat çekiyor. Dünya Sağlık Örgütü tarafından virüsün yeni ana üssü ilan edilen Avrupa’da ise, Çin modeli mercek altına alınmaya başlandı. Bu noktada Avrupa’da Avusturya ve Almanya, başta Çin olmak üzere Güney Kore ve Singapur gibi bazı Asya ülkelerinin virüse karşı başarılı mücadelede teknolojiyi nasıl değerlendirdiklerini analiz etmeye başladılar. Yine İsrail yönetimi de, Çin/Asya örneğinden hareketle GPS sistemleri sayesinde virüse karşı mücadele etmenin üzerinde çalışmaya başladı.
Avrupa ve dünya alarma geçmiş durumda. Almanya’da süreci Hükümet ile yöneten Berlin merkezli Robert Koch Enstitüsü, dün yaptığı açıklamada ülke genelinde 20 bin vakanın tespit edildiğini “Almanya’da 2-3 ay gibi kısa sürede, böyle devam etmesi ve yayılmanın durdurulamaması durumunda, toplam vaka sayısının 10 milyonu aşabileceğini” duyurdu.
Devletlerin virüse karşı mücadelede kendi ekonomik paketini açıklamaya başladığı bu süreçte, liberalizm-devletçilik tartışmaları da yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın da ifade ettiği gibi, liberalizmin (bir kez daha) çözüm değil çözümsüzlük olduğu anlaşılıyor. Kamuculuk ve devletçilik aslında 2008 küresel mali ve ekonomik krizden bu yana liberal modele karşı üstünlüğünü gösteriyordu. Ancak eski sistemden kopuş kademeli olarak gerçekleşiyor. Örneğin İran’ın 60 yıl aradan sonra IMF’den 5 milyar dolar destek talep etmesinin ardından, yanıt ve çözüm muhtemelen IMF’den değil (gelişmekte olan) dünya için yeni bir küresel mali sistem kurmayı amaçlayan BREXİT ülkelerinden gelecektir.
ÇİN’İN BAŞARISINDAKİ 3 OLGU
Disiplin, akıl, bilim ve kararlılığın yanı sıra, başta Çin olmak üzere Asya ülkeleri teknolojilerini de kamu sağlığını korumak, ekonomik işleyişlerinin devamını sağlamak için devreye soktular. Hastaların ivedilikle karantinaya alınması sağlandı (1. Aşama). Bunun için mecbur kalınmadıkça evden çıkılmamalıydı. Her kişi maske kullanmaya başladı. Kişisel hijyen önlemlerini önemsedi. Topluma krizin ciddiyeti kavratıldı. Kısacası, yetkililerin talimatlarına uyuldu. Sosyal görüşmeler asgariye indi (2. Aşama).
Çin aynı zamanda, mücadelenin teknoloji boyutunu da bir yandan devreye sokmaya başladı. Burada da 5G sisteminin mucidi, telefon ve bilişim alanında Batı’ya karşı çok hızlı ve başarılı buluşlarla dikkat çeken kamucu-devletçi Çin modeli, virüse karşı mücadelede cep telefonlarını, kullanıcıların veri tabanlarını, GPS sistemini değerlendirdi (3. Aşama).
ALMANYA DA ÇİN MODELİNE GEÇEBİLİR
Amerikan New York Times gazetesinden Alman Handelsblatt gazetesine kadar birçok Batı basın-yayın kuruluşunda, şimdi Çin’in mücadeleki bu teknolojik hamlelerini anlama ve gerekirse uygulama zorunluluğu tartışılıyor. Singapur, Tayvan, Güney Kore’de de cep telefonları, virüse karşı mücadelede sistematik ve yaygın olarak vatandaşların can güvenliği için devreye girmiş durumda.
Şimdi Çin, Güney Kore ve Tayvan’dan sonra Almanya da Çin’in virüse karşı mücadelesinde kullandığı teknolojiyi gündemine aldı.
Almanya’da yaşayanlara seslenen Başbakan Merkel yaptığı açıklamada, “Durum ciddi. Durumu ciddiye alın. Önlemlere uyun. İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en zor dönemi yaşıyoruz” haykırışında bulundu. Merkel Hükümeti, 4 trilyon Euro’luk Alman ekonomisini ayakta tutmak için “500 milyar Euro ve sınırsız kredi” vaad etti.
Yaşanan bu derin kriz karşısında Almanya da cep telefonu (GPS) aracılığıyla insanların genel hareketliliğini analiz etmeye başladı.
Bu sayede, ilk aşamada salgının yayılma hızı öngörülmeye çalışılıyor. Eğer Almanya’da yayılma hızı durdurulamazsa, süreci Hükümet ile yöneten bilimsel merkez Robert Koch Enstitüsü (RKİ), salgının başladığı ilk günlerde 2-3 ay içinde ülkede 10 milyon vakanın olacağını tahmin ediyordu. Başbakan Merkel de daha önce toplumun yüzde 60’nın bu virüse yakalanacağını duyurmuştu. Ancak daha sonra ivedilikle katı kuralları devreye sokan, 22 milyon emeklinin yaşadığı Almanya, başlangıçta açıkladığı bu yanlış Anglo-Sakson (aşırı neoliberal) modelden vazgeçerek, sıkı önlemler almaya başladı. Eyaletler bir bir sokağa çıkma yasağı almaya başladı. Toplum aydınlatılıyor. Süreç, akışına bırakılmadı. Yanlıştan çok hızlı dönüldü.
Teknolojik düzlemde ise RKİ, Almanya’nın en büyük operatörü Alman Telekom’dan anonimize edilmiş verileri riskin belirdiği ilk haftada aldı. Verilerin analizi ile toplumun genel hareketliliğinin ölçülmesi, böylece kararlaştırılan önlemlerin (sosyal izolasyonun) etkisinin gözden geçirilmesi, gerekirse sokağa çıkma yasağının ülke genelinde uygulanması hedeflenmektedir. Toplumdaki hareketliliği kontrol altına almanın amacı ise (“kontrollü yükseliş” de denilebilir buna), aniden artan vaka sayıları ile sağlık hizmetlerinin veya sisteminin çökmesini engellemektir (İtalya’da şu an kısmen yaşandığı gibi). Ancak yayılmayı asgari ölçüde tutmak amacıyla, süreci Merkel Hükümeti ile yöneten Robert Koch Enstitüsü Müdürü Prof. Lothar Wieler ve ekibi, Almanya’da da dijital olanakların Çin ve anılan Asya ülkelerinde olduğu gibi çok daha kapsamlı ve sistematik uygulamalarla devreye sokulması gerektiğini, bunun son derece yararlı olacağını açıkladı.
GPS ARACILIĞIYLA SALGINI ÖNLEMEK
GPS verileri alanında da Çin ve Güney Kore, toplumun genel hareket durumunun ötesinde doğrudan kişilerin hareketini inceleme imkanını değerlendiriyor.
Çin, Güney Kore ve Tayvan yönetimleri GPS aracılığıyla taşıyıcıların konumunu haritalarda görüntüleyerek somut uyarılarda bulunuyor: anonim olarak (Çin örneği) ya da kısmen anonim olarak (Güney Kore örneği), taşıyıcıların konumları akıllı telefonların haritalarında yansıtılıyor. Hatta yer yer insansız hava araçları dahi devreye girmiş durumda. İHA’lar dışında, kredi kartı kullanımı (Güney Kore’de) ve güvenlik kameraları da salgının yayılmasının önüne geçmek için azami ölçüde kullanılıyor. Geliştirlen uygulamalar (“App”) ile cep telefonları adeta sağlık kartı işlevi görüyor. Uygulamalarda beliren renklerle (yeşil, kırmızı, sarı) tehlike durumu, hareket serbestisi ya da karantina zorunluluğu açıklığa kavuşuyor.
Almanya gibi liberal ülkelerde kişisel verilerin korunması (“Datenschutz”) nedeniyle, tüketici haklarını koruyan yürürlükteki yasaların en azından istisnai durumlar için değiştirilmesi gerekebilir, Çin ve Güney Kore yöntemlerini uygulamak için. Ancak Türkiye de bu alanda ivedilikle Çin ve Güney Kore modeline geçebilir.
Muhtemelen tanıklık ettiğimiz bu süreçte Çin’in başarısının arkasında Çin Komünist Partisi’nin inşa ettiği merkezi-planlı sistemin yanı sıra, teknolojiyi daha iyi kullanması ve büyük miktarda verileri toplayıp merkezi sistemlerde değerlendirmesindeki tecrübe de belirleyici oldu.
GPS MODELİNDE ÜÇ YÖNTEM
Virüse karşı GPS verilerinin değerlendirilmesinde üç yöntem söz konusu.
1. Yöntem Güney Kore modeli: büyük ölçüde anonim değil, ve doğrudan şahıslarla ilgili bilgiler paylaşılıyor: virüslü kişilerin nerede olduğunu görebilmek mümkün. Yaşı, cinsiyeti, eşkali, maskeli olup olmadığı bilgileri cep telefonundan paylaşılıyor. Taşıyıcının gittiği yerleri haritadan takip etmek mümkün. Yetkililer ile insanlar buna göre önlemlerini alabiliyorlar. Yayılma hızının da önüne böylece geçiliyor.
2. Modelde ise sadece genel toplumsal hareketlilik ölçülüyor (Almanya ve Avusturya kısmen uyguluyor). Bu yaklaşım, anonim olarak yapılıyor ve devletler için sadece yayılma hızını ölçmeye, tahmin etmeye yarıyor. Kişilerin doğrudan yararlanması ve GPS’ten taşıyıcılar konusunda bilgi edinmesi mümkün değil (mekansal ve zamansal anlamda mümkün değil). Almanya’da yapılan değerlendirmelerde ülkede salgının yayılması durumunda, kişisel verileri koruyan yasalarda değişikliğe gidilerek Çin modeline geçilmesinin mümkün olduğu görüşüne yer verilmeye başlandı.
3. Model Çin modeli: ilk iki modelin karması olarak da ele alınabilir. Virüsü taşıyan insanların kişisel verileri ifşa edilmeden, yalnızca pozitif test edilmiş bir kişinin nerede bulunduğunu görmek ve temas riskini takip etmek mümkün. Karantina uygulamalarını da kullanıcıya bildiren bir uygulama. Kore modelinde olduğu gibi, Çin modelinde de, hazırlanan uygulamalar sayesinde taşıyıcının gittiği yerleri haritadan takip etmek mümkün. Aynı zamanda da taşıyıcının bulunduğu yeri GPS aracılığıyla cep telefonundan takip etmek de mümkün. Telefonlardaki uygulamalar, gereksiz karantinaların önlenmesine yardımcı oluyor. Asıl mesele bir kişinin pozitif test edildiğinde, hastanın temas ettiği kişilerin devre dışı bırakılıp enfeksiyon zincirlemesinin durdurulmasıdır. Her üç yönteminde kanıtladığı üzere – Covid-19 hastalığının aşısı bulunana kadar – teknolojik olanaklardan yararlanılması, kaçınılmaz bir zorunluluk olarak beliriyor. Aşı bulunana, bu virüs dünya üzerinde tamamen silinip yok edilene kadar dijital olanaklardan azami ölçüde yararlanmak uygulayan devletler ve toplumlar için yardımcı işlevi görüyor. Teyakkuzun yerini alması çok zor. Ancak devlet ve toplum olarak salgına karşı mücadelenin bir maraton olduğu gerçeğinden hareket edilirse, özellikle gereksiz karantinaların asgariye indirilmesinde ve kişisel/toplumsal risk temasının bilinmesinde dijital olanaklar salgının yayılmasının kontrol altına alınmasında hayatımızı ciddi oranda kolaylaştıracaktır.
Kaynakça (22.3.2020 itibariyle):
https://www.tagesschau.de/inland/corona-handydaten-101.html
https://www.deutschlandfunk.de/zugriff-auf-deutsche-handydat…
https://m.tagesspiegel.de/kultur/-herfried-muenkler-ueber-de…
https://app.handelsblatt.com/technik/digitale-revolution/dig…
https://www.nytimes.com/2020/03/01/business/china-coronaviru…
https://www.heise.de/amp/meldung/Quarantaene-oder-nicht-Chin…
http://www.wired.com/story/phones-track-spread-covid19-good-…
https://m.focus.de/gesundheit/news/weniger-als-100-neuinfekt…
https://www.deutschlandfunk.de/auswertung-von-smartphone-daten-mit-digitalen-mitteln-gegen.684.de.html?dram:article_id=473046Koronavir